6 Aralık 2025 Cumartesi

0 ALINTILAR // Rabia Gümüş - Silah Başında Aşk


 


Kitabın yorumu için tıklayınız!









"Seni sadece bir kez uyaracağım. Ne yapmayı amaçlıyorsun bilmiyorum ama arkadaşlarımdan uzak dur." Sert ses tonu ve çatık kaşlarıyla ciddi bir yüz ifadesine sahipti. 
"Arkadaşlarını kaçırıp kırık dört yerinden bıçaklamayı planlamıyorum. Artık buna son verdiğini sanıyordum," dedim sinirlenmeye başlayarak. En son kızlar eve geldiğinde her şey iyiydi. 
"Emre'den uzak dur Menhus. Bunu söylememi bekliyorsan açıkça söylerim." Biraz öncekinden daha katı bir ses tonuyla üstüne bastıra bastıra kurduğu cümleyle gözlerinde buzdan bir ateş yanıyordu. 
"Sana diyecek tek kelime bulamıyorum. Cidden değmezsin." Ellerim önüme doğru düşerken bana evli erkek avcısı muamelesi yapmasına mı yoksa bunu ima etmesine mi şaşırmam gerektiğini bilmiyordum.
Daha kaç kez kıracaksın beni Uğur?


***

"Neyi öğrendin?" Uğur'un sesiyle daldığım geçmişten çıktım. Bu sefer onun gözleri benim üstümdeydi, tepkilerimi izliyordu. 
"Asla birinin hayatında öncelik olamayacağım... Çünkü beni hayatında birinci sıraya koyacak herkesi kaybettim."


***

"Anlamıyorum sanıyorsun ama ben anlıyorum, yapamam. Ben daha kendi içimdeki yaraları kapatmadan bir başka kız çocuğunun yaralarını üstlenemem. En başından vazgeç istedim, hiç aklına düşürme istedim ama görüyorum ki gözlerinde çoktan açmış gökkuşağı."



***

"Yarın sabah gideceğim, ne zaman dönerim bilmiyorum." Konuşmasıyla sesine yorgunluk çöktü.
"O yüzden mi şimdi yanımdasın." Bunun bir rüya olmadığını biliyordum ama gerçek dersem şu kapıdan çıkıp gitmesinden korkuyordum. Varsın bir rüya olarak kalsın.
"Sana umut vermek istemedikçe kendimi sana daha yakın buluyorum hep. Belki bu uzaklık bize daha iyi gelir, sen de bu hevesin gelip geçici bir şey olduğunu anlarsın küçük kız. Gördüğün rüyadan uyanırsın." Elleri yine saçlarıma giderken masal anlatır gibi konuşuyordu benimle.
"Peki ya rüya değilse, ya gerçekse? Değecek mi kaçtığına?" Başımı kaldırıp gözlerine baktığımda gözleri kapalıydı. 
"Birlikte öğreneceğiz. Pes edeceksin bir gün, sen de anlayacaksın benim ne demek istediğimi. Bıkacaksın," dedikten sonra daha kısık bir şekilde ekledi. "Bırakacaksın..."
"Ne desem boş geliyor sana biliyorum, bu yüzden susacağım ama unutma bir gün ben bırakırsam ve sen çabalarsan, o gün geldiğinde sana bunun bir rüya olduğunu hatırlatacağım."



***

"Ben sana zarar vermem ki," dedim gözlerine bakarak.
"Bu kadar emin olma. Ben kendi kanımdan olana bile sırtımı yaslamam." Başını iki yana salladı yapma dercesine.
"Bana sırtını dön ama için rahat etmeyecekse her zaman elinde bir bıçak olsun. Sen ne yapacağını bilirsin." Yüzüme yerleştirdiğim gülümsemeye inat dudaklarım titriyordu. İkimiz de bunun anlamını biliyorduk. O bıçakla beni hayatında kesit atabilirdi. 



***

"Bunun bir anlamı var mı?" Nefesim düzene girmemişti ama sormam gerekiyordu. Kalbimin kırılmaması için bilmem gerekiyordu. 
"Gökkuşağı, yağmurlarımı dindirecek misin?" Fısıldadığında şakağıma yasladığı dudakları usulca değdi tenime.
"Yağmur olmadan gökkuşağı olmaz ki. Demek ki senin de yağmurlarının yapması gerekiyormuş benim sana gelmem için." Elimi yüzüne koyduğumda gözlerimiz birbirine değdi. 
Ona gelmiştim. Gökkuşağı şimdi onun için bütün renkleriyle açacaktı.
"Birlikte öğreneceğiz; yağmur ne kadar yağarsa yağsın, hava ne kadar kasvetli ve gri olursa olsun gökkuşağı hep gökyüzünden bütün parlaklığıyla gözleri kamaştıracak. Orada olacak mısın?" Elleri saçlarımın arasına girerken başparmağı boynumu okşadı, gözleri gözlerimi esaretine aldı. 
"Hava ne kadar berbat olursa olsun, gökkuşağı hep orada olacak."


***

"Bir garipsin, gerçi her zaman öylesin de şu ifaden bana çok yabancı." Ses tonu gergindi, gözlerime bakıyor ama sanki bana ulaşamıyor gibiydi. 
"Benim de yüzlerim var Uğur ama ben sana hiçbirini göstermedim ve hep kendim olarak geldim." Ayağa kalktığımda rahat bir şekilde konuşmamla kaşları çatıldı.
"Bu ne demek?" Az önceki konuşmasını duyup duymadığımı ölçüyordu beni inceleyerek.
"İstersen yedi ceddimi araştır, ben söylemeden benim hakkımda tek bir bilgi kırıntısı öğrenemezsin. Oysa ben senin bütün sülaleni ezbere biliyorum. Annen ve babandan başlayalım mı?" Ellerimi masaya koyup ona doğru eğildiğimde gözlerinden geçen fırtına bizi büyük savuracaktı.



***

"Vazgeçtim, Uğur. Sana bir gün ben vazgeçersem geri dönüş olmayacağını söylemiştim. Şu dakika senden vazgeçiyorum. Benim için artık kalple değil, akılla verilecek karardan başka bir şey değilsin. Ve aklım diyor ki; değmez."



***

"Bu savunma mekanizmasını nerede görsem tanırım. Hiçbir şey umurunda değilmiş, her şey yolundaymış gibi davranmak." İçini çektiğinde yoldan gözlerimi alıp ona baktım.
"Sende de mi böyle oluyor?" Merakla sormuştum çünkü tanıyorsa bu durumu biliyor demekti.
"Ben iç sesimle kavga ederim genelde. İkileme düştüğümde, korktuğumda, çok mutlu olduğumda aşırı tepkilerimi böyle törpülüyormuşum. Psikoloğumla konuştuktan sonra bunu daha iyi fark ettim." Sözlerine şaşırmıştım nedense psikoloğa ihtiyacı varmış gibi durmuyordu hiç.
"Ben genelde ikileme düşmem, diğer ihtimali yok ederim. Korkmam, korkularımı ortadan kaldırırım. Mutlu olduğumdaysa endişelenmem, zaten çok uzun sürmez."



***

"Sen beni oradan oraya sürükleyemezsin! Bağırıp çağırıp sonrada hiçbir şey olmamış gibi saramazsın! Güvenmiyorum deyip yatağına alamazsın!" Gözlerim dolarken nefesimin yettiği kadar yüzüne bağırarak konuşmuştum.
"Haklısın," dedi sakince karşımda durup.
"Haklı olmak yetmiyor anlıyor musun, yetmiyor! Dokunsam elimi tutacak kadar yakınsın ama dokunamıyorum. Çünkü biliyorum elim sana dokunmak için kalktığı anda bir boşluğu sarmalayacak ve kalbim yine bir yalana aldanacak. Yapma, ne olur yapma... Kokunu tenimde bırakma, hiç bırakmayacakmış gibi sıkıca sarılma, gözlerimin içine böyle bakma! Çünkü kanıyorum, aldanıyorum her defasında!"



***

"Sessizsin." Başımı sallayıp onayladım onu camdan gözlerimi çekip. 
"Sen konuş istiyorum. Telafi edeceksin ya, söz verdin bana. Anlatsana Uğur, parçalara ayırmak kadar kolay mı toplamak?" Masanın üstündeki peçetenin kenarıyla oynarken yüzüne bakmadım, bakamadım.
"Zor. Toplarken kırdığın kırıklar keser seni, kanatır. Sen sadece kırılır zannedersin ama kesilince kanayan da yine sen olursun." Başımı usulca kaldırıp gözlerine baktığımda fark ettim onun da benim yüzüme bakmadığını.
"Peki sen beni kırdığın yerden kesildin mi? Beni çok acıttı, seni de acıtıyor mu?"



***

"Gerçekten çabalıyor musun?" Şu an kendinden tavizler verdiğini hissediyordum ve buna inanmak istiyordum.
"Çabalıyorum Gökkuşağı, emin ol senin için uğraşıyorum." Saçlarımın üstünde hissettiğim baskıyla burnunu gömüp derin bir nefes aldığını hissettim.
"Çabala Uğur, bizim için savaşmaktan vazgeçme. Çünkü ben senin için kendimle bile savaşıyorum."






 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın