Bir alıntı başlığıyla yine karşınızdayım :)
Bu seferki kitabımız Yabancı Yayınları'nın yeni çıkan kitaplarından biri olan Calder'ın Umudu.
Mia Sheridan'ın ülkemizde yayınlanan bütün kitaplarını bu kitapla beraber okumuş oldum. Yazarın kalemini seviyorum eğer ki sizde romantik hafiften dram dokunuşlu ve aşk dolu kitapları okumayı seviyorsanız... yani bir romans okuruysanız mutlaka deneyin derim.
Bu arada bir alttaki postta kitaba dair yorumum var.
Kitaba puanım 5 üzerinden 4,5 verdim. Sebebi ve daha fazlası yorumda var. Seri bilgisini aşağıda vereyim hemen. Kitap yarım kalıyor devamı ikinci kitapta bilginiz olsun.
Calder & Eden Serisi
- Calder'ın Umudu
- Finding Eden
Şimdi alıntılar diyorum ;)
"Gündüzsefalarını bilir misin?" Derin mavi gözlerine bakarken gülümsedim. Sadece bir çocuktu ama ne kadar güzel olduğunu fark etmeden yapamadım.
Başını hayır anlamında sallarken kaşlarını çatıp dudağının kenarını ısırdı.
Tam önünde durdum ve kollarımı göğsümde kavuşturdum.
"Gündüzsefaları çok güzel bir çiçektir. Narin gibi durur. Mavidir, tıpkı senin gözlerin gibi." Duraksadım ve yeniden gülümsedim. "Ama bir gündüzsefasının özelliği nedir?" Ben öne doğru eğilince o da eğildi, bakışları merakla doluydu. "Gündüzsefalarıyla ilgili şey şu ki eğer izin verirsen gündüzsefaları bütün tarlanı ele geçirir. Çünkü o sadece bir çiçek değildir, aynı zamanda bir ottur ve her yeri istila edebilir. Göründüğünden daha güçlüdür."
Dönüp etrafımda dikilen arkadaşlarıma baktım. "Buradaki olay şu; yalnızca bir ayrık otu ya da bir çiçek olmak zorunda değilsin. Aynı anda ikisi birden olabilirsin."
* * * * *
"Eğer kaderinde Hector ile evlenmek olmasaydı hayalin ne olurdu Eden?"
Sen. Benim hayalim sensin.
"Bilmiyorum. Senin gibi dünyayı görmek isterdim. Ki eğer gerçekten öyle bir şey varsa, dışarıda beni neyin beklediğini bilmek isterdim."
"Seçilmiş olmaktan gurur duyuyor musun?" diye sordu nazikçe.
Bunu bir süre düşündüm. "Kazanmak için hiçbir çaba sarf etmediğin bir şeye ulaşmakta gururlanacak bir şey yok," diye cevap verdim.
Calder bana doğru döndü. "Belli ki tanrılar sende, senin kendinde görmediğin bir şeyler görmüşler. Onlar tarafından seçildin çünkü çok güzel ve cesur bir kalbin var."
Yumuşak bir kahkaha attım. "Hayır, sebebi bu olamaz."
"Neden olamazmış?"
"Çünkü kalbim, kaderim olduğu söylenen şeyi reddetmemi istiyor."
Kalbi, kaderimin sen olmasını istiyor.
* * * * *
"Dün kaynağa gidip Eden'la biraz vakit geçirdim. Kısa bir süreliğine de olsa onu yalnızca kendime ayırmak hoş oldu. Umarım 'neyim varsa yarısı senindir' lafı o kız için de geçerlidir."
Donup kaldım. Sıcak ve vahşi bir öfke içimi kaplayarak etrafımdaki dünyayı kırmızıya boyadı. Sonrasında hatırladığım şe Xander'ı işçi kulübelerinden birinin kenarına dayamış olduğumdu. "Eden'la yalnız mıydın?" dedim sıktığım dişlerimin arasından.
Xander ellerini kulübeye yaslarken suratına usulca bir sırıtış yayıldı. "Vay be, bu iş düşündüğümden de kötüymüş," dedi. Sırıtışı mümkün olanın sınırlarını zorlayarak genişledi.
"Düşündüğünden daha kötü olan neymiş?" dedim gözlerimi kısıp onu duvara daha da bastırarak.
"Sen. Sen aşık olmuşsun, dostum. Hem de deli gibi."
* * * * *
"Ondan uzak durabilirdin."
Başımı salladım. "Durmak istemedim. Onunla olmaktan başka istediğim bir şey yoktu. "
Hailey oturduğu yerde sırtını dikleştirdi ve dudaklarını birbirine bastırdı. "O zaman bencillik ettin ve hepimizi korkunç bir durumun içine soktun. Bizim geleceğimizi - kaderimizi - kendi bencil kalbini dinleyerek tehlikeye attın."
Göğsümün üstünde bir ağırlık ve ruhumda bir darbe hissettim.
"Eğer cennette bir yere kalbimin arzularını görmezden gelerek ulaşabileceksem, o zaman cennete gitmeyi reddediyorum," diye hıçkırdım gözyaşlarımın arasından.
"Peki geri kalanımıza ne olacak o zaman?"
Ayağa kalktım. "Ne olmuş geri kalanınıza? Kurtuluşunuzu benim sefaletime mi bağladınız? Siz tanrılarla birlikte sonsuza dek dünyayı yönetebilesiniz diye ben kalbimin en derin arzularından vaz mı geçeyim? Bu da bencilce değil mi peki?"
Hailey ayağa kalktı. "Sen de tanrılarla birlikte sonsuza dek dünyayı yöneteceksin, Eden."
"Eğer bunu Calder olmadan yapacaksam tanrılarla birlikte hiçbir şeyi yönetmek istemiyorum ben. Cehennemde yanmayı tercih ederim."
* * * * *
"Her günümü şuursuzca ölümü düşünmeden yaşamak nasıl bir hismiş bilmek istiyorum."
"Ölüm muzaffer olsa bile."
Calder başını salladı. "Evet. Ve belki de öyledir. Ama," elini saçlarının arasından geçirip yeniden gökyüzüne baktı. "Yeryüzünde de muzaffer şeyler var. Bence bu şeylerin tadını çıkarmamız gerek. Onları yok saymak veya görmezden gelmek için yaratılmadık biz... Bize burada verilen şeylerden kalbimiz keyif almasın diye yaratılmadık."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın