31 Aralık 2014 Çarşamba

12 Sıradan Bir Hayat - 27. Bölüm



Bir hafta boyunca Brandon işe gitmedi, bende evde pek bir şey yapmasına izin vermedim. Genellikle istirahat ederek geçirdi zamanını. Charles arada bir gelip iş konuştu onun haricinde pek gelmemeye çalıştı ki bunu bizde onayladık. Sonucunda evde bir bebeği vardı ve ona bulaşırsa hastalık daha sonrada küçük Derek’e de bulaşabilirdi. Bunun haricinde neredeyse her gün aradı ve Brandon’la saatlerce konuştu. Diğerleri çok daha sık ziyaret etti. Betie günde iki kez gelirken diğerleri her akşam iş çıkışında uğrayıp Brandon’ın nasıl olduğuna baktılar.

Brandon bir haftanın sonunda artık iyice toparladı ki evde can sıkıntısından benimle uğraşarak geçirdi zamanını. Yok, karnım çok büyümüş, yok çok kilo almışım da yanaklarım tombul tombul olmuş, yok hamilelik beni çirkinleştirmiş… Her saat neredeyse bu gibi dalga geçmeleriyle uğraştım. Arada trip atmaya kalktığımda da şaka yaptığını söyleyip kendini affettiriyordu. Aslında farkındaydım şaka yaptığının. Can sıkıntısından uğraşacak bir şeyler arıyordu. Onu daha ne kadar evde tutabilirdim bilmiyordum, ama tamamen iyileştiğinden emin olmadan da işe göndermek istemiyordum.

Mutfaktan kendim için taze sıkılmış meyve suyu aldım ve Brandon’a da onun isteği üzerine kahve götürdüm. Filme dalmış izliyordu ve onu rahatsız etmemek için sessizce girdim salona ve kahveyi önüne koyduktan sonra tekli koltuğa oturmak için hamle yaptığımda Brandon oturduğu çiftli koltuğun arkasına kolunu uzatarak koydu. Bu bir davet miydi anlamadım, ama önemsemeden gülümseyerek yanına oturdum. Onun kolunun omzuma koyması üzerine bir davet olduğunu çıkardım. Elimde meyve suyumla filmi izlemeye başladım. Filmin konusunu tam olarak anlayamadım çünkü çok fazla kan vardı ve ben genellikle o sahnelerde kaçınmak için televizyona bakmıyordum.

29 Aralık 2014 Pazartesi

0 Mustafa Kutlu - Hayat Güzeldir


Kısa kısa hikayelerden oluşan bir kitaptı. Bir iki hikayeyi sevsem de bana biraz fazla sade... basit demek istemiyorum ama çok da ımmm... çok da  okuru kendine çekip de vay be ne hikayeydi dedirtecek şekilde yazılmamıştı.

Verdiği mesajlar umut edici, güzel olabilir ama ben... sevemedim.

Eğer ilkokul çağında birileri varsa çevrenizde onlara hediye edebileceğiniz bir kitap ama kesinlikle yetişkinlere hitap edeceğini düşünmüyorum. Normalde hiç tarzım olmayan bir tür olmasına rağmen bir denedim, nasıl zevk alacak mıyım okumaktan diye... ama alamadım!

27 Aralık 2014 Cumartesi

10 K. Bromberg - Tahrik ( Driven #1 )


~~~*~~~


"Hayat, risk almak demektir. 
Hayat, güvenli alanın bittiği yerde başlar."

~~~*~~~

Hep yakışıklı, seksi, kadın karakterlerin aklını başından alan CEO'ları okudum bu sefer hız tutkunu, tehlikeli, tabi ki seksi ve yakışıklı, kadınları ihtiyaçları doğrultusunda kullanan ve kadınların etrafında pervane olduğu bir yarışçıyı! Bu sefer farklı bir karakter...

Her ne kadar kapak tasarımı öyle gösteriyor olsa da 'erotik romans' demek için bence yeterince erotizm yok içinde! Her aşk romanında olan dozdaydı erotizm ve dolayısıyla bence erotik aşk romanı kategorisine girmezdi ama öyle kategorilendirmişler...

26 Aralık 2014 Cuma

6 Sıradan Bir Hayat - 26. Bölüm



Brandon sinirle arabayı sürerken bende gülmemek ve yüzümde oluşan gülümsemeyi saklamak için camdan dışarıya bakıyordum. Brandon’ın doktordaki hali gözümün önüne geldikçe kendimi daha da sıkmam gerekiyordu.

Brandon sinirle, “Gülmeyi aklından bile geçirme…” dedi. Cevap veremeyeceğimi bildiğim için hızla başımı salladım gülmeyeceğim anlamında. Hâlbuki ne kadar gülmeme konusunda dayanabilirdim bilmiyorum hele ki Brandon ise kendi kendine söylenirken.

“Anlamıyorum, nasıl doktor bunlar ya… Alt tarafı bir bebeğin cinsine bakacaklar. Ne demek görünmüyor! Nasıl görmezler!” dedi anda gülmemi daha fazla bastıramadım ve kahkaha atmaya başladım. Brandon’ın sinirli bakışlarına arabanın hız sesi eşlik etti.

Ona doğru dönüp elimi yeni sakalı çıkmaya başlayan yanaklarına koydum ve dudaklarının kenarına denk gelecek şekilde öpücük kondururken, “Özür dilerim…” diye mırıldandım ama Brandon cevap vermedi. Başımı hafifçe eğip baktığımda kaşlarını çatmış önüne bakıyordu. Direksiyondaki eli sıkıca kavramıştı direksiyonu. İç çekerek surat astım ve arkama yaslanıp başımı camdan dışarıya çevirdim. O sırada bir restoranın önünden geçiyorduk ve restoranın ön bahçesinde masalardan birinde oturan çocuklardan biri spagetti yiyordu. O makarnanın dudaklarından uzayarak ağzına girişi ağzımı sulandırdı. Dudaklarımı yaladım ve sanki ağzımdaymış gibi çiğneme isteği uyanmıştı içimde. Yutkunarak Brandon’a döndüm. Hala kızgın görünüyordu. İç çektiğim anda başını çevirip bana baktı.

22 Aralık 2014 Pazartesi

0 Glen Duncan - Son Kurtadam (The Last Werewolf #1)


Ne kitaptı be!

Resmen zihinlerde oturtulmuş olan kurtadam kriterlerini tekrar düşündürme modu yarattı! O, vahşi, canavar olarak gördüğümüz, korku filmlerine konu olmuş öldürme programlı yaratıklarında bir 'canlı' olarak hayatta kalma savaşı verdiklerini, onlarında duyguları olduklarını okumak... şaşırtıcıydı!

Jacob (Jake) Marlowe'un hayatı... Bu kitap, dünya üzerinde son kalmış olan bir kurtadamın hayatını anlatıyor! Duygularınıi dönüşüm geçirirken neler hissettiklerini, iç güdülerini, öldürmek zorunda olduklarında neler hissettiklerini...

19 Aralık 2014 Cuma

1 K. A. Tucker - On Küçük Nefes ( Ten Tiny Breaths #1 )



~~~*~~~

"Sadece nefes al, Kacey.
On küçük nefes. İçinde tut. Hisset. Sev."

~~~*~~~

İsmini çok duymama ve okuyanlardan mükemmel olduğunun haricinde hiçbir yorum duymamama rağmen niye bu kitabı okumayı ertelemişim hiç bilmiyorum. Ciddi anlamda bayıldığı bir kitap oldu! Çok beğendim!

Kurgu mükemmel, çeviri mükemmel, kapak tasarımı mükemmel... eee daha ne olsun geriye bu tehlikeli üç karışımı olan kitabı okumak kalıyor ve bende okudum. 

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, seneler önce bir trafik kazasında annesini babasını en yakın arkadaşını ve erkek arkadaşını kaybeden Kacey, kız kardeşiyle beraber sıfırdan başladıkları Miami'de yeni komşuları, yeni hayatları ve yeni aşkıyla olan hayatını konu alıyor. Zaman zaman Kacey'nin davranışları sinir bozucu olurken zaman zaman da içinde yaşadığı korkuların insanın kalbine dokunuşuna şahit oluyoruz.

Etkileyici... ruha ve kalbe dokunan bir hikaye!

17 Aralık 2014 Çarşamba

6 Sıradan Bir Hayat - 25. Bölüm


Kulağıma gelen uğultularla gözlerimi araladım. Odanın rahatsız edici kokusu karşısında kaşlarımı çattım ve etrafıma bakındım. Hiçbir şey benzer değildi. İşin garip kısmı benim rahat yatağım gibi değildi yattığım yer ve kolları ile beni saran sevdiğim erkek yanımda yoktu. İç çekerek etrafıma bakınmaya devam ettim. Burası gerip bir şekilde içimi huzursuz ediyordu. Bu odadan çıkmak için yerimde doğruldum, ama kasıklarımda hissettiğim sancı ile kendimi tekrar yatağa bıraktım. Yatakta yan dönüp bacaklarımı kendime doğru çektim. İçimde bir boşluk oluşmaya başladı ve sebebini bilmediğim bu boşluk yüzünden gözlerimden yaşlar akıyordu. Gözlerimi sıkıca kapattım ve kollarımı da karnıma doğru çektiğim bacaklarımın etrafına doladım… Kapı kapanma sesi ile gözlerimi açtım ama gözyaşları yüzünden etrafımı bulanık görüyordum.

“Ashley? Üzme kendini ne olur…” diye Brandon fısıldadı yanıma geldiğinde. Eliyle saçlarımı okşarken dudakları da yanağıma değdi. “Sevgilim, ağlama lütfen… Belki böylesi daha iyidir…”

Brandon’ın sözleri kalbimi acıttı, neden öyle söylediğini anlamaya çalışıyordum. “Ne demek istiyorsun?” diye sert bir ses tonuyla konuşmaya başladığımda Brandon saçımdaki elini çekti. Yerinde dikleşerek bana baktı.

“Hiçbir şeyi hatırlamıyor musun?”

Şaşkınlık için kaşlarımı çattım. “Neyi hatırlamıyor muyum?”

14 Aralık 2014 Pazar

0 Shannon Drake - Geceyi Keşfet ( Graham Clan #2 )



Graham Clan serisinin ikinci kitabı Geceyi Keşfet'te bitti. İskoçları ve tarihi aşk romanlarını sevdiğimi bilirsiniz. Dolayısıyla da bu kitabı beğendim. Tabi kusurları vardı ama konu güzeldi. Eeeee İskoç kitabı beğenmemek ne mümkün ;)

Öncelikle çeviri daha iyi olabilirdi bence, bunu söylüyorum çünkü okurken akıcılığı bozacak derecede kurulmuş cümleler vardı, devrik ve yüklemsiz yarım cümleler... Ahh tabi bir yerde "of course Ingrid" cümlesi çevrilmemişti bile. Acaba editör de mi atladı bu kısımları merak ettim. Hadi çeviride oldu bunlar diyelim ama editörden de bunların düzeltilmeden basılması bence olmamış. Biraz daha özen Olimpos.

8 Aralık 2014 Pazartesi

7 Sıradan Bir Hayat - 24. Bölüm



Gözlerimi araladığımda ilk olarak gördüğüm şey Brandon’ın yüzü oldu. Gülümseyerek elimi kaldırıp yanağında gezdirdim. Başını kımıldatarak bana iyice sarıldı. Belimdeki kolunu biraz kendine çekerek avucunu tam karnımın üzerine koydu. İç çektim. Keşke isteseydi. Gözümden akan bir damla yaşı silip Brandon’ın göğsüne sokuldum. Ama mide bulantım olunca istemsiz olarak irkildim ve Brandon’dan biraz uzaklaştım. Kuru bir öğürtü olacağının farkındaydım henüz hiçbir şey yememiştim, yine de dayanamayacak gibi olunca Brandon’ın belimdeki kolunu hızla ittim ve yataktan kalktım.

Brandon’ın peşimden, “Ashley?” seslendiğini duydum.,Aaa durup cevap veremedim. Banyoya girdiğimde saçlarımı bir elimle tutarken diğer elimle de yerden destek alarak klozete öğürdüm.

Kendimi biraz daha rahat hissederek gözlerimi kapatıp yerde biraz oturdum. Ama belime dolanan kolları hissettiğimde gözlerimi açtım ve başımı kaldırdığımda Brandon’ın yanıma gelmiş çatık kaşlarının ardında endişeli yüz ifadesi ile benim yerden kalmama yardım ediyordu. Yerden kalkınca lavaboda yüzümü yıkadım biraz kendime gelebilmek umuduyla. Ardından başımı Brandon’ın omzuna dayadım ve beni yatağa kadar götürmesine izin verdim.

3 Aralık 2014 Çarşamba

8 Sıradan Bir Haya - 23. Bölüm


Uçakta başımı Brandon’ın omzuna dayadım. Kolunu kaldırıp omuza attığında gülümseyerek gözlerimi kapattım. Çok yorgundum ve biraz uyumak istiyordum. Yorucu bir balayıydı ama paha biçilemez derecede de güzeldi. Brandon’ın aklına küçük bir dünya turu nereden gelmişti bilmiyorum. En çok görmek istediğim ülkeleri gezmek gerçekten muhteşemdi. Eiffel Kulesi’ne karşı yemek yemek, İtalya’da caddelerde ele ele dolanmak, Pizza Kulesi’ni görmek, Venedik’te kayıkla yaptığımız gezintiler, son olarak da Malibu sahillerinde güzel bir tatil… Güneş, kum, deniz ve yanımda sevdiğim adam… Kocam! Böyle bir tatilin hayalini hiç kurmamıştım ki Brandon’ın bana yaşattığı mükemmel anların arasına balayımızda girmişti. Gündüzleri bulunduğumuz şehri gezerken geceleri sadece bizimdi. Brandon’ın kollarında uyuyup onun kollarında uyanmak ayrı bir zevkti. Hele gördüğün ilk yüzün onun olması hiçbir zaman değişmesini istemeyeceğim bir durumdu.

Alnımda hissettiğim dudaklarla gözlerimi araladığımda Brandon gülümseyerek bana bakıyordu. Rüyamda geçirdiğimiz her günü tekrar yaşamıştım. O heyecanı ve mutluluğu… Ama en çok da Brandon’ın kollarındaki anlar beni gülümsetmişti.

“Ne görüyordun rüyanda, yüzünden gülümseme hiç eksik olmadı?” diye merakla sordu Brandon. Bu sırada uçağın iniş anonsu üzerine kemerlerimizi bağladık ve başımı Brandon’a çevirdim.

“Tatilimiz, balayımızın her bir günün… ve seni…” dediğimde Brandon bana doğru eğilip boynumdan öptü ardından dudaklarını kulağıma getirerek fısıldadı.

1 Aralık 2014 Pazartesi

14 Sarah Lotz - Üç


Birkaç saat arayla düşen dört uçak ve hayatta kalan üç çocuk! Dünyada yankı uyandıran uçak kazalarının altındaki sebepler, sonrasındaki olaylar!!!

Gerilim yüklü bir kitap Üç!

Blogun takipçileri bilir normalde bu tür kitapları pek okumam ve okuyorsam da konusu oldukça ilgimi çekmiş demektir. "Üç" de ilgimi çeken merakımı uyandıran bir konuya sahipti!

Hem dürüst olun! Şöyle bir kapak ilgi çekmez mi? Benim çekti ve okudum ama okuyarak iyi mi yaptım kötü mü yaptım bilemiyorum.