Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Ne oldu?"
"Mutluluk kapasiten," dedi sessizce. "Çok... Muazzam."
Jonathan Frost'tan bir iltifat. Ve bu öylesine bir iltifat değil, kalbimin karanlık ve soğuk bir gecede pencereden süzülen mum ışığı gibi görüldüğünü ve parladığını hissettiren bir iltifattı.
Gözyaşlarının tehdidiyle bakışlarım bulanıklaştı. Boğazım tıkandı. "Aptalca bulmadın mı?"
Başını salladı. "Hayır."
"Tuhaf? Garip? Çocukça?" dedim fısıldayarak. Bunlar, mutluluğum hakkında, 'aşırı' olduğunu düşünenlerin yanındayken duyduklarıma dair yalnızca birkaç örnekti.
Botları karı ezerek bana doğru yavaş bir adım attı ve gözlerime baktı. "Hayır, Gabriella. Küçükken sahip olduğumuz en iyi yanlarımızı sıkıca tutarak hayatın onları bizden almasına izin vermemenin aptalca, tuhaf, garip ve çocukça olduğunu düşünmüyorum. Bunun cesur ve havalı olduğunu, bunun için sana hayran olmamanın sinir bozucu bir şekilde imkansız olduğunu düşünüyorum."
Birinden hoşlanmamak yorucuydu ve o kişinin kötü biri olduğuna inanmak insanın ruhu için bir yüktü. Bunun beni ne kadar yorduğunu şimdiye dek fark etmemiştim.
"Güvenmek, kendini bir kez daha açmak ve insanlara onlara inanmak için bir fırsat vermek zor. Aynı hayatı tekrarlama riskini göze almak çok korkutucu."
Benimle güvende olduğunu bilmesini istiyordum, onun hakkında öğrendiğim şey kalbinin çok az kişinin girmesine izin verilen bir odasının anahtarına sahipmişim gibi hissettirmişti ve bu, şiddetle koruyacağım bir armağandı.
"Ne duyduğunu bilmiyorum, Gabby ama yemin ederim ben senin tarafındayım-"
"Biliyorum." Yaklaşıp elini tuttum. "Biliyorum."
Gözleri benimkileri süzdü. "Biliyor musun?"
Hafifçe gülümsedim, kulaklığımı alıp boynuma taktım. "Evet. Ve ben de senin tarafındayım. Ne konuda konuştuğunuzu bilmiyorum. Yalnızca bana söylemketen korktuğunu biliyorum."
"Ben..." Ellerini omzuma koydu. "Birçok kez denedim ama benden nefret etmenden çok korktum."
"O kısmı duydum. Ama ben sana güveniyorum, Jonathan."
"Öyle mi?"
"Öyle."
Bana sokulurken gülümsemesinin derinleştiğini hissettim, sonra boynumdan köprücük kemiğime kadar öptü. "Orada çalışmam," dedi, "eğer istemiyorsan. Hepsi senin olabilir-"
"Ne?" Üzerime bir kova buzlu su dökülmüş gibi oldu. Ellerimi ceplerinden çıkarıp başımı kaldırdım. Burunlarımız birbirine değdi ama bu sefer öpüşme yoktu yalnızca kaş çatma vardı. "Seni yeni buldum ve hemen beni terk mi edeceksin?"
Beni tekrar kollarına çekip ellerimi arka cebine geri koyarken Jonathan'ın gülümsemesi tatlı ve nazikti. "Ben her zaman yanındayım, Gabriella. Ve kalmayı çok isterim ama seni mutlu etmeyecekse..."
Jonathan'ın elleri belimde rahatlatıcı daireler çizerek inip sonra şefkatle popoma dokunurken kollarının arasında eridim. "Beni inanılmaz mutlu eder," dedim ona. "Biz mükemmel bir takımız, sen ve ben."
"Ne kadar şanslı olduğumuzun fakrında mısın? Birbirimizi bir değil, iki kez bulduğumuz için?"
Gözlerime baktı, yüzünde ciddi bir ifade vardı ."Daha şanslı olamazdık."
"Neden bu seni üzüyormuş gibi görünüyorsun?"
Beni kendine çekip tekrar öptü. "Olasılık ve istatistiklere fazlasıyla aşinayım."
"Bu ne anlama geliyor?"
"Tek bir yanlış adımda seni kaybederim. Ve ben o dünyayı istemiyorum. Asla sensiz bir dünya istemem."
"Jonathan." Yüzünü avuçlayıp gözlerine baktım. Islaktı. "Hayır. Her şey yolunda. Ben buradayım."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın