2 Nisan 2025 Çarşamba

0 Loresima - Gökçen-Geride Kalanlar (Gökçen #2)

 



~~~*~~~
Birini çok sevince acısının üzerine bile güller ekiyor insan. 
~~~*~~~

Gökçen Serisi'ne kaldığı yerden devam ediyorum. Peş peşe okumuyorum çünkü bence ortalama bir seviyede ilerliyor kitaplar bu yüzden de araya başka kitaplar sokarak ilerliyorum. Serinin son kitabını henüz almadım ama üçüncü kitap elimde bu yüzden yakın zamanda üçüncü kitabın da yorumu gelecek ve bu ay içerisinde bir aksilik olmazsa dördüncü kitabı da bu ay bitirmeyi planlıyorum. Bu ay seriyi artık sonlandıracağım umarım. 😇

Seri dört kitaptan oluşan bir askeri kurgu. Kitaplar birbirinin devamı niteliğinde olduğu için sıralı okunmalı bu yüzden ortadan seriye dalarsanız hiçbir şey anlamazsınız. Sıralı okumanızı tavsiye ederim. Kitapta Murathan ve Gökçen'in hikayesi kaldığı yerden devam ediyor anlayacağınız.


~~~*~~~
Ölüm, duygusal anlamda çok derin ufuklar açıyordu insanda.
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Gökçen en son yaşananlardan sonra ve Murathan'ın da tavırlarından sonra, ona aşık olduğunun farkına varır ve bu durumla nasıl baş edeceğini bilemez. Üstelik Murathan'da bu duruma yardımcı olmaz çünkü o da Gökçen'e karşı boş değildir. İçinde büyüyen bir aşk vardı. Çocukluk aşkı olarak başlayan saf temiz duyguları artık iki yetişkin olan Gökçen ve Murathan için daha köklü bir aşka dönmüştür. Artık birbirlerinin hayatında aktif olmayı hedefleyen, duygularını sakınmadan yaşamak isteyen ikili bu yolda adımlar atmaya başlarlar ve herkes artık ikilinin bir ilişki yaşadıklarını ve aşklarını göstermeye başlarlar. Diğer tarafta da Barut Timi'nden Barbaros da Gökçen'in ev arkadaşı Bilge'ye aşık olmuştur ve onunla ilgili hamleler yapmaya başlar. Her ikisi de çekingen olsa da birbirlerine karşı duydukları o samimi ve temiz aşk kendini göstermeye başlar. Bir de Süleyman ile Aybüke var... Süleyman her ne kadar Aybüke'nin başkasından hoşlandığını düşünerek geri durmaya başlamış olsa da içten içe aşkı kalbinde harlı bir şekilde yanmaktadır. Her biri kendi aşklarında yollarını bulmaya çalışırlarken köydeki bir düğünde saldırıya uğramaları hepsini darmaduman eder. Gökçen kaçırılmıştır. Onu korumaya çalışırken Aybüke vurulmuş ve ağır yaralıdır. Tim bir yanda Aybüke'nin yaşaması için çabalarken bir yandan da Gökçen'i bulmak için çabalarlar. Aybüke'nin vurulması ve Süleyman'ın yaşadığı kaybetme kurgusu sonucunda ikili arasındaki dinamikler değişirken Gökçen'in kaçırılması ailelerin de Silopi'ye gelmesine neden olur. Yirmi yıl sonra tekrar bir araya ve yüz yüze gelen aileler de ortamdaki gerginliği arttırırken konuşulması çok fazla şey vardır. Üstelik hafif yaralı bir şekilde kurtarılan Gökçen'in Murathan ile ilişkisinin ortaya çıkması ise iki aile arasındaki zamanında kopmuş olan iplerin tekrar bağlanması için sebep olmaktadır. Aralarında çok fazla kırgınlıklar ve kızgınlıklar vardır. Ama yine de aralarındaki sevgi, ortak kayıpları ve yaşanmışlıklar sonucunda o bağların tekrar kurulmasına da çok fazla sebep vardır. Çözmeleri gereken çok fazla sorun olmasına rağmen ortada bir aşk var ve o aşk her şeyin üstünden gelecek gibi görünmektedir. 


~~~*~~~
Bir ömür daha bedel ödemek cesaret değil, salaklığa girer. Kural belli: Kurulan düzeni yık ve kendi kurallarını baştan yaz. Bu bencillik değil, hakkın olanı almak. Bazı şeyler hayattan böyle koparılır.
~~~*~~~


Kitaptaki en sevdiğim şeyin yan karakterler olması normal mi bilmiyorum. Ama ben Süleyman ile Aybüke çiftini ve Barbaros ile Bilge çiftini daha çok sevdim. Hep onları okuma isteği vardı içimde. Bir de içimden bir ses Zülfikar ile Duru arasındaki gerilimin sonunun aşka bağlanma durumu var diyor. Onları da çok merak ediyorum. Bunlardan sıra Murathan ile Gökçen'e gelmiyor.

İtiraf etmek gerekirse Gökçen ile Murathan aşkını da çok merak etmiyorum da. Neden bilmiyorum ama bana o aşkın hissini veremiyor. 

İlk kitabı okurken Gökçen'in çok şımarık olduğunu düşündüğümü söylemiştim bu kitapla da aynı fikirdeyim. Ne yazık ki o düşüncelerim değişmedi. Bazı sahnelerde öyle durumlar vardı ki sanırsın karşısındaki adam kendi içinin patronu olan çağırdığın her an yanına gelebilecek pozisyondaki bir adam... Kızım Murathan bir asker... Bordo Bereli! Gel dedin mi gelecek bir pozisyonda değil. Bu nasıl bir şımarıklık. Yok efendim mesaj atmamış da yok efendim öyleymiş de böyleymiş de... çok çocuksu hareketleri vardı sanırım bu yüzden de çok sevemiyorum. 

Ahh bir de senin geçmişinde sevgililer varken problem değilken neden Murathan'ın hayatındaki sevgililer kıskançlık ve trip sebebi oluyor anlamıyorum. Bu yüzden sevemedim Gökçen'i bu kitapta da. Zavallım olan da Murathan'a oluyor. Onun gibi bir karaktere daha başka bir karakter hayal ederdim. Daha güçlü, daha ayaklarının üzerinde durabilen... Gökçen olmayan biri... 

Neyse... 

Kitabın en heyecanlı kısımları Gökçen'in kaçırıldığı kısımlardı. O kısımları daha fazla okumak ve daha detaylı okumak isterdim. Çok kolay oldu bitti gibiydi. Açıkçası o kısımları en güzel sahneleriydi ama çok eksik hissettirdi. 

Zehra karakteri çok güzel bir detaydı. Kitabın en sevdiğim detaylardandı açıkçası. Onun diğer kitaplarda nasıl rolü olacak merak ettiğim bir konu olduğunu da söylemeliyim.


~~~*~~~
Dün ellerimin altında duran kalp, bana sessiz bir cümle fısıldamıştı aslında. Hayat kısa... Kaybedilen her zaman telafi edilmeliydi. Ve yaşanmak istenen hiçbir şey ertelenmemeliydi. 
~~~*~~~

Aybüke ile Süleyman ilişkisi çok güzeldi. Süleyman'ın aşkı kesinlikle tartışmaya kapalı bence. Adam çok güzel seviyor ve yeri geldiğinde sevdiği mutlu olsun, yaşasın diye de her şeyden vazgeçebilecek durumda. Aybüke'nin de sonunda bunu görebilecek şeyler yaşaması ve bunu fark etmesi de çok güzeldi. Artık bir çift gibiler ama değiller de.. çok aradalar ama olsun onların kısımları ve kimyaları-dinamikleri çok heyecanlı. Kitabın en sevdiğim çiftlerinden biriydi. 

Diğer bir çift de Barbaros ve Bilge... ikilinin çekingen hali, tedirgin hamleleri çok tatlıydı. Özellikle de Bilge'yi ağlarken görünce aslan kesilmesi ve harekete geçmesi çok güzeldi. Kaçamak bakışlar, tesadüf gibi buluşmalar çok tatlıydı. Daha fazla okumak isterim de onları da umarım okuruz da.

Zülfikar ile Duru arasındaki o kavgacı-atışmalı dinamiğin sonunun aşka bağlanacağını düşünüyorum. Çünkü hafiften onun izlenimi veriyor. Umarım öyle olur çünkü hem Zülfikar'ın tek eşliliğe geçmesi ve yaşayacağı duygusal karmaşayı hem de Duru'nun bütün o laf sokmaları ve isyankar hallerinin değişmesini izlemek çok keyifli olacak. 

Murathan ile Gökçen'in ailelerinin yirmi yıl sonra tekrar karşılaşmaları, aralarındaki kırgınlıkları dile getirmeleri, konuşmaları güzeldi. Hatta öyle ki Aslıhan'ın isyanı çok daha iyiydi. Olması gerekendi bu bence... Her iki ailenin de yaşadığı o yoksunluk, acı, hayatta kalma çabası ve acıyla baş etme detayları kitabın en duygusal kısımlarıydı çünkü okurken gözlerim doldu. Özellikle de Aslıhan ile Gökçen'in konuşması... çok duygusaldı. 

Gökçen'in kardeşi Gökalp'in her şeyden uzak ve habersiz kalması, olayları öğrenme çabası... daha da önemlisi o eksikliğini duyduğu rol model baba modelini de Murathan'ın ağabeyliğinde bulması çok güzeldi. 


~~~*~~~
Sevenler, sevmeyi bilmeyenlerin elinde; sevilmek isteyenler de sevgiyi öldüren kalplerde heder olup gidiyor.
~~~*~~~


Kitabın sevdiğim kısımlarının yanında çok monoton gittiğini söylemeliyim. Gökçen'in kaçırılması haricinde olay yoktu. Sırf bir olay olmuş olsun dercesine yazılmış hissi veren bir kavga sahnesi vardı... olmasa da olurdu gibiydi. 

Zaman zaman kendimi günlük okuyor gibi hissediyordum. Gökçen ile Murathan'ın ilişkisinde zaman zaman sıkıldığımda oldu açıkçası. Gökçen'in iç ses tepkilerini sevemiyorum. Hep söylüyorum o iç ses tepkimeleri ne yazık ki sevdiğim bir detay değil. 

Kitapta anlatımlar değişkendi ve bu durumu da sevemedim. Keşke hep üçüncü şahıstan anlatılsaydı da daha kitaba bağlanma şansı verilseydi okura. Yani bir Gökçen tarafından anlatılıyordu sonra bir bakıyorsunuz üçüncü kişi tarafından Aybüke ile Süleyman'a geçilmiş sonra bir yerde yine Gökçen'e geçiyor, sonra bu sefer de Barbaros ile Bilge'ye geçebiliyor. Sonra bir anda Barut Timi tarafından okunabiliniyor gibi... gerek yoktu böyle geçişleri tek bir kişi tarafından anlatılsaydı daha iyiydi. Mesela üçüncü kişi tarafından anlatıl şeklinde hepsine değinilebilirdi gibi... 

Böylesine eleştirdiğin ve ortalama bulduğun kitabı neden ısrarla okuyorsun, seriyi bitirmeye çalışıyorsun diyebilirsiniz. Açıkçası üç kitabı da aldığım için ve okumadan elden çıkarmak istemediğim için okuyorum. Zaten okudukça da Dolap ve Gardrops uygulamasında koyuyorum da. Son kitabı almayacağım arkadaşımdan okuyacağım. 

Kitabı okumamın en büyük sebebi yan karakterler. Süleyman ve Aybüke, Barbaros ve Bilge, Zülfikar ve Duru çiflerini okumak keyifli olduğu için seriye devam ediyorum. Sadece Murathan ile Gökçen olsaydı muhtemelen seriye devam etmezdim. 

Kitaba puanım da 5 üzerinden 3 veriyorum. 🌟🌟🌟


~~~*~~~
Sessiz ama derin bir bağ vardı aramızda. Yıllar ve mesafelerin bile koparamadığı bir bağ... Ben kendimi ruhuna ilmek ilmek işlememiştim. Tam tersine, o işlemişti kedini benim kalbime. 
~~~*~~~


Gökçen Serisi



Kitabın adı     : Gökçen-Geride Kalanlar
Yazarı            : Loresima
Seri Bilgisi      : Gökçen #2
Yayınevi         : Ephesus Yayınları
Sayfa sayısı    : 544

Kitabın tanıtım yazısı: 

"Biz GERİDE KALANLAR, asla tam olmayacak olanlardık. Yarım kalmaya mahkûm olanlardık."

Geçmiş, geleceği içinde saklayan bir aynadır. Bu aynanın içinde sıkışıp kalan, kalp ve mantık arasında derin bir savaşa giren Murathan ile Gökçen için bütün yollar aynı sokağa çıkmıştır. Aşka...

Kader aralarındaki derin bağa bir düğüm daha atarken geride kalanlar için de yüzleşme vakti gelmiştir.

Önlerinde yine bir yol ayrımı vardır. Ya zaman her şeyi yenecektir ya da hayatlarına bir kördüğüm daha atacaktır.

"GÖKÇEN 1: UNUTULAN ÇİÇEKLER" İLE OKURLARIN SEVGİSİNİ KAZANAN LORESİMA, SERİNİN İKİNCİ KİTABI "GÖKÇEN 2: GERİDE KALANLAR" İLE SİZLERLE!








Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın