8 Mayıs 2021 Cumartesi

0 ALINTILAR // Zeliha Eren - Visal (BİS Serisi #4)

 

Vee yine çok zevk alarak okuduğum ve çok sevdiğim bir serinin kitabından bir sürü alıntı ile geldim. İçimden es geçmek gelmedi ben de sizlerle paylaşayım dedim. 

Visal, BİS Serisinin 4. kitabı dolayısıyla seriyi sıralı okumalısınız. Şuanda ilk üç kitap pek bulunmuyor ama ikinci el kitap satan sayfalarda veya uygulamalarda bulabilirsiniz. Aksiyon, macera, aşk çok güzel harmanlanmış bir seriydi. Bu kitapla da tam zirve yapan bir kurgu vardı. Bu kitabı okumak benim için aşırı zevkliydi. Durum bu olunca da alıntıları es geçemedim ve sizler için bu postu yazmaya karar verdim. 

Öncelikle seri sıralamasını vereceğim ardından da alıntılara geçeceğim. Kitaplara dair yorumları link yükledim dolayısıyla kitabın üzerine tıklayarak yoruma gidebilirsiniz. 



Seri sıralamasını da verdiğime göre alıntılara geçiyorum.



Önlerindeki dört haftada bir ölüm kalım savaşı yaşayacaklardı. Sonuçta galibiyetin kimde olacağı meçhuldü. İçinden bir ses bu savaşta galibiyetin, mağlubiyetten çok daha acı verici olacağını fısıldıyordu. 



*****



"Dikkat et güzelim. Ava giderken avlanma." Azra, Mert'in ikinci kez ona güzelim demesi üzerine olduğu yerde dondu. Aslında adamın güçlü kollarının arasında hissettiği sıcak duygular sebebiyle rahatı yerindeydi. Bu yüzden bulunduğu yerden memnun olduğu söylenebilirdi. Yine de yılların verdiği alışkanlıkla duygularını itelemesi uzun sürmedi. Bu adam ona meydan okuyordu. Azra'nın şu hayatta yapabileceği en iyi şey meydan okumalara karşılık vermekti. Bu yüzden ondan kurtularak kaya gibi bir sesle konuştu. 

"Kendine çok güvenme. Av olduğunu sandığın yerde aslında basit bir yem de olabilirsin."




*****



Azra sözlerin, bıçaklardan ve kurşunlardan daha çok can yaktığını duyduğunda buna kıçıyla gülmüştü. Hiçbir yakıcı söz kalbine saplanan, sonra da yüz seksen derece döndürülen bir bıçağın acısıyla kıyaslanamazdı. Yine de Mert Soyalp'in sözleri bu kritere çok yaklaşmıştı. 



*****



Mert'e anlatmak istemişti. Belki de hayatında ilk defa adamın onun yanında olmasının nasıl hissettireceğini hayal etmişti. Güzel bir sıcaklıkla birlikte kalbi yumuşamış, bir açık yakalayan duyguları dışarı çıkmak için çabalamışlardı. Neyse ki Azra zamanında müdahale etmiş onları durdurmuştu. Bu bir felaket olurdu. Hem de kelimenin tam anlamıyla. Senelerdir BİS ile ilgili topladığı bilgilerden, son aylarda onlarla geçirdiği zamanlardan öğrendiği şeyler vardı. Sevgi, arkadaşlık, dostluk, fedakarlık, AŞK... Onun yaşamaya izninin olmadığı duygular... 




*****



"Azra... Cemre'nin üvey kızı olmak yerine onunla savaşsaydın, neler yaşardık? O zaman bir şansımız olur muydu?" Azra duydukları karşısında yaşadığı şok yüzünden kalp atışlarını kontrol edemedi. Mert'in kaşlarını çattığını hissedebiliyordu. Hemen mırıldanarak uykusunda konuşuyormuş gibi yatı. 

"Hayır, yapma," dedi konuşurken huzursuzca arkasını döndü. "Gitme," dedi sesi titrerken Mert tereddütle, "Azra?" deyince inledi. Mert elini çıplak omzuna koyduğunda, her temaslarında hissettiği sıcaklık yine içine yayıldı. Azra anlaşılmaz bir şeyler mırıldanınca Mert geri çekildi. 

"Ne düşünüyorsun, ne planlıyorsun..." dedikten sonra duraksayıp, kısık neredeyse duyulmayacak bir sesle devam etti. "Ne hissediyorsun?" Duydukları karşısında gözleri yanmaya başlayan Azra hayatındaki en büyük şaşkınlığı yaşadı. Bu yanmanın nedeni, ağlamak istemesi miydi?

"Sonumuzun iyi olmayacağını biliyorum, yine de umut etmek istiyorum," dedikten sonra yerine geçen Mert, Azra'nın içinden "Ben de," dediğini bilmiyordu. Ve Azra içinden devam etti. "Ama iyi olmayacak."  




*****



"Ölmek üzere gibi görünüyorsun?" Mert ilk defa bir tepki vererek hırıltılı bir sesle konuştu. 

"Çünkü ölmek üzereyim." Alex geri çekilerek ellerini sıkıntıyla saçlarının arasından geçirdi. Mert aynı sesle, hırçın denebilecek bir tonda devam etti. "O uyanmazsa zaten öleceğim."

Mert'in sesindeki çaresizlik Alex'in bile kalbinin parçalanmasına neden olmuştu. "O kadar çok mu seviyorsun?" Mert gözlerini arkadaşının gözlerine dikerek, akşamdan bu yana ilk defa güçlü bir tonla konuştu. "Ölümüne seviyorum, Alex. Üstelik sevmemem gerektiğini bildiğim halde. O benim için imkansızın sözlü anlamı." Alex gözlerinde derin bir üzüntüyle arkadaşını dinliyordu. Mert kafasını eğdi. Bakışlarını yere dikmişti. 

"Örgütün içinde büyümüş biliyor musun?  Tüm o kötülüğün ortasında. Buna rağmen bazen öylesine saf oluyor ki, büyüleniyorsun. Çünkü anlıyorsun gerçekten safiyane davrandığını. Düşmanlarına karşı ölümüne acımasızken, gardını indirdiğinde içinden kediden korkan bir kadın çıkıyor." Alex sessizce Mert'in içini dökmesini dinliyordu. Azra'nın örgütün içinden olduğunu tahmin ediyordu ama çocukluğundan bu yana olduğunu duyunca şaşırmıştı. Mert hafifçe güldü. 

"Kötü kokmaktan nefret ediyor ve sebebini duysan ağlarsın. Pembe rengi hiç ama hiç seviyor. Yiine de ona çok yakışıyor. Eşsiz bir espri anlayışı var, en azından yaptığında. " Bu noktada Alex de yavaşça gülümsedi. 

"Ben onu kurtarmaya öylesine odaklandım ki onu anlamayı hiç düşünmedim. Aklıma bile gelmedi!"   




*****



Azra'nın ağzından hafif bir gülücük kaçınca Mert yoğun, mavi bir safir gibi parlayan gözlerini kadının yüzüne dikti. 

"Keşke hep böyle içten bir şekilde gülmeni sağlayabilsem." Azra alnını adamın geniş göğsüne yaslayarak onun baş döndürücü kokusunu içine çekti. 

"Sen, ömrüm boyunca beni gülümseten tek insandın."

Bu basit, saf ama bir o kadar da anlam dolu cümle Mert'in kalbine sağlanmıştı. O an kendine bir kez daha yemin etti. Ne pahasına olursa olsun Azra'yı koruyacak ve mutlu olmasını sağlayacaktı. Tüm ömrünü adaması, hayatını bu uğurda harcaması gerekse de bunu yapacaktı. Bu fark ediş Mert'in kalbinden ve göğüs kafesinden büyük bir ağırlık kalkmasını sağlamıştı. Çenesini Azra'nın kafasının üzerine dayayıp duru bir sesle konuştu. 

"Aynı zamanda geri kalan ömründe de gülümsetecek olan insanım."




Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın