*****
"Seni ilk gördüğümde anlamıştım."
"Beyin sarsıntısı geçirdiğin zaman mı?" diye hatırlattı bana küstahça.
"Evet, beyin sarsıntısı geçirdiğim zaman."
"Bunun düşündüğün gibi bir iltifat olduğunu sanmıyorum."
Gülerek belini sıktım ve onu kendime biraz daha yaklaştırdım.
"Cennette olduğunu düşündüğün zaman mıydı?" diye sordu Abby.
"O kısımdan hemen sonra. Sana baktım ve sonra kendi kendime dedim ki... Kendim, bu kızda özel bir şey var. Olağanüstü bir şey. Ona sıkıca tutunmak isteyeceksin."
Kıkırdayarak bana sarıldığında dudaklarımı ıslak saçlarına bastırdım.
Ve Abby'e gerçekten de sıkıca tutunmak istiyordum. Her ne şekilde olursa olsun.
*****
"Alistair Lipton'un yaka paça dövüldüğü haberleri son hızda yayılıyor."
Başımla onayladım.
"Bunu benim için mi yaptın?" diye sordu usulca. "Onu... Benim için mi dövdün?"
Boğazım, kelimelerin ve ona hissettirdiklerimin ağırlığıyla acıyordu.
"Onu senin için öldürmek istedim."
Abby'nin nefesi titredi ve yeşil gözleri ıslaklıkla parladı. "Ama neden? Biz birlikte değiliz, hiç birlikte olmadık. Her şey bitmişti."
Yanına yaklaşırken başımı iki yana salladım. "Görüyorsun ya, mesele de bu. Bitmiş gibi gelmiyor. Ben öyle hissetmiyorum." Elimi göğsüme, kalbimin üzerine koydum. "Burası öyle hissetmiyor."
Abby, yanağından bir damla yaş süzülürken yavaşça gülümsedi. Elimi tuttu ve acılarımı azaltmak istercesine başparmağıyla nazikçe yaralı eklemlerimi okşadı.
Sona başını eğdi ve aynı yere bir fısıltı yumuşaklığında öpücükler kondurdu.
"Ben de bitmiş gibi hissetmiyorum."
Ve işte o zaman anladım. İşte o zaman emin oldum.
Ben ve Abby... aramızdakiler asla bitmeyecekti.
*****
"Tanrı aşkına, seni sevmek bazen çok zor."
Ondan bu sözleri duyunca şaşkına dönen gözlerim hızla ona döndü; o sözleri şimdi ve burada ilk defa söylüyordu.
"Beni seviyor musun?"
Tommy, şok olmuş bir heykel kadar hareketsizleşti. "Sen deli misin? Son bir yıldır aramızda neler olduğunu sanıyorsun? Son beş yıldır? Elbette seni seviyorum."
"Sevmemelisin."
Bunu neden söylediğimi bilmiyordum. Ciddi değildim, biraz bile.
Aptal, aptal, aptal.
Tommy, onu kesip açarak kalbini sökmüşüm gibi irkilerek benden birkaç adım uzaklaştı. Sonra çenesi bir granit kadar sertleşti ve gözleri bir buz dağına döndü.
Ve karşılığında o da benim kalbimi söktü.
"Yanılmışım. O kadar da özel değilsin. Korkaksın, lanet dünyadaki diğer herkesten hiçbir farkın yok."
*****
"Dünyada iki tür insan var Tommy. Senin ve benim gibi insanlar, ikimiz aynıyız... Bir dalganın üzerinde sürüklenerek karaya vuran odunlar gibiyiz. Rahat, basit, akıntının bizi götürdüğü yere gideriz ve hiçbir şey bizi aşağı çekemez. Sonra bir de Abbyler vardır, Loganlar. Onlar daha çok... Çapaya benzerler. Derin kazıp en dibe yerleşirler. Tutarlılıktan ve istikrardan hoşlanırlar, çünkü karaya vurmalarını ya da rotadan çıkmalarını engelleyen tek şeyin bunlar olduğunu bilirler."
Ellie, pembe tırnaklarının uçlarıyla tezgaha hafifçe vurdu.
"Ama denizde bir gelgit olduğunda ve işler büyük ölçüde değiştiğinde, bu onları kökünden sökerek bir girdabın içine sokar. Yeniden demir atıp yeni bir yere yerleşmek, yeni bir normale alışmak için zamana ihtiyaçları olur."
Ellie nazikçe gülümsedi.
"Abby de yeni bir yere yerleşecek ve o yer senin yanın. Bunu biliyorum. Sadece onu beklemelisin."
Mideme yabancı bir acı yerleşti. Boğazımdan yukarı dudaklarımdan sözcükler halinde dışarı döküldü.
"Ya beklemekten sıkıldıysam Ellie?"
Başını sempatik bir tavırla yana eğdi. "Sıkıldın mı?"
Bu çok saçma bir şeymiş gibi gülmem sadece bir dakikamı aldı. Çünkü gerçekten çok gülünçtü. "Hayır. Onu belemekten sıkılacağımı hiç sanmıyorum."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın