18 Ocak 2025 Cumartesi

0 Nadia Hashimi - Ay Düşerken




~~~*~~~
Dilerim hiçbir anne benim yapmak zorunda kaldığım tercihle yüzleşmez. Bundan daha ağır bir şey yok. 
Üzerimde o kadar ağır bir suçluluk duygusu vardı ki bir ayağımı diğerinin önüne koyup devam etmek için gücümün her zerresini harcıyordum. 
~~~*~~~ 

 

Bu kadının kitaplarını seviyorum. Yaşanmışlıkların hikayesi ve gerçekliği olan hikayeleri kurgulaştırdığı için etkileyiciliği daha fazla oluyor. 

Yazarın kendisinin Afgan asıllı olması, oradaki insanların neler yaşadıklarını bilerek, hissederek yazıyor olması kitaplarını daha etkileyici kılıyor. Daha da önemlisi biliyoruz ki bu hikayeler bir zamanlar yaşandı, bazıları halen yaşanıyor... Bu da kitap da daha fazla yürek burkan satırlar olmasına sebep oluyor. 

Historical Fiction dediğimiz tarihsel kurgu türünde olan kitap Afgan bir annenin Taliban yönetiminde kocasının öldürülmesinden sonra üç küçük çocuğuyla kız kardeşinin yanına Londra'ya göç hikayesini anlatıyor. Öncesine ve sonrasına değinerek... Kitap 1978-1979 yılından başlayıp 1999'lara kadar olan süreci anlatıyor. 


~~~*~~~
Kader sonunda her şeyi düzeltecek, ancak iş bittikten, gözyaşları döküldükten ve uykusuz gecelere katlandıktan sonra... 
Ona inanmak istedim. 
~~~*~~~ 


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Fereiba, doğumuyla annesini kaybetmiş babası ve ağabeyiyle yaşamaya devam ederken babasının ikinci bir evlilik yapmasıyla bir anne figürüne sahip olduğunu düşünür. Üvey annesi KokoGul, kendi çocukları olana kadar Fereiba ve ağabeyine annelik yapsa da kendi kızları doğduğunda onlara daha fazla önem vererek Fereiba'yı annelik yaptığı manipülesiyle evde hizmetçi gibi kullanmaya başlar. Fereiba, kardeşleri okula giderken üvey annesine yardım etmesi gerektiği iddia edilerek okula gönderilmez ve birçok şeyden eksik kalır. Ancak bir gün küçük bir baş kaldırıyla babasına okumak istediğini dile getirerek eğitimine başlar. Yaşıtlarını yakalayan ve onlarla aynı eğitime sahip olmayı başaran Fereiba, istemediği bir evliliğe zorlanır. Bu süre zarfında da babasının meyve bahçesinde duvarlar ardında yan komşusunun oğlu ile de küçük bir arkadaşlığa ve flörte başlarlar. Fereiba'nın evleneceği genç geçirdiği rahatsızlık sonucunda ölünce komşu oğlu ailesini Fereiba'yı istemesi için gönderir ancak KokoGul'un büyük kızını isteyen aile Fereiba'yı görmezden gelir. Komşu oğlu bu duruma karşı çıkmayınca aşık olduğunu sandığı genç adamın kız kardeşiyle evlenmesine içerleyen Fereiba hayatın onun için hep umutsuzluk olduğunu düşünmeye başlar. Bu zaman diliminde ise komşu oğlunun kuzeni Mahmood için Fereiba'yı isterler. Bir mühendis olan ve ileri görüşlü bir genç adam olan Mahmood ile evlenen Fereiba, aşkı, saygıyı, sevgiyi ve mutluluğu bu evlilikte öğrenir. Bir yandan öğretmenlik yaparken bir yandan da evliliği ve Mahmood'u tanırken hayatı çok iyiye gider. Bu süre zarfında bir oğlu ve bir kızı olur. Her şey çok yolunda gittiği dönemde Taliban'ın Kabil'e girmesi, orada kendi hükümetini kurması bütün hayatları allak bullak eder. Tüm bu olaylar patlak verdiğinde Fereiba üçüncü çocuğuna da hamiledir. Mahmood'un ileri görüşlülüğü ve Taliban'a baş kaldırı fikirleri sonucunda evinden götürülüp ibretlik olsun diye öldürülmesi sonucunda Fereiba, üç çocuğuyla ortada kalıp da Taliban yönetiminde ne yapacağını bilememenin sonucunda ülkeden kaçmaya karar verir. Tıpkı kocası öldürülmeye götürülmeden önce bütün evraklarını hazırlayıp kaçmayı planladıkları şekilde o yolu izlemeye karar verir. Fereiba, 15 yaşındaki oğlu Saleem, küçük kızı ve bebeği ile yollara düşer. Londra'daki kız kardeşinin yanına gidecek orada kendine bir hayat kurmayı amaçlayacaktır. Tek hedefi çocuklarının çocukluklarını yaşamaları, eğitimlerini görmeleri ve kendi hayat düzenlerini kurmaya yeterli birer birey olmalarını sağlamaktır. Ama bu yolculuk hiç de kolay değildir çünkü dillerini bilmedikleri ülkelerde hayatta kalmaları, paraları yetmediği için sokaklarda kalmaları, karınlarını doyurmak için çaba harcamalarının yanı sıra bir sürü tehditle de baş etmeye çalışırken hem hayatta kalmaları hem de hedefledikleri gibi Londra'ya ulaşmaları gerekmektedir. Üstelik büyük oğlu yolculuğu sırasında yakalanıp sınır dışı edilirken küçük oğlu kalbinden dolayı biran önce tedavi edilmesi gerekmektedir. Fereiba bir annein yaşayacağı en büyük ikilemde kalarak bir karar da alması gerekmektedir. 


~~~*~~~
Karanlıkta, ayaklarının altındaki zemini göremediğinde ve parmakların geceden başka bir şeye değmediğinde yalnız değilsin. Ay ışığının suyu aydınlattığı gibi senin yanında olacağım.
~~~*~~~ 


Öncelikle yorumun başında da dediğim gibi yazarın kitaplarında en sevdiğim şey gerçek, yaşanmışlıkları kaleme alıyor oluşu... hepimiz Taliban yönetimindeki hayatın nasıl olduğunu gerek kitaplarda gerek haberlerde görüyoruz. Bunu bir aile dramında okumak da oldukça etkileyiciydi. Üstelik bizler gibi özgür ve kadınların biraz da olsa hakları olan bir yönetimde ikinci hatta üçüncü sınıf vatandaş gibi bile muamele göremediği bir yönetime geçiminin zorluklarını okumak kötü hissettirdi.

Düşünsenize hamilesiniz, doğumunuz için gün sayıyorsunuz... sancılarınız oluyor hastaneye gitmek istiyorsunuz ve küçük oğlunuzla yola çıkıyorsunuz... ama birileri önünüzü kesiyor, hamile olmanızın utanç verici bir şeymiş gibi lanse ediyor bir de sizi dövüyor... geri gönderiyor... üstelik bu durumu oğlunuzun önünde yaşıyor, her şeye şahit oluyor... bu o kadar acı ki! 

Fereiba'nın hayatı gerçekten zorluklar hatta imkansızlıklar üzerine kurulmuş gibiydi.  Resmen hayat ağzına bir tatlı kaşığı bal vermiş tatlandırmış sonrasında da  kepçelerle de acı yüklemiş gibiydi. 

Üvey anne KokoGul'un manipülasyonları, acımasızlıkları ve Fereiba'nın iyiliğini istiyormuş gibi görünürken kötülükler yapması... zalimlikti. Hele ki Fereiba'nın istemediği evliliğe zorlaması, o çocuğun nasıl bir zalim olduğunu bilirken umursamaması, çocuk öldükten sonra da nasıl kötü bir delikanlı olduğu ile ilgili söylemleri... zalimliğin ötesindeydi. KokoGul aslında alıştığımız üvey anneydi bunu çok güzel üstünü kapatıyordu. 

Fereiba'nın bütün bu yaşanmışlıklarına rağmen Mahmood büyük bir şanstı onun içindi. Evlilikleri, Mahmood'un sakinliği ve Fereiba'ya karşı olan tutumu çok güzeldi. Aslında Taliban olayları olmasaydı bence Fereiba hak ettiği mutluluğu yakalamıştı. 


~~~*~~~
Anlatacak çok şeyim vardı ama konuşacak kimsem yoktu. 
~~~*~~~ 


Fereiba'nın Taliban'dan kaçıp seyahatine başlaması, ne olacağının bilinmezliğiyle henüz birkaç aylık bebeği ve diğer iki küçük çocuğuyla yolculuğu çok yürek burkucuydu. 

Türkiye'ye gelmeleri Hayal ve Hakan'ın yardımcı olması çok güzeldi. Fereiba'nın oğlu Saleem'in çocukluktan çıkıp evin erkeği moduna gelmesi, çalışması ve kendi yaşıtları okula gidip eğlenirken onun çiftlikte ağır işlerde çalışması ve para kazanması çok hüzünlüydü. 

Kitapta evet Fereiba çok çekti dedim ama henüz 15 yaşında bir çocuk olan Saleem'in yaşadıkları... çok daha fazla hüzünlendirdi. Çocuksun sen daha dedim... bunları düşünmemeli, yapmamalısın... ama hayat herkese eşit davranmıyor ve bazılarımız ne yazık ki daha acımasız bir şekilde yaşamak zorunda kalıyoruz. Düşünsenize henüz 15 yaşındasınız, bilmediğiniz bir ülkedesiniz, annenizden kardeşlerinizden uzaktasınız ve hayatta kalmalı, onlara yetişmelisiniz... 

Off Saleem... çocuğum sana yüreğim çok acıdı... Kitabın sonunu hep umarım annenin kollarına kavuşursun duasıyla okudum. 

Savaş, politik oyunlar, birilerinin hırsı ne yazık ki hep kadınların, çocukların canını daha çok yakıyor. Bir kitapta okumuştum, "savaş en çok kadınlar ve çocuklar için insanlık suçu" diye... gerçekten öyle. 

Kitabın sonu ise... sonu bir muammayla bitiyor ve yüreğim Saleem ve Fereiba için attı hep ve umarım birbirinize kavuşursunuz dedim. 

Nadia Hashimi kitaplarını seviyorum. Bu türü pek okumuyorum evet ama bu yazarın kitaplarını okumayı seviyorum. 

Ay Düşerken, bir anne olan Fereiba'nın hayatını ve onun 15 yaşındaki oğlu Saleem'in hayatını anlatan bir hikayesi vardı. 


~~~*~~~
Annesiz olmak çırılçıplak soyunup kar atılmak gibiydi. 
~~~*~~~ 

Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟

Bu arada yazarın favori kitabım Kabuğunu Kıran İnci... ilk okuduğum kitabı olduğu için mi daha etkileyici geldiği için mi bilemiyorum ama favorim o kitap. 


~~~*~~~
"Kabil'e bir çocuk daha mı getireceğiz? Ne senin ne de benim tanıyabileceğimiz bir Kabil'e? Ne için? Erkek olursa büyüyecek, sakal ve korkudan başka bir şey bilmeyecek. Tanrı, bu çocuğun kız olarak doğma talihsizliğine izin vermesin! Buna dayanabileceğimi sanmıyorum. Şimdiden, Samira'nın bana ne olduğunu görmesinden utanıyorum. Kariyerimi, arkadaşlarımı, gezme özgürlüğümü elimden alırken, o sarıklı zorbaların sopaları altında sinmek zorunda kaldım! Kızım için nasıl bir gelecek olabilir?"
~~~*~~~ 



Kitabın adı     : Ay Düşerken
Orijinal adı     : When The Moon is Low
Yazarı            : Nadia Hashimi
Çevirmen        : Yasemin Büte
Yayınevi         : Arkadya Yayınları
Sayfa sayısı    : 520

Kitabın tanıtım yazısı: 

Bir anne, sezgilerini görmezden gelmekten daha büyük bir günah işleyebilir mi? Küçük yaşlarından itibaren istediği her şeyi tırnaklarını kazıyarak elde edebileceğini öğrenen Fereiba, üvey bir annenin, sevgisini nasıl göstereceğini bilmeyen bir babanın, ardı arkası gelmeyen hayal kırıklıklarının ve geleceği karanlık görünen Afganistan'ın gölgesinde büyümüş bir kadındır. Yaptığı mutlu evlilik sonrası talihinin döndüğünü düşünse de kaderin onun için planladıklarından habersizdir. 

Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesi sonrası kocası Mahmood'un trajik bir şekilde hayatını kaybetmesiyle güvenli sandığı yuvası paramparça olur. Aç kalma tehlikesiyle karşı karşıya geldiklerinde Fereiba, cesur davranıp üç çocuğunu ülkeden kaçırmak için bir yol bulması gerektiğini anlar. İmkânsız gibi görünen yolculuklarının hedefinde kız kardeşinin Londra'daki evi vardır ancak bu yol, Avrupa'nın hiç tanımadıkları karanlık sokaklarından, insan kaçakçılarının türlü oyunlarından ve mülteci kamplarının gölgesinden geçmektedir. 

Çocukları uğruna verdiği savaşta her gün yeni bir yenilgiyle karşılaşan Fereiba'yı zorlu kararlar, küçük oğlu Saleem'i ise erken yaşta olgunlaşmasına neden olacak mücadeleler beklemektedir. 

Kabuğunu Kıran İnci, Penceresiz Ev ve Yıldızlara Gülümseyen Kız kitaplarının yazarı Nadia Hashimi, yeni romanında tekrar bir araya gelmek için çırpınan bir ailenin umut, cesaret ve sevgiyle örülü mücadelesini gözler önüne seriyor. 

"Yeni bir hayata başlamanın verdiği endişe ve heyecanı ustalıkla tasvir eden Hashimi'nin sürükleyici eseri, kitap kulüpleri için mükemmel." Library Journal 

"Sınırlar, engeller ve cesur bir annenin verdiği mücadelesi üzerine kaçırılmaması gereken destansı bir eser." Oprah Magazine 

“Merhametten yoksun bir dünyada, samimi bir cesaret öyküsü.” Toronto Star






Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın