"Duvarların var. Anlıyorum. Neden kendine duvarlar ördüğünü de anlayabiliyorum., on yıldır bir tane bile ciddi ilişkin olmamasının sebebinin bu olduğuna eminim. Bunu da anlayabiliyorum. İnan anlıyorum." Başımı kendisine doğru çevirdi ve nefesini dudaklarımda hissettiğim noktada durdu. "Ama ben öyle rastgele tanıştığın bir erkek değilim. Sana ulaşabilmek, o duvarları kırabilmek için çabalamaya değeceğini bilmeyen biri değilim."
Aman Tanrım.
"İnsanların genelde ikinci bir şansları olmaz Sasha ama bizim oldu ve bu şansın elimizden kayıp gitmesine izin vermeyeceğim."
"İkinci şans mı?" diye tekrar ettim, şapşal şapşal. "İkimiz için mi?"
"Evet, böyle düşünüyorum."
* * * * *
"Selam," dedi uykulu sesiyle öne doğru ilerleyerek.
"Selam," diye fısıldadım.
Yarım yamalak gülümsedi. "Nasılsın?"
"Harika."
Saçımdan bir tutam alıp kulağımın arkasına atarken gülümsemesi yüzüne yayıldı. "Kafanı çarpıp hastaneye geldin. Nasıl harika olabiliyorsun acaba?"
"Buradasın, diye itiraf ettim, aynı fısıltılı sesle.
Kaşları havaya kalktı ama sonra yüzündeki tüm hatlar yumuşadı. Elini yanağıma koydu, baş parmağı çenemi okşadı. "Bu, ilaçların etkisinde konuşan Sasha'ysa çok hoşuma gitti."
Bir anda yayılan acıyı önemsemeden güldüm. "O kadar da çok ilaç verilmedi."
"Öyle mi?"
"Evet."
* * * * *
"Cole," diye fısıldadım.
Başparmağıyla alt dudağımı okşadı. "Gitmene rağmen buradaydın. Lanet bir hayalet gibi her adımda, her düşüncemde peşimdeydin. Hiçbir şeklide hayatıma devam edemedim. Edemeyecektim de. Sen benim bir parçamdın."
* * * * *
Cole'a onu sevdiğimi söylememiştim.
Her konuda yanımda olasına rağmen bunu yapmak beni ölesiye korkutmuştu. Bir yanım, büyük ihtimalle aptal bir yanım, şartlar zorlaştığı için onu bu ilişkiyi uzun süreli istemeyeceğinden korkuyordu.
Karnım bunun gerginliğiyle kasılıyordu ama korkaklık etmeyecektim. Hayat çok kısaydı. "Sana bir şey söylemek istiyorum ama cevap verirken kendini baskı altında hissetmeni istemiyorum tamam mı? Tek istediğim..."
"Seni seviyorum..." dedi sıcacık bakan mavi gözleriyle.
Gözlerim şaşkın şaşkın kırpıştırdım. "Ne?"
Dudağının bir kenarı yukarı kıvrıldı. "Seni seviyorum Sasha."
Dudaklarım aralandı.
Başını yana eğdi. "Önce sen söyleyecektin değil mi? Ve benim de kendimi mecbur hissettiğim için seni sevdiğimi söyleyeceğimden endişeleniyordun. Eh artık bunu kendimi mecbur hissettiğim için yapmadığımı biliyorsun."
Kısa bir süre ona bakakaldım, sonra vücudumun yan tarafındaki ağrıya aldırmadan doğruldum. Cole da benimle birlikte hareket etti. "Beni... Beni seviyor musun?"
Gözleri gözlerimi buldu. "Seni on yıl önce de seviyordum Sasha. Seni olmadığın onca zaman boyunca da seviyordum. O yemek salonuna girip de seni orada gördüğüm anda da seviyordum."
Aman tanrım...
Sırıtır gibi oldu. "Yoksa Japon yemeği ısmarlayalım diyecektin de ben mi işleri tuhaflaştırdım?"
"Hayır." İçimden bir kahkaha yükseldi. "Sana seni sevdiğimi söyleyecektim."
"Söyleyecektin!..."
Dudaklarım yukarıya kıvrıldı. "Söylüyorum," diye düzelttim, suratlarımız arasında birkaç santim kalana dek yaklaşarak. "Seni seviyorum Cole. Sana ilk buluşmamızdan beri aşığım."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın