Mia Sheridan'ın kitaplarına bayılan biri olarak yeni kitabının yorumuyla karşınızdayım. Öncelikle şunu söylemeliyim ki kitabın kurgusu diğer kitaplarından biraz daha farklı ve devamı da var... yani kitap yarım bitiyor... bunu bilerek başlayın ;)
Mia Sheridan, kitaplarında birçok duyguyu okuruna yaşatan, sıkmayan, akıcı, merak uyandırıcı ve aşkı muhteşem bir şekilde kaleme alan bir yazar ve bu kitabında da bunu tekrardan bizlere göstermiş bulunuyor.
Benim için hep favori Başka Dilde Aşk'tı... hala da öyle... Calder'ın Umudu kitabını da sevdim ama asla Archer'ın yerini tutamayacak benim için... Detaylarını aşağıda yorumumda belirteceğim. ;)
Kitabın öncelikle konusuna değinmek gerekirse; Eden henüz küçük yaşlarda Arkadya'ya geliyor ve oranın lideri olan Hector ile evlenmesi için 18 yaşına kadar bekletilip, eğitiliyor. Arkadya denilen yer ise, tek bir kişinin dini kullanarak insanları sömürdüğü ve insanların yokluk içerisinde ve daimi çalışarak yaşadığı bir yerleşim yeri. Distopik bir şekilde kurulmuş yerleşim yeri gibi düşünün... başlar ve konseydekiler bütün sefasını sürerken cefasını halk çekiyor... bütün bunları da dini kullanarak yapıyorlar. İşte öyle bir yere Eden, küçücük bir çocukken adımını atıyor. Oradaki çocuklarla oyun oynanmasına, iletişime geçilmesine izin verilmiyor. Çünkü o büyüdüğünde Hector'un yani liderin karısı olacaktır. Geldiği anda dikkatini çeken sonrasında da yavaş yavaş gizlice iletişim kurdukları Calder ise, bir işçinin oğludur. Aynı zamanda törenlerde kutsal su taşıyan bir çocuktur. Aradan zaman geçip de Calder 18 yaşına gelip Eden 17 yaşına geldiğinde ikilinin arasındaki kıvılcım harlanmaya ve aşka dönüşmeye başlar. Aralarındaki aşk Hector tarafından öğrenilince de olaylar patlak vermeye başlar çünkü Hector, Eden'i asla Calder'a bırakma ve onların aşklarını yaşamalarına izin vermeyecektir.
Söylemezsem içimde kalır dediğim şeylerden birini söyleyerek başlayacağım yorumuma... kitabı okurken de oldukça bu duruma saydırdım ve yorumda içimi dökmek istiyorum.
Hector'a aşırı derecede sinir oldum. Kendini lider ilan etmiş, tanrıların ona fısıldadıklarını söyleyerek insanları kandırıp kendi istediklerini yaptırıyor bu da yetmemiş gibi iki tane eşi ve çocukları var bu da yetmiyor henüz 6 yaşında olan Eden'i alıp getiriyor ve onun 18 yaşına geldiğinde kendine eş olarak alacağını ve kıyameti gösteren sel baskını olduğunda Cennet Bahçeleri'ne gideceklerini söylüyor... bu nasıl bir sapkın zihniyet ve sapıklıktır. Henüz çocuk ya o kız... ne çocukluğunu bilip oyun oynayabiliyor ne de özgürce dolaşabiliyor. Hector'u çoğu zaman öldürmek istedim... aslında çoğu zaman değil okuduğum andan beri öldürmek istedim!
Bunun yanında ona inanan cehalete ne demeli... nasıl bir cahil zihniyet sorgusuz sualsiz inanır... hayretle okudum resmen... sorgulayanları da direk şeytan olarak itham ediliyorlar... günahkar oluyor...
Calder'da sorgulayanlardan biriydi... Eden'i küçükken görüp hoşlanan büyüdükçe de aklından çıkmayan ama aynı zamanda da yavaş yavaş ona aşık olan Calder... genç ve idealleri olan bir adam olması resmen elimde büyümüş bir kardeş hissi uyandırdı :) Eden da öyle... resmen elimizde büyüdülür... :)
Eden'da küçüklüğünden beri Calder'a aşık... kendiyle beraber aşkı da büyüdü... Zaten kitapta bu iki gencin birbirine olan aşkını okuyoruz. Nasıl başladığı ve nasıl sonuçlanacağını...
Eden ve Calder'in birbirlerine bir şey öğrettikleri, bu sayede birbirlerini tanımaları çok iyi anlatılmıştı. Kaçamak görüşmeleri, gizli buluşmaları, mektupları o kadar tatlıydı ki...
Tabi bu aşk için Calder'ın cezalandırılması ve her şeyi göze alır hali de öyle...
Xander... kitaptaki en sevdiğim karkaterlerden biriydi. Calder gibi yaşadığı düzeni sorgulayan ve aslında dışarıdaki hayatı da merak eden biri olmasının anında çok çok iyi bir arkadaştı. Calder'ın en yakın arkadaşı... onun için kırbaçlanmayı göze alabilecek bir arkadaş... onunla beraber kaçacak ve onun için geri dönebilecek bir arkadaş...
Bir de kitapta çok güzel minik detaylar vardı. Mesela Calder'ın Eden'a devamlı Gündüzsefam demesi... ona hediye olarak verdiği çakıltaşının anlamı... ya da Eden'ın Calder'a karamelam demesi... o kadar güzel detaylardı ki gülümsetiyordu anımsatmak.
Kitap Eden'in aç ve sefil bir halde elindeki madalyonu bozdurup para bulma yolundayken başlıyordu... sonrasında geçmişlerine dönüyordu... kitabın sonuna kadar Eden'in o hale nasıl düştüğünü okuyoruz... Yani kitabın sonunu önce okuyor sonrasında o safhaya gelme yolculuğu okunuyor... Ayrıca kitap yarım bitiyor ki zaten devamı da var... Finding Eden kitabı... Umarım çok beklemeden o kitabı da okuruz.
Kitabı geneline bakıldığında sevdim, güzeldi, merak uyandırıcı ve romantikti.... zaman zaman durgunluk sıktı ama yine de güzeldi. Sevdim... Tavsiye ederim bir deneyim.
Ben bu kitaba 5 üzerinden 4,5 veriyorum.. :) umarım devamını kısa zamanda okuruz. Bu arada seri adı yok ben de karakterlerden çıkarak Calder ve Eden Serisi dedim :)
Calder & Eden Serisi
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın