31 Aralık 2014 Çarşamba

12 Sıradan Bir Hayat - 27. Bölüm



Bir hafta boyunca Brandon işe gitmedi, bende evde pek bir şey yapmasına izin vermedim. Genellikle istirahat ederek geçirdi zamanını. Charles arada bir gelip iş konuştu onun haricinde pek gelmemeye çalıştı ki bunu bizde onayladık. Sonucunda evde bir bebeği vardı ve ona bulaşırsa hastalık daha sonrada küçük Derek’e de bulaşabilirdi. Bunun haricinde neredeyse her gün aradı ve Brandon’la saatlerce konuştu. Diğerleri çok daha sık ziyaret etti. Betie günde iki kez gelirken diğerleri her akşam iş çıkışında uğrayıp Brandon’ın nasıl olduğuna baktılar.

Brandon bir haftanın sonunda artık iyice toparladı ki evde can sıkıntısından benimle uğraşarak geçirdi zamanını. Yok, karnım çok büyümüş, yok çok kilo almışım da yanaklarım tombul tombul olmuş, yok hamilelik beni çirkinleştirmiş… Her saat neredeyse bu gibi dalga geçmeleriyle uğraştım. Arada trip atmaya kalktığımda da şaka yaptığını söyleyip kendini affettiriyordu. Aslında farkındaydım şaka yaptığının. Can sıkıntısından uğraşacak bir şeyler arıyordu. Onu daha ne kadar evde tutabilirdim bilmiyordum, ama tamamen iyileştiğinden emin olmadan da işe göndermek istemiyordum.

Mutfaktan kendim için taze sıkılmış meyve suyu aldım ve Brandon’a da onun isteği üzerine kahve götürdüm. Filme dalmış izliyordu ve onu rahatsız etmemek için sessizce girdim salona ve kahveyi önüne koyduktan sonra tekli koltuğa oturmak için hamle yaptığımda Brandon oturduğu çiftli koltuğun arkasına kolunu uzatarak koydu. Bu bir davet miydi anlamadım, ama önemsemeden gülümseyerek yanına oturdum. Onun kolunun omzuma koyması üzerine bir davet olduğunu çıkardım. Elimde meyve suyumla filmi izlemeye başladım. Filmin konusunu tam olarak anlayamadım çünkü çok fazla kan vardı ve ben genellikle o sahnelerde kaçınmak için televizyona bakmıyordum.

29 Aralık 2014 Pazartesi

0 Mustafa Kutlu - Hayat Güzeldir


Kısa kısa hikayelerden oluşan bir kitaptı. Bir iki hikayeyi sevsem de bana biraz fazla sade... basit demek istemiyorum ama çok da ımmm... çok da  okuru kendine çekip de vay be ne hikayeydi dedirtecek şekilde yazılmamıştı.

Verdiği mesajlar umut edici, güzel olabilir ama ben... sevemedim.

Eğer ilkokul çağında birileri varsa çevrenizde onlara hediye edebileceğiniz bir kitap ama kesinlikle yetişkinlere hitap edeceğini düşünmüyorum. Normalde hiç tarzım olmayan bir tür olmasına rağmen bir denedim, nasıl zevk alacak mıyım okumaktan diye... ama alamadım!

27 Aralık 2014 Cumartesi

10 K. Bromberg - Tahrik ( Driven #1 )


~~~*~~~


"Hayat, risk almak demektir. 
Hayat, güvenli alanın bittiği yerde başlar."

~~~*~~~

Hep yakışıklı, seksi, kadın karakterlerin aklını başından alan CEO'ları okudum bu sefer hız tutkunu, tehlikeli, tabi ki seksi ve yakışıklı, kadınları ihtiyaçları doğrultusunda kullanan ve kadınların etrafında pervane olduğu bir yarışçıyı! Bu sefer farklı bir karakter...

Her ne kadar kapak tasarımı öyle gösteriyor olsa da 'erotik romans' demek için bence yeterince erotizm yok içinde! Her aşk romanında olan dozdaydı erotizm ve dolayısıyla bence erotik aşk romanı kategorisine girmezdi ama öyle kategorilendirmişler...

26 Aralık 2014 Cuma

6 Sıradan Bir Hayat - 26. Bölüm



Brandon sinirle arabayı sürerken bende gülmemek ve yüzümde oluşan gülümsemeyi saklamak için camdan dışarıya bakıyordum. Brandon’ın doktordaki hali gözümün önüne geldikçe kendimi daha da sıkmam gerekiyordu.

Brandon sinirle, “Gülmeyi aklından bile geçirme…” dedi. Cevap veremeyeceğimi bildiğim için hızla başımı salladım gülmeyeceğim anlamında. Hâlbuki ne kadar gülmeme konusunda dayanabilirdim bilmiyorum hele ki Brandon ise kendi kendine söylenirken.

“Anlamıyorum, nasıl doktor bunlar ya… Alt tarafı bir bebeğin cinsine bakacaklar. Ne demek görünmüyor! Nasıl görmezler!” dedi anda gülmemi daha fazla bastıramadım ve kahkaha atmaya başladım. Brandon’ın sinirli bakışlarına arabanın hız sesi eşlik etti.

Ona doğru dönüp elimi yeni sakalı çıkmaya başlayan yanaklarına koydum ve dudaklarının kenarına denk gelecek şekilde öpücük kondururken, “Özür dilerim…” diye mırıldandım ama Brandon cevap vermedi. Başımı hafifçe eğip baktığımda kaşlarını çatmış önüne bakıyordu. Direksiyondaki eli sıkıca kavramıştı direksiyonu. İç çekerek surat astım ve arkama yaslanıp başımı camdan dışarıya çevirdim. O sırada bir restoranın önünden geçiyorduk ve restoranın ön bahçesinde masalardan birinde oturan çocuklardan biri spagetti yiyordu. O makarnanın dudaklarından uzayarak ağzına girişi ağzımı sulandırdı. Dudaklarımı yaladım ve sanki ağzımdaymış gibi çiğneme isteği uyanmıştı içimde. Yutkunarak Brandon’a döndüm. Hala kızgın görünüyordu. İç çektiğim anda başını çevirip bana baktı.

22 Aralık 2014 Pazartesi

0 Glen Duncan - Son Kurtadam (The Last Werewolf #1)


Ne kitaptı be!

Resmen zihinlerde oturtulmuş olan kurtadam kriterlerini tekrar düşündürme modu yarattı! O, vahşi, canavar olarak gördüğümüz, korku filmlerine konu olmuş öldürme programlı yaratıklarında bir 'canlı' olarak hayatta kalma savaşı verdiklerini, onlarında duyguları olduklarını okumak... şaşırtıcıydı!

Jacob (Jake) Marlowe'un hayatı... Bu kitap, dünya üzerinde son kalmış olan bir kurtadamın hayatını anlatıyor! Duygularınıi dönüşüm geçirirken neler hissettiklerini, iç güdülerini, öldürmek zorunda olduklarında neler hissettiklerini...

19 Aralık 2014 Cuma

1 K. A. Tucker - On Küçük Nefes ( Ten Tiny Breaths #1 )



~~~*~~~

"Sadece nefes al, Kacey.
On küçük nefes. İçinde tut. Hisset. Sev."

~~~*~~~

İsmini çok duymama ve okuyanlardan mükemmel olduğunun haricinde hiçbir yorum duymamama rağmen niye bu kitabı okumayı ertelemişim hiç bilmiyorum. Ciddi anlamda bayıldığı bir kitap oldu! Çok beğendim!

Kurgu mükemmel, çeviri mükemmel, kapak tasarımı mükemmel... eee daha ne olsun geriye bu tehlikeli üç karışımı olan kitabı okumak kalıyor ve bende okudum. 

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, seneler önce bir trafik kazasında annesini babasını en yakın arkadaşını ve erkek arkadaşını kaybeden Kacey, kız kardeşiyle beraber sıfırdan başladıkları Miami'de yeni komşuları, yeni hayatları ve yeni aşkıyla olan hayatını konu alıyor. Zaman zaman Kacey'nin davranışları sinir bozucu olurken zaman zaman da içinde yaşadığı korkuların insanın kalbine dokunuşuna şahit oluyoruz.

Etkileyici... ruha ve kalbe dokunan bir hikaye!

17 Aralık 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 25. Bölüm


Kulağıma gelen uğultularla gözlerimi araladım. Odanın rahatsız edici kokusu karşısında kaşlarımı çattım ve etrafıma bakındım. Hiçbir şey benzer değildi. İşin garip kısmı benim rahat yatağım gibi değildi yattığım yer ve kolları ile beni saran sevdiğim erkek yanımda yoktu. İç çekerek etrafıma bakınmaya devam ettim. Burası gerip bir şekilde içimi huzursuz ediyordu. Bu odadan çıkmak için yerimde doğruldum, ama kasıklarımda hissettiğim sancı ile kendimi tekrar yatağa bıraktım. Yatakta yan dönüp bacaklarımı kendime doğru çektim. İçimde bir boşluk oluşmaya başladı ve sebebini bilmediğim bu boşluk yüzünden gözlerimden yaşlar akıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım ve kollarımı da karnıma doğru çektiğim bacaklarımın etrafına doladım… Kapı kapanma sesi ile gözlerimi açtım ama gözyaşları yüzünden etrafımı bulanık görüyordum.

“Ashley? Üzme kendini ne olur…” diye Brandon fısıldadı yanıma geldiğinde. Eliyle saçlarımı okşarken dudakları da yanağıma değdi. “Sevgilim, ağlama lütfen… Belki böylesi daha iyidir…”

Brandon’ın sözleri kalbimi acıttı, neden öyle söylediğini anlamaya çalışıyordum. “Ne demek istiyorsun?” diye sert bir ses tonuyla konuşmaya başladığımda Brandon saçımdaki elini çekti. Yerinde dikleşerek bana baktı.

“Hiçbir şeyi hatırlamıyor musun?”

Şaşkınlık için kaşlarımı çattım. “Neyi hatırlamıyor muyum?”

14 Aralık 2014 Pazar

0 Shannon Drake - Geceyi Keşfet ( Graham Clan #2 )



Graham Clan serisinin ikinci kitabı Geceyi Keşfet'te bitti. İskoçları ve tarihi aşk romanlarını sevdiğimi bilirsiniz. Dolayısıyla da bu kitabı beğendim. Tabi kusurları vardı ama konu güzeldi. Eeeee İskoç kitabı beğenmemek ne mümkün ;)

Öncelikle çeviri daha iyi olabilirdi bence, bunu söylüyorum çünkü okurken akıcılığı bozacak derecede kurulmuş cümleler vardı, devrik ve yüklemsiz yarım cümleler... Ahh tabi bir yerde "of course Ingrid" cümlesi çevrilmemişti bile. Acaba editör de mi atladı bu kısımları merak ettim. Hadi çeviride oldu bunlar diyelim ama editörden de bunların düzeltilmeden basılması bence olmamış. Biraz daha özen Olimpos.

8 Aralık 2014 Pazartesi

7 Sıradan Bir Hayat - 24. Bölüm



Gözlerimi araladığımda ilk olarak gördüğüm şey Brandon’ın yüzü oldu. Gülümseyerek elimi kaldırıp yanağında gezdirdim. Başını kımıldatarak bana iyice sarıldı. Belimdeki kolunu biraz kendine çekerek avucunu tam karnımın üzerine koydu. İç çektim. Keşke isteseydi. Gözümden akan bir damla yaşı silip Brandon’ın göğsüne sokuldum. Ama mide bulantım olunca istemsiz olarak irkildim ve Brandon’dan biraz uzaklaştım. Kuru bir öğürtü olacağının farkındaydım henüz hiçbir şey yememiştim, yine de dayanamayacak gibi olunca Brandon’ın belimdeki kolunu hızla ittim ve yataktan kalktım.

Brandon’ın peşimden, “Ashley?” seslendiğini duydum.,Aaa durup cevap veremedim. Banyoya girdiğimde saçlarımı bir elimle tutarken diğer elimle de yerden destek alarak klozete öğürdüm.

Kendimi biraz daha rahat hissederek gözlerimi kapatıp yerde biraz oturdum. Ama belime dolanan kolları hissettiğimde gözlerimi açtım ve başımı kaldırdığımda Brandon’ın yanıma gelmiş çatık kaşlarının ardında endişeli yüz ifadesi ile benim yerden kalmama yardım ediyordu. Yerden kalkınca lavaboda yüzümü yıkadım biraz kendime gelebilmek umuduyla. Ardından başımı Brandon’ın omzuna dayadım ve beni yatağa kadar götürmesine izin verdim.

3 Aralık 2014 Çarşamba

8 Sıradan Bir Haya - 23. Bölüm


Uçakta başımı Brandon’ın omzuna dayadım. Kolunu kaldırıp omuza attığında gülümseyerek gözlerimi kapattım. Çok yorgundum ve biraz uyumak istiyordum. Yorucu bir balayıydı ama paha biçilemez derecede de güzeldi. Brandon’ın aklına küçük bir dünya turu nereden gelmişti bilmiyorum. En çok görmek istediğim ülkeleri gezmek gerçekten muhteşemdi. Eiffel Kulesi’ne karşı yemek yemek, İtalya’da caddelerde ele ele dolanmak, Pizza Kulesi’ni görmek, Venedik’te kayıkla yaptığımız gezintiler, son olarak da Malibu sahillerinde güzel bir tatil… Güneş, kum, deniz ve yanımda sevdiğim adam… Kocam! Böyle bir tatilin hayalini hiç kurmamıştım ki Brandon’ın bana yaşattığı mükemmel anların arasına balayımızda girmişti. Gündüzleri bulunduğumuz şehri gezerken geceleri sadece bizimdi. Brandon’ın kollarında uyuyup onun kollarında uyanmak ayrı bir zevkti. Hele gördüğün ilk yüzün onun olması hiçbir zaman değişmesini istemeyeceğim bir durumdu.

Alnımda hissettiğim dudaklarla gözlerimi araladığımda Brandon gülümseyerek bana bakıyordu. Rüyamda geçirdiğimiz her günü tekrar yaşamıştım. O heyecanı ve mutluluğu… Ama en çok da Brandon’ın kollarındaki anlar beni gülümsetmişti.

“Ne görüyordun rüyanda, yüzünden gülümseme hiç eksik olmadı?” diye merakla sordu Brandon. Bu sırada uçağın iniş anonsu üzerine kemerlerimizi bağladık ve başımı Brandon’a çevirdim.

“Tatilimiz, balayımızın her bir günün… ve seni…” dediğimde Brandon bana doğru eğilip boynumdan öptü ardından dudaklarını kulağıma getirerek fısıldadı.

1 Aralık 2014 Pazartesi

14 Sarah Lotz - Üç


Birkaç saat arayla düşen dört uçak ve hayatta kalan üç çocuk! Dünyada yankı uyandıran uçak kazalarının altındaki sebepler, sonrasındaki olaylar!!!

Gerilim yüklü bir kitap Üç!

Blogun takipçileri bilir normalde bu tür kitapları pek okumam ve okuyorsam da konusu oldukça ilgimi çekmiş demektir. "Üç" de ilgimi çeken merakımı uyandıran bir konuya sahipti!

Hem dürüst olun! Şöyle bir kapak ilgi çekmez mi? Benim çekti ve okudum ama okuyarak iyi mi yaptım kötü mü yaptım bilemiyorum.

29 Kasım 2014 Cumartesi

7 Rebecca Donovan - Aşk Yakar ( Nefes Serisi #3 )


~~*~~

"Seni sevmek, ateşlere atlamaktı...
Seninle ya da sensiz..."

~~*~~

Veee... serinin son kitabı ve Emma'nın yaptığı seçimlerin bedellerini ödediği ve ödettiği hayat! Evet, kitap 2. kitabın yarım kaldığı yerden son hızla devam ediyor. 

Emma, liseyi bitirdi ve üniversiteye başladı, ikinci kitabın yarım kaldığı noktanın üzerinden kocaman iki yıl geçti... acılar yerini kanayan yaralara bıraktı, geçmişin hataları peşinde hala adım adım onu takip ederken Emma yeni hayatına devam etme çabasında! 

Tabi bu hayatta çok yakın arkadaşı Sara'dan uzakta, kendisini tanımayan ve kendini tanıtamadığı arkadaşlarıyla hayatına devam ediyor. 

Kısacası aldığı hatalı kararların... başkaları adına yaptığı seçimlerin bedelini ödüyor... yaralı olan ruhu ve kırık olan kabini onarmayı beceremeden onlarla yaşamaya çalışıyor farkına varmadan her an daha da yaralanarak!

27 Kasım 2014 Perşembe

5 Rebecca Donovan -Benimle Kal ( Nefes Serisi #2 )


~~*~~

"Hayatının anlamını istediğin kadar sorgulayabilirsin,
ama şunu bil ki benim anlamım sensin..."

~~*~~

Sizlere demiştim ben bu seriyi peş peşe okurum diye. İşte 2. kitapta bitti ve ben şimdi elime 3. kitabı alacağım ve seriyi bitirecek olmanın verdiği hazla hiçbir bekleme ve ara olmadan sıcak sıcak bir dizinin bütün bölümlerini peş peşe izlemenin verdiği zevkle kitapları okuyacağım :D

Bu konuda havamı da attıktan sonra siz hala Tut Elimi almayıp seriye başlamadıysanız veya alıp da henüz diğer kitapları tamamlamadıysanız muhteşem bir fırsatınız var hemen bütün kitapları alın ve peş peşe okuyun!

26 Kasım 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 22. Bölüm


Gözlerimi araladığımda Brandon‘ın kollarındaydım hala. Gülümseyerek biraz daha sokuldum, sanki sokulmamı fark etmiş gibi bana daha sıkı sarıldı. Kıpırdamadan gözlerim açık bir şekilde yatıyorum, hiçbir şeyi düşünmüyor kafama hiçbir şeyi takmıyordum. Şuanda o kadar huzurluydum ki sanki düşünmemem gereken, planlamam gereken bir düğün yok, her şey sıradanmış gibi geliyordu. Beynimin içi bomboştu sanki...

Brandon‘ın kıpırdanmasıyla başımı kaldırdığımda hala uyuduğunu gördüm. Gözleri kapalıydı, kirpikleri yanaklarına değiyordu, nefes alışları düzenliydi, dudakları hafif aralanmıştı ve içimde öpme dürtüsü uyandırıyordu. Bunun yanında bacağını bacaklarımın arasına atarken elini de belimden biraz daha aşağıya indirerek kalçama doğru getirdi. Sadece iç çektim... Çünkü Brandon hafta sonundan beri bana dokunmuyordu. Kardeş misali yan yana yatıyorduk. Hatta çoğu gece sarılmadan uyuyakalıyordu ki gece uykusunda olurda kıpırdanırsa yanındaki varlığımı hissetmiş gibi sarılıyordu. Elimi kaldırdım parmaklarımı hafif bükerek yanağına değdirdim okşarcasına oradan da parmaklarımı açarak saçlarının arasına soktum.

“Tanrım! Nasıl oluyor da seni bu kadar çok sevebiliyorum,” diye fısıldadım Brandon‘ın uyuyan yüzüne karşı. Elimi saçlarında gezdirirken kolumdaki saatin camının parlamasıyla dikkatimi saate çevirdim. Saat yedi buçuktu. Brandon geç kalacaktı, ama uyandırmaya da kıyamıyordum...

24 Kasım 2014 Pazartesi

4 Rebecca Donovan - Tut Elimi ( Nefes Serisi #1 )


Parodi Yaynları'ndan çıkan ve serinin ilk kitabı olan Tut Elimi kitabını sonunda bende okuyabildim. Aslında kitap çok uzun süredir okuma listemdeydi sonra aldım ve bir süre elim gitmedi okumaya nedense hep - sanırım da ilk kitap tasarımından dolayı- fazla dram bir kitap diye düşünerek erteliyordum okumayı ama okuduğumda elimden bırakamadım ve keşke ilk çıktığı zamanlarda okusaydım dedim.

Ama... iyi ki en sona bırakmışım okumayı çünkü ikinci ve üçüncü kitapları da peş peşe okuyarak serinin diğer kitaplarını beklemek zorunda kalmayacağım :D

Değişmez bir gerçek var ki o da 'seri kitapları peş peşe okumanın verdiği muhteşem haz'. İşte o hazzı bu seriyle tadıyorum daha ne olsun.

22 Kasım 2014 Cumartesi

3 Sıradan Bir Hayat - 21. Bölüm



Gözüme güneş ışıklarının gelmesiyle gözlerimi araladım. Uyku sersemliği ile gerilmek istedim ancak Brandon’ın üzerimde olan kolu ve bacağı bunu engelledi. Başımı çevirip baktığımda belime dolanan kolunun yanında üzerime attığı ayağı da kımıldamamı engellemişti. Gözlerim yüzünde dolanırken, uyuyan yüzünde huzurun izlerini görebiliyordum. Sadece huzurunda da değil üstelik, mutluluğun da izleri vardı. Dudaklarında hafif kıvrım ile uyuyordu. Onun bu mutluluğu gülümsememe neden oldu ve elimi kaldırıp yanağında gezdirdim. Hafifçe kıpırdandı ve başını omzuma dayayıp belimdeki kolunu biraz daha sıkıp uyumasına devam etti. Bir ömür boyunca Brandon’la bu şekilde uyanacak olma fikri bile hoşuma gitmişti. Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm yüz onun olacaktı, tıpkı gözlerimi kapamadan önce göreceğim ilk yüzün onun ki olduğu gibi.

“Brandon?” diye fısıldadım elimi saçlarının arasına sokarken. Uyanma zamanıydı, kahvaltıyı kaçırmak istemiyordum, ayrıca acıkmıştım da yakında midemden sesler gelmeye başlardı.

“Efendim?” diye mırıldandı ama yerinden pek kımıldamadı. Derin bir iç çekti, bu iç çekişi daha çok derin bir nefes alma gibiydi.

“Kalksak diyorum?” diye söylenmemin üzerine başını kaldırıp bana baktı. Gözleri hafif kısık bakıyordu, kaşları da çatılmıştı.

19 Kasım 2014 Çarşamba

3 Sıradan Bir Hayat - 20.Bölüm


Söylenen sözlerin ardından telefon kapatıldı. Telefonu kulağımdan çektiğimde şaşkın bir şekilde telefona bakıyordum. Yine başlamıştı tehditler. Halbuki bittiğini sanmıştım, davanın benden çekildiğini… yanılmıştım! Rahat olduğum o sessiz geçen süre bitmişti!

Lisa’nın endişeli çıkan sesiyle kendime geldiğimde ne sorduğunu anlamaya çalışıyordum. “Ashley iyi misin? Kimdi arayan? Kötü haber mi?”

“Önemli bir şey değil! Ben Brandon’a baksam iyi olacak,” diye mırıldanarak geçiştirdim, ama Brandon’a söylemem gerekiyordu. Hem de bir an önce!

Onu bulmak için yanlarından ayrıldım ve içeriye girdim. Soyunma odalarını ararken koridorda yürüyordum. Koridorda spor ayakkabılarımın çıkardığı tiz ses yankılanıyordu. Arada ise hızlı nefes alışlarımı duyuyordum. İçimde garip bir korku belirmişti ve bu korku yüzünden adımlarımı hızlandırdım. Nereye gittiğimi bilmeden gidiyordum. Kaybolduğumu hissediyordum ama Brandon’a ulaşma çabam hislerimi bastırıyordu.

17 Kasım 2014 Pazartesi

8 Tüyap Kitap Fuarı'nda Bir Adet İnci :))


Veeee bir Tüyap daha sona erdi! Genelde anca bir günü Tüyap'a ayırabilen ben bu sefer üç kere gittim Tüyap'a. Çoook eğlendim, merak ettiğim kitapların bazılarını aldım, isteyip de unuttuğum imza günlerini kaçırdığıma üzüldüm, yeni insanlar tanıdım, kitaplar sattım! 

Benim için dolu dolu bir fuar oldu diyebilirim size. :))

Facebooktan tanıdığım insanlarla yüz yüze tanıştım, daha önceden tanıştıklarımla tekrar görüştüm, sarıldık, öpüştük, eğlendik, sohbet ettim, tekrar görüşmek üzere sözleştik. Takip ettiğim yazarlarla tanıştım, imzalarımı aldım, sohbetler ettim. Bir stantta takılıp, diğer stanttaki imza gününü unuttum birçok şey yaptım.

8 Kasım 2014 Cumartesi

2 R. K. Lilley - Yükseklerde ( Up in the Air #2 )


Uçuşta kitabıyla ülkemizde yayınlanmaya başlayan seri "Up in The Air"in 2. kitabı Yükseklerde kitabı da raflarda yerini aldıktan sonra ben rahat duramadım onca okumam gereken kitap varken bu kitabı aldım ve Bianca & James ikilisinin sonunun ne olacağının heyecanıyla bir çırpıda kitabı bitirdim.

Aspendos Yayınları, yine çok güzel bir kapak tasarımı ve çeviri ile bir kitabını daha okurların karşısına çıkarırken serilerinde aralarını çok açmadan yayınlamasıyla şahsen benim gönlümü aldılar. Ki şunu da söyleyeyim bu sayede birçok kitabı okunma listeme girdi bile.

Neyse şimdi bunu bir kenara bırakarak kitaba dair yorumuma geçeyim değil mi? :))

7 Kasım 2014 Cuma

3 Burcu Büyükyıldız - Çilek Mevsimi ( Aşkın Renkleri #1)


Çileğe bayılan biri olarak çilek kokulu bir kitaba da bayılırım :D

Burcu Büyükyıldız'ın ilk kitabı Çilek Mevsimi'ni bitireli neredeyse bir hafta olmasına rağmen yeni yorum yapabiliyorum :( ama kitaba bayıldım. Cidden çok güzel bir kurgusu vardı. Burcu Hanım'ın kalemi de çok iyiydi, akıcı bir üslubu ve aşkın büyüsüne rahatlıkla kapılabileceğiniz bir kalemi var. Eğer henüz okumadıysanız bence kısa zamanda almalısınız.

Hemen konuya giren ve mutlu sonla biten hikayeleri çok seviyorum her ne kadar sayfa aralarında karakterlerin acıları, göz yaşları ve kalp kırıklıkları saklı olsa da. 

4 Kasım 2014 Salı

6 Sıradan Bir Hayat - 19.Bölüm


(ASHLEY)

Gözlerimi açtığımda her tarafımın uyuştuğunu hissediyordum. Başımı kaldırıp baktığımda Brandon’ın hala uyuduğunu gördüm. Gülümseyip elimi yanağında gezdirdim. Hafif çıkmaya başlayan sakalları avucumun içini gıdıklamıştı. Başımı tekrar yastığıma koydum, daha fazla kıpırdanıp Brandon’ı rahatsız ederek uyandırmak istememiştim.
Bir süre sessizce yerimde yattım. Güneşin ışıkları perdelerin kenarlarından sızarak içeriye girmeye başlamıştı. Sanırım dünden beri deliksiz uyumuştuk ikimizde. Merakla kolumdaki saate baktığımda altıya geliyordu. Başımı yana çevirip Brandon’a baktım. Huzurumun ve mutluluğumun tek sahibi olan adam... Saçları dağılmıştı ve dudaklarında bir gülümseme ile uyuyordu. Yan döndüm ve Brandon’ın kollarına sokuldum. Brandon yerinde kıpırdandı uyandı mı diye baktığımda gözleri kapalıydı; ama oda hafifçe yan döndü ve kollarını belime doladı.

Uyku mahmurluğuyla, “Ashley?” diye fısıldadı.

“Şşş! Uyu…”

Sözlerime karşılık derin bir iç çekti ve uykuya daldı yeniden. Ama ben dalamadım. Sanırım uykumu almıştım ki uyuyamazdım da zaten. Fakat yerimden kıpırdama gibi bir niyetimde yoktu. Rahattım, sevdiğim adamın kollarındaydım. Daha ne isteyebilirdim ki?

Ne kadar süre böyle kaldım bilmiyorum. Zamanı da merak etmedim zaten. Bu şekilde keyfim yerindeydi, sadece acıkmıştım ve açlığa da dayanabileceğimi düşünüyordum, ama her zaman keyfimi bozan bir şeyler çıkardı, yine çıkmıştı.

2 Kasım 2014 Pazar

2 Selvi Atıcı - Kimliksiz (Kayıp Şehir #1)


Sonunda meşhur Deryal ile tanıştım. Samimiyetle söylüyorum ki tanışmadıysanız henüz en kısa zamanda tanışın!

Selvi Atıcı, daha öncelerden internet dünyasında yazılarını yayınlayan ve daha sonrada Müptela Yayınları tarafından keşfedilip kitabı basılan yazarlarımızdan.... Ne cevherler varmış diyorum... İyi ki yayınevi kendisini görmüş ve kitabını bizlerle, okurlarla buluşturmuş!

Akıcı, sürükleyici, zaman zaman heyecanlı zaman zaman da duygusal bir şekilde sayfalarını çevirdiğimiz bir kitap Kimliksiz.

Okuduğunuz her satırdan bir haz alacaksınız, her sayfayı merakla çevireceksiniz... Bunun garantisini veriyorum.

1 Kasım 2014 Cumartesi

4 Aslıhan Akagöz ile Röportajımız :))




Optimum Kitap'tan çıkan ilk kitabı Çirkin Güzel olan Almanya'da yaşayan Türk yazarımız Aslıhan Akagöz'ü yakından tanımaya ne dersiniz? Kendisi ile kısa bir röportaj yaptık ve verdiği samimi cevaplarla ne kadar cana yakın bir insan olduğunu gördük.

Çaktırmayın ben kendisi ile tanışma şerefine nail olup iki lafın da belini kırmıştık ve samimiyetle söylüyorum ki çok rahat konuşabilinen ve samimi güler yüzlü bir bayan. 

Şimdi gelelim sorularımıza ve Aslıhan'ın verdiği cevaplara :D

30 Ekim 2014 Perşembe

1 Sümeyye Akarçay - Aşka Rehin (Rehine #2)


Bende Sümeyye Akarçay kalemiyle tanışanlardanım artık.Her ne kadar yazarın Rehine adlı kitabını okumamış olsam da Aşka Rehin'in duydum ki seri kitaplar olsalar da devam niteliğinde değiller hemen aldım ve okudum.

Yazarın kalemini sevdim, güzeldi ama kendini geliştirmeye de açık bir kalemi var. Zaman zaman eksikliğini hissettiğim bir duygu oldu aşk ama onunda zamanla yaza yaza üstesinden gelinebileceğini düşünüyorum.

Kapak tasarımını çok beğendim. Optimum Kitabı bu konuda tebrik ederim, cidden başarılı olmuş :)

Şimdi gelelim kitaba dair yorumuma...

29 Ekim 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 18.Bölüm


(BRANDON)


Ashley telefonu kapattıktan sonra yaptığım şeyin farkına vardım. Gerçekten onu kırmıştım ve hala bana ‘seni seviyorum’ diyebiliyordu. Kendimi onun yerine koyduğumda sanırım ben affedemezdim, ama Ashley her defasında aşkını bana ispat edercesine yaptıklarımı affediyor ve bana dönüyordu. Her defasında yanımda olmayı başarıyordu. Onun sevgisinden kuşkulanmak yaptığım en büyük hataydı. Ashley’yi kaybedecek seviyeye gelmem de aldığım en büyük ceza…

Peki ya her şeyden öte, eğer Ashley’in babası gerçekten suçlu çıkarsa ben ne yapacaktım. Şu iki gündür aramızda yaşananlardan sonra Ashley’in aşkına olan güvenim sonsuz olmuştu, peki ya ben her şeyi sineye çekebilecek miydim? Ashley’ye her baktığımda ailemin katilinin kızı diye düşünmeden edebilecek miydim? Bu aramızda bir engel olarak her daim kalacaktı ve her seferinde ortaya atılmayı bekleyen bir konu olacaktı. Bunu biliyordum ve ben her küçük tartışmada bunu onun önüne sunardım, kendimi tanıyordum. Gerçekten onu hak etmeyecek bir adamdım ve o hala beni istiyordu.

28 Ekim 2014 Salı

1 Aslıhan Akagöz'e Sorularınızı Sormaya Ne Dersiniz?



Son zamanlarda bazılarının Çağrı diye bazılarının (benim gibi) Mehmet diye ölüp bittikleri karakterlerin yaratıcısı Aslıhan Akagöz'ü daha yakından tanımak için bir röportaja ne dersiniz?

Ben, şahsen, bizzat kendim "evet" diyorum :)

Peki sizler de soru sormak ister misiniz?

"Evet," dediğinizi duyar gibiyim. Bu yüzden sizlere sorularınızı bu başlığın altında sorun, bizde kendi röportaj sorularımızın ardına sizin sorularınızı ekleyip, Aslıhan Hanım'a soralım :)


Hadi, soruları olanlar, kitabı okuyup da 'merhaba' demek isteyen Aslıhan Akagöz okurları sizleri buraya bekliyoruz :))



23 Ekim 2014 Perşembe

13 Güneş Demirel - Aşk Kanatları


"Şimdi Benimsin" kitabıyla tanıştığım yazar Güneş Demirel'in yeni kitabı Aşk Kanatları'da okundu! Kabul etmeliyim ki bu kitabı ilk kitabına göre çok daha güzel, çok daha iyiydi. Gerek kurgu olarak gerekse kalem ve duygu aktarımı olarak!

Gereksiz dram moduna geçiş yoktu, gereksiz kaprisler, kıskançlıklar, gereksiz uzatmak için olay döngüsü yoktu. Her şey dozunda, tadında bırakılarak yazılmıştı. Bu konuda yazarı tebrik ederim. Tam ağzıma göre bir kitaptı.

Her sayfasından cidden keyif aldım diyebilirim.

22 Ekim 2014 Çarşamba

9 Sıradan Bir Hayat - 17. Bölüm



(ASHLEY)


Evden çıktıktan sonra sokak sonuna doğru yürüdüm, nereye gideceğimi bilemiyordum ki içimden bir ses uzaklaşmamamı söylüyordu. İnanılmaz bir huzursuzluk içerisindeydim. Kaldırımın kenarına oturdum daha da ileriye gidemeyince. Ayaklarım beni geri götürüyordu ve bütün aklım Brandon’daydı. Ne olduğunu merak ediyordum. Ama daha çok Brandon’ın söylediği sözler beynimde yankılanıyordu defalarca. 

“Seni ne hayatımda ne de çevremde görmek istemiyorum…” 

Bir an için sinirle söylenmiş şeyler olmalıydı. Brandon asla bana öyle cümleler kullanmazdı. Yani sanırım kullanmazdı. Tanrım! 

Gözümden akan yaşları sildim. Derin bir iç çektim. Hıçkırarak ağlamak istiyordum söylenenlerin karşısında. İçime sığmayan bir acı vardı ve ben bu acıyı içimde tutmak zorundaydım. En azından sebepleri öğreninceye kadar... Belki de hep tutmak zorundaydım. Gözlerimi kapattım ve yaşların sessizce yanaklarımdan akmasına izin verdim. Yaşların yanağımda bıraktığı iz sanki kezzap gibi yakıyor; işkence çekmeme sebep verircesine Brandon gözümün önüne geliyor ve “Seni ne hayatımda ne de çevremde görmek istemiyorum” sözlerini haykırıyordu. 

19 Ekim 2014 Pazar

4 Tarryn Fisher - Fırsatçı (Love Me with Lies #1)


Allah'ım nasıl bir kitaptı bu yav!!!Hiç bu kadar entrikalı bir kitap okumamıştım hayır sonu da o kadar şaşırttı ki beni 'ne oluyoruz be?' dedim kitabı kapattığımda.

Öncelikle Tarryn Fisher'ın ülkemizde yayımlanan ilk kitabı ve aynı zamanda serinin de ilk kitabı.

Yalan dolan, entrika, kandırmaca ve sonunda hüsran ama aşk dolu bir kitaptı! Hani ne arasanız vardı yani o kadar!!!

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse;

15 Ekim 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 16. Bölüm


(BRANDON)

Bütün gece uyumamış, kollarımda yatan kadının sıcaklığıyla sakinleşmeyi ve huzuru yakalamayı beklemiştim. Ashley’in sıcak bedeninden yayılan o ısı beni adeta sarhoş ediyordu, kollarımda kıpırdandığında çıplak teninin tenimde uyandırdığı garip duyguları ise şaşılacak derecede sanki ilk kez hissediyormuşum gibi geliyordu.

Başımı yana çevirip ona baktığımda saçlarından birkaç tutamı yüzünün kenarına gelmişti ve kalanı ise omzuma dağılmıştı. Hafifçe kıpırdanıp öptükten sonra yüzünün kenarındaki saçlarını çektim ve daha sıkı sarılarak iyice kendime çektim sanki her an kaybedebilecekmişim hissiyle. Ama o sadece kıpırdandı ve kolunu belime dolayıp bacağını bacaklarımın arasına koydu ve başını omzumla boynum arasına yerleştirdi. Sıcak nefesi boynuma değiyor ve tenimde karıncalanmaya neden oluyordu.

Gün doğumundan birkaç saat sonra derin bir nefes alarak iç çektim. Uykusuzluğumun yanında hiçbir yorgunluk hissetmezken zihnimin düşüncelerle savaşı yüzünden giderilemeyecek bir yorgunluk hissediyordum. Her şeyden önemlisi şimdi bu kadını kollarımdan ayırıp, yatakta çıplak bırakıp üzerimi giyinip işe gidecek olmak da tamamen acı vericiydi. Ama yoluna koymam gereken sorunların yanında halletmem gereken işlerde vardı. İç çektim yine. Ashley’i uyandırmamaya dikkat ederek yastıkların üzerine bıraktım ve kollarından sıyrıldım her ne kadar istemesem de. Saçları yastığın üzerine dağılmış, bir kolunu başını kenarına yastığın üzerine koymuş, yorgan beline kadar inmiş ve masumluğunun yanında baştan çıkarıcı çıplaklığıyla uyuyordu. Dayanamadım ve yorganı omuzlarına kadar çektikten sonra eğilip dudaklarına küçük bir dokunuş halinde öpücük bıraktım, ama kendimi geri çekemedim, aklım mantığım kalkmamı söylerken duygularım ve bedenim buna ihanet edercesine daha fazlasını istiyordu.

13 Ekim 2014 Pazartesi

3 Fatih Murat Arsal ile Röportajımız

Aşk romanlarını okumaktan keyif alan okurlarımız muhakkak ki Fatih Murat Arsal ismini işitmiştir. Pek çoğunuzun da okumuş olmanız muhtemel. Fatih bey ile keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Sorularımızı içtenlikle yanıtlayan Fatih beye teşekkür ediyoruz. Kendisine küçük bir not: Endişelenmeyin, alıntınız kesinlikle aramızda kalacak :)




İlle Kitap: Her zamanki gibi öncelikle okurlarımıza kendinizi tanıtmanızı rica edeceğiz.

Fatih Murat Arsal: İnsanın kendini tanıtması zor… Hemen akla iyi özellikler geliyor. Ben de bu sefer kötülerden başlayayım dedim. İnatçıyımdır, bir şeyi yapıncaya kadar uğraşırım. Zaman zaman suratsızımdır. Belki de çoğu zaman. Ama yüzüm asla dostlarıma ekşimez. Kilolu olduğum söylenebilir. İyi şeyler ve değişik şeyler yemeyi severim. Yüzümde uzun bir yara vardır. Maalesef ev kuşuyumdur. Ailesiyle benim kadar çok gezen ama evde olmayı daha çok seven çok az insan vardır. Oğlum da ben gibidir. Sinema izlemeyi severim. Kitap okumaya pek vakit bulamam. O yüzden romanlarımı taklit sananlara sadece rastlantı olduğunu söyleyebilirim. Fakat gençliğimde haftada altı kitabı garanti okuduğumu söylemem yalan olmaz. Kütüphaneden ödünç kitap olarak üç ablam alırdı üç de ben. Kırk yaş üstüyüm. Ama genç insanlara ders anlatanlar kendilerini genç hissederler. Ben de bir öğretmen olarak ve hatta kendi bölümümdeki en yaşlı hoca olarak kendimi onlar gibi genç hissederim. Kötü bir özelliğim de sevdiğim insanları kırmaktan nefret etmemdir. Oysa çok kişi hatanızı yüzünüze vurmaktan mutluluk duyar. Bundan zevk alır. Ben ise son ana kadar sabrederim ve bu beni bazen çok yıpratır. Ama diğer yandan dostum olamayacak birkaç kişilik bir gruba dalacak kadar da öfkeliyimdir. Dayak yemediğim sürece keyifli oluyor.

İ.K.: Samimiyetinize inanarak özellikle merak ettiğim bir soruyu sormak istiyorum. Birçok romanda erkek karakterlerde gri göz rengini okuyoruz. Bu rengin neden bu denli tercih edildiğini merak ediyorum, biraz daha az rastlanır oluşu ya da karaktere bir sertlik kazandırdığı için mi?

11 Ekim 2014 Cumartesi

5 Alice Clayton -Duvarların Dili Olsa (Coctail Serisi #1)


Veee bomba haberi paylaşıyorum. Taşınmaya karar verdim, duvarımı Simon gibi inletecek sonra kalbimi çalacak bir komşumun olacağı bir daireye taşınmaya karar verdim.

Ühüüüü....ne yazık ki bu düşünce hayalden daha öteye geçemiyor çünkü Türkiye standartlarında öyle erkekler yoktur muhtemelen!

Nam-ı diyar Duvardelen Simon ile tanıştım ama ne tanışma... arkadaş adam "king" çıktı... Seksi mi seksi, yakışıklı mı yakışıklı, çarpıcı mı çarpıcı, başarılı mı başarılı... daha ne olsun... Aklınza gelecek her bir şey var adam da! Bir de fotoğrafçı!Ahhh kalbim!!! Fotoğrafçıları seksi bulduğumu söylemiş miydim? :P

9 Ekim 2014 Perşembe

0 Tracey Devlyn - İntikamın Güzel Yüzü ( Nexus #1 )


Allah'ım nasılda özlemişim tarihi aşk romanlarını... Yorumlardan da anladığınız üzere uzunca bir süredir favori türüm olan historical romance okumuyordum ve şimdi bu türe yavaş yavaş dönmeye başlıyorum... cidden çok özlemişim :)

İyi bir geçiş yapıp türünün en değişiği olan bir kitapla geri döndüm! Tracey Devlyn'in orijinal kapağını görünce çok beğenmiş ve kitabı almaya taaa o zamanlardan karar vermiştim. Hani bizdeki kapak da fena sayılmaz yani değil mi? :) Ben beğendim şahsen :) Özellikle erkek figürü...

Neyse :)

Öncelikle, yazarın ilk okuduğum kitabıydı ve cidden güzeldi de. Anlatım, yer betimlemeleri, karakterlerin karakteristik özellikleri, davranışları, duyguların anlatımı yaşanılması... her şey çok güzeldi.

8 Ekim 2014 Çarşamba

8 Sıradan Bir Hayat - 15. Bölüm


Gözlerimi açtığımda yine yatakta yalnız olduğumu gördüm. Derin bir nefes aldım. Brandon cumartesi günü düğün muhabbetinin üzerinden bir daha o konuyu açtırmamış, kendi de açmamıştı. Zaten üç gündür erken saatlerde kalkıp işe gidiyordu. Beni uyandırmıyordu ki gittiğini de uyanıncaya kadar fark etmiyordum. Geceleri artık bana sırtını dönerek de uyumaya başlamıştı. Bunun o konuyla ilgisi var mıydı bilmiyorum ama problem neyse bana sırtını çevirmeye başlamıştı. Belki de ben kuruntu yapıyordum, belki sadece henüz iyileşmeyen yaralarıma dokunmamak için o şekilde yatıyordu… bilemiyorum.

İç çekerek yataktan doğruldum. Ayağımdaki şişliğin inmesinin yanında artık eskisi gibi üzerine bastığımda fazla bir ağrı yapmıyordu. Hafif ağrılar oluyordu, onlarda dayanılmayacak gibi değildi. Ayağımın üzerine fazla kuvvet uygulamamaya çalışarak ayağa kalktım ve üzerime sabahlığımı giyindim, ardından odadan çıkıp mutfağa doğru ilerledim. Mutfağa girdiğimde masanın üzerinde vazoya yaslanmış bir kağıt gördüm ve merakla masaya yaklaştığımda kağıdın üzerinde adımı gördüm. Bu bana aldığım tehditleri hatırlattı ve nedense elim gitmedi kağıda. İçimde birden bire garip bir korku belirmeye başlamıştı. Eski cesaretimden eser kalmamıştı sanki bende.

7 Ekim 2014 Salı

0 Şevket Devrim - Ana Karargah İstanbul


Güçlü bir kurgu, akıcı bir üslup, okuru içine çeken her ani yaşıyormuş gibi hissettiren bir kitap. İşte tehlikeli bir üçlüden oluşan polisiye, gizem türünde bir kitap olan Ana Karargah İstanbul okundu ve bitti... 

Öncelikle, böylesine okuru kendine çeken ve okuru etkisi altına alan bir kurgu için yazarı tebrik ediyorum. Akıcı bir üslupla kaleme alınan bu kitap gereksiz detaylar yerine kurguyu güçlendirecek ve  okurun merakını cezbederek okumasına, heyecanla sayfaları çevirmesine neden olacak bir şekilde işlenmişti. Her şeyi dozunda bırakılmış ve polisiye severleri tatmin edecek bir şekilde sonlandırılmış kitabın sonu!

6 Ekim 2014 Pazartesi

4 Mimlendim! Book Challenge Tag


Veee bendeniz İnci, bayram tatili için gittiğim Gemlik'ten döndüm ve bir baktım ki mimlenmişim :) Hemencecik cevaplayayım dedim :) Aslında daha öncelerden mimlendiğim çok yer vardı ama onları artık unuttuğum için nereler olduğunu cevaplayamayacağım bu yüzden beni affedin :(

Orta Boy Popcorn tarafından mimlendiğim etkinliğin sorularını tek tek yanıtlamaya başlıyorum. Kendisine beni bu Tag'e ortak ettiği için teşekkür ediyorum :)

      İlk Hayranlığım: Gözüm kapalı yanıt veriyor ve Twilight Serisi diyorum. Okuyup da bilip de Edward Cullen hayranı olmayan biri var mıdır acep? Aslında itiraf ediyorum ben hep Emmett Cullen hayranıydım tabi ki filmlerini izledikten sonra ;) Ahh, başka hayran olduğum seriler var ama benim ilkim Twilight diyor sonraki soruya geçiyorum :)

      Favori Serim:  O kadar çok favori serim var ki hangisini seçsem diye düşünüyorum :) Ama buna bir seri değil de bir kaç seri olarak yanıt verme taraftarıyım. Fifty Shades of Grey, Twilight, LUX Serisi, Melez Anlaşmaları, Çocuk da Yapamadım Kariyer de... bunu ben baya uzun bir liste olarak sıralarım ama şimdilik kısa kesip bu kadarla bırakıyorum :)

1 Ekim 2014 Çarşamba

9 Sıradan Bir Hayat - 14. Bölüm



Güneş ışıklarının yüzüme vurmasıyla uyandım. Gözlerimi açtığımda karşıma pencerenin canımdan yansıyan güneş göründü. Gözlerimi kısıp başımı çevirdiğimde Brandon koltukta uyuya kalmıştı. Başını arkaya doğru atmış ve kollarını da göğsünde birleşmişti. Yüzünde hafif bir gülümseme vardı ve derin nefes alışlarıyla göğsü kalkıp iniyordu. Muhtemelen çok yorulmuştu. Bütün bu süre boyunca yanımdan ayrılmamıştı, bir süre gidip dinlense fena olmayacaktı.

Ben Brandon’ı incelerken içeriye hemşire girdi. Gülümseyerek elindeki tepsiyi masaya bıraktı ve masayı benim önüme doğru itekledi.

“Beyefendinin kalmasını gerektirecek bir durum olmadığını söyledik ama kendisi buradan ayrılmak istemedi,” diyerek ilgilenircesine konuştu benimle.

“İlginiz için teşekkür ederim. Bir bey daha vardı burada onun nerede olduğunu biliyor musunuz?” Dean’in nerelere kaybolduğunu merak ediyorum. Gitmediğinden emindim, en azından bir hoşça kal derdi giderken ama neredeydi?

“Ne yazık ki, bilmiyorum.”

29 Eylül 2014 Pazartesi

7 Sıradan Bir Hayat - 13. Bölüm


ASHLEY'DEN DEVAM


Çevremde duyduğum fısıltılı seslere uyandım. Belli ki birileri beni uyandırmamak için fısıldarcasına konuşuyordu. Birileri… Tek bir ses duyuyordum arada ise bir gülüş… Ses Dean’ın sesi olmalıydı ama gülüş Dean’ın değildi bundan emindim. Sanki Brandon’ın gülüşü gibi gelmişti. Brandon… Burada olabilir miydi? Bu imkânsızdı şuanda Jennifer ile olmalıydı. Ama hayır şuanda işte olmalıydı. En son hatırladığım evde olduğumdu. Pazar gecesiydi, Dean yanımdaydı gittikten sonra vurulmuştum. Bir kadının sesini hatırlıyordum. Ara ara Dean’ın güçsüz sesi giriyordu araya.

Ben kaç gündür bu haldeydim. Günlerden neydi, bilmiyordum. Ama Brandon’ın burada olması imkânsızdı. Haberi olsa bile kimseye bir açıklama yapamadan buraya gelemezdi. Burada olmasını istiyordum… yanımda olmasını… her şeyden çok istiyordum.

Yavaş yavaş gözlerimi araladım. Nefes alırken biraz canım acıyordu ve kolumda minik bir sızlama vardı. Başımı sağa çevirip baktığımda kolumda iğneyi gördüm. Kaşlarımı çattım ve sol elimi iğneye doğru götürdüm ama canımın acısıyla inleyerek hareketsiz kaldım. Sol omzuma inanılmaz bir acı saplanmıştı. Sanırım sol kolumu oynatmak pek akıllıca olmayacaktı.

26 Eylül 2014 Cuma

9 Fatih Murat Arsal - Ismarlama Bebek { Zoraki Gelin #1 }


Evveeettt!!!! e-book olarak okuduğum ve şimdi koklayarak sayfalarını çevirdiğim başka bir FMArsal kitabını daha bitirdim!

Yok efendim FMArsal'ın kalemi öyle, böyle, üslubu şöyle demeyeceğim artık biliyorsunuz ki benim sevdiğim her kitabını okumaktan zevk aldığım yazarlardan biri kendisi dolayısıyla ne kendisini ne de kalemini övmenin bir anlamı yok. Sonucunda yine kusursuz bir kurgu, kusursuz bir kitap!

Ephesus Yayınları'na teşekkür etmek istiyorum, bu yazarı bizimle buluşturup, kitaplarını kitaplıklarımıza koyma şansı bize verdiği için!

25 Eylül 2014 Perşembe

2 Çekiliş Sonuçları: Raine Miller - Çırılçıplak Kazananları


Yabancı Yayınları'nın sponsorluğunda düzenlemiş olduğumuz Raine Miller - Çırılçıplak kitabının kazananları belli oldu. 

Çekilişimizi, cekilisyap.com adresinden yaptık ve 2 asıl 2 yedek kazanan belirledik. Eğer kazanan arkadaşlardan 2 gün içerisinde bize iletişim bilgilerini göndermezlerse hakları yedek kazananlarımıza geçecektir. 


Kazanan arkadaşlarımız, Ebru Sağ ve Damla Durmuş'u tebrik ediyoruz ve kendilerine illekitap@hotmail.com adresinden gönderilen maile 2 gün içerisinde dönüş yapmalarını rica ediyoruz.

Keyifli okumalar arkadaşlar :)


YABANCI YAYINLARI'na destekleri için teşekkür ederiz. :)


24 Eylül 2014 Çarşamba

5 Raine Miller - Çırılçıplak [ Blackstone Serisi #1 ]


Ethan James Blackstone ile tanışanlar kabilesine bende dahil oldum. :)

Öncelikle, kapak tasarımına bakıp da, "ha bu erotik bir kitap, almasam daha iyi olur" diye düşünen okurlar size söyleyebilirim ki bazen dış görünüş yanıltıcı olabilir. Evet içerisinde erotizm vardı ama hangi aşk kitabında yok ki? Artık neredeyse bütün aşk romanlarında sevişme sahneleri 'fazlasıyla açık' bir şekilde anlatılır oldu! Erotizm üzerine kurulu kitaplar erotik oluyor ama aşkın içerisinde sevişme sahnelerinin olması bende o kitabı erotik kategorisinden çok aşk kategorisine sokuyor o kitabı. En azından benim için öyle!

Bu kitapta aşk romanıydı ve içerisinde her aşk kitabında olduğu gibi sevişme sahneleri vardı sadece diğerlerine nazaran son zamanlarda karşılaştığımız şekilde anlatılmıştı, yüzeysel geçilmemişti o kısımlar.

22 Eylül 2014 Pazartesi

30 İlle Kitap Çekilişi: Raine Miller - Çırılçıplak



Uzun bir aradan sonra tekrar bir yarışmayla karşınızdayız! :) 

Çıktığından beri alıntılarla, resimleriyle, videosuyla dikkat çeken kitap Çırılçıplak'ın çekilişini yapalım dedik ve 2 okura bu tutku dolu aşk hikayesini barındıran kitabı hediye edelim diye düşündük :) 

Ve buradayız! :)

Kitabın yorumu çekilişimiz devam ederken yayınlanacak. En azından öyle umuyorum :) 

Çekilişimizin şartlarını belirtmeden önce ÜKG'nin hazırladığı videoyu sizlerle paylaşmak istiyorum. Video konusunda bu kızlar bu işi biliyor der sizlere videoyla baş başa bırakırım :)

19 Eylül 2014 Cuma

1 Aslıhan Akagöz - Çirkin Güzel


Çok konuşulan, adından bahsettiren, konusu ile deli gibi merak ettiren kitap, Çirkin Güzel yorumu ile karşınızdayım!

Tadının damağımda kaldığı, hiç beklemediğim bir şekilde son bulan, ilk kez baş karaktere değil de yan karakterine aşık olduğum bir Türk yazarımızın daha kitabını bitirdim.

Çoğunuz Aslıhan Akagöz'ü internetteki hikayelerinden tanıyorsunuz. Hatta bir çoğunuz kitabı çıktığı için oldukça sevindiniz. Ben yazarı ilk defa bu kitap ile tanıdım. Hem yazarı hem de yazarın kalemini...ve itiraf ediyorum beklentilerimin çok daha üstündeydi! Kalemini, akıcı üslubunu, bunun bir kitap olduğunun farkındalığıyla kurduğu cümlelerini, kurgu yeteneğini oldukça beğendim ve takdir ettim. Kitabı bitirdiğimde bir kez daha "ne yetenekler var be Türk yazarlarda" dedim.

17 Eylül 2014 Çarşamba

17 Sıradan Bir Hayat - 12. Bölüm



BRANDON


Nişandan sonrasında herkes daireme gelmişti ve henüz kimse gitmemişti. Lisa ve Lucy bir şeyler yemek için beni çağırmasalar yemek yemek aklıma bile gelmezdi. Aklımda o kadar çok şey vardı ki hepsi tek bir noktada birleşiyordu. Ashley…

Nasıl üzülmüştü, nasıl canı acıyordu, ne kadar belli oluyordu duyguları. Güçlü durmaya çabalıyor ama beceremiyordu. Belki de ben fark ediyordum onun bu halini bilmiyorum. Her şekilde bende güçlü durmaya çalışıyordum, ama Ashley’nın dün akşamki halini görünce her şey bitmişti benim için. Yıkılmış olması, gözlerindeki acı kalbimi parçalamıştı. Gözlerindeki morlukları kapatmaya çalışmıştı belli ki ama gözlerinin kızarıklığı ortadaydı. Kalbinin kırıklığı gözlerinden belli oluyordu. “Hoşça kal” diye fısıldamıştı kulağıma doğru. Kırgınlığı ve acısı sesine yansımış titrek çıkmıştı, ağladığı, her an ağlayabilecek durumda olduğu sesindeki çatallanmadan belliydi.

“Ashley… sevgilim…” diye fısıldadım karanlık odamın iç karartan duvarlarına doğru. Çaresizlik içinde, bir çıkar yol düşünme çabasında elim kolum bağlanmış söylenen her şeyi yerine getiren itaatkar bir köle gibi hissediyordum kendimi. Elizaer ne derse yerine getiriyordum sorgusuz sualsiz…
Neden? Neden yapıyordum ki? O şirkette bende pay sahibiydim. Ortağı olarak bana bir şeyler yapmamı isteme hakkına sahip değildi. İstemiyorsam hiçbir şey yapamazdı. O şirket aynı zamanda benimdi de… Çözüm aramam yanlıştı. Çözüm zaten bendim. Neden bu acıyı yaşatıyordum ki sevdiğime…

16 Eylül 2014 Salı

6 Eda Tuzcalı - Sadece Seni Sevdiğimi Söylemek için Aramıştım


Değişik kapak tasarımı ve konusu, ilginç kurgusu ile bir Türk yazar daha kendini göstermiş bulunuyor! :) 

Öncelikle Eda Tuzcalı, bu kitabında akıcı bir kalem kullanmış ve okuru sıkmadan gereksiz detaylara girmeden de kurguyu tamamlamış. Her şeyi tadında bırakmış, gereksiz uzatmamış ve sonunda okurun yüzünde gülümseme oluşturacak şekilde yazmış kitabı...

Ama...

15 Eylül 2014 Pazartesi

2 Cindi Madsen - Aşk Bir Masalmış


Tam da türüne yakışan bir kitaptı. Romantik ve komedi!!! :)) Hani şu Jennifer Anniston'ın filmleri var ya hiç izlemekten sıkılmadığımız... onlar gibiydi. :)

Akıcı ve sade bir üslupla yazılmış, su gibi akan, okuru sıkmayan, güldüren ama bazen de sinirlendiren her şekilde okura keyifli dakikalar sunan bir kitaptı "Aşk Bir Masalmış!!!"

Kitap, Darby adında artık aşktan umudunu kesmiş, hep yanlış adamlara aşık olmuş ve fazlasıyla aldanmış, kalbi kırılmış bir kadın... ve bir gün karşısına 'beyaz atılı prensi' çıkageliyor... ve hayatı tamamen değişiyor, dememi bekliyorsanız yanılıyorsunuz :D

13 Eylül 2014 Cumartesi

10 Işıl Parlakyıldız - Duygu (Bir Türk Masalı #1)


"Bekir candı, Ali kandı, Sedat aşktı."

Sözüyle başlarım yoruma ve ardından da, "yemişim Bekir'i... Sedat'ı..." der sözü kendimce uyarlarım arkadaş! "Ali candı, Ali kandı. Ali aşk'tı."

Ali'ciyim ben diyor ve Sedat'ı size bırakıyorum :D

Duygu'yu bir çoğunuz internet üzerinden ya da wattpad'den okumuştunuz ve kitabı okurken nelerin sizi beklediğini biliyordunuz. Ama ben... ne yazık ki Duygu'yı ilk kez kitap olarak elime aldığımda okudum ve inanın beğendim. Haa bence eksik tarafları vardı ama yine de güzeldi.

11 Eylül 2014 Perşembe

5 Natasha Boyd - Aşka Var mısın? [Eversea #1]


Baylar bayanlar... karşınızda Jack Eversea!!!

Bir adam düşünün, yakışıklı, seksi, karizmatik... hatta düşünmeyi bırakıp direk bütün kızların ayılıp bayıldığı- en azından izleyenler- Sam Heughan'ı yani nam-ı diyar Jamie'yi gözünüzün önüne getirin! Bu adam, bir gün sizin yaşadığınız kasabaya geliyor ve siz onun oynadığı karaktere, Jamie'ye aşıksınız. Onunla karşılaştınız. Ne yaparsınız? (Sam üzerinden örnek verdim çünkü aklım onda :D Başlarda Kıvanç diyeyim dedim ama cıks, adam bana itici geliyor o yüzden vazgeçtim :))

Merak mı ediyorsunuz?