"Hayır, bizimkilerle gitmene seviniyordum."
Benim kusurlarımdan uzakta, kısa süreliğine de olsa mutlu olmanıza seviniyordum.
"Seviniyordun çünkü fakirdim," dedi Tom buruk bir sesle. Merdivene yönelip ayağını ilk basamağa koydu. "Seviniyordun çünkü ailen inanılmaz derecede cömert davranıp beni her yere götürüyordu."
"Hayır, senin için seviniyordum çünkü arkada kalan olmak berbat bir his ve bunu yaşamanı istemezdim."
Onlar yola çıkarken Loretta'nın bana söylediklerini anımsadım. Tanrı aşkına, lütfen el salla. Bir uçak kazasında hepsi birden ölebilir. Şimdi veda etmezse pişman olursun. Bu tip uyarılar bir falcı tarafından yapıldığında daha korkutucu oluyordu. Gülümse ve mutlu olmalarına izin ver.
Bu cümleden çıkarabildiğim tek sonuç şuydu: Bir saatli bombanın etrafındayken kim rahat olabilirdi ki?
* * * * *
"Eğer sen benim..." Kendimi susturdum.
Kaşını kaldırdı. "Eğer senin olsaydım, ne?"
Bunu söylediğine inanamayarak güldüm. Cesurlaşmıştı. Sanki sırf tadımı öğrenmek için beni yalayacakmış gibi bakıyordu.
Korktum. "Devamını bilmek istemezsin."
"Sorun şu ki," dedi düşünceli bir şekilde, "bilmek istiyorum."
"Hayal gücünü kullan." İstediğini vermeyecektim. Üstünlük bendeydi ve bunun farkındaydı. Kapıya doğru giderken, sivri köpek dişlerini göstererek sırıttı.
"Bir zamanlar senindim. Enkaz halde olmamın sebebi de bu."
* * * * *
"D, benim için özel olduğunu biliyorsun, değil mi?"
"Beni sevdiğini biliyorum," diye yanıtladım düşünmeye bile gerek duymadan. Dün gece tüm dünyamı sarsmıştı. Bana olan sevgisini tüm hücrelerimde hissetmiştim. "Nasıl sevmeyebilirsin ki?"
Kahkahaya boğuldu. "İşte o bayıldığım klasik Barret özgüveni." Riski göze alarak bana doğru yaklaşıp yanağıma bir öpücük kondurdu. "Evet. Seviyorum. Ama ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun."
Çenesini avucuma alıp yanağını öptüm. "Merak etme, biliyorum. Her zaman bir şekilde bana bunu gösterdin."
* * * * *
"Doktor kontrolünde sana eşlik edebilmek için zaman ayarlamam gerekiyor. Bana bir tarih ver."
"Kontrol vakitlerimin geldiğini nasıl hatırlayabiliyorsun? Bunu yapmak zorunda değilsin."
"Noel, Paskalya, Darcy'nin kalp kontrolü. Doğduğumuzdan beri bütün kontrollerine seninle geldim," dedi Jamie elindeki levyeyi sallayarak. "İki senedir kontrole gitmiyorsun. Zavallı kalbin nasıl hala çalışmayı sürdürüyor merak ediyorum. Şu an teknik olarak küs olsa da seninle geleceğim."
Doktor kontrolü için mi buraya kadar gelmişti. "Neden?"
"Bazen senin yürüyen organ bağışçınım. Ulaşılabilir durumda olmak lazım."
"Sadece bir tane kalbin var, geri zekalı."
"Biliyorum," dedi Jamie. "Ve onu senin için hazır tutuyorum."
Geri zekalı ikizim beni hala seviyordu. Kendimi onu kucaklayıp kaburgalarının çatırdığını hissedene kadar sıkıca sarılmaktan alıkoyamadım. O da aynısını yaptı, bu bizim klasik Barrett boğuşmamızdı. Sımsıkı.
* * * * *
"%100 benimsin."
Bir süre düşündü, sonra tahminen kardeşimin bana nasıl çaresiz bir şekilde sarıldığını hatırlayıp başıyla kapıyı işaret etti. "%1'lik kısmını ona bıraksan iyi edersin." Gülümsedi, ben de kahkaha attım.
"Pekala. %99 benim. Kulağa hoş geliyor. Uzlaşmacı olmadığımı söyleyemezsin. Şimdi sana seni ne kadar çok sevdiğimi söyleyeceğim."
"Zaten biliyorum."
Başımı salladım. "Hayır, bilemezsin. Sana hiçbir zaman söylemedim."
"Ama her zaman bana hissettirdin. Her zaman."
* * * * *
"Sevme ihtimalin olan hiç kimseyle beraber olmadın çünkü bana olan sevgini kaybetme riskini hiçbir zaman göze almak istemedin. Her Noel'de masada tek başına oturur, bir şeyleri anlamanı bekliyormuşçasına Megan ve beni izlerdin. Arka bahçenin merdivenlerinde oturur, yıldızları izleyerek yanına gelmemi beklerdin."
Ürkütmemeye çalışdığı bir hayvanmışım gibi yavaş hareketlerle dokunuyordu bana. "Yıllarca beni yok saymaya çalışarak seyahat ettin çünkü bu sana fazla geliyordu. Senin gibi insanlar sadece bir kez severler, korkmanın sebebi buydu. Sevdiğin kişi bendim."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın