"Satılık" kitabının samimi, içten ve güler yüzlü yazarı İlknur Birdal ile bir röportaj yaptık :)
Kendisi ile CNR'da yüz yüze tanıştım ve onunla olan samimiyetime dayanarak sorduğum sorularıma karakterinin sıcaklığıyla aynı şekilde yanıt verdi.
Kendisine bana zaman ayırdığı için çoook teşekkür ediyorum.
Seviliyorsun İlknur'um :)
Öncelikle bu güzel röportaj için sana teşekkür ile başlayalım. Ve evet şimdi bahsedebilirim sanırım. İlknur Birdal 27 yaşında, hayatın temposuna ve hızına ayak uydurmaya çalışan biriyim. Yazmaktan, okumaktan, müzik dinlemekten ve vay be dedirtecek dizi ve filmler izlemekten zevk alırım. Deniz ya da ağaçlık bir alan olduğu sürece nereye gittiğim pek fark etmez benim için. Yemek menüsü geniş aslında. Malum farklı birçok lezzeti içinde barındıran bir mutfağa sahibiz. Beni içine çektiği, dili ve anlatımı hitap ettiği sürece her türü okuyabilirim. Yeri geldiğinde bir tarih kitabına ya da ansiklopedi kitabına bile gömülen bir insanım. Okumayı yazmak kadar yazmayı yaşamak kadar seviyorum demek benim için en uygun cümle olur kanımca. Uzun bir tanıtım mı oldu ne :)
Yazmaya nasıl başladın? Birden ilham geldi de mi yazmaya başladın? Birileri mi teşvik etti seni? Yoksa bir gün durup dururken aklına bir kurgu gelip de ben bunu kaleme alayım mı dedin?
Şiir yazmaya ortaokul yıllarında başlamıştım. Roman ve hikaye tarzına ise teşvik ile başladım. Sen bunu yapabilirsin diyenler umarım şu an benimle aynı mutluluğu paylaşıyor ve evet ben demiştim diyordur. Kalbimde özel bir yere sahipler. Kızlar sanırım yapabildim demek isterdim ama daha çok gidecek yolum var.
Ne kadar zamandır yazıyorsun? Hiç kendine örnek aldığın veya ilham aldığın yazarlar var mı?
Şiirler de dediğim gibi ortaokuldan beri roman ve hikaye tarzında ise 4 yıldır yazıyorum. İlham emin değilim belki beynim benden önce kapmıştır bir şeyler. Örnek aldığımsa birkaç yazar ve şâir var.
Türk yazarlara sorduğumuz klasik bir soru oldu bu bizim için artık. Halk arasında “isimler karakteri yansıtır” inancı vardır. Sen de buna inanarak mı karakterlerini isim veriyorsun yoksa kulağa geliş şeklinin tatmin edici olması yeterli mi? Ya da bir karaktere isim verirken bir kriterin var mı?
Immm sanırım benim tarzım daha farklı. Ben isimler karakteri yansıtır tarzına pek katılmıyorum. Ben seçerken genelde kurguyla bir bağlantısı olmasına dikkat ediyorum. Ya da diğer başrol karakterle. Mesala Hüzün ismi kurguya uyduğu için kullandım. Devran’ı ise Hüzün’ün hayatını değiştirecek zaman olarak gördüm. Gün olur devran döner. Hüzün için Devran değişimin başladığı bir milattı bana göre. Ya da bir diğer kurgumda Hazan ve Poyraz var. Yalnızlığın Rengini sonbahar olarak kurguladığım için kız karakter Hazan oldu. Erkekse sonbaharda sık sık esen poyraz.
En çok merak ettiğim soru, Satılık’ın kurgusu nasıl gelişti?
Doğruyu söylemek gerekirse bir gece yatarken aklıma geldi ve uyku tutmadı. Kalkıp bir bölümü hemen yazdım. Devamı ise yazdıkça geldi. Planlı bir kurgudan çok o an kalemimden ne çıktıysa öyle oluştu. Bu soruyu çok merak etmenin sebebi umarım iyi yöndendir
Birçok eksiğimin ve birçok hatamın olduğunun farkındayım. Benim bile dönüp baktığımda değiştirmek istediğim şey çok aslında. :)
Satılık’ı kitap olması için sen mi teklifte bulundun yoksa onlar mı seni buldu? Nasıl bir süreçti bu süreç biraz bahseder misin?
Aslında bundan iki yıl önce ilk bor teklif almıştım fakat o an erken olduğunu düşünmüştüm. Sonrasında araya bazı olumsuz şartlar girince bir süre yazmaya ara verdim. Nihayetinde döndüğümde dosyamı bu kez ben atmıştım. Editör ile görüşmelerimiz olumlu geçince de artık bir şansımı denemeyelim dedim. Adım atmadan yürünmüyor. Adımımızı attık umarım alnımın akıyla bu yolda yürümeyi başarabilirim.
En çok merak ettiğim şey, ilk kitabını Satılık’ı eline aldığında ne hissettin? Çevrenden, ailenden nasıl tepkiler aldın? Kitabı eline alıp, bu benim kitabım, benim adım yazıyor gördünüz mü diye çığlık atmak geldi mi içinden? :)
Aslında kitabı benden önce okuyucular eline aldı ve direkt imza olayina girdim. Kitap fuarda çıktığı için ilk anı okuyucularım ve imzalarımızla karşıladık. Sakin bir anda ise elime aldığımda tuhaf ve karmaşık bir histi. Sanki çok şey başarmış gibi ama hâlâ hiçbir şey başaramamış gibi. Çok şey değişmiş lakin aslında hiçbir şey değişmemiş gibi. Tuhaf yani :)
Çevrem vayy yazar arkadaşımız oldu modunda. Şaşıranlar da var. Bırak şu yazmayı adam gibi yapacak bir şey Hük diyende, sonuna kadar destek olanda. Hepsinden biraz yani. Akrabalarda da durum aynı. İki farklı düşünce hâkim. Ailem nasıl karşılardı? Annem ve babam. Bunu görmeyi ben de isterdim. Umarım gülümsüyorlardır.
Immm…. Yeni bir şeylerin peşinde olduğunu biliyorum. Hava da yeni bir kurgu kokusu var… biraz bahsetsene yeni çalışmandan? O da basılacak mı? Anlaşma sağlandı mı?
Ahhh evet birçok yeni şeyin peşindeyim ama bakalım hayat bize ne gösterir. Birçok kurgu var başlanmış ama devamı için sırasını bekleyen. İkinci kitap şu an üstünde ısrarla bitirmeye çalıştığım kurgum. Bir sorun olmazsa Haziran ya da Temmuz gibi gelecek.
Satılık da adı geçen ve ufak tüyo ile merak uyandıran Devrim ile Afra'nın hikayesi. Satılık'dan çok farklı bir havası var. Satılık da aksiyon çoktu ve birkaç çift vardı. Karanlığın Külleri ise daha çok aşk ve tek çift üzerinden ilerleyen bir kurgu.
İpucu vermek gerekirse şöyle diyelim.
Bir adam küllerinden yeniden doğabilir mi?
Ve bir kadın zifiri karanlık bir yüreğe ne kadar dokunabilir ?
Son zamanlarda sosyal medyada çoğu okur yeni bir akım geliştirip kitaba eleştiri yapmak yerine yazarları ya da okurlarını hedef alıyor. Bu konuda ne düşünüyorsun?
İnsanların sevmedikleri şeylere tahammülü olmaması çok acı. Renkler ve zevkle farklıdır ama bunu bir türlü anlamıyorlar. Sırf sevmediği ya da daha farklı amaçlarla prim için karalama çalışmaları çok acımasızca. Eleştiri bu değil aslında. Eleştirmek bu değil. Hakkıyla eleştiri yapabilen insanların azaldığını görmek üzücü. Hoş bir tutum değil ya. Ne diyebilirim ki? Herkes bildiğini okumaya devam edecek sonuçta.
Bir yazar olarak, severek takip ettiğin ve okumaktan keyif aldığın yerli – yabancı yazarlarımız kimler? Yoksa öyle isimler yok mu?
Elbette var, olmaz mı? Öncelikle şairleri söyleyeyim yoksa içime dert olur. Orhan Veli, Nazım Hikmet, Özdemir Asaf başı çekiyor. Adam Fawer, Brenda Joyce, İnci Aral, Jane Austen, Yaşar Kemal, Julia Quin, Nora Roberts... Bu liste uzar gider sanırım :)
Nasıl yerlerde yazıyorsun? Bazıları ıssız sessiz sedasız yerlerde yazmaktan hoşlanırken bazıları müzik dinlerken falan yazar mesela sen… yazmak için nasıl bir yer tercih edersin?
Genelde yeğenim fırsat vermediği için odama kapanıp orada yazıyorum. Ara sıra bazen müzik dinlerim. Genelde sessizliği tercih ederim. Ama en çok kumsal kıyısında bir evde dalga seslerinin eşlik ettiği bir gecede yazmak isterdim. Doğanın müziği. Ve ben bir deniz aşığıyım. Bu hayalimi en azından bu yaz tatilinde gerçekleştirebilmeyi umuyorum.
Bir yazar olarak değil de bir okur olarak birine kitap tavsiye etmek istesen hangi yazarın kitabını tavsiye edersin?
Victor Hugo, Dostoyevski, Yaşar Kemal, Samipaşazade Sezai, Halide Edip bu aralar klasiklere takmış durumdayım. Elif Şafak, İnci Aral, historical da Julia Quinn ve Brenda Joyce.
Son zamanlardaki Türk yazar patlamasını nasıl yorumluyorsun?
Bence güzel bir atılım. Neden 2015lerin Yaşar Kemal'i, Halide Edip'i çıkmasın ki? Değer verdiğim, örnek aldığım bir yazar hocam bana yaz, her yazı tarihe düşülmüş bir nottur demişti. Belki bundan yıllar sonra bir Halide Edip Adıvar ya da diğer birçok roman yazarcımız gibi olamayabiliriz ama bizde tarihe kendimizden bir not bırakmış oluruz. Edebiyatı yaşamak ve yaşatmak bundan güzel ne olabilir?
Wattpad… tam bir yazar avı olarak kullanılan bir alan. Bu site hakkında ne düşünüyorsun? Çok fazla kendini yazar zanneden insanla dolup taştığını, kaliteli ve mükemmel hikayelerin ve yazarların arada kaynadığını hiç düşündün mü?
Bende blog, face ve daha sonra wattpad ortamlarında yazdığım için bu konu hakkında kötü bir eleştiri yapamam. Haddim olduğunu düşünmüyorum. Ama evet bazı iyi kalemlerin arada kaynadığını kesinlikle düşünüyorum. Tek diyebileceğim yazmak aşktır, nefes almak gibidir. Dünyanı paylaşmaktır. Yazmayı eğlence değil de gerçekten aşk ve nefes almak olduğunu düşünenler yazsın. Ve bir söz vardır. Önce yaşamak, sonra çok çok okumak ve en son yazmak gelir diye. Bu sırayı unutmamalılar. Yazdım demek için değil yazmak onlar için tutkuysa devam etsinler.
Satılık’a dair aldığın yorumlarda hiç kötü… aslında kötü demeyelim de beğenmeyenler, yetersiz bulanlar, şunlar olmasaydı falanlar filanlar diyen okurların oldu mu? En kötüsü nasıldı? Çok sert bir soru gibi göründü gözüme ama. :)
Böyle bir çok yorum aldım esasında ve gerçekten gerçek manada bana ve kalemime yön verecek eleştirileri kendime aldım. Eleştiri doğru yönde yapılıyorsa yazarı geliştirir. Her eleştiriye açık olmaya çalışıyorum. Hakaretvari bir eleştiriyi bile teşekkürle kabul ettim. Ama beni en çok üzen hiçbir kötü eleştiri değil de kurguma çöp ve zaman kaybı denmesi oldu. Üzülmekten ziyade insanlara özelden yazıp bu kitabi aldın mı, almadiysan boşuna para verme denmesi kulağıma gelince cidden kırıldım. Hele bu kişinin yorumunu teşekkürle kabul etmişken, ardından bunun yapılması daha zalimceydi. Beğenmeyebilirsiniz ama o kişi belki sevecek. Belki o beğenecek. Kurgu çöp demek çok zalimce.
Satılık’ı yazmaya başladığında bir gün kitap olacağını biliyor muydun yoksa sadece kendimi yazarken mutlu hissediyorum diyenlerden misin?
Kesinlikle kitap olması givi bir düşünce yoktu. Hatta bittikten 1 yıl sonra karar verip düzenlemeye başlamıştım. Kesinlikle yazarken mutlu oluyorum. Nefes aldığımı ve yaşadığımı hissediyorum. Kendime birçok dünyanın kapısını açıyor ve birçok insanı içeriye davet ediyorum.
Genelde yeni bir çalışma üzerinde olan yazarlarıma sorduğum fiks bir soru geliyor :) yeni kitabından ya da çalışmandan kısacık bir alıntı paylaşman mümkün mü?
Hangisinden :) 2.kitaptan vermek uygun olur bence.
"Amansız bir mücadeledir aşk; kendinle savaşırsın, duygularınla savaşırsın, sevdiğinle savaşırsın. Bir an gelir ayrılıkla savaşırsın. Acısıyla, yokluğuyla, özlemiyle savaşırsın. Amansız savaşın hiç bitmez aslında. Aşık olduğunda savaşmayı göze almalısın. Ben göze almıştım, şimdi bir de sen dene!"
Adama sırtını döndü ve kalabalıklar arasında kayboldu. Devrim, Afra'nın ardından bakarken içinin titrediğini hissetti. Afra daha önce savaşmadığını sanıyorsa yanılıyordu. O ölümle bile savaşmıştı. Duygularıyla, kendisiyle, acısıyla ve yokluğuyla... Özlem ve ayrılıkla mücadelesi hâlâ devam ediyordu. Geriye savaşması gereken Afra ve ördüğü duvarları kalmıştı. Ha bir de yanında kol çantası niyetine gezdirdigi Oğuz vardı. Baş belası herif her geçen gün canını daha çok sıkıyordu.
Bazı yazarlarımız burnundan kıl aldırmayan, havalı, egolu falan oluyorlar sen hiç öyle değilsin. Hele ki seninle CNR’da karşılaştığımızda o kadar samimi ve sıcaktın ki sanki seninle yıllardır tanışıyormuş gibi bir hissiyat doğurdun içimde. Okurlarıyla iç içe, samimi devamlı iletişim halinde olan bir yazar olmanı neye borçluyuz? :)
Teşekkür ederim canım böyle düşündüğün için. O senin içtenliğin ki bana da yansıdı. Bilmem hep böyleydim. Sohbet etmeyi seviyorum. Kalemime değer veren, okumaya layık gören insanları seviyorum. Onların ictenliklerini ve gerçekçi sanimiyetlerini seviyorum. Cıvıl cıvıl neşeleri bana da yansıyor :)
CNR’daki ilk imza günündü değil mi? Neler hissettin? Kitabını imzalatmaya gelen okurların tarafından nasıl karşılandın?
İlk imza günüm Adana'daydı. Ama ikisininde de aynı heyecan vardı. O samimiyetleri, sıcaklıkları, her gün sohbet ettiğin kişilerle yüz yüze gelmek harikaydı. Aynı başarıya tebessüm edebilmek harika bir his. Benden daha fazla inanıyorlardı onlar. Umarım onları hiçbir zaman hayal kırıklığına uğratmam. Size gönülden inanan insanların varlığı inanılmaz bir güç. İyi ki geldiler, beni yine yalnız bırakmadılar. Hepsine buradan bir kez daha teşekkür ediyorum.
(Çok utandım :( ilk imza günün CNR'daki sanmıştım :( her imza günü hep ilki kadar heyecan verici olur senin için inşallah :))
Son sorum. : ) Bir yazar olarak, yeni yazar adaylarına, yeni yeni yazmaya başlayanlara ve acemi yazarlarımıza hitaben neler söylemek istersin? Onlara nasıl nasihat verip yol göstermek istersin?
Bol bol okumak gerekiyor öncelikle. Ve yazmayı sevmek. Mesela geçen biri kafamda bir kurgu var nasıl yazmam gerekiyor diye sordu. Ben hep önce yazdım, kurgu sonra geldi. Yazmayı seviyorum çünkü. Eğer gönülden geliyorsa bir şekilde yazacaklar ve yazdıkça daha iyi olacaklar. Okudukça ve yazdıkça gelişiyor insanın kalemi. Eğer seviyorlarsa sonuna kadar devam diyorum. Kimse okumasa bile yazsınlar. Benim ilk hikayemi sadece 3 kişi okuyordu. Sonra 30 oldu sonra 300... Hayal dünyalarını bir gemi yapıp, dalgalandırsınlar sayfaları. Önce kendileri için sonra başkaları için yazsınlar. İnsanı en mutlu eden bu :)
İş tempon ve yeni kitabının çalışması içerisinde bana vakit ayırdığın için teşekkür ederim :)
Asıl bu keyifli sohbet için ben çok teşekkür ederim. Umarım sıkmamışımdır.
Sıkılmanın aksine seninle bu şansı yakalamış olmanın verdiği heyecan ve gurur verici duyguları yaşıyorum :) İkinci kitabını da heyecanla bekliyorum :)
İnan bende merakla bekliyorum. Henüz bitmediği için aynı heyecan bende de var. :)
Benim içinde harika bir sohbetti Seninle tanışmak ayrıca keyifti. Sende seviliyorsun canım :-*
YanıtlaSil