19 Mart 2013 Salı

0 Nora Roberts - Alacakaranlık



Kapaktan da anlaşıldığı üzere bir tarihi aşk kitabıydı. İskoç ve İngilizlerin karmasıydı.

Ve asıl önemli olan da yazarın Nora Roberts olması... Bu kadının çok güzel güncel aşk romanı yazdığına tanık oldum. MacGregor ailesinin aşklarını okuduktan sonra tarihi aşk kitabını ve serininde yeni kitabı olduğunu görünce alıp okuyayım dedim ve kadının tarihi aşkı da çok güzel yazdığını gördüm. Kadın tek kelimeyle mükemmel bir yazar.

Karakterler arasındaki diyaloglar çok güzeldi. Hele ki Serena ve Brigham arasındakilerde yer yer kahkaha attım. Bu yazar okuyucuyu gerçekten eğlendirmeyi biliyor ve yer betimlemeleriyle de o yerlere götürmeyi de çok iyi biliyor.

Ancak savaş sahnelerinde biraz sıkıldığımı inkar edemem :)) sanırım istediğim gibi bir savaş yazılmamıştı ondan da olabilir. Ama kitap genel anlamda çok akıcı ve sürükleyiciydi. Bir çırpıda biten ve bittikten sonra bir tatmin duygusu yaşatıyordu.

Aşk sahnelerinin haricinde mağarada geçirdikleri zamanlarla ilgili satırlar çok hoşuma gitti. Hele hamile Serena'nın bir elinde tabanca bir elinde kılıçlı okumak paha biçilemezdi.

MacGregor ailesini okurken aslında kökenlerinin nerede dayandığını öğrenmek çok güzeldi. Bir MacGregor ile bir İngiliz'in kanının birbirine karışmasını okumak... onların Amerika'ya nasıl gittikleri... Daniel'in meşhur İskoç kanını okumak cidden çok güzeldi.

Seriyi seven ve tavsiye eden biri olarak bu kitabı da tavsiye ederim ki zaten Nora Roberts yazmış okunmaz mı? :)) şahsen gözüm kapalı kitaplarını alacağım yazarlardan biri benim için :))

MacGregor Serisi'nin Yayınlanan Kitapları:
  1. Kumarbaz Aşk
  2. Kader Bizi Bağladı
  3. Geçmişin Gölgeleri
  4. Yalnız Adam
  5. Paylaşılan Hayaller
  6. Alacakaranlık
Kitabın konusunu sizlerle paylaşıyorum: 

İskoçya, 1745... Kanlı bir meydan savaşının yanı sıra, başka bir savaş daha yaşanmış ve kazanılmıştı... Bedeli onur, zaferi aşk olan savaştı bu... 
Serena MacGregor, bir İskoçyalı olarak, tüm İngilizlerden nefret ediyordu ve son derece geçerli nedenleri vardı. İngiltere’nin, Ashburn Kontu, Brigham Langston da bu nefretten payına düşeni alacaktı.  
Brigham, İskoç davasına olan sadakatiyle MacGregor ailesine kendini kanıtlamış ve saygılarını kazanmıştı, ama Serena’nın, ona ve ırkına duyduğu nefretten vazgeçmeye hiç niyeti yoktu.  
Güzelliği, tutkuları, inançları, davasına olan adanmışlığıyla Serena’ya âşık olan Brigham, onun bu nefretini yenmek ve onu kazanmak zorundaydı...

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın