5 Şubat 2019 Salı

0 Film Yorumu // Stephen King'in Sis Kitabının Dizi & Film Uyarlamasının Değerlendirilmesi


Şu sıralar izlediğim her şeyin özellikle kitaplarda uyarlama olmasına dikkat ediyorum ki sizlere biraz izlediklerimden bahsedip kitap kıyaslaması yapabileyim diye. Normalde dizi bitiremeyen biriyim ancak Netflix sayesinde el attığım her diziyi bitirmeden bırakmaz hale geldim. 

İşte bu dizilerden birisi The Mist, yani Sis.

Sadece dizisini de izlemedim ayrıca bu dizinin yani kitabın bir de filmi var yine The Mist orijinal adında ama Türkçe'ye Öldüren Sis olarak çevrildi.

Stephen King kitabından uyarlama olan dizi Netflix'de yayınlanıyor ancak başka yerlerden izleme şansınız var mı bilemiyorum. Ancak filmi birçok internet sitesinde Türkçe dublaj ya da altyazılı izleyebilirsiniz. 

Öncelikle diziden bahsetmek istiyorum. 2017 yapımı olan dizi 10 bölümden oluşuyor ve her ne kadar +16 yaş sınırı verse de bence +18 olduğunu söylemeliyim. Bu ibareyi yükselttim çünkü biraz vahşi veya fazla kanlı diyebileceğim sahnelere ev sahipliği yaptığını söylemeliyim. Zaman zaman öyle kanlı sahneler vardı ki ben de irkildim diyebilirim. Başrollerde kimlerin olduğunu yazmayacağım tek tek çünkü dokuz ana karakter var hatta biraz daha zorlarsam bu sayı artabilir de.

Dizinin kısaca konusuna değinmek gerekirse; ansızın yaşadıkları kasabayı nereden geldiği bilinmeyen bir sis tarafından sarılması sonucunda halkın yaşadıklarını anlatıyor. Sis, ölümcül bir etkisi olan ve insanları değişik şekillerde öldüren bir canlı... canlı diyorum çünkü tamamen bir yaşam formu hissettiğinde o formu öldürmeye odaklı bu yüzden bu sis normal bir şey değildi diye düşünüyorum. 

İzleyenler nasıl buldu bilemiyorum ama ben oyuncuların performanslarını başarılı buldum. Cidden çok iyiydiler. Efektler de çok iyiydi. Hatta insanların ölüm sahnelerindeki efektler hayranlık uyandırıcıydı. Her ne kadar eleştirmenler tarafından çokça eleştirilse de... hızlandırılmış bir son verilmiş olsa da bence oldukça iyiydi dizi. 

Dediğim gibi hızlandırılmış son verilmesi sadece hoşuma gitmedi. Sebebi de ikinci sezon izni çıkmamış diziye ve ilk sezon ve 10 bölüm sonra diziye final verilmiş. Bu yüzden dizinin finali biraz fazla hızlanmış geldi ama onu saymazsak dizi bence oldukça iyiydi. Halbuki ne dizilere izin veriliyor bu diziye niye verilmemiş anlamıyorum. 

Biraz spoiler içerik olacak bu paragraf dolayısıyla rahatsız olacak olan okumasın lütfen; ben şu dizide en çok Jay'e üzüldüm. Ne o sonu hak etti ne de kendisine yapılan muameleyi. Herkes bir kurban belirlemişti kendi ve onun üzerine oynadı, Jay de kurbanlardan biriydi. Bence şu diziye asıl son Jay değil de Alex'in ölümü olurdu. Hatta bence Eve bile ölebilirdi. Yaşlı canının daha vahşice ölmesini isterdim ama Sis'in onun için başka planları varmış anlaşılan. Ben Adrian'ın da vahşice ölmesini isterdim hatta bence Jay yerine Adrian ölmeliydi. 

Dizi daha fazla anlatmadan susuyorum. Dediğim gibi bu kurgu bence 10 bölüme sıkıştırılmamalı rahat 2 sezonluk bir dizi çıkarılmalıydı.


Bu diziyi izleyenler ne düşündü bilmiyorum ama ben çok sevdim ve bence denenebilir sadece o son bu diziye uymadı diyebilirim ama öyle bir son ki aynı zamanda aslında hiçbir şeyin normal olmadığının da göstergesi gibi... 

Fazla meçhul bırakılmış bir son..

Bu arada merak edenler için dizinin IMDB puanı 10 üzerinden 5,4.  

Sizler ne düşünürsünüz izlediğinizde bilemiyorum ama bence oldukça düşük ben olsam en az 7 falan verirdim. 

Filminden bahsetmek gerekirse, 2007 yapımı olan filmin hem konu hem de karakter isimleri farklı. Dizideki mi asıl konu yoksa filmdeki mi bilemiyorum. Bunu kitabı okuyup karar vermek gerek. Dizi de tecavüze uğraşmış 16 yaşındaki kızı için çırpınan ebeveyn varken filmde küçük oğlunu hayatta tutmaya çalışan ve bir süpermarkette kapana kısılmış bir babanın mücadelesi var. Filmde ve dizideki tek ortak tema sis diyebilirim.

Film yaklaşık olara 2 saat 6 dakikalık bir film ve açıkçası hangisi kitabın kurgusuna daha yakın bilemiyorum ama şunu söyleyebilirim ki filmin sonu diziden daha etkileyici. Filmi kardeşimle beraber izlemiştim ve sonunda aha her şey bitti dediğimiz anda öyle bir son çıkıyor ki karşımıza ikimiz de neye uğradığımızı şaşırdık açıkçası.

Evet, dizideki efektler daha iyi ve ürkütücülük ve gerilim daha fazlaydı ama film küçük bir çocuk olduğundan mı bilemiyorum çok daha etkileyiciydi.

Orijinal konuyu bilmediğimden sadece izlediklerimden ortaya çıkarak diyebilirim ki her ikisi de benim nazarımda daha iyiydi. Sadece film bana daha sağlam senaryolaştırılmış gibi geldi belki de dizinin devam etmeyecek olmasından kaynaklı olarak hızlı sonlandırılmasından da öyle hissetmiş olabilirim bilemiyorum.

Dizi mi film mi derseniz? Seçim yapamam. Bu yüzden tercihi size bırakıyorum izleyip karar verin ;)

Bu arada filmin fragmanını da şuraya bırakıyorum. Bu ara aşağıda filmin fragmanı yer alıyor.

Bu arada merak edenler için dizinin IMDB puanı 10 üzerinden 7,2.  


Filmden ve diziden o kadar bahsettikten sonra azıcık kitaba dair de bir şeyler diyeyim. :) Çünkü bence bütün soru işaretlerini ortadan kaldırıp bizi tatmin edecek olan şey kitap olacaktır.

Sis, orijinal ismi ve dizinin ismi ile The Mist, Stephen King kaleminden çıkan ve Altın Kitaplar tarafından çevrilip ülkemizde yayınlanan bir kitap. Hatta tam metin olarak yayınlanmış bu da demek oluyor ki oldukça kalın ve sansürsüz bir kitap.

Yaklaşık olarak 640 sayfalık bir kitap ve birçok internet satış sitesinden de ulaşabilirsiniz kitaba. Etiket fiyatı 44,00 TL ancak internetten indirimli alabilirsiniz. 

Bir kez daha anladım ki, Stephen King her ne kadar korku olarak lanse edilse de aslında kelimenin tam anlamıyla gerilim yazarı ve hatta bu gerilimi de ciddi bir şekilde fantastik öğeler ve bilim kurguyla harmanlayarak okurun ya da izleyicinin tüylerini ürpertmeyi başarıyor. 


Kitabın adı        : Sis
Orijinal adı       : The Mist
Yazarı                : Stephen King
Çevirmen          : Gönül Suveren
Yayınevi             : Altın Kitaplar
Sayfa sayısı        : 640

Kitabın tanıtım yazısı: 

“Şimdi koluma girip sıkıca tutunun. Birçok karanlık mahzene gireceğiz, ama sanırım yolu biliyorum. Yeter ki kolumu bırakmayın.”
Stephen King’in sadece “korku ve gerilim romanlarının büyük ustası” olmadığını, sınır tanımayan hayal gücünün ve yaratıcılığının kısa öyküyü de kapsadığını gösteren bir yapıt var elinizde. King’in yaşamının farklı dönemlerinde kaleme aldığı, büyüleyici ve ürpertici yirmi iki öykü...
Önce kasabanın, sonra kentlerin üzerine bir karabasan gibi çöken sis ve içinde sakladığı korkunç yaratıklar; uğursuz güçleriyle her harekete geçişinde ölümü çağıran, ürkütücü bir oyuncak maymun; ıssız bir gölün ortasında, bir raftın üstünde, açgözlü bir su canavarıyla baş başa kalmış dört üniversite öğrencisi; on beş yaşındaki yeğeninin ölmeden önce “icat ettiği” gizemli bir bilgisayarla hayatının seyrini değiştirmeye soyunan mutsuz bir adam… ve diğerleri.







Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın