Kanım Sana Ait kitabının devamı olan Kader'in yorumuyla karşınızdayım. Normalde geneline bakılırsa çok ortalama bir kitap ama yine de merakla okunduğunu da itiraf etmeliyim. Açıkçası değişik bir şekilde seriyi okumaya devam etmek istiyorum.
Amanda Hocking'in ülkemizde yayınlanan ikinci serisi. İlk seri DEX yayınlarından çıktı o nasıldır bilmiyorum ama kesinlikle deneyeceğim. Bu serisi de Artemis'ten çıktı ve bence young adult türünde ve her yaş kesimine hitap edecek bir kitap. Bir de eğer fantastik ve özellikle vampir kurgularını seviyorsanız bir şans verebilirsiniz.
Kitabın konusuna kısaca değinmek gerekirse; Peter evden uzaklaşmış ve Alice ile Jack'de bunu fırsat bilerek ilişkilerini yaşamaya başlarlar. Yazlarını dolu dizgin geçirmeye çalışırlarken Alice'in kardeşi Milo'da onlara takılır. Ancak bir gün bir kaza olur ve Milo ölmek üzeredir. Alice'in iki seçeneği vardır ya kardeşinin ölmesine izin verecek ya da vampire dönüşmesini kabullenecektir. Alice, Milo'nun yaşaması için her şeyi göze alır ve Jack'in onu dönüştürmesine izin verir. Bu durum Alice'in dönüşmek için yaptığı zaman planlamasını bozarken acemi vampir Milo ile Jack'in fazla vakit geçirmek durumunda olması da kendisini yalnızlığa iter. Bir gece eğlenmeye gittiklerinde Alice'e musallat olan bir vampir Lucian ise ortalığı iyice karıştırarak kitaba hareket katar. İşin ilginci ise yaşanan bir kovalamacanın ve saldırının ardından Jack, Alice'e kavuştuğunda içgüdüleri ve Alice'in izin vermesi ile onu ısırır. Bu durum ortalığı daha da karıştırır çünkü Peter bunu fark ettiğinde olaylar büyüyecektir. Üstelik bu olay tam da Peter'ın eve geri dönmeye karar vermesinden birkaç gün önce olur... İşler iyice çığırından çıkar çünkü Alice'in kalbi Jack'i isterken kanı Peter'ı istemektedir. Bu duruma hiçbir şekilde engel olamayan Alice ortada kalırken Jack'in kendisine olan duygularını da öğrendikten sonra kıyamet kopmaya yakın hale gelir. Çünkü Jack, Alice'in için savaşmaya hazırken Peter'da hazır.
Öncelikle ilk kitaptan bir daha çok sevdiğimi söylemeliyim bu kitabı. Şu yönden sevdim azıcık daha aksiyon vardı ve Peter'ın bu kitaba kelimenin tam anlamıyla renk kattığını düşünüyorum. Özellikle Jack'in Alice'in kanını emdikten sonra ayrı bir açıldı kitap.
Kitabın başlarında çok durgun gidiyordu ama bir anda Milo'nun başına gelenler azıcık hareketlendirdi. Sonra bir durgunlaştı derken gece kulübünde vampirle yaşananlar hareket kattı. Zaten Lucian'ın varlığı kitaba cidden hareket kattı. Saplantılı bir şekilde Violet ile Alice'i takip etmeleri güzeldi. Ama bu kısımların bana Alacakaranlık serisinde ilk kitabı anımsatmadı değil. Orada da Bella'yı takip ediyordu ya Edward'a karşı kullanıyorlardı onu... burada da bunu biraz hissettim.
Peter'ın kendini göstermesi... o sahneler güzeldi. Tam olarak ortalık hareketlendi. Özellikle kitabın son bölümlerinde Jack, Peter ve Alice üçlüsünün arasındaki olaylar nefes keserek okunacak detaylardı.
Milo'yu sevdim. Vampirlik çok yakıştı ona ve güzel de oldu bence. Böylede vampir olmak için çıldıran Alice'e kardeşi de dahil oldu. Zaten bu kızın bu kadar vampir olma meraklısı olmasını da anlamadım ya neyse...
Milo'nun Jane'i ısırması, beslenmesi falan çok güzel anlatılmıştı. Hatta Jack'in Alice'i ısırması bile öyleydi.
Jack'in Alice'i ısırmasının anlatılması ile Peter'ın ısırmasının anlatılması ve olayları okumak bile Jack'in Alice'i çok sevdiği ama Peter'ın sadece onu arzuladığı, sevmediği, kanını ve onun verdiği o arzuyu istediğini hissettim. Güzeldi o satırlar.
Kitabın sonunda Jack'in yaptığı hamle süperdi. Ama hala Peter ile aralarında neler olacağını merak ediyorum çünkü değişik bir aşk üçgenimsi gibi bir durum var burada.
Bu arada Artemis üçüncü kitabın çıkacağını duyurdu yakındır çıkması diye düşünüyorum. Adı Çırpınış olacak... İnstagram adresinde duyurmuştu "story" atarak bu durumda her an çıkabilir diye düşünerek hazırda beklemedeyim.
Beş kitaplık bir seri ve üçüncüsü şimdiden duyuruldu umarım seriyi böyle hep peş peşe okuruz :)
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın