Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Kursağımdan geçmesine hiç izin vermeyeceksin değil mi?"
Ne kursağı? "Anlamadım. Acıktın mı? Hakikaten yiyip yiyip kilo almıyor musun?"
"Acıkmadım Burak. Hevesim, seninle olduğum her saniye kursağımda, bir türlü aşağı inemiyor. Sindiremiyorum."
"Ne dedim ben şimdi? Hem derdim senin heveslerini tatmin etmek değil, seni benimle yapacağın evliliğe daha hevesli hale getirebilmek. Bilmem anlatabildim mi?"
Duygu, hızlı adımlarla gözlerinin içini beş saniyeliğine ışıkla dolduran arabaya yöneldi, ne var ki Burak, sözleriyle tüm ışıkları karanlığa gömdüğü için kör halde çalıştırmak zorunda kaldı. Gaza bastığı gibi Burak'ın ayaklarının dibine kadar geldi. Yerinden sıçrayan Burak son anda sağa kaçınca Duygu seslendi.
"Anlatmada üstüne yok. Çok iyi anladım. Kaskosu var, değil mi bunun?"
"Duygu, saçmalama."
***
"Duygu, bak gördüklerini hak etmediğini biliyorum. Nasıl olduğunu anlamadım. Her şey çok hızlı gelişti ama biz bir şey..."
"Hak etmek mi? Komik olma Burak. Yirmi üç yılda öğrendiğim bir şey varsa insan sadece hak ettiğini yaşamıyor bu hayatta. Sence benimle evlenmeyi hak ettin mi sen?"
***
Burak, "Her saat bir şeyler yiyebiliyorsun," dedi.
"Lokmalarımı saymıyorsun, değil mi?"
"Aksine iki yüz elli gram aldığım şeyleri kilolarca almak benim de hoşuma gidiyor."
"Kilolarca mı? Sen bir kilonun dörtte birini yiyorsun, kalanları ben mi yiyorum yani?"
"Hayır, yanlış anladın. Ailem varmış gibi hissettim."
***
"Hülya, ben seni sevdim. Dört yıl bekledim seninle birlikte olabilmek için. Yurtdışında olduğun halde, beni defalarca reddettiğin halde hep sen vardın hayallerimde. Ne değişti? Ne zaman değişti?"
Hülya ailen öldüğünde diyemezdi. Tüm bencilliğiyle Burak'ın şiddete meyilli zor zamanlarında yanında olmayıp başka kollarda ısındığını dile getiremezdi.
"Hiçbir şey değişmedi. Sen değiştin. Duygu denen kadın sana neler vadediyor bilmiyorum ama ben seni seviyorum."
Keşke bir şeyler vadetse. Keşke bir şey olur bizden dese. Dört yıl değil ömür boyu beklerim onu.
***
"Burak saçma olan ne? Cevap ver."
"Bir hırsıza aşık olmam tabi ki. Sence de çok saçma değil mi? Kalbimi de mi çaldın sne benim? Eğer öyleyse geri versene."
Güya Duygu oyun oynayacaktı. Bir kez daha Burak onu parmağında top gibi döndürüyordu. Duygu'yu yüreğinden tutup yerden yere vurmak kafi gelmemişti anlaşılan. Bir de alay ediyordu.
"Bunu söylemek için mi içtin küfelik olana kadar? Çekil hadi. Sünger gibi çekmişsin alkolü, kokundan burnumun direği kırıldı."
Duygu kendini ondan kurtarıp yataktan kalktığında Burak kendi kendine söylenmeye başladı. Bunun için içmişti, eve onu bulmayı umarak gelmemişti gerçi, ama madem evdeydi ne söylerse dinleyecekti. Burak'ın ağzından dökülen küfürler, hakaretler, kötü tabirler kime gidiyorsa artık, tüm bunların eşliğinde anlamlı birkaç cümlesini yakaladı Duygu.
"S*ktir ya! Sabah hatırlamayacağım değil mi bunu söylediğimi? Kalktığımda sana aşık olduğumu söylemek için tekrar mı içmem gerekecek?"
"Hahaha! Alem adamsın Burak. Büyük ihtimalle hatırlamazsın. İyi ki de. Bin şükür. Hatırlayıp kalbimi daha çok kırmazsın böylece. Bunun da suçlusu olarak beni ilan edersin kesin."
"Suçlusun zaten. Hem suçlu hem güçlüsün karşımda. Dinlemedin beni. Kalbimi s*kip attın."
Gözleri çoktan kapanmış olan adamın uyuduğunu düşündü, son sözlerine anlam yüklemeyi manasız buldu. Sarhoş biriyle uğraşılmazdı. Üzerini örtüp ışığı kapattı. Üstünü değiştirmekle uğraşmayacaktı. Takım elbisesiyle uyuyabilirdi. Burak'ın çok içtiğinin farkındaydı ve buna rağmen haklıydı, saçmalıyordu, sabah uyandığında hiçbiri söylenmemiş olacaktı.
Tam kapıdan çıkarken sesini duydu yine.
"Duygu?"
"Efendim Burak?"
"Sen bana hatırlamayacaksın dedin ya, emin misin?"
"Evet, eminim."
"Sen hatırla ama, olur mu?"
***
"Sen? Bana aşık değil miydin?"
Onu kırmadan bunu söylemenin bir yolunu bulamayacaktı Cihan. Ne derse desin canı yanacaktı. Aşığım dese Burak'a aşık olduğu için kendini aşağılık, iğrenç, belki de sürtük gibi hissedecekti. Değilim dese, erdemli olmayan insanların bile bir yerde durması gereken yerde, bunca yıldır Duygu her istediğinde onunla seviştiği için değersizlik çepeçevresini saracaktı Duygu'yu.
"Masumiyetine, saflığına, çaresiz kalmış her varlık için çırpınışına deliler gibi aşık oldum. Hala öyleyim küçüğüm. Bir gün gidecektin benden. O gün, bugünmüş."
***
"Duygu affettin mi beni? Önümüzdeki yirmi yıllık kalkınma planımda bir hırsıza aşık olmak yoktu. Cihan'ın isteğiydi seninle evlenmem ve aşk ummadığım yerden geldi."
"Kızgın mıyım, kırgın mı, inan ben de bilmiyorum. Senin bu oyunun içinde olmandan daha çok yaraladı Cihan'ın katil olmayı göze alması. Ben ona aşk duyduğumu sanırken aşk bana da bambaşka yerden vurdu."
"Pişman etmeyeceğim seni. İkinci hayatımı bana Cihan verdi, yanında seni de verdi. Bu hayal kırıklığına sebep çoğunlukla benim ama hislerini bilmeye her şeyden çok ihtiyacım vardı kıvırcık."
"Anladım, bizden bir şey olur mu deneriz. Denemekten ileriye de gittik sanki."
"Seninle her yere giderim Duygu."
***
"Hırsızsın sen." Burak'ın bir öne bir geriye gitmekten başı dönmüştü artık. Sertçe döndü ona. Duygu'nun üzerine yürüdü.
"Sözlerine dikkat kızım. İkimiz arasında hangimiz hırsız sen iyi bilirsin."
"Kızım mı? Bir hanımefendiyle konuşuyorsun. Hem ben bıraktım. Sen bıraktığım yerden devraldın." Duygu adamı delirtmek için gelmemişti herhalde. Elindeki bavulu bir oraya bir buraya çekiştirmekten kolu ağrımıştı.
"uygu nesin ve buraya ne halt etmeye geldin, bilmiyorum. Söyleyecek gibi de durmuyorsun. Yetişmem gereken bir uçak var. Güle güle." Bavulu daha hızlı çekerek uçağa alınan kapıya yöneldi. Elinde pasaportu görevliye uzattığında Duygu'yu aklından uzaklaştırmaya çalışıyordu.
"Söyledi zaten. Hırsızsın, sende bana ait bir şey var." Bura tekrar dönmedi arkasını. Evrak incelemesinin bitmesini bekliyordu. Duygu'nun saçma sözleriyle aklını bulandırıp yolundan dönemeyecekti. Duygu bu anın bir daha geri gelmeyeceğinden emindi. Tek bir şey söyleme hakkı varı. Gidiyordu Burak. "Kalbimi geri verir misin?"
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın