13 Nisan 2014 Pazar

0 Ali Bolat - #direnAşk


Diren AŞK! Diyenlerden biri de ben oldum. İnsanların bu kitabı neden tavsiye ettiğini neden bu kadar sevdiklerini şimdi daha iyi anlıyorum. Ciddi anlamda biz gençleri anlatan, bizlerin gücünü gösteren aynı zamanda aşkın getirilerini okurun önüne seren bir kitap. Hiçbir kitabı okurken hiç bu kadar kendimi hissetmemiş, kendimi izliyormuş gibi düşünmemiştim.

Etkileyici!

Güçlü!

Sürükleyici!

Başka kelimelere gerek var mı? Bence yok!

Bu kadar diyip yorumumu bitirirmişim :)

Tabi ki böyle bir şey yapmayacağım.Öncelikle Ali Bolat...yazarın adını ilk kez bu kitapla duymakla kalmayıp dilini de bu kitapla beraber öğrendim. Okuru sıkmayan, sürükleyici ve akıcı bir kalemi vardı bu kitapta. Genelleme yapamayacağım diğer kitaplarını bilmediğimden dolayı ama... bu kitap kesinlikle bir çırpıda okunup bitecek kitaplardan. Üstelik merakla okunacak kitaplardan....

Kitabın konusuna aızıcık kıyısından biraz anlatmak istiyorum bilmeyenler öğrenir diye :) DİREN AŞK; boşanmış 35 yaşında asosyel, ev ve iş arasında mekik dokuyan hiçbir hayatı olmayan yalnız bir kadın olan Aslı'nın, yakın bir arkadaşının 19 yaşındaki oğlu Cem'in on gün onunla yaşayacak olmasıyla değişen hayatını konu alıyor. İşte Aslı için dönüm noktası olacak bir hayatın başlangıcı... Cem, kanının deli olduğu, senden benden biri gibi...sosyal medyayı sonuna kadar kullanan, telefonunun elinden düşürmeyen... hem telefonuyla hem de hayatla yaşayan bir delikanlı... Bir gün Cem Gezi Parkı eylemlerine katıldığını söylediğinde Aslı onu oradan almak için Taksim'e gider ve orada hayatını değiştirecek adam olan Ufuk ile karşılaşır... İşte bu noktadan sonra hem biraz Gezi olaylarını okuyoruz, hem de fazlasıyla Aslı'nı geçmişiyle barışmasını, Ufuk ile yeni bir hayata başlamasını okuyoruz...

Eeee aşk hiçbir zaman geliyorum demeden kapını pat diye çalıyor ve bir bakmışsınız ki kapılıp gitmişsiniz... işte tam olarak bunun öyküsü...


Şimdi kitap içeriğine giriyoruz... Spoiler istemiyorsanız okumayın! :)

Aslında aman aman bir kitap içeriğine girmeyeceğim ama yine de içimde kalmasın söyleyeyim dediğim kısımlar var...

Aslı'nın ağabeyinin yaptıklarını açıkçası sindirmek çok zor... Nasıl bir anne buna göz yumar, iftira olduğunu söyler... nasıl bir abi bunu yapar... açıkçası şaşkınlıkla okudum ama ne yazık ki Türkiye'nin hatta bazen dünyanın acımasız bir gerçeği bu... bir ağabey ya da erkek kardeşin kız kardeşine tacizlerini göz yumanlar, görmezden gelenler, önemsemeyenler ne yazık ki var. Bunun bilincinde olup da okumak o kadar tüyler ürpertici ki! Neyse ki yazar okurlarını düşünmüş bu detayları sadece kitabın sonlarında ve azıcık okuttu okurlarına.

Ufuk... aslında düşünüyorum da benim kesinlikle onaylamayacağım bir ilişki olurdu ama bir yandan düşünüyorum neden onaylanmasın? Bir erkek bir kadından büyükse sorun olmuyor da kadın büyük olunca mı olacak? Sanırım ne kadar eşitlik var diye savunsak da aslında eşitlik olmadığının bilincinde büyütülüyoruz! Evet başlarda garipsedim. Az buz yaş farkı yok ama neden olmasın sorusu da beynimde yankılandı Ufuk Aslı ilişkisinde! Eğer çiftler önemsemiyorsa bizler kapının dış kolları neden bunu bu kadar önemsiyoruz diye sorgulamama neden oldu!

Kitap içeriği bitti :)


Alıntılarımıza başlayalım mı? :) O kadar çok yere post it yapıştırdım ki okurken hepsini sizinle paylaşmak istiyorum üşenmezsem :) 

Her şey bir ağacın sökülmesiyle başladı. Kısa sürede
hayatlarımıza sıçrayan bir yangın önce ülkeyi, sonra 
beni sardı!


Gerçek arkadaşlıklar böyledir işte; bazen kelimeler susar 
ifadeler konuşur ve binlerce kelimeyle ifade edilemeyecek 
bir dolu şeyi bir duruş ya da kısacık bir bakışla anlatır.

Odalarından çıkmayan, kendi sanal dünyalarından
başka hiçbir şeyleri olmayan bu çocuklar, bu cesur
adımları atmayı nereden öğrenmişlerdi? 

Hayatın yağmurlarından beni koruyabilecek ve gülüşüyle
güneşi vaat edecek biri vardı yanımda. 
İşte bu aşık olmaya değerdi!

Günümüzün fotoğrafı buydu işte: aynı masada otu-
ran ama karşısındakiyle konuşsa bile telefonuyla il-
gilenmekten kendilerini alamayan insanlar!

Tarih kitaplarında okutulan; cephaneye su, yiyecek ve  
silah taşıyanları engellemeye çalışan birliklerin hikaye-
sinden ne farkı vardı ki bunun? Tek fark, artık en değer-
li silahın iletişim olmasıydı.

Ne yazık ki aşk, biz beklediğimiz anda değil, tam
arkamızı dönüp vazgeçmişken kapımızı çalan bir
misafir gibiydi ve bu gece bir kez daha anladığım 
gibi o kapı çalındığında ne yapacağını şaşırıyordu 
insan.


Belki de aşk bu yüzden değerliydi. Öyle bir güçle doldu-
ruyordu ki insanı, dünya yıkılsa fark etmezdi.


Evet hiç beklemediğim birine aşık olmuştum, 
onun ne düşündüğünden haberim bile yoktu, 
ama zaten bu aşkın yaşanabileceğini düşünmü-
yordum bile. İçimdeydi, bana güzel gelmişti ve
şimdilik benim için önemli olan tek şey de buydu.

Bazı cümleler her okuyuşunuzda kalbinizi yerinden    
oynatabilirler, üstelik ne kadar sıradan görünürlerse 
görünsünler.

Bazen en büyük haksızlıkları hiç hak etmeyenlere
yaparız.
Birkaç ağacın sökülmesiyle başlayan yangın, ölümlerle 
sonuçlanmıştı ama kendimden dolayı çok iyi biliyordum
ki;pek çok insanın da yeniden doğmasına sebep olmuştu.
Şimdi geçmişe, acıya, hayata direnme zamanıydı, hem de 
AŞKLA!


Dediğim gibi çok keyif alarak okuduğum, zaman zaman kendimi sorguladığım, gezi olaylarında dışarıdan izlemenin ve içinde olmanın farklılıklarını ve değişen hayatlar, hiçbir zaman her şeyin planladığımız gibi gitmemesini ve daha da güzel her zaman bir çıkış yolu olduğunu okudum... İç güdülerimize güvenmeyi ve birazda kendimiz için yaşamayı... 

Keyifle okunacak, etkileyici bir kitaptı.

Tavsiye ederim okuyun! 

Yorumumu kitapta çok beğendiğim bir alıntıyla bitiriyorum! 

"CENNET ÇOĞU ZAMAN BİR MEKAN DEĞİL, BİR ANDIR!"

Kitabın konusunu aşağıda paylaşıyorum:
Geçmişle barışmadan ‘AŞK’ için savaşamazsın!
Aslı kocasından boşanmış, ölü bir bebek doğurduğu için ciddi psikolojik sorunlar yaşamış, doğup büyüdüğü şehir ve geçmişiyle travmatik bir ilişkisi olan bir kadındır. En yakın arkadaşı Sibel’in on dokuz yaşındaki oğlu Cem, geçici bir süre Aslı’nın yanında kalacaktır. Tam bu esnada ülkeyi sarsmaya başlayan isyanlar Aslı’nın hayatını da etkiler. Cem’i korumak adına kendini olayların içine atan Aslı, hem kendi gençliğini hatırlar, hem de yepyeni bir nesille tanışıp bir dönüşüm yaşamaya başlar. Kalbini Gezi Parkı olayları sırasında tanıştığı ve kendinden on iki yaş küçük Ufuk’a kaptırınca durum iyice karışır, çünkü Ufuk da Aslı’yla aynı şehirde doğup büyümüştür. Ufuk, Aslı’yı Mersin’e davet ettiğinde Aslı’nın dünyası altüst olur. Travmatik geçmiş, âşık olunan adamın siluetinde bir bombaya dönüşür, çünkü Aslı'nın geçmişinde yüzleşmekten kaçındığı sırlar vardır. Aslı aşkın gücüyle çıktığı bu yolculukta geçmişini yenip yepyeni bir hayata merhaba diyebilecek midir, yoksa kendi içine daha fazla kapanıp aşkı yok mu sayacaktır?

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın