23 Aralık 2021 Perşembe

0 ALINTILAR // Sally Thorne - Nefret Oyunu

Çok severek okuduğum bir kitaptan size alıntılar başlığı yazmazsam olmazdı zaten. Birkaç alıntı paylamak istiyorum. Aslında yine çokça işaretledim ama hepsini paylaşmayacağım hevesi kaçmasın ;) Böyle kitaplar için çok ince çizgi o tür detaylar çünkü :) 

Kitaba dair yorumum bir alt postta yer alıyor. Ama kolay ulaşım olsun diye buraya da link bırakıyorum hemen ;) 

Yorum için tıklayınız! 


Romantik komedi tadında bir kitaptı, filmi de çıkınca onu da izleyeceğim ki izlediğimde yorumumu paylaşırım sizinle. 

Ah bu arada kitaba puanım 5 üzerinden 5 veriyorum. :)

 



"Beni o kadar yaraladın ki adamın biri bana güzel olduğumu söylediği zaman ne yapacağımı bilemiyorum."

Can sıkıntısı tüm yüzüne yayıldı. 

"Bu yüzden ağlıyorum. Çünkü Danny güzel bir kız olduğumu söyledi ve ben az daha bar taburesinden düşüyordum. Sen beni mahvettin."

"Ben..." diye konuşmaya başladı ama söyleyebileceği hiçbir şey yoktu. "Lucy ben..."

"Bana yapabileceğin başka bir şey kalmadı. Bugün sen kazandın."



* * * * *



"Üzerinde çalıştığın kasları bana gösterir misin?"

"Beni bundan daha fazlası için istediğini düşünmüştü." Bir arabanın çalıştırıldığını duyabiliyordum. En azından sabırsız olan tek kişi ben değildim.

"Oraya kadar yarışalım. Seni terli görmek istiyorum. Bu konuda ödeşmemiz gerek."

"Bana yarım saat zaman ver. Hayır bir saat." Sesi panik içinde çıkmıştı. 

"Seni lobide bekleyeceğim."

"Şimdi çıkma evden."

"Yakında görüşürüz," diye cevap verdim ve telefonu kapadım.

Arabayı çalıştırıp trafiğe çıktığımda gülmeye başladım. Bu yeni bir oyundu, Yarış Oyunu'ydu ve şehir haritasında farklı yerlerde iki arabanın merkezdeki bir noktaya doğru gitmesiyle oynanıyordu. Onun dairesinde, kanepesinde olmayı o kadar çok istiyordum ki kırmızı ışıklarda dizlerim sabırsızca titriyordu. Her şeyin üzerine bahse girerim ki o da aynı şeyi yapıyordu. 

Binasının girişine doğru kaldırım boyunca hızla yürürken bütün zayıf mazeretlerimi, uyarıları ve mantığımı tüketmiştim ve işte buradaydık. Lobiye koşarak girdim. 

Bütün gün Josh'ı görmedim ve onu özledim.  



* * * * *



"Sizin aranızda garip bir enerji var."

"Böyle bir enerji yok. Hiç enerji yok." Kahvemi yudumlamaya başladım. Çok sıcaktı bu yüzden berbat bir fikirdi. 

"Ama sana aşık olduğunu biliyorsun değil mi?"

Ağız dolusu bir nefes aldım ve karada olmamıza rağmen boğulmaya başladım. Danny öne doğru eğildi ve beni omuzlarımdan tuttu. Gözyaşları yanaklarımdan akıyordu. Ölmeme izin vermesini diledim. 

"Hayır değil," diye hırıltıyla soludum. Yüzümü silmek için bir peçete kullandım. "Bu duyduğum en aptalca şey. En aptalca."

Küçük bir gülümsemeyle, "Arkadaşın olarak," dedi tane tane. "Sana öyle olduğunu söylüyorum."



* * * * *



"Ben tek gecelik ilişkiyim. Engellemeye çalıştığım tek şeydi bu. Ben bir şeyler oluşturmaya çalışıyordum, sana bir kapanış vermeye değil."

"Hayır! Hey. Sana nasıl bu şekilde hissettirmiş olabilirim ki?" Bana dönene kadar direğini çekiştirdim. 

"Sürekli her şey çoktan bitmiş gibi konuşup duruyorsun. Seni hatırlamam için rujdan bir öpücük mü? Hatırlamaya neden ihtiyacım olacak tam olarak?"

"Artık daha fazla birlikte çalışmayacağız."

"Seni bu kadar uzun süre beklemem, bu kadar şeyi göze almam ve bu kadar şeyden vazgeçmem sadece bir gece için değildi. Bu yeterli değildi."




* * * * *



Onu seviyorsun. Onu seviyorsun. Hep sevdin. Ondan nefret ettiğimde bile daha çok sevdin. Her gün bu adama baktın, her rengini, her ifadesini ve her farklılığını öğrendin. 

Oynadığın her oyun onunla yakın ilişki kurmak içindi. Onunla konuşmak için. Gözlerini üzerinde hissetmek için. Seni fark etmesini sağlamak için. 



* * * * *



"Bunu isterdim." Sesim bana ihanet edercesine titredi. Bunun yerine beni sevmeni isterdim de diyebilirdim. Nefesimi tuttum. O deli gibi zeki beyniyle benim hemen ardımdan boşlukları doldurduğunu biliyordum. Yatağa tırmandım ama kolayca üzerime çıktı ve başımı yastığa koydu. 

"Bu bir şeyi değiştirmedi. Seni gördüğüm ilk andan beri seviyorum."

Yatağında sırtüstü düşüyordum. Koluyla belimi sarsı. Sanki beni yakalamış gibi sıçradım. 

"Seviyorsun... Ne? Beni mi?"

"Lucinda Elizabeth Hutton'ı. Bu kişiyi."

"Beni."

"Lcuy, Gökyüzü Elmas Çilekleri hanedanının varisi."

"Beni."

"Emin olabilmem için bir kimlik gösterebilir misiniz?" Gözleri parladı ve en çok sevdiğim gülümsemesi yüzünü aydınlattı. 

"Ama asıl ben seni seviyorum." Sesimin ne kadar kuşkulu çıktığını duyabiliyordum. 

Güldü. "Biliyorum." 





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın