5 Şubat 2020 Çarşamba

0 Rita Hunter - Ruhun Ateşi (Ateş Dizisi #2)


~~~*~~~
Aşkın büyük fedakarlıklar isteyen, bencil bir his olduğunu duymuştu. İçine dolduğu kalbin sahibini aptala döndürdüğünü de bizzat tecrübe ediyordu. 
~~~*~~~


Rita Hunter'ın okuduğum ikinci kitabından sonra kalemini kesinlikle sevdiğimi düşünüyorum ve yazarın diğer kitaplarını da ivedilikle toplayacağım. Şuanda elimde okunmamış 2 kitabı daha var ki biri zaten bu serinin 3. kitabı ona hemen başlıyorum diğerini de bu ayki okuma listemin arasına almaya çalışacağım. 

Historical romans severlerin denemesi gereken bir yazar kesinlikle. Kendisi Türk olmasına rağmen oldukça iyi bir şekilde bu türü kaleme alıyor. Hiçbir yabancı yazardan farkı yok ki Türk olduğunu bilmesem kesinlikle yabancı yazar olduğunu düşünürdüm.
Akıcı, merak uyandıcı, olaylı, aşk dolu bir kalemi var. Her şey o kadar dozundaki okurken bu olmamış demiyorsunuz. Tamam karakterlere kızıyorsunuz ediyorsunuz falan ama kitabı kapattığınızda her şey olması gerektiği gibi diyorsunuz. Hem zaten hangi kitapta karakterlere kızmıyoruz ki :)

~~~*~~~
"Brendan farkında değil ama seninle evlenerek hayatının en büyük işini yaptı. Sen iyi bir kızsın."
Sophie mütevazi görünmeye çalışamayacak kadar bu sözlerin etkisi altındaydı. "Öyle mi dersin? Bunu fark etmesini beklerken yaşlanmaktan korkuyorum."
"Belki de fark etmek üzeredir."
~~~*~~~

Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Sophie daha küçük yaşlarda yanlarına gelen ve tüm ailesini kaybettiği için kendileriyle kalan ve onun her şeyine sahip olmayı hedefleyen Lilliana'dan intikam almanın yolunu sonunda bulmuştur. Her ne kadar onu hep affetse de Lilliana'nın, içindeki son bir fitili ateşleyen hamlesinden sonra ondan intikam almaya karar verir. Onun göz koyduğu adamı yani Brendan'ı baştan çıkarıp evlenmelerine mani olmaktır amacı. Ancak ne Lilliana kadar göz alıcı bir güzelliğe sahip olduğunu düşünür ne de onun kadar cüretkar olduğunu. Ama işler o noktaya gelir ki birden en büyük yandaşının Brendan'ın annesi olduğunu fark ettiğinde kendini bir skandalın içinde hem de Brendan ile beraber bulur. Mecburi olarak evlenmek zorunda kalmalarının ardından hayat asıl acımasız yüzünü Sophie'ye gösterir. Çünkü Brendan, çıkan skandalın Sophie'nin ve annesinin bir oyunu olduğunu düşünmektedir. Her ne kadar ona karşı bir çekim hissetse de bütün öfkesini Sophie'ye yöneltmiş onun canını acıtırcasına umursamaz, kayıtsız davranmaktadır. Bütün bunların yanında Sophie, Brendan'a aşık olduğunu inkar edemez ve bütün tavırları canını acıtırken genç adamın kalbini çalmanın peşindedir. Ama bu hiç de kolay olmayacaktır çünkü tam her şeyin yolunda gittiğini düşündüğü anda Lilliana tekrar boy gösterir ve her şeyi allak bullak eder. Ama tahmin etmediği şey ise, yaptığı son kötülük artık bardağı taşırmış ve Brendan ile Sophie'nin hayatını tehlikeye atmıştır. Bu durum her kitapta olduğu gibi Brendan'ın aşkını itirafı ve Sophie'nin de artık mutlu olma zamanının geldiğini gösterir. 

Mutlu sonu olan kitaplara bayılıyorum :) İçimdeki romantik kız bunu çok fena seviyor. Bu kitapta bana tam olarak istediğimi verdi. :)

~~~*~~~
Sophie onu değiştiriyordu. Brendan huzuru kendi yöntemleriyle bulmayı tercih ederken Sophie onu kendi varlığıyla sınırlayan bir huzura mahkum ediyordu. Öfkelenmesini söyleyen, gülmesini sağlayan karısının kontrolüydü. Oysa Brendan anlık ve beklenmeyen tepkilerin adamı değildi. 
~~~*~~~

Öncelikle Lilliana'dan başlamak istiyorum çünkü bütün nefretimi kusup öyle yorumuma devam edeceğim. Allah, Sophie'ye peygamber sabrı vermiş ben olsaydım kafasına kürekle vurmuş, üstünde atımla tepinmiş, bütün parçalarını Archilis ve Hector'un önüne atmış onlara yem etmiştim. Arkadaş sen nasıl bir şeytan çıktın. İnsan bir minnet duyar dimi, bu insanlar beni yanlarına aldılar, bu kız benimle her şeyimi paylaştı diye. Ama yok kız nefret, kıskançlık, fesatlık için yaratılmış resmen, başka duygu verilmemiş... Öyle nefret edilesi bir karakter! Hatta dükü öğrenince - kitabı okuyunca öğreneceksiniz - işte hak ettiğini buldu dedim. 

Stephen, Adrian ve Isabel'i hatta küçük Kate'i bile görmek süperdi. Bu kitapta isimlerinin hatta birkaç sahnelerinin olmalarını bekliyordum ama bu kadar olaya dahil olacaklarını beklemiyordum. Çok hoşuma gitti. Özellikle aşık Adrian ve Isabel süperdi :) Kate'i de atlayamam ama... erkek aşığı özellikle yakışıklı erkek aşığı Kate :D Kadınların canına okuyan ama Adrian, Stephen ve Brendan'da pamuk şeker olan Kate :D

~~~*~~~
"Cevabı tahmin ediyorum ama yine de sormak istedim. Beni özledin mi Brendan?"
Brendan bu kez hiç tereddüt etmeden yanıt verdi. "Hayır. Sen?"
"Elbette hayır, aklımı kaçırmadım ya."
"Yalancı."
"Cevabımı şöyle değiştiriyorum o halde. En az senin beni özlediğin kadar özledim seni."
~~~*~~~

Brendan güzel aşık oldu falan filan ama yenimle okurken ağzının orasına tava geçiresim geldi. Yani tamam haklısın, oyuna geldin, suçlu değildi ama hadi suçlu dedin kurban ettin Sophie'yi ona da tamam... ama arkadaş bu ne kayıtsızlıktır. Bir de kızın elinden en sevdiği şeyleri alması... Hem seni istemiyorum diyor hem de kıskançlıktan ölüyor! Yeminle o kudurmaları hak ettin adamım. Ama yine de seni seviyorum :) İçten içe kıskanmaların, endişelenmelerin, ona çekilmene direnmen... her şeyin çok güzeldi adam... ama en çok da o acemi, toy flörtöz tavırların :) Ahhh Brendan ahh… diye iç geçirmeme neden oldun. 

Ama senin de Sophie'nin canını acıtmak için yaptığın hamleler siniz bozucuydu. Onunla evlenmene ve Lilliana'nın amacını bilmene rağmen, o sürtükle takılman, Sophie'nin atını ona vermen, fazlasıyla yüz vermen… oralarda yanımda olaydın canına okumuştum. Ama dua edelim de Sophie'nin yanında daha güçlü müttefikler vardı ;) 

Sophie… kızım senin gerçekten çok saf olduğunu düşündüm. Hayır bu kadar gözü kara Lilliana'ya nasıl inanırsın. Onu nasıl her seferinde affedersin. Azıcık uyanık ol diyeceğim ama en uyanık olduğu zamanda bile işi beceremedi. Bakınız, çalışma odasında Brendan'ı öperken yakalanmaları... kime yakalandılar... Adrian ve Isabel'e…

~~~*~~~
Ruhsuz, gelmiş geçmiş en bok herif Brendan Blackmore aşık olmuştu. Ona bakınca kalbinde oluşan yabancı kıpırtı, sesine duyduğu ihtiyaç ve başka hiçbir kadınla tatmadığı tutkunun işaret ettiği şeyin basit iki kelimelik açıklaması vardı. Onu seviyordu. 
~~~*~~~

Aslında Adrian değil de Isabel çok isabetli bir karar oldu. Evlenmelerinde Isabel'in de payı büyük :D 

Sophie'nin kaçırılması, Brendan'ın olaya müdahale etmesi falan çok güzeldi. O sahneleri resmen nefesim kesilerek okudum. Bir de son bölüm... Kamelya kokulu kadın... Brendan'ın korkup da korkmamış davranması... gülerek okudum :D süperdi :D 

Genel olarak kitabı çok sevdim. Her bir kelimesini severek okudum, her bir satırından keyif aldım. Sizlere de tavsiye ederim mutlaka deneyin bu seriyi.


~~~*~~~
Sesine tüm korkusunu ve güvensizliklerini yansıttığının farkına varmadan, "Belki ileride beni sevmeye başlarsın," dedi.
"İleride mi?" Brendan başını kaldırdı.
"Tüm yaşananları düşününce beni umursaman bile bir mucize. Sen öyle kayıtsız ve soğuktun ki..."
"Sophie hala anlamıyorsun."
"Neyi anlamıyorum?"
"Seni sevdiğimi."
~~~*~~~

~~~*~~~
"Beni her koşulda sevmezsen Sophie, yüzyıllar sonra anlatılacak bir efsaneye dönüşür ve sana asla huzur vermem."
"Huzur değil seni istiyorum zaten."
~~~*~~~


Kitabın adı        : Ruhun Ateşi
Yazarı                : Rita Hunter
Seri Sıralaması : Ateş Dizisi #2
Yayınevi             : Epsilon
Sayfa sayısı        : 496

Kitabın tanıtım yazısı: 

Sophie Langford çileden çıktığında birilerinin hayatı kökten değişecekti...

Sevgi dolu bir ailede büyüyen Sophie'nin huzur, zenginlik ve bolca sıradanlıkla geçen hayatındaki tek renk, seneler önce bir kazada ailesini kaybeden kuzeni Liliana'ydı. Ailesine katıldığı ilk günden itibaren anne ve babasının sevgisi de dahil ona ait her şey üzerinde sinsice hak iddia eden kuzenini kabullendiğini sanıyordu Sophie. Hatta Liliana baş döndüren güzelliğiyle ilk aşkını elinden aldığında bile bu kabulleniş elini kolunu bağlamıştı, çünkü babasına Liliana'ya asla kızmayacağına ve onu seveceğine dair söz vermişti.

Ancak sabrının da sınırları vardı ve bir gün o sınırlar küçük bir olayla ortadan kalktığında Sophie'nin aklındaki tek şey kuzeninin meydan okuyuşuydu.

"İlgimi hak eden erkeği bulduğumda onu baştan çıkarmayı dene... Tabii becerebilirsen..." demişti kuzeni. Eh madem istediği buydu...

Leighton Kontu Brendan Blackmore... Kibirli, buz gibi ve ulaşılmaz bir soyluydu. İnsanda merak, heyecan ve nefret uyandıran onca meziyete sahip bu adamın ilgisini çekmek göründüğünden çok daha zordu. Üstelik o ve Liliana birbirlerinden fazlasıyla hoşlanıyorlardı. Ancak Sophie kararlılığının önüne hiçbir kuvvetin çıkmasına izin veremezdi, çünkü Liliana başına gelecekleri çoktan hak etmişti. Üstelik Brendan Blackmore'u her gördüğünde hissettiği kalp çarpıntısı ve umutsuz arzu başka hiçbir teşvike yer bırakmayacak kadar güçlü ama bir o kadar da ürkütücüydü. Sophie'ye göre Brendan'a dokunmak buzla yanmaktı ve Sophie yanmak istiyordu.

İkisini bir araya getiren skandal, onları artık geri dönüşü olmayan bir yola soktuğunda Sophie ya pes edecek ya da imkansız gibi görünse de mutluluk için sonuna kadar direnecekti.

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın