31 Ekim 2013 Perşembe

59 6. Çekilişimiz - İmzalı Fatih Murat Arsal Romanları


Bir kez daha merhabalar, çekilişlerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bu çekilişimizi sizlere Beni Bırakma romanı çekilişi olarak duyurmuştuk ama Fatih Bey, bunu okurların isteğine de bırakabileceğini söyleyince. Biz de seve seve bunu kabul ettik.

Yani, bu çekilişi kazanacak olan iki şanslı arkadaşımız, Ephesus'dan yayınlanan Nefretten Sonra, Seni Sevmek İstemedim, Beni Bırakma ve Yalnız Gözlerin İçin romanlarından istediğini imzalı olarak kazanabilecek. Tüm romanların yorumlarına isimlerinin üzerine tıklayarak erişebilirsiniz. Ayrıca yazarımızla yaptığımız son söyleşiye de buradan ulaşabilirsiniz.

Çekilişimiz için yapmanız gerekenler diğer çekilişler ile aynı. Onlar da şöyle:

1. Tabii ki blogumuza üye olmalısınız.

Bu ilk şartımız zorunludur. Aşağıda sıralayacaklarımızın her biri ise size parantez içinde belirttiğimiz kadar artı çekiliş hakkı kazandıracaktır.

2. Blogumuzu ve Ephesus Yayınları’nı twitterdan takip edebilirsiniz. (+1)

3. Çekilişimizi Facebook'ta duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap iki okuruna Fatih Murat Arsal romanlarından istediği herhangi birini yazardan imzalı olarak hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1) -

4. Çekilişimizi Twitter'da duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "@illekitap iki okuruna FMArsal romanlarından istediği birini imzalı olarak hediye ediyor. Çekilişe katılmak için: (Link)" (+1)

5.  Çekilişimizi blogunuzda duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap iki okuruna Fatih Murat Arsal romanlarından istediği herhangi birini yazardan imzalı olarak hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+2)

Size artı bir hak kazandırmayacak olsa da Blogumuzun ve  Ephesus Yayınları’nın Facebook sayfasını beğenebilirsiniz. Böylelikle çekiliş sonuçlarımızdan, paylaşımlarımızdan ve yayınevi ile ilgili gelişmelerden kolayca haberdar olabilirsiniz

Yorumlarda hem karışıklık olmaması hem de bizim kontrolleri yaparken zorlanmamız için aşağıda bir metin hazırladık. Lütfen aşağıdaki metni kopyalayıp karşısını doldurarak yorum bırakın. *lı olanlar doldurulması zorunlu olanlardır. Diğerlerinden yaptıklarınızı doldurursunuz :)

Bir de lütfen, profil linkinizi değil, paylaşım linkinizi veriniz.
Blogunuza üye olduğum isim*:
Mail adresim*:
Sayfaları twitterda takip ettiğim isim:
Twitter paylaşımım:
Facebook paylaşımım:
Blog paylaşımım:

Son katılım tarihi 5 Kasım, saat 20:00'dır. Sonuçlar da aynı gün 22:30'da açıklanacaktır.

Yarışma sonunda 2 okurumuz kazanacak, 2 okurumuz ise yedek olarak seçilecektir. Katılımınızı bekliyor, desteğiniz için teşekkür ediyoruz :)

Fatih Bey'e katkılarından dolayı teşekkür ediyoruz.

Not: Ne yazık ki yurt dışındaki okurlarımıza da kitap gönderemiyoruz, yani onları çekilişe dahil edemeyeceğiz.

Ayrıca yalnızca çekiliş duyurmak adına açılmış olan kampanya bloglarını ve tek postu bizim çekilişimiz olan blogları kabul etmeyeceğiz.

30 Ekim 2013 Çarşamba

14 Fatih Murat Arsal - Sizin Sorularınız ve Yanıtları

Aşağıda gördüğünüz birbirinden güzel romanların yazarı, sevgili Fatih Murat Arsal ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiden zaten haberiniz vardı ki soruları zaten sizlerden almıştık. Kendisi de tüm samimiyeti ile sorularımıza yanıt verdi. Buradan samimiyeti ve ilgisi için yazarımıza bir kez daha teşekkür ediyoruz. Fotoğrafta gördüğünüz tüm romanların yorumlarını blogumuzda bulabileceğinizi ve yarın (31.10.13) 12.00'da başlayacak olan çekilişimiz ile kendisinden imzalı olarak, 4 romanından istediğinizi kazanabileceğinizi hatırlatarak sizi bu keyifli söyleşi ile başbaşa bırakıyoruz :)


Hayat Tetik: Son zamanlarda çok yaygın bir durum var ki artık dizi ve filmler daha çok uyarlama oluyor. Size de kitaplarınızın uyarlanması adına yapılmış teklifler var mı? Bu konuya sıcak bakar mısınız? Ben kendi şahsıma sizi bu kulvarda da görmek isterim. 

Fatih Murat Arsal: Böyle bir teklif yok. Sadece bazı okurlarım bunun olmasını çok arzuluyor. Dizi ve filmlerdeki sorun ise, dizide oynayacak kişilerin kitaplarımdaki kahramanlara ne kadar benzeyip benzemeyeceği... Tek bir kitap kapağı için üç dört hafta uğraşıyoruz. Bana gönüllü asistanlık yapan kişilerle günlerce uygun kapak resmi arıyoruz. En uygununu bulmaya çalışıyoruz. Buna rağmen bulduğumuz resmi beğenmeyenler de oluyor. Çünkü herkesin hayalindeki kahramanlar çok farklı görünüm tipine sahip oluyor. O yüzden dizi olsa bile, belki de çok tutmaz. ;)

28 Ekim 2013 Pazartesi

0 Margaret Moore - Sahte Leydi


Harlequin'lere devam eden ben yeni bir kitabı daha bitirdim. Yayınevinin tarihi aşk (historical) türünden  çıkardığı kitap "Sahte Leydi" bitmiş bulunmakta. 

"Sahte Leydi" kitabı "Kiss Me" serisinin 4. kitabıydı. Bildiğim kadarıyla ne yazık ki serinin ilk üç kitabı yayınlanmadı. Ama yine de seri hakkında size bilgi vermek istiyorum. Seri dört yakın arkadaşın aşk hayatını konu alan bir seri. Her bir kitap bir adamı anlatıyor ve Lord Bromwell'in hayatı da 4. kitaptı. Sanırım yayınevi seriyi sondan yayınlamaya başlayacak :)

Neyse... yorumuma devam edeyim ben en iyisi. :) 

Kitap; posta arabasının kaza yapmasıyla tanışan Nell ve Lord Bromwell'in arasında filizlenen aşkı konu alıyor. Nell kendini sahte isimle tanıyor ve Lord'un evinde ailesiyle kalmaya başlıyor derken aralarındaki aşk körükleniyor. Lord Bromwell Nell hakkındaki gerçeği öğreniyor ve aralarındaki aşkı bu gerçek nasıl etkiliyor okuyup görebilirsiniz.

Yazarın dili fena sayılmazdı ama açıkçası beni kitabın içine çekemedi. Kapılıp gidemedim. Yazardan mı kitabın konusundan mı benden kaynaklı mı bilemiyorum...
Yine de inkar edemeyeceğim bir şey var ki o da yazarın betimlemeleri çok güzeldi ve bir de benzetmeleri. Hatta bazı benzetmelerde güldüm. Ama bu kadarla kaldı. Aşkı fazla yüzeysel buldum. 

Kitabı eğer boş zamanınız varsa okuyacak bir şeyler bulamıyorsanız okuyabilirsiniz ama kitapçıya gidip de özellikle bu kitabı alın diyemeyeceğim ne yazık ki :( Hmm yorumumdan okuyup okumama konusunda kararsız kalanlara kısacası şunu diyebilirim benden 2,5 puan alırdı bu kitap. Belki hoşuma giden birkaç benzetme için 3 verebilirim ama daha fazlası olmaz!

Kiss Me Serisinin kitapları: 
  • Kiss Me Quick
  • Kiss Me Again
  • A Lover's Kiss 
  • Sahte Leydi
Kitabın tanıtım yazısını aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Lord Bromwell, toplum kurallarına karşı gelmeye alışıktı ama korumasız seyahat eden güzel Leydi Eleanor Springford ile tanışınca o bile şok olmuştu. Posta arabası aniden kaza yapıp, ters dönünce yüreklerini dağlayacak bir şekilde öpüştüler. 
Bromwell sorumluluk duygusu güçlü bir erkekti. Leydi Eleanor'un çaresiz bir durumdan kaçtığını öğrenince, onu korumayı ve babası, Kont Granshire'ın konağında ağırlamayı teklif etti. Nell ile Lord Bromwell arasında filizlenmeye başlayan aşk, gerçekler meydana çıktığında patlayacak skandala dayanabilecek kadar güçlü müydü?

27 Ekim 2013 Pazar

0 Jessica Andersen - Dolunay (Royal House of Shadows #3)


"The Royal House of Shadows" serisinin 3. kitabı olan "Dolunay''da bitti. Harlequin sever biri olarak Mystery serilerine tapıyorum. Hem birbirinden güzel fantastik diyarlara gidiyorum hem yeni yazarlar tanıyorum hem aşkı okuyorum hem de aşık olunası erkekleri :)

Dört kitaptan oluşan serinin yayınlanmış üçüncü kitabıydı "Dolunay". Dördüncü ve son kitabı "Kara Zırh" önümüzdeki ay yanı Kasım ayında yayınlanacak. Seri Elden Krallığının kaybolan varislerini konu alıyor. Her kitap bir varisi anlatıyor ve onların fantastik dünyalarına, hayatlarına ve aşklarına dalıp, kapılıp gidiyoruz. 

Daha önce Jessica Andersen kitabı okumamıştım ve bu kitap aynı zamanda yazarın kalemiyle tanıştığım ilk kitap oldu. Konusundan mıdır bilemem ama baya akıcı ve sürükleyici bir kalemi var bunun yanında kurguyu da merak uyandırıcı şekilde tasarlamış. 

Kitapta ara ara iç sesler vardı keşke onları farklı puntolarla ya da yazı stilleriyle yazılsaydı böylece o kısımları fark etmek anlamak daha kolay olurdu diye düşünüyorum. Zaten kitaba dair tek eleştirebileceğim kısım da burası! Ahh bir de Reda'nın ortağını partner olarak çevrilmesi biraz rahatsız etti. Yani bunlar aynı zamanda yatak arkadaşı, hayat arkadaşı vs değildi iş arkadaşı yani ortağıydı. Ki yabancı filmlerde veya kitaplarda partner kelimesini iş ortamında ortak anlamında kullanıldığını biliyoruz. Bu yüzden keşke ortak kelimesi kullanılsaydı.

Kitabın konusuna azıcık değinmek gerekirse; Elden Krallığı'nın 3. varisi Dayn, Kan Büyücüsü krallaıklarına saldırdıktan sonra anne ve babasının yaptığı büyü ile kurt insanların diyarlarına gönderilir. Orada babasının zihin sesiyle geleceğini söylediği klavuzunu beklerken kurt insanların yanında yıllarını geçirir. Reda ise dünyadan sıradan genç bir kadın. Bir polis olan Reda ortağının ölümünden sonra depresif durumundan kurtulamaz ve annesinin anlattığı hikayelere inancıyla araştırdığı bir masal kitabından kurt insanların diyarına gider. Reda ve Dayn karşılaşırlar ve macera o noktada başlar.

Kitaptaki betimlemeler çok güzeldi, hele ki kurt insanların dönüşümlerini ve kavgalarını anlatış sahnelerini çok beğendim. Dayn ve Reda arasındaki duygusal yakınlaşma ve "daha sonra" terimi ise kelimenin tam anlamıyla sevimliydi :)

Bu seride varislerin krallıklarını geri alma çabalarının yanında aşklarını ve erkeklerine ve kadınlarına karşı olan duygusal yaklaşımları o kadar güzel işlenmiş ki heyecanlı adrenalin dolu sayfaları okurken romantizme geçi yapabiliyorsun da :)

Harlequin seride orijinal kapak tasarımlarını kullandığı içinde özellikle taktir ettim. Bu tür kapaklarını seviyorum hele ki orijinal ise ımmm.. muhteşem. Kitaplıkta duruşunu düşünsenize.

Ben bu kitabı da çok beğendim ve yalnızda bu kitabı değil seriyi tavsiye ederim. Evet Harlequin aylık çıkarıyor ve eğer o ay alamadıysanız kitapları bulmak zor oluyordu ama artık yayınevi internetten satış da yapabiliyor bu yüzden bulamadım bahanesi kalkıyor internetten sipariş verebilirsiniz eğer seriyi kaçırdıysanız. Bütün kitapları internet sitelerinde bulunuyor.

"The Royal House of Shadows" Serisinin kitapları:
Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizinle paylaşıyorum:
Reda Weston için Kırmızı Başlıklı Kız'ın seksi bir versiyonunu okuyor olmanın kendisini nasıl bir dünyaya savurduğunu tarif etmek mümkün değildi. Öyle bir dünya ki orada efsane kurt adam türü yaratıklar, kadınları baştan çıkarıyorlardı. Bir kurt, gizemli ve güçlü bir erkeğe dönüşüyordu. 
Dayn, kendisini kurt adama dönüştüren büyücüye beddualar ederek onu yapayalnız bir kadere doğru lanetliyordu. Bir canavar olarak kadınlarla çiftleşerek güç kazanmaya çalışıyordu. Bu güce kraliyet ailesini kurtarmak için ihtiyacı vardı.  Ancak bir erkek olarak Reda'nın ateşli, tüyler ürperten dokunuşunu şiddetle arzuluyordu. Kalan kısacık zamanda Dayn ya kurduna sarılıp krallığını kurtaracak ya da kadınını korumak uğrunda savaşacaktı. 




25 Ekim 2013 Cuma

0 Fatih Murat Arsal - Beni Bırakma


Evettt, çok kısa bir süre sonra imzalı olarak sizlere hediye edebileceğimiz kitap, Beni Bırakma gün itibari ile bitti. Aslında İnci gibi sık sık güzel alıntılar yaparak süslemek isterdim yorumumu ama ben kitaba kaptırdığım zamanlarda malesef beğendiğim yerleri işaretlemeyi unutuyorum ve sonrasında da dönüp bulmak gerçekten çok zor oluyor.

Neyse uzatmadan yorumuma başlayayım.

Beni bırakmak 720 sayfalık, uzun bir roman. Ancak iki gün gibi kısa bir sürede bitti. Bu sanırım romanının okunasılığı ile ilgili küçü bir ipucu verebilir :) Üstelik iki gün sürmesinin nedeni büyük ölçüde yurtta kalıyor oluşum ve arkadaşlarım tarafından ister istemez kitaptan koparılıyor oluşumdu. Aksi takdirde tüm günümü keyifle bu romana ayırabilirdim :)

22 Ekim 2013 Salı

22 FMArsal'a Soru Sormak ve İmzalı Kitap Kazanmak İster misiniz?


Fatih Murat Arsal
 okurlarına sevinecekleri haberlerimiz var. Yazarımızla hem keyifli bir sohbet gerçekleştirebilecek hem de iki şanslı okura, kendisinin son romanı Beni Bırakma' adına imzalı olarak hediye edebileceğiz.

Kendisi ile daha önce güzel bir sohbet daha gerçekleştirmiştik, o röportaja buradan ulaşabilirsiniz. Ancak bu sefer yalnızca kendi sorularımızı sormayacağız. Sizin sorularınızı da kendisine ileteceğiz. Eğer siz de bu röportajda bir sorunuzu bulunmasını istiyorsanız, lütfen bu konumuzun yorum kısmından sorunuzu bize ulaştırın.

Bir google ya da blogger hesabınız yoksa sorunuzu illekitap@hotmail.com'a mail olarak gönderebilir ya da Facebook sayfamızdan da bize mesaj atabilirsiniz.

Sorularınızı 27 Ekim Pazar günü 16.00'a kadar bize ulaştırabilirsiniz. Röportajın yayınlanmasının hemen ardından da çekilişimizi gerçekleştireceğiz.

Ne diyelim, bu çekiliş ve röportaj uzun zamandır aklımızda olan bir şeydi. Yazarımıza teklifimizi nezaketle kabul ettiği için çok teşekkür ederiz.

Sorularınızı bekliyoruz :)

Sizlere bir de notumuz var. "Ben diğer kitaplarımı da imzalatmak istiyorum," diyorsanız, Fatih Bey'in 2-10 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan İstanbul Tüyap kitap fuarında Ephesus Yayınları standında olacağını sizlere bildirelim. Tarih ve saatler şu şekilde:

  • 09.11.2013 saat 15:00
  • 10.11.2013 saat 14:00
Ayrıca yazarımızın diğer kitaplarının yorumlarını da blogumuzda bulabilirsiniz.

21 Ekim 2013 Pazartesi

0 Deborah Simmons - Son DeBurgh


The DeBurgh Serisinin son kitabı "Son DeBurgh" bitti. Nihayet 7 kitaptan oluşan bir seriyi bitirmiş bulunuyorum. Takip ettiğim serileri bitirmiş olmanın verdiği tatmin hissi kadar güzel bir duygu yok yalnız :)

Yazarın kalemine değinmeyeceğim, yedi kitabını da okuduktan sonra kalemini sevdiğimi tahmin ediyorsunuzdur. Bu yüzden direk kitap yorumuma gireceğim :)

Serinin en durağan kitabı olarak "Kara Şövalye DeBurgh" demiştim ama yanılmışım bu kitap ondan da durağan geldi. Nerede ilk kitaplardaki hareketlilik. Sanki serinin sonuna doğru kurgu da bitmiş gibi durgunlaştı seri. Yazar neden öyle bir şey yaptı bilmiyorum :(

Neyse... Kitabın kapak tasarımına hayran kaldım. Bu tür tasarımlar tarihi aşk romanlarında çok hoşuma gidiyor :)

Kitabın konusunu arka kapak yazısından anlamak pek mümkün değil bu yüzden kısaca değinmek istiyorum. 

Nicholas DeBurgh, yardımcısıyla beraber yolculuk ederken Tapınak şövalyelerinden biri olan Gerard'ın saldırıya uğramasına denk gelir ve Gerard Nicholas'tan bir söz alır derken Nicholas Gerard'ın kız kardeşi Emily'e yardım etmeye başlar. Emily'i ilk başlarda erkek kıyafetleri ile görünce genç bir delikanlı zanneder ve daha sonradan bir kadın olduğunu anlar. Bu süre zarfında birbirleri arasında bir etkileşim olur. Derken olaylar ilerlemeye başlar... 

Hmm... sanırım en kısa yorumum bu kitaba oldu. Bence orta kararda bir kitaptı... Dediğim gibi serinin son kitabıydı ve en durağan kitabı oldu. Normalde serinin son kitapları bomba etkisi yaratır ama bu öyle olmadı ne yazık ki. 

Seriyi tavsiye ederim ben zevkle takip ettim her ne kadar son kitaplara kadar ilk kitaplar kadar heyecanlı olmasa da. :) eğer tarihi aşk romanlarını seviyorsanız bu seriye el atabilirsiniz :)

The DeBurgh Serisinin Kitapları:
Kitabın arka kapak yazısını sizlerle aşağıda paylaşıyorum: 
Emery Montbard, erkek kıyafetine bürünür ve muhteşem şövalye Nicholas DeBurgh'dan yardım ister. Onu tanıdıkça hayatındaki eksikliğin farkına varır. Ünlü bir aileden gelen Nicholas DeBurgh'un onuru, gizemli yol arkadaşının baştan çıkartan kıvrımları ve parlak mavi gözleri yüzünden ciddi bir sınav geçirmektedir. İkiz kardeşi Gerard'ı bulmak için yardım etmeye söz verdiği Emery'nin, sonunda genç bir kız olduğunu anladığında, Nicholas'ın üstünden büyük bir yük kalkar. Ama bu kez de onun çekiciliği ile baş etmek zorundadır. Çünkü Nicholas'ın da yardımcısı Guy'dan başka hiç kimsenin bilmediği, karanlık bir sırrı vardır.

20 Ekim 2013 Pazar

0 Olivia Cunning - Sert Rock [Günahkarlar Turnede #2 ]


"Günahkarlar Turnede" serisinin 2. kitabı olan Sert Rock'ı da bitirmiş bulunuyorum. Bu seriye bayılıyorum. Tamam içeriği +18 olabilir ama işlediği aşk ve müzik o kadar dengeli ki sanki seks sahneleri olmadan bu kitap olamazmış gibi bir bütünlük sağlamış yazar. 

Neyse... Olivia Cunning'in kalemine değinen bir yorum yazmak istemiyordum ama özellikle değinmek istediğim bir nokta var. Yazar kalemini ilk kitaptansa bu kitapta daha belli etmiş sanki. Daha akıcı, daha sürükleyici ve duygular daha hissedilir biçimdeydi. 

15 Ekim 2013 Salı

2 Bize Oy Vermek İster misiniz?


Merhaba arkadaşlar,

Bloggerların buluştuğu Bumerang'da yapılan blog yarışmalarına, En Çalışkan Blog kategorisinde başvurmuştuk. Başvurumuz onaylanmış. Şimdi ise sizlerin oylarına ihtiyacımız var. Oylama sms yoluyla yapılıyor ve sms tamamen ücretsiz. Tek yapmanız gereken size verdiğim linke ya da resme tıklamak ve cep numarınızı girmek. Gelen doğrulama kodunu kullanarak bize oy verebilirsiniz. 

Desteklerinizi bekliyor, hepinize teşekkür ediyoruz :)


OY VERMEK İÇİN TIKLAYIN!

12 Ekim 2013 Cumartesi

0 Deborah Simmons - Kara Şövalye DeBurgh


Ben bu haftamı tamamen Harlequin'lere ayırdım hep onları okudum ve elimdeki bütün Harlequinleri bitirdim tek biri hariç... O da serinin son kitabı olan "Son DeBurgh". Onu da kısa zamanda okuyup yorumlarım artık :))

Deborah Simmons kaleminden çıkan "The DeBurgh" serisinin altıncı kitabı olan "Kara Şövalye DeBurgh" de bitti. Kitap Reynold DeBurgh'u anlatıyor...

Serinin diğer kitaplarına göre çok durağan geldi bana. Serinin kitaplarını pek sırayla okumadım ve henüz ikinciyi okumadan üç, dört ve beşinci kitapları okumuştum şimdi ikinciyi okuyup yeterince hareket, atraksiyon okuduktan sonra bu kitap çok durağan geldi. :/ Reynold'un daha hareketli bir hikayesi olsun isterdim.
Hele ki ejderhaymış, onun peşinden döndürülen entrikalarmış, öldü sanılan eski nişanlıymış falanmış filanmış bana... ımm... nasıl desem bilemedim ama beni tatmin etmedi. Kalemini sevdiğim bir yazarı ve daha çok beklentilerim vardı bu yüzden beni pek memnun eden bir kitap olmadı ne yazık ki :(

Sevmedim diyemem, okumaktan zevk aldım ama ister istemez diğer kitapları ile bir kıyaslama yapıyorsun okurken ve onların yanında biraz sönük kaldı. 

Her neyse kitabı puanlamak gerekirse ben 5 üzerinden 3 veririm kitaba, seriyi ise herkese öneririm. Keyifle okunacak hatta sevilecek bir tarihi aşk romanı serisi... 

The DeBurgh Serisinin Kitapları:
Kitabın konusunu sizlerle paylaşıyorum:
'Ailenin Çirkin Ördeği', Reynold DeBurgh'un kendine taktığı isimdi. Doğumu sırasında oluşan bacağındaki aksaklık yüzünden içine kapanmış, kendini ailesinden ve toplumdan soyutlamış, âdeta dünyaya küsmüştü. Bu yüzden de tek başına yola çıkmış ve bahane olarak da hac ibadeti yapacağını söylemişti.  Ancak, zaten eziyet gibi gelen hac yolculuğu çok kararlı bir genç kız tarafından yarım bıraktırılmıştı. Bayan Sabina Sexton, Reynold DeBurgh'u şövalyelik yemininin gereğini yapmaya, kendisini ve yanındakileri korumak için onlara hizmet etmeye davet ediyordu. 
Sabina Sexton, isteksiz koruyucusunun, onun amacından şüphe ettiğini biliyordu. Ama tehlike gerçekti ve boyutları büyüktü. Aylardır kendi imkânlarıyla direnmeye çalışan temkinli Sabina, hayatını ve kalbini bu tehlikeli derecede yakışıklı, kara şövalyenin ellerine teslim etmek zorundaydı.

8 Ekim 2013 Salı

0 Sophia James - Fırtınada Bir Gece (Wellinghams #2)


Haftasonumu Harlequin okuyarak geçirdim :) sanırım Harlequinlerimi haftasonuna bırakarak günde bir kitap bitirme tadına doyuyorum :)

Okuyup bitirdiğim yeni kitabın Sophia James'in Harlequin'den çıkan ikinci kitabı "Fırtınada Bir Gece" kitabıydı. Kitap aynı zamanda "Willinghams Serisi"nin ikinci kitabıydı. 

Sophia James, akıcı bir üslupla kullanan ve lordları leydileri sever okurları tatmin edecek bir dil kullanan, okuruna istediğini veren, ayrılık küskünlük olmadan kurgusunu kaleme alan ve okurun tadı damağında kaldığı kitaplar yazan bir yazan. Şahsen ben öyle hissediyorum. Biraz daha uzun olabilirdi ve bende keyifle okurdum :)

Öncelikle karakterlerden bahsetmek istiyorum size. Bu sefer ki yorumumda da kitap içeriğine girmeyeceğim :) 

Kitabımızın baş erkek karakteri Taris, diğer tarihi aşk romanlarında okuduğumuz gibi kusursuz bir erkek profili değil. Kusurlu ama yakışıklı, kusurundan utanan ama aynı zamanda korumacı ve sevdiklerine sahip çıkan bir adam. Taris, her geçen günle karanlık günlere adım atan kör olma yolunda ilerleyen bir adam. Serinin ilk kitabında okuduğumuz Dük Asher'ın küçük erkek kardeşi... 
Kadın karakterimiz Beatrice ise 16 yaşında ailesini kaybedip ve babasının ayarladığı bir evliliğe mahkum olan, acılarla dolu on iki yıllık evlilik yaşayan ve kocasının ölümünden sonra özgürlüğünü elinde tutmak isteyen bir kadın. Güzel olduğuna inanmayan, tutkularını içinde hapsetmiş, korkusuz, insanların hakkında ne düşündüğünü umursamayan bir kadın. 

Açıkçası genelde bu tür kitaplarda erkekler sosyetenin kendisi hakkında ne düşündüğünü önemsemez, kadınlar da onurlarını korumak adı arkasına saklanarak sosyetenin düşüncelerine önem verirler ama bu kitapta karakterlerin yer değiştirdiğini okumak çok güzeldi. Taris sosyeteden göremediğini saklamaya çalışıyor buna karşılık ise Beatrice onların ne düşündüğünü önemesemiyor... Bunu okumak cidden güzeldi :)

Kitapta hoşuma giden taraflar olduğu gibi hoşuma gitmeyen taraflarda vardı. Mesela aşkı yazar ne yazık ki pek hissettiremedi. Keşke bu konu üzerinden biraz daha yazsaydı yazar. Kitap daha çok Beatrice ve Taris'in diyaloglarına, iletişimine, tutkularına değindiği kadar aşklarına değinseydi çok memnun olurdum. Ama olsun yine de beğendim kitabı :) Okumak isteyen, güzel vakit geçirmek isteyenler için harika bir kitap olacağı şüphesiz. :)

Ayrıca Harlequin'in tarihi aşk romanları kitaplarının kapaklarına hayranım... Keşke diğer yayınevlerinden de bu tür kapaklar görebilsek :)

Neyse çok uzatmadan demek istediği bu kitaba ben puan verecek olsam 5 üzerinden 3,5 verirdim :) ama tavsiye ederim okuyun iyi vakit geçirtecek bir kitap bence :)

Willinghams Serisi'nin kitapları:
Kitabın tanıtım yazısını sizlerle paylaşıyorum:

Lord Taris Wellingham, rüzgârın sertleştiğini ve havanın iyice soğuduğunu hissedebiliyordu. Başını hafifçe yana eğip, tekerlerden gelen sesi dinlemeye başladı. Ters giden bir şeyler vardı. Elini cama koyduğunda, tekerlerden gelen titreşimin, arabayı sarstığını hissetti. Arabadakileri uyarmak için ayağa kalktı, ancak geç kalmıştı. Araba, arabacının gecenin sessizliğini yırtan haykırışıyla, yana doğru eğildi ve hemen ardından da, büyük bir gürültüyle Taris'in olduğu tarafa doğru devrildi. 
Her şey o kadar ani olmuştu ki, Beatrice Maude Bassingstoke ne olduğunu anlayamamıştı. Başında bir acı hissediyordu ve dudağının kenarından kan akıyordu. Tanrım! Korkunç bir kaza geçirmişlerdi. Alacakaranlıkta, koyu saçlı, uzun boylu adamın, cansız bir bedeni arabanın devrilen tarafına doğru taşıdığını gördü. Adamın saçları rüzgârda dalgalanıyordu ve üzerindeki siyah takım elbiseyle, Kara Şövalyeyi andırıyordu. Arabadakilerin hayatı, arabanın kopan kapısını bulmak için dışarı çıkan şu adama bağlıydı ve onun dışarıda kaldığı her dakika, içerideki paniğin daha da artmasına neden oluyordu. Bea, onun yardıma ihtiyacı olabileceğini düşünerek, eşarbını başına sıkıca sarıp, dışarı çıktı. Ve işte adam oradaydı, bir kaç metre kadar ötede...


7 Ekim 2013 Pazartesi

0 Christine Merrill - Konağın Yeni Düşesi


Veee bir Harlequin kitabı daha bitti. Harlequin'in kısa küçücük sımsıcak okuru tatmin eden kitaplarını seviyorum özellikle tarihi aşk romanı serilerine bayılıyorum tabi son zamanlarda Mystery adında çıkardığı özel sayılara da bayılıyorum ya neyse :)

Christine Merrill, oldukça akıcı, ayrılık olmadan, güven, dostluk ve ardından aşk ve sevgi üzerine kurulan bir aşk hikayesi yazmış... Her şekilde herkesin ikinci bir şansı hak ettiğini bu kitapta okuyoruz. 

Miranda onca yaşadığı acılar ve mutsuzlukların ardından ikinci şansını Markus ile yaşıyor... Markus ilk karısı ile yaşadıklarından sonra ikinci şansı Miranda oluyor... Sir Anthony ve Leydi Cici de aynı şekilde ve her şeyden çok ikinci bir şansı da yakalayan St. John... Aslında Markus da St. John da Miranda sayesinde 2. şansı yakalayıp mutluluğu ulaşmaya çabaladılar. Tabi bu durum John konusunda bir tartışılır ama neyse :)

Konudan saptım yalnız :) her neyse yazarın kalemini sevdim ve diğer kitaplarını da çıkarırlarsa severek alıp okuyacağım ki bu kitabı konusunu bilmeden tamamen kapağına vurularak aldım ve iyi ki almışım dedim :)

Kitap "The Radwells" Serisinin ilk kitabıydı ve yanılmıyorsam 4 kitaptan oluşuyor seri. 2. kitap erkek kardeş St. John'u konu alıyor ve açıkçası onun hikayesini merak etmiyor değilim hani :)

Kitabın kısaca konusuna değinmek istiyorum: Bir Dük olan Markus annesinin evlenmesi konusunda ısrarlarından artık bıkmış bir adam ve annesi tam ölüm yatağındayken Markus'tan bu sefer istediği kızla en azından tanışması için söz alıyor. Miranda da yaşadığı onca zorluk, acı ve yoksulluk içinden Dük ile evleneceğini sanarak Dük Markus'un evine geliyor. Tam o noktada olaylar patlak veriyor. İki adamla, Markus ve John ile aynı evde olmasının Miranda'nın onuruna leke sürer diye düşünerek hemen Markus Miranda ile evleniyor ve asıl olaylar bu noktada başlıyor. Markus ve Miranda'nın birbirlerini tanıma çabaları, dürüst olma istekleri ve buna karşılık olarak John'un ağabeyine karşı olan nefreti ve bu nefret yüzünden yaptıkları ile kitap alıyor başını gidiyor. 

Kitapta en çok hoşuma giden yer ayrılık olmamasıydı. Evet, Miranda ve Markus sürtüşmeleri tartışmaları vardı hatta Markus Miranda'nın kendini aldattığını bile düşünmüştü ama yazar kalemini konuşturmuş ve sanırım birazda benim gibi ayrılığı sevmeyen okurlarını düşünmüş çifti ayırmak yerine kısa sürede birbirlerine açıklamalarını dinlettirmiş ve olayı tatlıya bağlatmıştı bunu çok sevdim ve bu da yazarı biraz daha sevmeme neden oldu :)

Kitaba dair küçücük bir eleştirim var. Aslında kitaba dair değil de çeviriye dair... Çeviri genel anlamda kusursuzdu hiçbir hata yoktu ama Miranda'nın St John ile yaptığı konuşmalarda St John yazılması gereken yerlerde Markus yazılmıştı. Mesela kitabı elinde olanlar bakabilirler. 210 sayfada St John ile Miranda arasında yatak odasında geçen konuşmada John değil Markus denilmiş... Ha okurken evet anlıyoruz kim olduğunu ama işte hata... bir an Markus nereden çıktı diyorsun başta ki bu bir iki yerde daha vardı... 

Bir diğer rahatsız eden şey de kırk yıllık Marcus oldu Markus... bu biraz bana garip geldi. Kitabın orijinalinde Marcus olarak yazılmıştı keşke değiştirilmeseydi. 

Bu hataları görmezden gelirsek kitap, konu, kapak her şey çok güzeldi ve tarihi aşk romanı severlere de tavsiye ederim okuyun :)

The Radwells Serisinin kitapları:

Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizlerle paylaşıyorum (yalnız yazı kitabın içeriğinden bir bölüm): 
Miranda'nın içinde, karşı koyamadığı bir ateş yükselmeye başlamıştı. İlk kez bir erkekle bu kadar yakınlaşıyordu ve bedeni buna karşı koymayı bir türlü beceremiyordu. John, dilini, onun dudaklarının arasına sokmaya çalıştı. Miranda artık bundan geriye dönüş olmadığını biliyordu ve dudaklarını araladı. Ancak John'un tavrı vahşileşmeye başlamıştı. Elleri Miranda'nın en mahrem yerlerine uzanmaya çalışıyor, onu istemediği şeyler yapmaya zorluyordu. Miranda'nın bir anda aklı başına geldi. Onu iterek kendinden uzaklaştırmaya çalıştı. Ancak John'un onu bırakmaya niyeti yoktu. Onu daha da sıkı tutmaya başlamıştı. Miranda, tüm gücüyle onu itti. Genç adam dengesini kaybederek yere düştü. John, başını kaldırıp, Miranda'ya baktı. Gözlerinde şeytani bir parıltı vardı.Miranda koşarak odasına girdi ve kapıyı ardından kapatıp anahtarı kilidin yuvasında çevirdi. Koridorda ayak sesleri duyuluyordu. 



6 Ekim 2013 Pazar

0 "Düğün Hediyesi" Kitabının Çekilişi Sonuçları

Merhabalar,

İlle Kitap Blogu olarak 5. çekilişimizi de bitirmiş bulunuyoruz. Sonuçları açıklamadan önce sizlere katılımınızdan dolayı teşekkür ediyoruz. Bu işlerde henüz acemi olmamıza rağmen bizi takip edip, katılım yaptığınız için teşekkürler. 

Hep yaptığımız çekiliş sitesine giriş yapamadım dolayısıyla wmaraci.com sitesinden çekilişi yaptım. Print-screen yaptığımız görüntü yabancı gelirse diye açıklama yapmak istedim. 

Neyse çok konuşmayayım ve kazanan arkadaşlarımızı açıklayayım:


Kazanan arkadaşlarımız, Mehmet Burak ve Buket Baran olmuştur. Kendilerini tebrik ediyor ve illekitap@hotmail.com adresinden gönderdiğimiz e-mail'e 2 gün içerisinde geri dönüş yaparak bize iletişim bilgilerini bildirmelerini rica ediyoruz. 2 gün içerisinde dönüş olmazsa şansları yedek talihlilere geçecektir.

Çok beğenerek okuduğum bir kitaptı şimdiden keyifli okumalar dilerim. 

NOT: Arkadaşlar bu yarışmada da denk geldiğimiz için tekrardan söyleme gereği duyuyorum; lütfen paylaşımlarınızı yaparken herkese açık olmasına dikkat edin. 

KATKILARINDAN DOLAYI ARKADYA YAYINLARINA TEŞEKKÜR EDERİZ!




0 Fatma Erdek - Melekler Zamanı


Yeni bir Türk yazarı daha keşfetmiş olmanın gurur ile size yeni yorumumu yapıyorum :) 
Hep söylerim ve yine söylüyorum genelde Türk yazarları tercih etmeyen, okumayan ve benim beklentilerimi karşılamadıklarını düşündüğüm için elimi hep geri çeken bir okurum ve olurda okursam hep beklentilerimi çok çok düşük tutarım ki hayal kırıklığına uğramayayım ama artık uslandım! Çünkü öyle yazarlar karşıma çıkıyor ve hiç adını duymadığım isimlerin kitaplarını okuyorum ve sonucunda o kadar memnun, tatmin olmuş bir şekilde bitiriyorum ki kitabı içimden tekrar tekrar okumak geliyor. 
Sanırım artık Türk yazarların, yazarlarımızın kalemlerine güvenmeliyim... 

FMArsal, Osman Aysu, Vefa Enver derken birkaç isim daha okudum ilk defa kitap çıkaran ve kalemleriyle harikalar yaratan şimdi bunlara bir de Fatma Erdek eklendi. Facebook'da o kadar duydum ki yazarın ve kitabın methini ister istemez merak ettim ve aramama rağmen bulamadım ve Ephesus isteyip de bulamayanlara bir şans daha vererek kitabın yeni basımını yaptı. Onların sayesinde okuduğum kitabı o kadar beğendim ki hiç bitsin istemedim ama ne yazık ki her güzel şeyin sonu var. :(

Bunları neden açıklama gereği duydum bilmiyorum ama gerçek düşüncelerimdi paylaşmadan edemedim. Ki düşünün benim gibi ön yargılı bile bu derece beğendiyse gerisini siz tahin edin :)

Neyse çok uzatmayayım ve hep yaptığım gibi yazarın kalemine değinerek yorumuma başlayayım :)

Fatma Erdek, kalemi cidden çok güçlü, kurgu yeteneği doruklarda ve duyguları okuyucuya hissettirme konusunda bir çok yabancı yazardan bile daha iyi bir yazar...

Kitap, bazen hissettirdiği duygularla bana çok ağır geldi. Acı o kadar yüklü ve çok ki kalbini sıkıştırıyor, gözleirni dolduruyor ve yaşların akmasına engel olmayacağın boyuta taşıyor ve işte bu noktada kitap çok ağır geldi bana... Dramatik ve acı yüklü şeylerden genelde uzak dururum çünkü her ne kadar kurgu olsa da etkisinde kalma gibi bir kötü huyum var. Filmlerde bunu çok yaşarım ve beni bu derecede etkileyen kitaplar da olmuştu şimdiye kadar ama bir Türk yazardan böyle bir performans... itiraf ediyorum beklemiyordum. Cidden etkileyici bir hikayeydi... 



Kısaca kitabın konusuna değinmek istiyorum. Kitap içeriğin girmeden konusunu özet geçeceğim daha sonradan kitap içeriğine gireceğim zaman sizi uyaracağım bu konuda söz veriyorum. 

Konuyu anlatma kitaptan bir cümleyle başlayıp yine bir cümleyle bitireceğim :)

"En aydınlık sabah, en karanlık geceden doğandır."
Barlas, acıları ve geçmişi içerisine gömülmüş, hissetmeyi unutmuş, ölümü her an her dakika bekleyerek ve bir an önce gelmesini dileyerek geçiren yalnızlığın içinde yaşayan bir adam. Nesil, cıvıl cıvıl, neşe, sevinç, mutluluk umut dolu, hayatı yaşayan, yaşamayı seven, sevgi dolu bir kalp taşıyan bir genç kız. Barlas'ın sahip olduğu otele gelen Nesil genç adamı gördüğü anda ona aşık olur ve onun her gün dikkatini çekmek için çabalarken bir gün kader yollarını Nesil ölümle burun buruna geldiğinde karşılaşır ve Barlas'da her ne kadar itiraf edemese de Nesil'den etkilenir ve hayat onların hiç ummadığı özellikle Barlas'ın hiç ummadığı bir yörüngeye girerek ikisinin kaderini bir çizer. 
Yusur henüz küçücük bir çocuk ve Yesra henüz genç bir kız bile olamamış bir kız.. Hayat onların kaderlerini babasının ellerine bırakmış ve babası da öyle bir yol çizmiş ki ikisi içinde acı, hasret, özlem, yalnızlık, korku dolu...
"En zor olan, kendi fısıltılarını susturmaya çalışmaktır..."

Yusuf ve Yesra'nın hikayesi hala tüylerimi diken diken ediyor ve gözlerimi dolduruyor... Şu yorumu yazarken bile gözlerim doluyor, ellerim titriyor onları her anımsamamda... 

Kitaplarda genelde farklı zamanlardan farklı kişilerden bahsediliyorsa hep bu kişilerin bir şekilde yolları kesişir ve ben hep Yusuf ve Yesra'nın Barlas ve Nesil ile nasıl bir ilişkileri olacağını merak ettim ama açıkçası çıkan gerekleri beklemiyordum! Beni şaşırttı bazı olayları anlamamı, acıların karanlığın ve umutsuzluğun ardındakileri anlamama neden oldu. 

Olayların gidişatı hiç de tahmin edemeyeceğim şekilde gerçekleşti ve bu içimdeki merakla okuma isteğimi de arttırdı. 

Nesil aşkı... öyle güzel, öyle umut dolu, öyle cesur ve öyle saftı ki okumak ve o aşk dolu satırları anımsamak insanı kitapta huzur veren tek noktaydı... Hayır tek nokta o değildi. Asıl insana sevginin ne kadar güzel ve özlemin, hasretin ne kadar zor olduğunu en iyi anlatan satırlar Yusuf ve Yesra'nın adının her geçtiği satırda saklıydı... 
Onlar istemedikleri bir yola sürüklendiler ve hayat onlara o kadar acımasız davrandı ki insanın tüylerini ürpertiyor ve bir o kadar da kalbine dokunuyor... 

Ben bu kitapta kitap içeriğine girebilen bir yorum yapabileceğimi hatta küçük detaylar verebileceğimi sanmıştım ama yanılmışım... Kitabın içinden bir şeyi anlatmak şuanda o kadar zor geliyor ki... Henüz etkisinden çıkmadan bunu başarmak çok zor bu yüzden kitaba dair yorumumu burada keseceğim... 


Yorumumu bitirmeden kitapta çok hoşuma giden satırları not almıştım onları sizinle paylaşmak istiyorum.

"Dün gece, aç bir iştahla, kazanacağından zerre kadar şüphe etmeyen bir kumarbaz gibiydi. Bugünse Barlas'la birlikte, onun üzerinde oynadığı her şeyi yitirmişti. Dün gece, şımarık bir çocuk gibiydi. Öylesine rahat, öylesine aldırmaz ve öylesine kendinden emindi ki. İstediği erkeği elde edebileceğine dair güveni tamdı. Barlas onun seçtiği adamdı.  
Oysa bu gece... Aynı güven, aynı haylaz çocuk, anı cesur kız neredeydi? 
Her şeyin bir zamanı var diyorlardı ya. İşte 'o zaman' bitirme zamanıydı. Yürek başka söylerken gurur başka söylüyordu. Ruh özgürlük verirken, akıl esir ediyordu kendine. Kim örüyorsa ağları, ilmikler yalan yanlış geçiyordu dizgiye. Kim yazıyorsa yazgıyı, harfler yalan yanlış düşüyordu satırlara."
******************
"Ben, o an sadece, Yesra'yı düşünüyor, Yesra için korkuyordum. Çünkü içime doldurmaya çalıştıkları bütün o ilahi sevgilerden en büyüğünü Yesra'ya hissediyordum. Tıpkı bir mecnun gibiydim. Başka türlü bir aşktı benimki... Onu kaybettiğimi düşündükçe yaşama gücümü yitiriyordum. Gözlerimden süzülen yaşlar, yüzümü boydan boya yakarak geçiyor, ruhumu besleyen son duygu kırıntılarının sıcaklığı da ruhumu tebiye ettikleri o hücrenin içine dökülüyordu. En son ne zaman ağladığımı hatırlamak istesem, Yusuf'un ruhunu yitirdiği o karanlık odaya gidiyordum... 
Ateşten birer damlaydı ve son yaşlarımdı onlar..."
******************
"Keşke aşk öğretilebilecek bir şey olsaydı. Aşk; herkesin yüreğindeki boşluğa göre şekillenen, herkesi farklı bir yerden vuran, herkes başka bir iman ve başka bir ibadetle dolduran, öylesine sınırsız ve öylesine belirsiz bir kavramdı ki. Aşk bir evrendi. Sınırsızlığın içinde, milyarlarca tür barındıran, kimi ateşten kimi ışıktan, kimi dumandan kimi yeşilden kimi beyazdan kimi sudan kimi topraktan... Milyonlarca farklı yıldız, canlı, cansız ve bilinmezden oluşan evren kadar zengin... Milyonlarca şarkıya şiire ilham olacak kadar bereketli... Kimine mut getirecek kadar parlak. Kimini umutsuzluğa mahkum edecek kadar karanlık. İşte bu kadar değişken bu kadar tanımsız bir şeydi aşk..."

Aşkın milyonlarca tanımını okuduktan sonra yukarıda alıntıladığım gibi bir tanım okumamıştım. Şimdi şöyle bir bakıp anlatılan hikayeleri, okunan kitapları, izlediğin yaşananları düşününce ne kadar da doğru...

******************
"Senin asaletin, cesaretinde Nesil... Sen, ona kimsenin gelmediği gibi geldin. Kimsenin vermediğini verdin. Sen o serseriyi, adam gibi sevdin. Ona da sevmeyi öğrettin sen Nesil."
Vural kaptanın bu sözlerini okuduğumda ve Barlas'ın umutsuz, karanlık ve acı dolu kalbini düşündüğümde ne kadar haklı olduğunu söylememek imkansız...

Yorumlarımı uzatmaya bayılırım ve eğer sevdiğim bir kitapsa söz konusu olan sınır tanımam ama sizleri daha fazla sıkmadan yorumumu bitireceğim. 

Kitaba bayıldım! Cidden okuyanların neden bu kadar sevdiğini okuyunca anladım ve onlara hak verdim. Şiddetle tavsiye ederim okuyun! Seveceğinizden eminim... Ama unutmayın kitap yoğun bir acı ve buna rağmen umut dolu bir kitap.

Küçük bir uyarı da bulunayım bir de: Kitabı okurken yanınızda mendil, selpak bir şey mutlaka bulundurun ağlama garantisi veren bir kitap.

Kitabın arka kapak yazısını aşağıda sizlerle paylaşıyorum:
Yusuf ve Yesra... İki kardeş... Tek can... Ve onları ayıran babaları... Küçük Yusuf'un tarikatın emirlerine gönderirken, gencecik Yesra'yı yaşlı tarikat liderine eş olarak verir.. 
Sonra... 
Sonrası mücadeleci Yusuf'un tarikattan kaçışı ve Barlas oluşu... Hayatı keşfi. Mucizelerin ona getirdiği hayatının melekleri Nesil ve Ekin. İç içe geçmiş, soluk soluğa okunan bir adamın iki hayat mücadelesi. Yesra ve Yusuf'un yürek burkan, sarsan hikayesiyle irkilecek, Nesil ve Barlas'ı aşklarıyla yaşamın ne denli bir mucize olduğuna tanıklık edeceksiniz...


4 Ekim 2013 Cuma

0 Michelle Willingham - Özgürlüğe Hasret


Bu hafta sonu aldım hızımı gittim ve sizlere bol bol yorum yapacağım demek oluyor :) İki gün evde oturup okudum sadece ve ne kadar özlemişim meğersem okumayı :)

Okuduğum ve bitirdiğim kitaplardan biri de Michelle Willigham kaleminden Özgürlüğe Hasret kitabıydı. İlk kez MacEgan Serisi ile kalemiyle tanıştığım yazar Michelle Willingham'ın kalemini svemiştim ve bir de İskoç erkeklerini yazında benim için mükemmel bir ikili oldular dolayısıyla baktım ki Harlequin yeni kitabını çıkarmış yazarın hemen koştum ve aldım ve bir çırpıda bir günde okudum! 

Özgürlüğe Hasret, MacKinloch Klanı Serisinin ilk kitabıydı ve serinin şimdilik 3 kitabı yayınlandı ve yanılmıyorsam seri bir üçleme. Gerçi çok uzun bir seri olsa da fark etmezdi benim için sonucunda MacEgan Serisi de 6 kitaptan oluşuyordu ve keyifle okudum :)

Çok uzatmadan kitap yorumuma geçeyim ama azıcık birazcık kitap içeriğine giriyor olabilirim :)

Şu kitapta acıdığım, içimi burkan sadece birkaç karakter var ve ne yazık ki baş karakterimiz Bram onlardan biri değil! Her ne kadar damarlarındaki İskoç kanı savaşmanı söylese de henüz tecrübesizliğini kabul edip düğün gecesinde savaşa gitmemeli karısının dizinin dibinde oturmalıydı! Nairna'ya çok üzüldüm... Bir kadın olarak düşünüyorum da şahsen ne olursa olsun kocamın düğün gecemde beni geride bırakıp savaşa gitmesi hiç hoş olmazdı doğrusu üstelik henüz tecrübesiz ve ölebilme olasılığı varken! Ama işte İskoç erkeklerini durdurmak ne mümkün... :))

Bu kitapta aslında anlatmak istediğim çok yer var ama her detay birbiri ile öyle bağlı ki birini anlatsam diğerini anlatmadan olmaz o yüzden hiç Bram ve Nairna ile ilgili kısımlara girmeyeyim ben ama şunu söylemeden geçemeyeceğim; yedi yıllık esaretin, çekilen acıların, işkencelerin ardından Bram'ın içindeki vahşiliği sadece Nairna'nın sakinleştirmesi ve Bram'ın bütün bu acılara sadece Nairna'nın hayaliyle katlanması çok güzeldi. 

Özellikle değinmek istediğim şey Callum... Serinin 3. kitabı onu konu alıyor ve ben daha şimdiden onu merak etmeye başladım. Çünkü 13 yaşında esir düşüp tamamen vahşileşeen n biri... nasıl Callum ile baş edilecek ve onu nasıl tekrar geri kazanacaklar çok merak ediyorum ve tabi bir de şu... ımm... şey... sanırım bu kısımdan bahsetmesem iyi olur 3. kitabın heyecanını öldürmeyeyim :)

Kitabı genel anlamda çok beğendim ve ilk başlarda dediğim gibi sevdiğim yazar ve İskoçlar beraber olunca tadından geçilmeyecek bir yemek gibi önüme sunulmuş oldu :) Harlequin'e teşekkürler bizlere gerçekten güzel seriler, kitaplar sunuyorlar. 

MacKinloch Klanı Serisi'nin kitapları:
Kitabın konusunu aşağıda sizlerle paylaşıyorum:

Bram MacKinloch, esaret altında yedi uzun yıl geçirmiş, türlü işkencelere maruz kalmıştır. Onu tutsaklığı boyunca hayatta tutan, ona güç veren iki şey vardır: Duyduğu intikam ateşi ve genç bir delikanlıyken, düğün gecelerinde ardında bıraktığı güzel karısının yüzü... 
Nairna onu gördüğünde gözlerine inanamaz. Bram'ın yaraları çektiği acıların en büyük işaretidir. Ancak kocasının yüzündeki acı, onun içinde çok daha büyük bir yara taşıdığının kanıtıdır. Nairna onu geri kazanmak için sevginin gücünü kullanması gerektiğini bilmektedir.


2 Ekim 2013 Çarşamba

50 5. Çekilişimiz: Düğün Hediyesi

Merhabalar,

Hızlı başladığımız çekilişlerimize devam ediyoruz. :) Yine  çok beğendiğimiz bir kitabı 2 okurumuza hediye edeceğiz. Kitap hakkındaki düşüncelerimizi merak ediyorsanız, buraya tıklayarak yorumumuza ulaşabilirsiniz. Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler, diğer 4 çekilişimizde olduğu gibi:

1. Tabii ki blogumuza üye olmalısınız.

2. Blogumuzun ve Arkadya Yayınları’nın Facebook sayfasını beğenmelisiniz.

Bu ilk iki şartımız zorunludur. Aşağıda sıralayacaklarımızın her biri ise size parantez içinde belirttiğimiz kadar artı çekiliş hakkı kazandıracaktır.

3. Blogumuzu ve Arkadya Yayınları’nı twitterdan takip edebilirsiniz. (+1)

4. Çekilişimizi Facebook'ta duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap iki okuruna Düğün Hediyesi romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1) -
5. Çekilişimizi Twitter'da duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "@illekitap iki okuruna Düğün Hediyesi romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+1)

6.  Çekilişimizi blogunuzda duyurabilirsiniz. Duyurunuzda bulunması gereken metin: "İlle Kitap iki okuruna Düğün Hediyesi romanını hediye ediyor. Çekilişe katılmak için tıklayın: (LİNK)" (+2)

Yorumlarda hem karışıklık olmaması hem de bizim kontrolleri yaparken zorlanmamız için aşağıda bir metin hazırladık. Lütfen aşağıdaki metni kopyalayıp karşısını doldurarak yorum bırakın. *lı olanlar doldurulması zorunlu olanlardır. Diğerlerinden yaptıklarınızı doldurursunuz :)

Bir de lütfen, profil linkinizi değil, paylaşım linkinizi veriniz.
Blogunuza üye olduğum isim*:
Facebook sayfalarını beğendiğim isim*:
Mail adresim*:
Sayfaları twitterda takip ettiğim isim:
Twitter paylaşımım:
Facebook paylaşımım:
Blog paylaşımım:

Son katılım tarihi 6 Ekim, saat 20:00'dır. Sonuçlar da aynı gün 22:30'da açıklanacaktır.

Yarışma sonunda 2 okurumuz kazanacak, 2 okurumuz ise yedek olarak seçilecektir. Katılımınızı bekliyor, desteğiniz için teşekkür ediyoruz :)

Ayrıca Arkadya Yayınları’na katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz.


Not: Ne yazık ki yurt dışındaki okurlarımıza da kitap gönderemiyoruz, yani onları çekilişe dahil edemeyeceğiz.

Ayrıca yalnızca çekiliş duyurmak adına açılmış olan kampanya bloglarını ve tek postu bizim çekilişimiz olan blogları kabul etmeyeceğiz.