Her ay bir oyun izlemeye dikkate diyorum ve Nisan ayı içerisinde de Sabahattin Ali'nin belki de en çok bahsedilen kitabıdır Kürk Mantolu Madonna dolayısıyla onun oyununun olduğunu da görünce izlemeden duramadım. Henüz dün akşam izledim ve hemen bloga yorum giriyorum. Olur da yakınlarınızda sahnelenirse mutlaka gidin diye.
Kalabalık bir kadrosu olan bir oyun değildi ki zaten olan kadro da yetti bence. Aralarından bir tek Taner Barlas'ı tanıyordum diğerlerini bilmiyordum ki zaten izlediğim oyunu yöneten de oyunlaştıran da kendisiymiş. Adam kesinlikle çok profesyoneldi ve canlı izlemek muhteşemdi.
Bu arada kitabını okumuş biriyim. Bir çok yayıncıdan kitabı da çıktı. Kitabının yorumu da blogda yer alıyor. TIKLAYINIZ!
Tiyatroya dair bilgileri vermek gerekirse;
Perde : Tek perdeSüre : 75dakikaTürü : DramKonu : “Bir çekmecede saklı duran kara kaplı bir defter…”“Raif Efendi’nin katlanamadığı çaresizliği, kavuşması imkansız aşkının tek tesellisi…”“Defterin taşıdığı sırlar, unutulmaz bir aşk ve koca bir yalnızlık…”Sabahattin Ali’nin, aslında kendisinin yaşadığı bir aşk hikayesi olarak da söylenen, romanı Kürk Mantolu Madonna, 1943 yılında, yazarın ilk ve son aşk romanı olarak yerini almıştır. Taner Barlas’ın, Ağustos 2023 yılında uyarladığı ve yönetmenliğini yaptığı bu eser, edebiyatın dışında, artık tiyatro seyircisiyle de buluşuyor ve sahnelerdeki yerini alıyor. Raif Efendi’nin resim merakının yol açtığı sergilere gitme tutkusu ve Kürk Mantolu Madonna’nın portresiyle karşılaşması büyülü bir yolcuğun başlangıcı olmuştur. Bu çok özel aşk hikâyesi, aynı zamanda yaşadıkları hayatta belki de ilk defa kendilerini var edebilmenin adıdır adeta. Sonrasında gelişen, yazarın hain bir rastlantı olarak tanımladığı, Maria Puder’in uzaktan akrabası olan Frau van Tiedemann’la karşılaşması, Raif Efendi’yi dayanılmaz bir işkencenin içine atmıştır. Tutku dolu bir aşk yaşadığı Madonna’nın başına gelen hazin olay, Raif Efendi’nin baş edemediği duygularla mücadele etmesine neden olmuştur. Tek dostu olarak tanımladığı kara kaplı defter, burada hayatına girer. Aynı şirkette çalıştığı iş arkadaşı ve güvendiği tek kişiye defteri emanet eder. Defter açılır ve on yıllık sır ilk kez aralanır. Oyun; umutsuzluğun ama aynı zamanda da umudun, korkunun ve heyecanın, aşkın yüceliğinin, kendini var etmenin ve hepsinin birleşimiyle yaşama anlam katmanın bir hikâyesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Oyuna dair yorumuma başlamadan önce bir alıntı bırakıp sonrasında da oyuna dair yorumuma değineceğim ve yorumun sonuna da bir alıntı bırakacağım. Zaten yukarıda konusunu açıkça yazmışlardı. Alıntıladım...
~~~*~~~
Hayat ancak bir kere oynanan bir kumardır, ben onu kaybettim. İkinci defa oynayamam... Artık benim için eskisinden beter bir hayat başlayacak.
~~~*~~~