27 Ocak 2025 Pazartesi

0 ALINTILAR // Julie Garwood - Düğün (Lairds' Fiancess #2)


 

Kitabın yorumu için tıklayınız!






Connor şimdilik anlayışlı davranmaya karar verdi. Elini kızın baldırına koyup hafifçe sıktı ve gözlerinin içine baktı. 

"Henüz bazı şeyleri anlamış değilsin. Bu yüzden sana karşı sabırlı olacağım."

"Neyi anlamadığımı açıkça söyler misin?"

"Evimdeki mevkiini. Çok yakında, seninle evlenmekle sana ne büyük bir şeref bahşettiğim öğreneceksin."

Genç kızın gözleri koyu bir menekşe mavisine dönüştü. Tanrım, öfkelenmek ona ne kadar da yakışıyordu. 

"Öyle mi?" dedi.

"Evet, öyle."

Brenna, elini onun elinin üzerine koyup hırsla sıkmaya başladı. Hiç nazik davranmıyordu.

"Belki de bu büyük şerefi onu anlayabilecek birine bahşetmen daha iyi olurdu."


*****

"Bana daha fazla soru sorma kadın. Artık ben senin kocan ve sahibinim. Bunu unutmazsan iyi edersin. Seni bir iblisle birlikte geçireceğin karanlık bir gelecekten kurtardım."

Brenna birden o kadar öfkelendi ki, ağzından çıkan sözlere hakim olamadı. "Planın başarılı oldu. Artık beni kimse istemez. Hiç olmazsa, bırak ailemin yanına döneyim."

"Bana bir oğlan doğru. Sonra gidebilirsin."

Bu sözleri söyler söylemez pişman oldu ama geri alması mümkün değildi. 

Oysa, onun geri gitmesine asla izin vermeyecekti.


*****

"Bu kadar iyi bir gözlemci olduğunu bilmiyordum."

"Ben her şeyi fark ederim. Diğerleri de öyledir. Yoksa benim yanımda olmazlardı. Hayatta kalmamızın sebeplerinden biridir bu."

"Kalbimi kırdığını da fark ettin mi?"

"Öyle bir şey yapmadım." Connor sıkıntılı görünüyordu.

"Kavga ettik ve..."

"Kavga etmedik."

"Ne yaptık öyleyse?"

"Sen sorular sordun, ben de cevap verdim."

Gerçekten anlamıyordu. Bunu fark etmek Brenna'yı şaşırtmış, öte yandan gelecek için içinde, çok zayıf da olsa bir umut belirmişti. 

Belki de Connor acımasız ve kalpsiz değildi, sadece cahildi. Bu keşif onu birdenbire büyük ölçüde rahatlattı. 

"Benimle ilgili başka neleri fark ettin?"

Connor, gökkuşağı renklerine boyanmış bir çayırdan geçerken nefesini tutuşunu, arkasından o ışık saçan gülümsemesini, sonra da Connor adamlarını yavaşlatmamak için durmadan surat asışını ve onula ilgili her şeyi fark ettiğini söylemek istedi.

"Bana her baktığında kaşlarını çattığını fark ediyorum."


*****


"O anda beni neyin rahatsız ettiğini şimdi anladım. O zaman farkında değildim."

Connor, gözlerini devirerek gökyüzüne baktı. Bu kızdan kolay anlaşılabilecek bir cevap almak gittikçe güçleşiyordu. "Eee?" diye ısrar etti.

"Sandığım eyerim ve kısrağım ailemin fertleri tarafından bana verilmiş olan hediyelerdi. Onları elimden almaya çalışıyorsun. Buna izin veremem. Onlardan kopmaya hazır değilim."

"Elinden almaya çalıştığım nedir?"

"Ailem."

"Brenna..."

Genç kadın onun devam etmesine fırsat vermedi. "Onları benden almaya çalışıyorsun, değil mi? Buna zin verirsem elimde ne kalacak?"

"Ben."

Onun ne demek istediğini anlayınca beyninden vurulmuşa döndü. Ama bu gerçeği kabul etmek istemiyordu. Onun istediği, Connor değil ailesiydi.

"Ben varım." Connor sert bir sesle, ısrarcı bir biçimde konuşmuştu. 

Brenna başın kaldırıp ona baktı. Eskiden beri kendisine ait olan, tanıdık şeylere dört elle sarılma konusundaki çocukça kararlılığı önemini yitirmeye başlamıştı. Kocasının şefkat dolu, kırılgan bakışları onu büyülüyordu.

"Sen benim misin, Connor?"

"Evet, kadınım, ben seninim."


*****


"Babasının ölmeden önce söylediklerinin hepsini kelime kelime hatırlıyor."

"Donald karısına, tatlı Isabelle'im dermiş. Onu çok severmiş."

"Evet, öyle."

"Ama Donald oğluna aynı hatayı yapmamasını öğütlemiş."

"Connor, babasının onu sadece dikkatli olması konusunda uyardığını anlamış. Eğer, Leydi Brenna ile Connor'ın ilk karşılaştıklarında birbirlerine nasıl baktıklarını görseydin benim gibi düşünürdün."

"Neymiş o düşündüğün?"

Quinlan cevap verirken Brenna'ya bakıyordu. "O da Connor'ın tatlı sevgilisi olacak."

Crispin, Quinlan'ın söylediklerini düşünüyordu. O da arkadaşı gibi, Connor'ın huzur ve mutluluğu bulmasını istiyordu. Ama aşk? Connor'ın böyle bir şey hissetmeye hazır olduğundan emin değildi. 

"Böyle konuştuğunu hiç duymamıştım."

"Ben de Connor'ın böyle davrandığını hiç görmemiştim."


*****

Connor değersiz bir toprak parçasını savunurken, genç kadın kocasının düşmanlarına karşı kendisini savunmak zorunda kalmıştı. 

Yumuşak bir sesle, "Savaş boyalarını yıkamamı ister misin? Bundan hoşlanmadığını biliyorum," dedi. 

"Önemli değil."

"Değil mi?"

"Sana söylemek istediğim bir şey var, Connor."

"Önce yatağa yat."

"Jamie içkime beni uyutacak bir şey koydu. Yarına kadar uyanmayacağımı söyledi."

Connor, "Biliyorum," diye cevap verdi.

"Eğer yatarsam..."

"Peki."

"Raen pencereden düştü..."

"Biliyorum, aşkım."

"Onu ben itmedim. Onu bıçaklamak da istemedim. Kendi palasının üstüne düşüt. Eğer beni yere yatırmak için bileğimi tutuyor olmasaydı bu olmayacaktı. Eliyle ağzımı kapatıyordu. Ben ise bağırmak istiyordum. Hançerimi eline batırmayı denedim. Lütfen bana inan. Onu öldürmek istemedim. Sadece ondan kurtulmak istiyordum."

"Yanında olup seni koruyamadığım için üzgünüm."

"Sen orada olsan ne yapardın?"

"Onu pencereden atardım."

 

*****

"Bana kalbimi açmam gerektiğini söylemiştin. Hatırlıyor musun?"

"Hatırlıyorum."

Connor onu belinden tutarak kendine çekti. "Seni sevmemi istiyordun, değil mi?" diye sordu. "O zaman sana söylemeliydim."

"Neyi söylemeliydin?"

"Seni sevdiğimi."

Kız başını salladı. "Hayır, sen sadece..."

Connor tekrar, "Seni seviyorum," dedi. Brenna'nın gözyaşları yanaklarından aşağı süzülüyordu. Kocası bu gözyaşlarını silip onu kendine çekti. "Beni sevdiğini biliyorum. Neden bana söylemedin? Korkuyor muydun?"

"Sana duygularımdan söz etmedim çünkü beni sevmediğini biliyordum. Evet, korkuyordum ama sen korkmuyordun, değil mi?"

Connor ona doğru eğildi. "Evet korkuyordum, Brenna. Senden ödüm kopuyordu. Seni seversem kırılgan olacağımı düşünüyordum. Seni seversem ve sen ölürsen ne yapardım? Sonra, iş işten geçti. Kendimi senden koruyamadım. Ama seni sevdiğimi anladığımda yeniden doğmuş gibi oldum. Kuşkusuz, birimiz diğerinden önce öleceğiz ama anılar geride alanı yaşatacak. Ne var biliyor musun?"

Genç kadın, "Ne?" diye sordu.

"Gitmene asla izin vermeyeceğim. Benim sana verebileceklerimden çok daha fazlasına layık olduğunu biliyorum. Ama önemli değil. Sen benimsin." 



 

 

 

 

Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın