Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Her ne olduysa fikrini değiştirdin birden. Seni az da olsa tanıyorsam bir şeyler değişti. Haklıyım, değil mi?" diye sordu. Bakışlarımı yukarı doğru çevirip gözleriyle karşılaştım.
"Evet, fikrim değişti ama nedenini bilmene gerek yok. Ben senin komutanınım ve ne dersem yapmak zorundasın. Artık yardımcım olmanı istemiyorum. Bana yaklaşmanı istemiyorum. Karşıma çıkıp durmanı istemiyorum. Beni bir şeyler için kullanmanı istemiyorum. Aklımı karıştırmanı istemiyorum. Kısaca ben bu askeriye dışında, aramızda iş ilişkisi dışında seni tanımak istemiyorum, Semih!" dedim bütün kelimelerin üstüne bastırarak.
"Demek aklını karıştırıyorum?" derken yine o bilmiş gülüşlerinden birini bana sundu.
"Cidden mi? Bütün söylediklerim içinde bunu mu anladın?" dedim gözlerine inanamaz bir şekilde bakarken.
"İstesen de istemesen de beni göreceksin. Askeriye içinde ya da dışında fark etmez. Sana daha ilk günden söylemiştim. Iğdır küçük bir yer. Ayrıca bunu sevdim. Aklını karıştırmayı yani."
"Yanındaki adam beni Sema'm diye severdi. Dile kolay, dört yıl birlikteydik! Seni seviyorum, demeden kapatmazdı telefonu, sesimi duymadan uyumazdı. Hasta mı oldum, benden daha çok üzülürdü! Canım mı yandı, herkesten önce o koşardı! şimdi sizin birbirinizi iki günde sevdiğinize kim inanır?"
Sema'nın bağırarak anlattığı şeylerle ben de gerildim. İçimdeki burukluğa inat gülümsedim ve sustum. Soruyu bana sorsa da muhatabı ben değildim. Semih'e iki günde beni ne çabuk unuttun, demek istiyordu şair burada alttan alttan laf sokarak. Semih ise mesajı almış ve konuşmaya başlamıştı.
"Biliyor musun, biz ayrıldıktan sonra en iyi neyi anladım? Sen hiçbir zaman bana sevda olamamışsın. Bizimkisi aşk değil, alışkanlıkmış. Hani her sabah kalktığında elini yüzünü yıkarsın ya, alışmışsındır, bizimki de öyleydi. Şimdi Mihrem'le başka bir hayat tadıyorum. Yaşadığımı hissediyorum, aşırılıklar yapıyorum. Sana göstermediğim aşırılıklarımı onunla paylaşıyorum, başka bir adam oluyorum. Ben senin yanında hep durgun bir deniz oldum Sema ama Mihrem'de öyle bir fırtınayım ki kimse durmaya cesaret edemez önümde! Ezer geçerim!"
"Bir şey söylemeyecek misin?" dediğinde bana bakmak istemişti ama gözlerimi ondan kaçırdım.
"Semih, benim hayatım yeterince zor ve karışık. Bir de üstüne sen eklenince ben daha çok bocalıyorum. Beni yoruyorsun aynı zamanda, yıpranıyorum. Yapma, daha yeni bir yere alışmaya başlamışken, kökümden koparıldıktan sonra ilk defa bir yeri benimsemişken beni gitmeye mecbur etme çünkü giderim."
"Neyden korkuyorsun, biliyor musun Mihrem? Sen yeniden sevmekten ve sevilmekten korkuyorsun. Kaybetme korkusu o kadar işlemiş ki derinlerine, bir daha sevemeyeceğine öyle inandırmışsın ki kendini korkudan kalbini sarmış, gözlerini kör, seni sağır etmiş. Oysaki kalbinin sesini dinlesen, biraz etrafında olup bitenleri görsen sen de anlayacaksın. Bir kez, sadece bir kez bıraksan korkularını işte o zaman anlayacaksın gerçek hislerini."
Biraz önceki ses tonuna göre daha yumuşak konuşuyordu. Beni ikna etmeye çalışıyor gibiydi. Boynumdaki kolyemin zinciri etimi sıkıştırınca elim kolyeme gitti hemen. Semih'in gözleri boynuma takılı kaldı. Aklından şu an neler geçtiğini merak ediyordum. Gözleri derin bir şekilde bakıyorken dikkatini çekmek için konuştum.
"Ben hiçbir şeyden korkmuyorum." Üstüne basa basa kurduğum cümleyle yüzünde alaycı bir gülümseme oluştu.
"Peki o zaman yeniden birini sevebilir misin?" diye sordu gözlerimin içine baka baka. Zorlukla yutkundum. Bu sorunun cevabını bence bilmiyordum. İfadesi ciddileşirken kendi kararını çoktan vermişti.
"Bize karşı çıkan her şeyle, herkesle savaşırım, seninle bile senin için savaşırım. Ama bir hayaletle savaşamam, Mihrem."
"Semih dışarıdan çok güçlü görünüyor, Mihrem. Herkes buna güveniyor ama sen güvenme. O adamın da bir kalbi var ve kırılabilir. Seni sevmesi, senden vazgeçmeyeceği anlamına gelmez."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın