~~~*~~~
"Bir kalp yalnızca bir kere sever! Aşk bir kereliktir, tekrarı olmaz! Bir kalpte iki kişiyi barındıramazsın, sen bunu kaldırsan bile kalbin kaldırmaz!"
~~~*~~~
İlk çıktığında kapak tasarımıyla ilgilimi çeken bir kitaptı ve açıkçası beklentim hep çok daha farklıydı özellikle böyle bir kapağa sahip kitapların türleri ve kurgularının benzerini çokça okuduğum için. Ancak ne yazık ki beklediğimden çok farklıydı bu kitap.
Takipçilerim bilir her zaman Türk yazarlara hep şans verme gibi bir eğilimim var, çünkü hep çok iyi olmalarını istiyorum, neden bizim yazarlarımız da yabancı yazarlar gibi olamasın derim. Ancak bazen ne yazık ki olmuyor... ya daha çok çalışmaları, okumaları gerekiyor ya da bu işi bırakmaları gerekiyor...
Rumeysa Gülhan, kalemini daha çok geliştirmesi gereken yazarlardan bence. Hem kalemini, hem kurgularını hem de karakterlerini... Gerçi kitabın sonunda teşekkürler kısmında bu kitabı yazdığında henüz 17 yaşında olduğunu yazmış ki şöyle bakınca evet kalemi oldukça acemi ve kurgusu da oldukça acemi dedirtti. Bence bu konuda baya çabalaması gerekiyor... Daha çok okumalı ve daha çok yazmayı denemeli...
~~~*~~~
"Sen beni hiç tanımadın ama ben yandım. Aşkımdan yandım, kül oldum! Bilmedin, sessiz sedasız sevdim. Tek taraflı, beni tanımadın bile... Ben seni sensiz sevdim, sen bilmedin... Ben her gün seni düşünürken sen beni çoktan unutmuştun, var mı daha acısı?"
~~~*~~~
Kitabın konusuna değinmek gerekirse; Asya, yirmi yaşında babasının davranışlarından sonra başka çaresi kalmayarak evden kaçmış bir genç kızdır. Bir gün bir şekilde Yiğit'in evine hizmetçi olarak girer, herkesin despot ve çalışanlarıyla konuşmayan, agresif, somurtuk suratlı patron olarak tanımladığı Yiğit, Asya'ya tam tersi davranır. Onunla konuşur, onunla ilgilenir ve daha da önemlisi onu sahiplenir. Çünkü Yiğit, dört yıl önce Asya'yı görmüş ve ona aşık olmuştur. Asya'nın büyümesini bekleyip yanına alıp, kalbini kazanmayı ve evlenmeyi hedeflerken Asya'nın evinde yaşaması, onunla yakın olması duygularını zirveye çıkarırken davranışlarına ve duygularına engel olamaz. Asya başlarda anlamasa da sonrasında kendisi de genç adama aşık olmaya başlar. Ama ikisi birbirlerine duygularını dışa vurup aşklarını yaşamak isteseler de önlerine hep bir engel çıkmaktadır. Asya ve Yiğit'in aşklarını okuyoruz.
Öncelikle, olaylar o kadar hızlı başlıyor ve ilerliyor ki bunun duygular neresinde anlamıyorsunuz. Asya birden evden kaçmış oluyor, Sami ile Pamuk'un yanına sığınıyor ertesi günü Yiğit'in yanında iş buluyor... bir anda Yiğit'le konuşmalar, yakınlaşmalar falan...
Sonra aniden aşk alevleniyor... aslında kitabın neredeyse ilk yüz sayfasında aşk ilan ediliyor. Sonraki sayfalar da işte uzatmalar gibiydi.
Asya'nın gereksiz tripleri, Yiğit'in saçma sapan kıskançlıkları, öfkelenmesi...
Sanırım yazar araya değişiklik katmak için Menderes, Aylin ve Selma üçlüsünden bir aşk üçgeni yaratmaya çalışıp hareketlendirme istemiş ama sanki olmamış gibiydi.
~~~*~~~
"Aşk acısı öyle diğer acılara benzemez. Vurur hançeri kalbine, ömrün boyunca o yarayla yaşarsın. Başka insanlar tanırsın, o yara iyileşmez. Her tanıdığın insanda tekrar kanar ama asla tamamen iyileşmez. Aşk zalimdir, bir daha tekrarı olmaz. Tekrar yaşamak istersin dibe çakılırsın, kalbin buna müsaade etmez."
~~~*~~~
Bilemiyorum... kitabın aslında çok acemice yazıldığı çok belli... okuyorsunuz falan ama ben ne okudum da diyorsunuz... açıkçası bu kadar sayfayı okudum ama sonunda da kitabı kapattığımda ben ne okudum dedim...
Bence bu kurguyu daha yetişkin ve profesyonelde ele alınsa güzel bir şeyler çıkabilirdi ama olmamış... Hatta ilk kitapla sona erecek kurguyu gereksiz bir şekilde Selma'nın ağabeyleriyle uzatma da yapılmış gibiydi.
Bir de acilen İspanya'ya gidilmesi gerekiyor muhabbetleri.. arkadaşlar hiç yurt dışına çıkmamış veya çıkma niyetiyle araştırmaya girmemiş insanlar bu kadar kolayca gidebileceğini sanabilirler ama öyle hadi gidelim denildiğinde olan bir şey değil. Olay bilet almakla bitmiyor... En azından kurgular kaleme alınırken sıkı araştırmalara girilmesi gerekiyor bence.
Yazarın bu baya gençlik kurgusu... umarım kendini bir sonraki kitaplarında, kurgularında geliştirerek ve araştırarak yazar. Türk yazarların bir huyu var gereksiz uzatmalar... bir kitap çok kalın olduğunda ya da seriymişçesine uzatıldığında daha iyi demek olmuyor... her şey tadında bırakıldığında ve aşırılıklardan kaçıldığında çok iyi oluyor. Diğer kitaplarında umarım bunlara dikkat eder.
Genç bir yazarımız kendisi yolu açık olsun diyorum.
Bu kitaba ne yazık ki benim puanım 5 üzerinden 2. :( Bu arada serinin ikinci kitabı da elimde okumakla okumamak arasında kararsızım. Aslında ne yazılmış olabilir merakı var içimde... onun için okuyabilirim. Hazır elimdeyken de okumadan geçmek istemiyorum sanırım.
~~~*~~~
"Herkes hissedemez ki aşkı, herkes sevdasına sahip çıkamaz ki... Ben hissettim, ben sevdama sahip çıktım! En kötü anımda bile şurası susmadı," Elini alıp kalbime götürdüm. "En kötü anımda bile, çaresiz kaldığımda bile ben senin sevdanda vazgeçmedim, geçmem de! Aşk dedikleri de bu değil midir zaten? Çıkarsızca, şuursuzca sevmek..."
~~~*~~~
Kitabın adı : Feveran
Seri adı : Feveran #1
Yazarı : Rumeysa Gülhan
Yayınevi : Dokuz Yayınları
Sayfa sayısı : 512
Kitabın tanıtım yazısı:
Asya Özkurt...
Henüz yirmi yaşındaydı. Başına gelen bütün acılara boyun eğmişti. Onun acı dolu hikâyesi hayata gözlerini açtığı anda başlamıştı. Annesi doğum sırasında hayatını kaybetmiş, kızını kimsesiz bırakıp gitmişti... Öz babası tarafından annesinin ölümünden sorumlu tutulmuştu. Sonra, kendine bir şans tanıdı. Hayatın zorluklarıyla savaşmak istedi;
derken karşısına bir fırsat çıktı. Asya başına gelecekleri bilmeden kendi ayaklarının üzerinde durabilmek için hayatın ona sunduğu bu fırsatı kabul etti.
Yiğit Arslanoğlu…
Sert, despot ama bir o kadar da hisli bir genç adam…
Bir gün masmavi gözleriyle denizi kıskandırabilecek bir güzelliğe sahip Asya’yı gördü. O mavi gözler bu sert adamın kalbiyle buluşmuş, yüreğine bir ışık gibi doğmuştu.
O heybetli adam, bu küçük kadına
yenilebileceğini nasıl bilebilirdi?
Bir gün büyük sır ortaya çıkacaktı…
Ne var ki bu büyük sırrı, Yiğit saklıyordu.
Ve o zaman kazanan; ya aşk olacaktı ya da hicran…
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın