~~~*~~~
Bu şehre geldiğimde, içimde ne umutlat ne hayaller vardı.
Şimdi ise elimde kalan paramparça olmuş kalbimdi.
~~~*~~~
Sonunda Büşra Çivicioğlu'nun kalemi işe tanıştım... ama ne tanıştım :)
Öncelikle Büşra Çivicioğlu, akıcı ve ilgi uyandırıcı bir kaleme sahip. Kurgusu fazla fırtınalı ve jet hızıyla ilerlemesine rağmen sıkmıyor ve çabuk okunuyor.
Samimiyetine güvendiğim ve daha iyi olmasını istediğim yazarlarda eleştirilerim hep daha detaylı ve çok oluyor. Büşra Hanım'ın kitapları içinde öyle olacak. Çünkü inanıyorum ki kendisini kırmak amacıyla değil daha iyi olmasını istediğim için açık yüreklilikle aklımdan geçirdiğim her şeyi yazdığımı bilecektir.
Açıklamamı yaptığıma göre yoruma gelebilirim :)
~~~*~~~
Gözlerimi aralayıp denize doğru baktığımda gördüğüm derin karanlık, aslında beni yansıtıyordu.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; hayatın acımasızca vurduğu Azra, bir anda karşısına çıkan Arda ile yeniden hayata tutunmaya başlar. Ama hayat yine onları huzurlarıyla mutlu olmalarına imkan vermez. Bu sefer birbirini seven iki genci zorlamaya başlar.
Kitap sadece Azra ve Arda ile kalmıyor. Arda'nın kız kardeşi Nisa'nın aşkı bulmasını en son da ağabeyi Nazra'nın aşkı bulmasını anlatıyor.
Hepsi aşkı buldu evli mutlu çocuklu moduna geçtiler rahat ettik değil kitap ne yazık ki belalar bu üç çifti de rahat bırakmıyor.
Genel anlamda kurgusunu ve anlatımını sevdim ama şikayetçi olabileceğim tek yer aslında iki yer var. Kurgu jet hızıyla ilerliyordu, ben şahsen daha yavaş ve duygu yüklü akmasını isterdim. Aslında düşünüyorum da kitabın bitiş şekline bakılırsa sanırım bu jet hızını bir anlam yükleyebilirim. Dolayısıyla bu hıza tamamen kurgudan kaynaklı olduğunu asıl olayların ikinci kitapta olduğunu düşünüyorum. Yine de jet hızındaydı :)
~~~*~~~
Işıl ışıl parlayan o mavi gözlerin içinde kaybolmak, o engin denizde boğulup ölmek istiyordum. O gece her şey değişmeliydi...
~~~*~~~
İkinci şikayetçi olduğum yer ise... anlatım geçişleriydi. Beni bilirsiniz ben geçişli anlatımı sevmem her ne kadar artık çoğu kitap bu şekilde olsa da ben pek sevemiyorum ama alışıyorum sanırım. Yine de bu kitaptaki bu geçişler uvvvv çok fazlaydı keşke olmasaydı mesela bütün kitap bir tek Azra tarafından falan anlatılsaydı.
Gerçi şöyle bir bakıldığında üç çiftin aşkına değinildiği düşünülürse üç farklı kişi tarafından anlatılsa da olurdu.
Şuan çok kaprisli bir okur gibi hissettim kendimi. Ama anlatım geçişleri benim için sorun bunu biliyorsunuz hep dile getiriyorum bunu. Sanırım zamanla alışacağım :)
Neyse kitaba tekrar geri dönelim. :) kitapta en favori karakterim kesinlikle Efe der susarım :)
Ahh Beyza'yı da çok sevdim diyebilirim :) deli kız tam benlikti.
~~~*~~~
Bedenim onun bedenine, kokum kokusuna karıştığında, bulutların üzerindr dans eden masallardeki bir prenses gibiydim adeta.
~~~*~~~
Kitaptaki arkadaş, kardeş ilişkisine bayıldım. Ben kendi ailem içerisinde böyle sevgi ve bağlı bir kardeşlik kuzenlik yaşadığım için bunu okuduğum kitaplarda görmek beni mutlu ediyor. Bu kitapta öyle bir ilişki görmek çok güzeldi.
En çok da aşkı entrikalarla ayırmak yerine çiftlerin başına belaların açılması ve birbirlerine olan inançları ile ayakta kalmaları süperdi. Birbirlerine güvenleri, saygıları ve her şeye rağmen güçlü durup beraber ayağa kalkmaları çok güzeldi.
Kitabın sonu ise tam bir şoktu. Açıkçası böyle bir şey beklemiyordum. Beni şaşırttı ve Sil Baştan'ı merak etmeme neden oldu. Evet, sanırım Sil Baştan kitabında daha ciddi bir şeyler olacak.
~~~*~~~
Yaşadığım o kara şeylerden sonra erkeklerden nefret ediyorum dememe rağmen o mavi gözlere aşık olmuş ve küllerimden yeniden doğmuştum.
~~~*~~~
Çok konuşmayıp bitiriyorum yoksa spoiler vermeye başlayacağı :)
Kitabı genel anlamda sevdim ama biraz daha duygu yoğunluğu olmasını dilerdim. Azra'nın Berkan ile yaşadıklarını daha fazla duygu yoğunluğu ile anlatılmalıydı. Olaylar fazlaydı, duygulara yoğunluk katmaya zaman kalmadı belki ama daha yoğun duygu isterdim bu kitaptan.
Ciddi anlamda şikayetçi olabileceğim tek şey duyguların geçiştirilmiş hissiyatı vermiş olması, daha yoğunluk beklememdir, istememdir. Onun haricinde ciddi anlamda şikayetçi olabileceğim bir yer yok.
Olayların sonunda aşkın kazanıyor olması da bizim gibi romans severlere göre :)
~~~*~~~
Hayat bana başka bir yüzünü göstermiş kader ağlarını örmüştü. Ben aşık olmuştum...
~~~*~~~
Büşra Çivicioğlu'nun diğer kitaplarını da okuyacağım. Türk yazarların yazdıkça kendilerini geliştirdiklerine inanıyorum ve Büşra Hanım'ın da aynı şekilde Sil Baştan'da daha iyi bir kalemle okurlarını karşılayacağına inanıyorum.
Kitaba 5 üzerinden 3 veriyorum. Bence sırf Efe ile tanışmak için bile kitabı okuyabilirsiniz ;)
Aşk-ı Kıyamet Serisi
Aşk-ı Kıyamet Serisi
- Aşk-ı Kıyamet
- Sil Baştan
- Hayat Gibi
~~~*~~~
Aşk hayatın tek düzeliğine, bütün sıradanlığına en "soylu" başkaldırıdır!
~~~*~~~
Kitabın adı : Aşk-ı Kıyamet
Yazarı : Büşra Çivicioğlu
Yayınevi : Olimpos Yayınları
Sayfa sayısı : 320
Kitabın tanıtım yazısı:
Sevgi İçin Yaşa Onun İçin Ol Ve Öl
Ölmek İçin Fazla Güzelsin...
Ne beyazın içindeki var olan siyahın, ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikâyesiydi bu. Renkler ya siyahtı, ya beyazdı, kimi zamansa gri. Aşkın farklı bedenlerde ve farklı renklerde dile geliş hâliydi. Kıyametin içindeki aşkın var olma çabasının hikâyesiydi belki de... Aşkın en hâli, aşkın kıyamet hâliydi... Hikâyemizin kahramanları olan bu gençler değil miydi, girdikleri her savaşı kaybettikten sonra yine kendilerini aşka teslim edenler? Kader örmüştü belki ağlarını... Kim bilebilirdi ki? Belki de kader denen şey yoktu? Ya da vardı... Hz. Âdem yaratıldığında, Tanrı onun kaburga kemiğinden Hz. Havva'yı yaratmıştı. Belki Azra da Arda'nın kaburga kemiğinden yaratılmış aynı bedenden çıkan beden ve ruh eşiydi.
Peki onlar ölene kadar birbirlerine bağlı kalmayı başarabilecekler miydi?
Yazarı : Büşra Çivicioğlu
Yayınevi : Olimpos Yayınları
Sayfa sayısı : 320
Kitabın tanıtım yazısı:
Sevgi İçin Yaşa Onun İçin Ol Ve Öl
Ölmek İçin Fazla Güzelsin...
Ne beyazın içindeki var olan siyahın, ne de siyahın içinde kaybolan beyazın hikâyesiydi bu. Renkler ya siyahtı, ya beyazdı, kimi zamansa gri. Aşkın farklı bedenlerde ve farklı renklerde dile geliş hâliydi. Kıyametin içindeki aşkın var olma çabasının hikâyesiydi belki de... Aşkın en hâli, aşkın kıyamet hâliydi... Hikâyemizin kahramanları olan bu gençler değil miydi, girdikleri her savaşı kaybettikten sonra yine kendilerini aşka teslim edenler? Kader örmüştü belki ağlarını... Kim bilebilirdi ki? Belki de kader denen şey yoktu? Ya da vardı... Hz. Âdem yaratıldığında, Tanrı onun kaburga kemiğinden Hz. Havva'yı yaratmıştı. Belki Azra da Arda'nın kaburga kemiğinden yaratılmış aynı bedenden çıkan beden ve ruh eşiydi.
Peki onlar ölene kadar birbirlerine bağlı kalmayı başarabilecekler miydi?
ne zamandır aklımdaydı bu kitap. almak okumak bir türlü nasip olmamıştı. şimdi d & r'de serinin hem birinci hemde ikinci kitabı indirimdeymiş. kaçırmak olmaz şimdi. :)
YanıtlaSil