~~~*~~~
Sevmek, tüm yol boyunca yüreğinde umut taşımak, imkansızlıklara inat yürümekti. Geçtiğin yolda gördüğün her ağaca küçük umutlar bağlamak, geri dönerken o umutları teker teker toplamaksa aşktı.
~~~*~~~
Çıktığında hemen aldığım ve okumadığım bir kitaptı Aşkın Kokusunu Aldım. Ki bilirsiniz ben Meral Kır kalemini nasılda severim. Kadın yazsın ben okuyayım modundayımdır ve yazdıklarının konusuna içeriğine bakmadan gözüm kapalı alırım da. O kadar müthiş bir kalem.
Hele bir de aşkı polisiyeyle harmanlamasına bayılıyorum, klasik aşk hikayesinden çok bir ekşın var kitaplarında eee bu da daha bir merak uyandırıyor.
Çıktığından beri hep imzalatmadan okumayacağım demiştim ki şimdi fark ediyorum ben aslında Sancaktarlar gitmesin, bitmesin diye bu kitabı okumayı erteliyormuşum. Her kitap bitikten sonra o duygu yoğunluğu ile yüzümde tebessümle kapattığımda arka kapağını kendimi boşluğa düşmüş ya da en sevdiği çikolatanın tadına varamadan bitmiş gibi hissediyorum. İşte şimdi itiraf ediyorum bu yüzden erteledim kitabı okumayı ama okudum da ne oldu. Bitti. Off...
Sancaktarlar Serisinin 4. kitabı olan Aşkın Kokusunu Aldım, Serra Sancaktar'ın hikayesini anlatıyor. Aslında Serra'dan çok onun aşık olduğu adam Barış Dağlı'nın hikayesi...
~~~*~~~
Bazen, bilinen gerçeğin tersine acılar paylaştıkça daha çok can yakar;
ağırlığı konuştukça artardı.
~~~*~~~
Beni bilirsiniz hep derdim ki benim için Aşkı Seçtim bambaşkaydı çünkü Doruk'un hikayesiydi. Ancak bu kitap... çok daha başkaydı. Kelimelerle ifade edilemeyecek bir kurguya, iliklerinize kadar hissettirecek duygulara ve imrenip aynısını istiyorum diyeceğiniz bir aşka ev sahipliği yapıyordu.
Bu kitabın iyi olacağını hatta süper olacağını biliyor ve beklentilerimi oldukça yüksek tutuyordum ama bu kadar kelimelerle ifade edilemeyecek derecede kusursuz olacağını tahmin etmemiştim.
Bu kadar bahsetmenin üstüne sizin de -eğer okumadıysanız- beklentileriniz tavan yaptı farkındayım ama emin olun her bir beklentinizi karşılayacak bir kitap. Serinin en iyisi, en mükemmel, en şaşırtanı ve bence en aşık olunası olanıydı. Biliyorum ki Mehmet Sancaktar'da bir o kadar iyi olacak ama bunun önüne geçebilecek mi emin değilim. Bu kitap çok farklı oldu. Serra'dan hep böyle bir şey bekliyordum onun karakterine bakıldığında diğer 3 kitapta tanıdığımız Serra göz önüne alındığında bu tür bir şey bekliyordum ama ne yalan söyleyeyim beni iliklerime kadar titreteceğini tahmin etmemiştim.
Üstelik bunda öyle bir şey yapmıştı ki Meral abla, bazı bölümlerin sonlarında Barış Dağlı tarafından geçmişine dönüşler yaptık birkaç sayfalık. Henüz küçücük bir çocukken çocukluğunu yaşamaya fırsatı olmadan ünlü bir futbolcu olmaya yolunca çok çalışıp Barış Dağlı olan delikanlının hayatına yolculuklar yaptık. Bu birkaç sayfalık ve birkaç bölümde denk geldiğimiz geçmişe dokunuşlar Barış'ın nasıl yaralar aldığı, neyi amaçlayıp da çevresindeki acımasız insanların nasıl hayatını mahvedip onu derin ve onarılması zor yaralarla ortada bıraktığını gördük. Barış... Dağlı Barış... içimi acıttı be senin hikayen! Bu kadar acıyı sonunda eşsiz mutluluğu yakalamak için çekmemiş olsaydın keşke dedirtti.
~~~*~~~
Onu bekleyen büyük acılar ve terk edişler kadar yaşamayı hayal ettiği mutluluklar da vardı. Ancak hangi anların galip geleceğini şimdilik kestiremiyordu.
~~~*~~~
Bana kalsa daha neler yazarım da sizleri sıkmamak adına kısa kesiyorum :) Zaten buraya kadar okuduysanız da teşekkürler, ben şahsen üşenirdim bu kadar övgülü yorumu okumaya :)
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Sancaktarlar Ailesinin ablası olan Serra Sancaktar, şimdiye kadar tanıdığımız küçük enişte diye tanıdığımız Fırat'ın ağabeyi olan Barış Dağlı'nın evinin dekorasyonu işini alır. Barış'ın asıl amacı kardeşi olan Fırat'ın Serra'dan ayrılması ve Serra'nın Fırat ile bu kadar görünmesinin altındaki nedenlerdi. Serra, Barış'ın Şile'deki evine adım attığın burasının hayatını bu kadar etkileyecek, şimdiye kadarki bütün tutumunu alaşağı edeceğini ve içinde bastırdığı duyguyla hareket etme yetisini aktif hale getirip mantığını devre dışı bırakacağını düşünmemişti. Orada kendisini bekleyen duygular, gerçekler ve sırlar Serra'nın bütün hayatını değiştirirken kardeşlerinin yaşadığı o eşsiz aşkın kendisini beklediğini de fark edecektir. Ama hiçbir şey kolay değildir çünkü karşısında geçmişe takılı kalmış yaralı olan bir adam vardır ve o adam oldukça büyük sırlar saklamaktadır. Sadece bu kadarla da kalmayıp Barış'ın takımından en belalı oyuncunun öldürülmesi de bütün bu duygu karmaşasına tuz biber olmuştur.
~~~*~~~
Aşk, erken yaşlarda maksadını aşan oldukça tehlikeli bir olguya dönüşüyordu. Yirmi yaşındayken henüz gerçek acıyla tanışmamış olan kalp aşktan öleceğini sanır. Otuz yaşına geldiğinde ise nasır tutmuş olan kalp artık o acıyla başa çıkacağını öğrenmiştir. Zira o kalp, aşkın insanı öldürmediğini en derin tecrübeyle yaşamış ve görmüştür.
~~~*~~~
Bir yanda cinayeti kimin işlediği bir yanda Fırat ve Hakan'ın suçsuzluğunun ıspatlanma çabası bir yanda Barış'ın geçmişi ile geleceği arasında kalması ve bir yanda da Serra'nın aşkı için yaptıkları...
Ne olacağının merakı içerisinde okunmasının yanında öyle detaylar ve incelikle işlenmiş şaşırtıcı bir kurgu var ki kitabı elinizden bırakmayı bir yana bırakın uykusuz kalmayı göz alıp bir günde bile bitirebilirsiniz.
Barış'ın Serra'ya karşı tavırları, Fırat ile arasındaki sorunlar... Serra'nın Barış'a olan aşkı için savaşması... Her şey o kadar yerinde ve o kadar güzel kurgulanmıştı ki bir okuru fazlasıyla tatmin ederdi.
Ahh bir de cinayetle ilgili şaşırtıcı detaylar ise... dürüst olayım mı? Cidden beklemiyordum. O kişinin cinayeti işlemiş olmasını beklemiyordum.
~~~*~~~
Kalbinin unuttuğu çok önemli bir şey vardı, ondan nefret eden ve ona yasak olan bir adama karşı yüreğini özgür bırakamazdı. Ne yazık ki çırpınıp duran kalbi bu gerçeği anlamamakta direniyordu. Ve Serra yabancısı olduğu bu hisle baş etmenin bir yolunu bulamazsa... Hayır, kendine böyle bir seçenek tanımıyordu.
~~~*~~~
Tekrardan Sancaktar ailesinin bütünlüğünü görmek ve Mehmet ile Serra arasındaki ilişki... süperdi. Hele ki Serra Mehmet'in odasına gidip ağlıyor ya... Yeminle içim titredi ya!
Aşağıdaki alıntıyı imrenerek okuduğumuz ve her olayda birbirlerinin yanında olmayı başarmış olan Sancaktarlar Ailesi için yazıyorum. :)
~~~*~~~
Aile denilen oluşum, durum ve şartlara göre değişkenlik göstermeksizin bir olmaya, sevmeye devam etmek demekti.
~~~*~~~
Fırat ile Barış arasındaki otel odasındaki konuşma ise... Yüzümde gülümseme oluşturdu...
İşaretlediğim alıntların bazılarından vazgeçemeyen ben sizler için hepsini tek tek yazmak istiyorum. Tamam sizler için değil sadece çok sevdiğim yerleri paylaşma isteğim olduğu için :)
~~~*~~~
Sevginin celladı olan nefreti Barış'ın yüreğine ekenler yarattıkları eserleriyle şimdi mutlu olabilirlerdi. Nefretin yarattığı kibir sevginin içindeki tüm iyilikleri silerdi. Zira sevmeyi öğreten alim, nefreti öğreten ise zalim olur derlerdi ya, ne yazık ki Barış'ın karşısına bugüne kadar hep zalimler çıkmıştı.
~~~*~~~
~~~*~~~
Her seçenek bir terk edişti aslında ve ben tek bir seçenek uğruna her şeyden vazgeçtiğimi şimdi değil, sonra, hem de canım kanaya kanaya öğrenecektim..
~~~*~~~
~~~*~~~
"Konuşmayı da susmak kadar iyi bilmek lazım, susmazsan sessizliğin içindeki feryadı duyamazsın."
~~~*~~~
~~~*~~~
"Seni susturmak için öpeceğimi hayal ediyorsan, öyle şeyler sadece filmlerde olur."
"Seni öpeceğime gider bir kurbağayı öperim, en azından onun bir prense dönüşme ihtimali var."
"Ben sadece gördüğümü söylüyorum, arzulu bir kadının bakışlarını, titreyen dudaklarını tanırım."
"Demek benim sen de gördüklerimi sen de bende görebiliyorsun."
"Sen ve senin süslü cümlelerin..."
"Hayır, ben ve benim gerçeği yansıtan cümlelerim."
~~~*~~~
~~~*~~~
"Aşkı risk olarak görmen ne kadar kötü, ama evet acı veren tarafı var. Ama bence aşka hüzün yakışıyor, onun doğasında var bu."
"Daha önce hiç aşık olmamış biri gibi konuşuyorsun."
"Sen de daha önce aşık olmuş biri gibi konuşuyorsun."
"Bu bir soru değil."
Pes etmeyen Serra, "Daha önce aşık oldun mu?" diye sordu.
~~~*~~~
~~~*~~~
Aşk! Serra'nın diline bile yakışmazken ansızın ve hiç beklenmedik şekilde kalbine düşmüştü.
~~~*~~~
~~~*~~~
İnsanın cenneti sevdiğinin kalbiymiş, oysa Serra kendininkini bulduğu anda kaybetmişti.
~~~*~~~
~~~*~~~
Serra'nın canı yanıyor, ruhu isyan ediyordu. Bedeninde çarmıha gerilmiş gibi tarifsiz bir acı, kalbinde ise devrimcinin isyanı vardı.
~~~*~~~
~~~*~~~
Serra, adamın kolları arasına, onu mutlu eden tek yere sığındı. "Sadece yanımda ol."
"İstesen de başka bir yere gidemem, nasıl oldu ne ara gerçekleşti bilmiyorum ama baktığım her yerde seni görmeyi istemek gibi garip şeyler istiyorum. Bağımlılık yaptığını gizleyerek beni kandırdın."
"Bilseydin vazgeçer miydin?"
"Asla," diye kesin konuşan Barış bu defa genç kadını alnından öptü. "Senin, iyi şansım olduğunu inanarak dile getirmiştim. Ve evet, senden hoşlanma evresini çoktan aşktım."
"Dikkat et bana aşk vaadinde bulunuyorsun."
~~~*~~~
~~~*~~~
Aşk, bencil ve liderdir. Fedakarlık ister, öncelik ister, özen ve şefkat isterdi. Eğer bunların hiçbiri yoksa aşk da o kalpte durmaz giderdi. .hem de geldiği gibi ansızın ve coşkuyla değil, acıta acıta, kanata kanata giderdi. Geride ise onarılması mümkün olmayan kırıklar, yalnızlıklar ve yaralar bırakırdı.
~~~*~~~
Çok fazla alıntı var sanırım. Hiçbirinden vazgeçip silmiyorum zaten elemeler yaptım aralarda, benden bu kadar :D
Meral abla her kitabında bölüm aralarına kendi farkını koyarak yazılar ve yazılarla eşit resimler koydurmuştu. Aylardan Aşk'ta ayları, Aşkı Seçtim'de duyguları, Yolum Aşka Düştü'de şehirleri okumuştuk anlamları ile bu kitapta Aşkın Kokusunu Aldım'da ise çiçekleri okuduk. Her yazılan bölümün özeti gibiydi. Her detay kitapların isimlerine dokunuş gibiydi... Meral abla her şekilde farkını da tarzını da kalemine yansıtırken zirveye çıktı ve Mehmet Sancaktar'dan daha aşağısını kabullenememe gibi bir duruma soktu bizi.
Ama her şeyi bir kenara bırakırsak da... Serra'nın güçlü karakteri ve sivri dili... idolümsün kadın diyorum ve susuyorum. Eğer 34 yaşıma gelip de bir Barış Dağlı ben bulacaksam 34 'üme kadar beklemeyi düşünüyorum :)
Meral abla, şimdiye kadar hep mükemmel yazdığını düşünmüştüm ama bu kitapla seni ayakta alkışlıyorum! Bizler için kusursuz bir kitap ortaya koyarken kendin için bir kötülük yaptın çünkü Mehmet Sancaktar'ın bundan daha iyi olmasını beklememize neden oldun. Her kitabın bir öncekinden daha iyiyken bu kitapla daha iyisinin yanında zirveye çıktın. O kadar yani :)
Bu arada kitapta o kadar çok yere post-it yapıştırmışım ki şimdi hepsini sizinle paylaşmak istiyorum ama bir yandan da şu kadarcık yazıya o kadar alıntıyı nasıl sığdırırım diye düşünüyorum. Paylaşabildiğimi paylaşacağım ve bu arada yukarıda yer alan resimlerin hepsi Meral Kır Facebook Sayfasından ve Sancaktarlar Serisi Facebook Sayfasından alıntıdır. Ben yapmadım, emeğe saygı diyerek bunu söylemek zorundaydım :)
Kitaba dair yorumumu bitirirken kitabınson paragraflarından alıntı yapmak istiyorum. Meral ablanın bir diğer farklılığı da kitaplarına son noktayı okurun tam kalbinden vuracak şekilde yapıyor. Bir yazar bu kadar on ikide atış nasıl yapar? :)
~~~*~~~
Aşkın, sevdiğinin dudağından içtiğin zehre razı gelmek olmadığını, onun için yanmayı göze almak olduğunu da tam şu anda anladım. Yarım kalmış tüm hikayelerimi geride bırakırken nihayet ait olduğum kalbi bulmuştum. Ama amacım yanmak değil, son anıma kadar sevmekti.
Ve öğrendim ki, sevmek için neden aramaya gerek yoktu, kalp istedikten sonra tek bir bakış, tek bir gülüş ve manasız bir kokuya yüklediğin anlamlar bahanen oluyordu. Ve aşk, sen ondan kaçsan da o senden vazgeçmedikçe uzaklaşamıyor, dönüp yine onun kollarına sığınıyordun. Ve ben, nihayet içinde olmak istediğim kalbi de ait olduğum yeri de bulmuştum.
~~~*~~~
Sancaktarlar Serisi Kitapları:
- Aylardan Aşk (1. Basım Yorumu // 2. Basım Yorumu)
- Aşkı Seçtim
- Yolum Aşka Düştü
- Aşkın Kokusunu Aldım
- Sana Aşk Getirdim
Kitabın adı : Aşkın Kokusunu Aldım
Yazarı : Meral Kır
Seri / Sıralaması : Sancaktarlar #4
Sayfa sayısı : 472
Yayınevi : Aspendos
Kitabın tanıtım yazısı:
Aşktan kaçan bir kadın... Aşktan yanarak vazgeçmiş bir adam... Yaralarını sarmalarına engel olan yalanlar ve geçmişten gelen büyük sırlar...
Hiçbir aşk bu kadar imkânsız olmamış ve hiç kimse aşkı bu kadar çok istememişti.
Futboldaki büyük başarılarını antrenörlüğüne de taşıyan Barış Dağlı için hayat, tek ailesi olan Fırat’tan ibaretti. Onu korumak adına, ustaca kullandığı kelimeleriyle karşısındakini çileden çıkaran Serra Sancaktar’ı hayatına dâhil etmeye karar verdiğinde genç kadının menekşe kokusunu hesaba katmamıştı. Üstelik artık kalbi gibi takımı da tehlikedeydi. Hırsına yenilen oyuncusunun ölümünün ardındaki sırlar, karanlık geçmişi yeniden aydınlattığında Barış’ın önce kalbini, sonra da Serra’yı kurtarması gerekecekti.
Güçlü ve başarılı Serra Sancaktar, etrafına ördüğü duvarların arasında örnek bir hayat yaşarken kendini büyük bir skandalın içinde bulmuştu. Üstelik onu, ailesi için bir tehdit olarak gören Serra, hayatını kâbusa çevirmeye kararlı olan Barış Dağlı’nın puslu gözlerine baktığı andan itibaren artık eski Serra değildi.
Her zorluğa direnen Serra’nın gücü bir tek aşka yetmediğinde, kırılan kalbinin parçalarını toplaması hiç kolay olmamıştı. Çünkü tüm bencilliği ve hainliğiyle, başka bir kadının yaktığı bu adama âşıktı.
Soluksuz okuyacağınız bir macera ve her satırında size kendini hissettirecek amansız bir aşk hikâyesi...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın