Vee uzun zamandır elimde sürünen ve bir türlü bitmek bilmeyen bir kitabın yorumuyla karşınızdayım.
Bu kitap çıktığında yazarın Hala Zamanımız Varken kitabı gibidir diye düşünmüştüm, onun gibi akıcıdır ve okumaktan zevk alırım diye düşünmüştüm ama yanıldım. Ne yazık ki :(
Bu kitabı okumayı planlayanlara diyeceğim tek şey kesinlikle yazarın ilk kitabıyla kıyaslama yapmayın çünkü farklılar ve açıkçası kıyaslarsanız bu kitap sizin için zulüm olur... benim için olduğu gibi.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Lydia doğum günü kutlamasına gitmek için sevdiği adam olan Freddie'yi beklemektedir. Ancak gelen haber Freddie'nin ölüm haberidir. Freddie en yakın arkadaşını almak için gittiğinde bir kaza geçirir ve hayatını kaybeder. Arkadaşı ise bu kazadan sağ kurtulur. Lydia bu haberden sonra toparlayamaz ve hayatının aşkını, nişanlısının ölümünü kaldıramayan genç kadının neler yaşadığı ve nasıl hayata tutunmaya çalıştığını okuyoruz.
Aslında böyle anlatınca da oldukça depresif göründü gözüme, hatta arka kapak yazısı bile bunu veriyor ama işte böyle olacağını düşünmeden aldım. Akıcı ve sürükleyici bir kurgu bekledim ama ne yazık ki öyle değildi. Okurken aşırı derecede sıkıldım ve kitap bitmek bilmedi. Ne anladın derseniz aklımda tek kalan bir şey olmadı da... çünkü okumak zulüm gibiydi.
Kitabı sevenler olabilir ama ben ne yazık ki sevemedim.
Lydia'nın hayatta yaptıkları sonrasında kendi hayal dünyasında yaşaması... iç dünyası... bilmiyorum bana fazla drama bağlanmaya çalışılan bir kurgu gibi geldi.
Çok fazla yorum yapmayacağım, zaten anlamışsınızdır kitabı sevemedim. İçine giremedim, okumak ölümdü benim için.
İlgisini çekenler deneyebilir ama benim ne yazık ki puanım 5 üzerinden 2, verilen emeğe ve çeviri için harcanan zamana karşılık 1 veremezdim bu yüzden 2 veriyorum.
sevip de yitirmek çok daha kötüdür bence
YanıtlaSil