18 Eylül 2018 Salı

0 Zeynep Işıklar - İlk


~~~*~~~
"Neden bilmiyorum ama bana iyi geliyorsun Meyra. Adını koyamadığım, varlığını bilmediğim şeyler hissettiriyorsun bana. İşin tuhaf tarafı bunları hissetmekten rahatsız olmuyorum. Aksine daha fazlasını istiyorum. Sanki artık... sanki..."
Yalnız değilmişsin gibi, dedim içimden.
~~~*~~~

Zeynep Işıklar'ın Mevsim serisi olan kitaplarını okuduktan sonra bu kitabı da merakla bekliyordum. Diğer kitaplarından nasıl bir kalemi olduğunu ve kurgularının nasıl olduğunu bildiğimden ona göre bir beklenti içerisinde okudum kitabı. 

Öncelikle detaylı yoruma girmeden söylemek istiyorum ki Zeynep Hanım'ın kitaplarını seviyorum çünkü akıcı, sıkmayan ve bir atraksiyonun olduğu kitaplar yazıyor. Bu da benim hoşuma gidiyor. Kitaplar kurguları sebebiyle hızla akıyor ve çabucak bitiyor. Muhteşemler diyemem çünkü bana göre eksik tarafları var ama okurken sıkılmıyorum ya da off bitsin artık falan da demiyorum, okumaktan zevk alıyorum. 


~~~*~~~
Hissettiğim tek şey mutluluktu. Bana kimsenin dokunmadığı gibi dokunmuştu. Ruhumdu ona kucak açan... Hissettirdiği duygularla yanan... Çöl sıcağında kavrulan...
~~~*~~~

İlk olarak kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; üç yaşında yetimhaneye bırakılan ve oradaki çocuklar tarafından dışlanan Meyra artık on dokuz yaşındadır ve artık yetimhaneden ayrılıp kendi hayatını kurması beklenmektedir. Dışarıdaki dünyaya dair hiçbir şey bilmeyen ve kendi kapalı kapıları ardında büyümekten başka bir şey yapamayan Meyra, hayata atıldığında dünaynın en acımasız ve vahşi ve tehlikeli yanlarıyla karşı karşıya kalıyor. Kaldığı otelde tecavüze uğrayacağı zaman Ezel'in gelmesiyle ise hayatı bambaşka bir boyuta geçiyor. Ezel'in güvenli evinde, korunaklı hayatında, aşk dolu kollarında mutluluğu tadan Meyra, aslında öyle bir sırlarla dolu ve tehlikeli bir dünyaya giriyor ki sonrasında keşfettiği sırlarla ve açığa çıkan gerçeklerle hem aşkı hem de Ezel'e duyduğu güven büyük bir sınavdan geçiyor.

Ezel'in karakteristik özelliklerini ve tavırlarını oldukça sevdiğimi söylemeliyim. İçimizde kötü çocuklara beslenen o aşkı fazlasıyla depreştirdi Ezel. Yaşadıkları kolay olmamasına rağmen hayatta kalabilmiş olması, güçlü olması ve tehlikeli tarafının düşmanlarını korkutuyor olması cidden çok iyiydi. 

Meyra ise tam anlamıyla Ezel'in zıttıydı. Ezel ne kadar tehlikeli ve kirliyse Meyra o kadar temiz ve masumdu. Bir yerde birbirlerini tamamlıyorlardı diyebilirim. 

~~~*~~~
"Gülümsediğinde cennetin kapıları aralanıyor sanki. Öyle güçlü bir ışık yayıyor ki etrafına, kimse, benden başka hiç kimse görmemeli diye düşünüyorum."
"Ben de sen gülümsediğinde aynı şeyi düşünüyorum," dedim fısıltıyla.
"Ne düşünüyorsun?"
"Gülümsediğinde, başka yere bakamıyorum. Donup kalıyorum. Zamanın içinde sıkışıyorum sanki."
~~~*~~~

Ancak, Ezel ve Meyra arasındaki aşkı biraz daha duygu yüklü yazılsaydı çok daha muazzam bir kitap ortaya çıkabilirdi. Açıkçası romans okurken okuduğum aşkın beni iliklerime kadar titretmesini isterim ancak Ezel ve Meyra'nın aşkında o hissi yakalayamadım. Bu duygular hiç yoktu değil, vardı ama beni tatmin edecek bir yoğunlukta değildi açıkçası. Tam o yoğunluğu yakaladığımı hissettiğim ancak nasıl olduğunu anlamadan aralarındaki aşk tensel boyuta geçti. Yanlış anlaşılmasın ben hiçbir zaman +18 sahneler okumaktan utanmadım veya rahatsız olmadım dolayısıyla da bu kitaptakiler de beni rahatsız etmedi. Ama o aşkı hissedeceğim zaman durumun boyut değiştiriyor olması o aşk hissini şehvete bıraktı ;) o yüzden daha yoğun bir aşk yazılabilirdi. 

Ki bazı yerler de de biraz vıcık diyebileceğim aşka geçiş de oldu... olmadı değil, bu durumdan rahatsız olmadım ama kitaba dair olan beklediğim şeyi pek bana veremedi açıkçası. 

Hadi ama, Ezel bir yerde mafya babası gibi tehlikeli bir adamdı onun bir kadının elinde oyuncak olabilecek kadar yumuşayacağı, basit kıskançlık krizlerine gireceği sahneleri pek beklemiyordum açıkçası. 

~~~*~~~
Haykırmak istedim onu ne kadar çok sevdiğimi. Bu sevginin canımı yakacak kadar büyük olduğunu...
~~~*~~~

Tüm bunların yanında kitabın son bölümleri... Selim'in oyununun ortaya dökülmesi ve Cengiz'in anlattıkları falan.. işte bu kitapta benim için asıl vurgun olan kısımlardı. Beklemediğim bir şeydi ve dahası ben beni şaşırtan yazarları severim, o satırlar fazlasıyla şaşırttı beni. Keşke o kısımlar Ezel tarafından anlatılsaydı dedim... daha nefes kesici olabilirdi sanırım ki kitaptan da beklediğim satırlar tam olarak onlardı. 

Son bölüm ise... ahhh bütün bu hengamenin son erip de mutlu son dediğimiz kısım var ya... onu okumaya bayılıyorum :) Kesinlikle favori sahnelerimden biriydi o kısım da :D

Neyse yorumumu fazla uzatmayayım. Kitabı sevdim ama dediğim gibi muhteşem değildi. Ortalama bir kitaptı benim nazarımda. Kitaptan beklediğimi veren kısımlarda vardı ama vermeyen kısımlarda vardı ne yazık ki. Ancak yazarın kalemini sevdiğimden dolayı da kitaplarını okumaya devam edeceğimi de şuraya sıkıştırayım. 

~~~*~~~
"Gitmek istiyorum."
İki kesik daha açıldı ruhuma. Oluk oluk akıyordu kanlar. Dokunma, demişti ya bana... Şimdi de, gitmek istiyorum diyordu. Cennetimden kovulan ben... Işığım gün batmadan yitip giderken, soluğum boğazımı sarmışlar gibi kesilip, kalbimi ellerinde erirken, bedenen yaşıyor olmanın ne anlamı vardı?
~~~*~~~



Kitabın adı    : İlk
Yazarı           : Zeynep Işıklar
Yayınevi        : Müptela
Sayfa sayısı    : 384

Kitabın tanıtım yazısı: 

Zeynep Işıklar'ın dördüncü kitabı İlk, Yarım kalmış iki hayatın, birbirini tamamlayan iki eksik ruhun, bütün ilkleri birlikte yaşayan bir adamla bir kadının hikâyesini anlatıyor. 

Ancak iki yarım tamamlar birbirini… Ezel, hapsolduğu karanlıkta hiç olmak istemediği birine dönüşürken Meyra, bir anda karşılaştığı dünyanın buz gibi gerçekliğiyle ilk defa yüzleşiyordu. İki yaralı, iki yalnız ruhtu onlar. Geçmişin getireceklerinden habersiz sığınmışlardı birbirlerine. Her şey güzel olabilirdi. Kader, hediyeleriyle birlikte kötü sürprizler de getirmeseydi…

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın