23 Mayıs 2021 Pazar

0 Monica McCarty - İskoç Esareti (Campbell Trilogy #3)


~~~*~~~
"Kaderimizi doğumumuzun değil, yaptıklarımızın belirleyeceğini göremedim."
~~~*~~~

 
Veeee serinin ilk kitabından beri adı geçen, hain diye anlatılan ve yakalandığında idam edileceğinden bahsedilen Duncan Campbell'ın hikayesi ile seri sonlandı. Aslında serinin bir de son olarak 3,5 numaralı novellası var ama sanırım Nemesis Kitabın yayınlama gibi durumu yok... olsaydı şimdiye kadar çıkardı diye düşünüyorum. 

Neyse...

Yine Monica McCarty, her kitabında olduğu gibi bu kitabında da eşsiz bir şekilde kurgusunu anlatmıştı, akıcıydı, merak uyandırıcıydı ve daha da önemlisi aşk ve tutku doluydu. 

Serinin diğer kitaplarından çok daha farklı bir durumu vardı bu kitabın o da on yıllık gecikmiş bir aşk ve kavuşma vardı. Çünkü Duncan ile Jeannie henüz gençlerken karşılaşıp aşık oluyorlar ve sonrasında hainlik mevzuları olunca Duncan on yıl ortalarda görünmüyor ve sonra geri döndüğünde tekrar aşkları alevleniyor bu yüzden gecikmiş bir kavuşma ve aşk vardı bu kitapta. 


~~~*~~~
Gülümsediğinde, sadece Jeannie'ye özel, gizli bir hediye veriyor gibiydi. 
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Duncan ve Jeannie sarayda karşılaşırlar. Duncan'ın amacı Jeannie'nin babasını kendileriyle beraber savaşmaya ve kralın tarafında olmaya ikna etmektir. Ancak salonda Jeannie'yi görünce ondan etkilenen ve ona karşı duyduğu çekime yenilen Duncan, genç kızla aşk yaşamaya başlar. Bir yandan da babasını müttefik olmak için ikna etmeye çalışmaktadır. Ancak, Jeannie'nin babası her ne kadar müttefik gibi görünse de içten içe onlarla aynı tarafta olmak istememektedir ve kızı için başka bir talip vardır aklında. Özellikle her ne kadar iyi bir savaşçı ve babası tarafından yeri belli edilen bir genç adam olsa da Duncan, gayri meşru doğumu onun lekelenmesine neden olmuştur. Savaş sırasında Duncan'a teslim edilen harita ortadan kaybolunca ve atının eyerinde bir kese altın bulununca Duncan bir tuzağa düştüğünü fark etmiştir ancak kimseye bunu ispatlayamaz. Ya kalıp idam edilecek ya da kaçacaktır. Her şeyi geride bırakarak kaçar ve aklında ona ihanet eden kişi bir tek Jeannie'dir çünkü savaştan bir gece önce onunla buluşmuş sevişmiş ve uyuyakalmıştır.  O sırada genç kadının haritayı çaldığını düşünmektedir. Aradan on yıl geçmiştir bu sürede evlene Jeannie'nin kocası ölmüştür ve Duncan geri dönmeye, masum olduğunu kanıtlamaya karar vermiştir. Belki bir şansı varsa da Jeannie'yi istemektedir. Tabi genç kadının kendisine de yardım etmesi gerekiyor masumiyetini ispatlayabilmesi için. Jeannie her ne kadar Duncan'a yardım etmek istese de öyle bir sırrı var ki, onu saklamak ve o sırrın sebep olduğu kişiyi korumak için sevdiği ve kalbinin tek sahibi olan adama yardım edememektedir. İkilemde kalan Jeannie ve aşkıyla yanıp tutuşurken masumiyetini ispatlamak için çırpınan Duncan'ın önlerindeki zorlu hayatta kalma savaşını okuyoruz. 

Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki söylemezsem içimde kalır, Colin'in nasıl bir pislik olduğunu ilk kitaptan beri okuyorduk bu kitapla gördük ki adam pislik doğmuş... sonradan olmamış, öyle doğmuş! Önce ağabeyinin sevdiği kadına göz koydu sonra konumunu kıskandı sonra da onun ayağını kaydırmaya çalıştı ve mümkün olsaydı öldürecekti de... ama kitabın en başından beri her taşın altından Colin'in çıkacağını tahmin ediyordum ve yanılmadım da. 


~~~*~~~
Az önce şüphesi varsa bile artık tamamen emindi: Onu seviyordu. Nefesini kesecek kadar güçlü bir histi bu. Duncan, böylesi bir duyguyu hissedebileceğinden bile habersizdi. 
~~~*~~~


Duncan, çok güzel bir adamdı. Çok güzel sevdi, sevdiğinden vaz geçtiği, ihanete uğradığını düşündü falan ama içten içe de ona inanması, onu istemesi, onun için her şeyi göze alabilecek olması çok güzeldi. Gerçi aynı aşkın karşılığını da aldı. 

Jeannie de her şeye rağmen bütün arada kalmışlığına rağmen Duncan'ı güzel sevdi. Kendince bahaneleri ve kararsızlıkları oldu evet. Ne yapacağını bilemeden yaşadığı çaresizliği... o konuda hiçbir şekilde onu suçlayamam ne babasına ne klanına dair olan sadakat konusunda... ama elinden geleni de yapmaya çalışması sevdiği adamı koruma çabası çok güzeldi. Bir de kocasına karşı dürüst olması da öyleydi.

Duncan'ın geri dönmesi, ikisinin tekrar karşılaşması, aralarındaki gerilim, kıskaçlıkları ve birbirlerine karşı olan aşk muhteşem anlatılmıştı. 

Jeannie'nin anneliği, çocuklarına karşı sevgisi, onları korumak için çırpınması da çok güzeldi. Sırf çocuklarını korumak için Duncan'a yardım edememesi de öyle...

Ella çok tatlıydı. Duncan'ın nasıl bir baba olacağını gösteriyordu. Ona karşı ilgisi, Ella'nın haylazlığına karşı tavsı çok şekerdi. Tabi Dougall'a karşı olan tavırları da öyleydi. 

Kitabın en güzel kısımlarından biri de Jamie ve Caitrina, Lizzie ve Patrick'in de boy göstermesiydi. Kitabın sonlarına doğru Duncan'ın tek çaresi fedai olan kardeşi Jamie'nin yanına gitmesi olduğundaki karşılaşmalar muhteşemdi. 

Tabi ki sonunda masum olduğu ortaya çıktı ve suçlu cezasını buldu. Duncan'da hak ettiği mevkiyi geri aldı ama o sahnelerin anlatılış şekli çok iyiydi. 


~~~*~~~
"Seni seviyorum ve sana kavuşmak için cehenneme bile gitmeyi göze alırım."
~~~*~~~


Caitrina'nın kardeşi Niall Lamont kitabın sonunda boy gösterdi. Sevdiği kadının intikamını aldı ve keşke onun hikayesini de okuyabilseydik. Bu nokta da iş yine çıkmayan 3,5 numaralı novellaya iş geliyor... keşke çıksa... ama ben orijinalini alıp okumayı planlıyorum diğer türlü pek okuyamayacağız sanırım. 

Ben bu seriyi çok çok beğendim ve şunu söylemeliyim ki historical romans severler mutlaka okusun. Gerçi bu yazar kesinlikle kaçırılmaması gereken yazarlardan. 

Benim puanım 5 üzerinden 5. :)


Campbell Trilogy


~~~*~~~
"İskoç kılıcı soylu bir silahtır ve tarihimizin bir parçasıdır. Nesilden nesile geçen geçmişimizin bir simgesidir.  
~~~*~~~




Kitabın adı     : İskoç Esareti
Orijinal adı     : Highland Scoundrel
Yazarı            : Monica McCarty
Çevirmen        : Gökçe Müderrisoğlu Aktaş
Seri Bilgisi       : Campbell Trilogy #3
Yayınevi          : Nemesis Kitap
Sayfa sayısı     : 448

Kitabın tanıtım yazısı: 

Güçlü bir İskoç şefinin gayrimeşru oğlu olan Duncan Campbell, işlemediği bir suç yüzünden on yıldır sürgündedir. Hain damgasının gölgesinde geçirdiği yılların ardından, adını temize çıkarma isteğine daha fazla karşı koyamaz ve İskoçya'ya geri dönmeye karar verir. Bu, ihanetini unutamadığı tek kişinin, aşkın yıkıcı gücünü ona kanıtlayan kadın olan Jeannie Gordon'un yardımını istemesi anlamına gelse bile...

Jeannie Gordon, aşkını ve güvenini paramparça eden adamı yıllar sonra karşısında bulunca, hayatı yeniden tepetaklak olur. Artık o âşık ve saf kız değildir, tehlikeli sırları olan bir kadına dönüşmüştür. Ancak Duncan ve Jeannie, güvensizlik ve ayrılıkla harmanlanmış olsa bile, aralarındaki tutkunun daha cesur bir şekilde tekrar alevlenmesine karşı koyamazlar. Çözmeleri gereken entrikaların ortasında kalmış olmalarına rağmen kabullenmeleri gereken bir gerçek vardır; o da kaderlerinin birbirine mühürlenmiş olduğudur...






Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın