2 Mayıs 2025 Cuma

0 ALINTILAR // Sarah MacLean - Karanlık Dokunuş (Scandal & Scoundrel #3)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!







Mahvolmaktan korkmayan biri mahvedilmekle tehdit edilemezdi. Sera mahvolmayı olabilecek tüm şekillerde yaşadığı, her türlü zorlukla yüzleştiği ve her seferinde üstesinden gelmeyi başardığı için bundan korkmuyordu. Kısacası Haven ona zarar vermezdi.  

***

"Hatırlıyorum Sera. Tadını hatırlıyorum. Gün ışığı ve huzur gibiydi. Nasıl hissettirdiğini hatırlıyorum. Sıcacık, ipeksi... Nasıl soluk soluğa kaldığını hatırlıyorum. Nefesimi, beni içine çekişini hatırlıyorum. Kendini bir ödül sunar gibi sunuşunu hatırlıyorum. Beni sana, bize inandırışını hatırlıyorum. Tabi tüm bunla ben yenilmeden, sen zafer kazanmadan önceydi."
Onları Sera'ın mahvettiği ve nelere sahip olabilecekleriyle ilgili dolaylı sözler kendisini şaşırtmamalıydı. Fakat şaşırmıştı, genç kadın bu şaşkın yüzünden kelimeleri toparlamak ve hücuma geçmeden önce bir süre düşünmek zorunda kaldı. "Bu hiçbir zaman bir zafer olmadı. Bu, benim hayatımı en büyük hatasıydı."


***

"Beni tanımadığına inanmam mı gerekiyor?"
Kadın durup yüzünü çevirdi, kelimelerinin altını çizen mizah Haven'ı hazırlıksız yakalamıştı. "Kulağa kaba gelme riskiyle birlikte sizin neye inandığınızı hiç umursamıyorum, lordum. Ayrıca hiç tanışmadık, sizi nasıl tanıyabilirim bilemiyorum."
Mayweather güçlü bir kahkaha attı. Haven o an arkadaşını balkondan atıp aşağıdaki çitlere fırlatmak istemişti. "İşte şimdi güzel dedi."
Kadın onu benzetmek istememişti. Kimse Haven'ı benzetemezdi. "Ekselansları."
Kadın gözlerini kırpıştırarak, "Pardon?" diye sordu. 
"Bana 'lordum' dedin. Ekselansları demen gerekirdi."
Kadın sırıttı. "Kadınların erkekler tarafından düzeltilmekten çok hoşlandığını nereden biliyorsunuz? Özellikle de hitap konusunda. Hiçbirimizin size aşık olmaması çok garip." Kadın küçük bir reverans yaptı, bu hareket Haven'ın kendini bir geri zekâlı gibi hissetmesine neden olmuştu. "Hoşça kalın beyefendiler."
Haven kendini tutamayarak, "Bekle," diye seslendi.
Kadın arkasına döndü, oldukça güzel ve temkinliydi. "Dikkatli olun düküm. Yoksa o güzel kancalarınızı bana geçirmeye çalıştığınızı düşünmeye başlayacağım."


***

Anne kızın arasındaki sessizlik devam ederken, annesi yaklaşıp bir elini kızının yanağına koydu. Elindeki yumuşak oğlak derisi eldiven sert bir vaat gibiydi. "Senin sevdiğin adamla evlenmeni ben de isterim, Sera. Ama o dük..."
Sera gözlerine tekrar dolan yaşları tutamıyordu. "Onun bir dük olması umurumda değil. Ben bununla hiç ilgilenmedim." 
"Biliyorum."
"O Malcolm. Ben Malcolm'ı istiyorum."
Kontes başını iki yana salladı. "Ama Malcolm her şeyden önce Haven, hayatım."
Sera gözlerini kapattı, her şey ansızın korkunç ve acı verici bir şekilde netlik kazanmıştı. "Benimle evlenmeyecek, değil mi?"
"Hayır."


***

"Sen beni terk..." Sera, Haven'ın bu söylediğinden sonra ondan daha çok nefret etmişti.
"Beni sen gönderdin!" Genç kadın, sesinin yükselmesine engel olamamıştı. "Yuvamız olabilecek bu evde öylece dikildin! Daha düğün kahvaltımızı bile doğru düzgün bitirmeden gitmemi söyledin." Haven yanıt vermek için ağzını açtığında Sera söyleyeceklerini bitirmediğini fark etti.  "Ve asıl ironi ne biliyor musun? Tüm dünya beni evlenmeden önce bitirdiğini düşünüyor. Oysa gerçek şu ki ben asıl darbeden sonrasına kadar mahvolmamıştım. Sen benim umutlarımı, hayallerimi, geleceğimi mahvettin. Sen benim hayatımı mahvettin. Ben artık bıktım. Buraya tek bir sebeple geldim, ekselansları. Hayatımı geri istiyorum. Çaldığın  hayatı geri istiyorum."

***

"Sen hiç eşyalarınla gelmedin."
Sera birden buz kesti. Gerçekten hiç eşyalarıyla gelmemişti. Yanında ne bir çeyiz ne bir hizmetli ne de başka bir şey getirmişti. Haven'la evliyken bunların hiçbirinin önemi yoktu. Fakat Haven, bunu fark etmeyecek kadar öfkeliydi. "Ben farklıydım."
Sera, adamın bu söylediğine yanıt vermemesini umdu.
Fakat Haven susmamıştı. "Çünkü sen benim için gelmişti."
Evet, bu her seferinde böyle olmuştu.


***

"Sen ne düşünüyorsun? Sence seni buraya neden getirttim?"
Kız kardeşlerinin teorilerini tartışmışlardı ama Haven'ın asıl umursadığı Sera'nın ne düşündüğüydü.
Sera uzun bir süre adamı izledikten sonra sadece onun duyabileceği bir ses tonuyla yanıt verdi. "Bence senin oyuncağın olmak için buradayım."
"Bu da ne demek?"
"Beni istemiyorsun ama bana başkasının sahip olmasını da istemiyorsun. Başından beri başkasına ait olmamı istemedin."
Bunlar doğru değildi ama kelimelerin cani dürüstlüğü can yakıyordu, çünkü Sera söylediklerine inanmışı. Genç kadın hiç beklemeden ekledi. "Hayatına dahil olmamı hiç istemedin."


***

Haven kafasını kaldırıp Sera'ya baktı. Güzel gözleri karanlıkta kapkara olmuş, suratına kocaman bir gülümseme yayılmıştı. "Geleceksin."
Sera bir hışımla küçük bir kahkaha attı. "İnan neden böyle düşündüğünü anlayamıyorum."
Haven, "Çünkü hep böyle yapıyoruz," diye yanıtladı. "Karanlıkta birbirimizin peşinden gidiyoruz."


***

"Her şeyi yıllar önce mahvettin. Sera seni her şeyden çok isterken sen onu reddetmemekle her şeyi bitirmiş oldun."
Haven duydukları karşısında olduğu yerde kaldı. "Ben onu asla reddetmedim."
Sesily yukarıdan, "Ah, öyle mi?" diye seslendi. "Senin geldiğin tüm öğle yemeklerini ve çayları kaçırmış olmalıyız."
Seleste araya girip, "Onu babamdan isteyişini de," dedi.
Sesily, "İlişkinizi herkese ilan ettiğiniz zamanı da," diye ekledi. "Ayrıca artık oyuncağından utandığını düşünüyoruz."
Haven'ın kulakları uğuldamaya başlamıştı. "Sera hiçbir zaman benim oyuncağım olmadı," demesine rağmen Sera'nın kelimeleri kulaklarında yankılanıyordu. Beni istemiyorsun ama bana başkasının sahip olmasın da izin vermiyorsun. Başından beri başkasına ait olmamı istemedin. 
Tanrım. Haven ne yapmıştı?
Genç adam, karısının kız kardeşlerine baktı. "Ben onu sadece çok sevdim."
"Ama onu her şeyiyle sevmedin," dedi Seleste.
Seline, "Yeteri kadar sevemedin," diye ekledi.


***

Sera bakışlarını tekrar Haven'a çevirip net, dürüst bakışlarla ona baktı. "O zamanlar kendime bunu kız kardeşlerim için yaptığımı söylemiştim. Delirmemek için böyle söylüyordum. Ama bunu kendim için de yapmıştım. Evet, kesinlikle  kendim için yapmıştım. Çünkü seni çok seviyordum ve başka şekilde sana sahip olamamaktan korkmuştum."
"Aslında olurdun." Haven, tekrar Sera'ya uzanarak parmaklarını yavaşça kollarından aşağı indirip avuçlarının içine aldı. "Sen benim hayal bile edemeyeceğim bir kadındın. Bu aşkı avuçlarımda tutarken bile hayatımın büyük bir bölünü böylesine bir aşkın mümkün olamayacağına inanmakla geçirdim. Bu aşkın her bir hücresi sadece benim olsun istiyordum ve beni bitiren şey bu açgözlülük oldu." Haven başını iki yana salladı. "Seni seviyordum. Seni sevmekten hiç vazgeçmedim."
Sera tekrar uzaklara, öteki çayırları hışırdatan yaz rüzgarına baktı. "O zaman demek ki aşk yeterli değildi."
Haven bu kelimelerden nefret etmişti, çünkü Sera'nın nereye yöneldiğini görebiliyordu. Asla durmayacak olan, hızla çekip gidecek bir araba... "Hayır, yeterli."









 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın