Çok süper olmasa da okumaktan keyif aldığım bir kitaptı ve severek okuduğumu söylemeliyim.
Greycourt Serisi'nin 2. kitabıydı ve ilk kitaptan tanıdığımız Messalina'nın hikayesiydi. Merak ettiğim kitaplardandı ve okudum bende.
Akıcı ve su gibi giden bir kitaptı. Asla sıkılmadım okurken.
Size birkaç güzel alıntı da not aldım şimdi onları paylaşacağım ancak şunu söylemeliyim ki çok çok mükemmel değildi ortalamaydı bu yüzden okurken beklentilerinizi çok yükseltmeyin.
Bu arada benim bu kitaba puanım 5 üzerinden 4'tü.
Greycourt Serisi
Şimdi size alıntıları bırakıyorum.
"Amcam zalim biridir, bu konuda sana katılıyorum. Ama anlamıyorum. Sen niçin benimle evlenmek istiyorsun?"
Gideon bir konuda haklı çıkmış gibi gülümsedi. Belki de sahiden halı çıkmıştı. "Devasa çeyizini unuttun zannediyordum."
"Hayır." Messalina başını iki yana salladı. "Unutmadım. Ama Lucretia'nın çeyizi de aynı. Niçin o değil de ben?"
Genç adam egzotik gözlerini ona dikti. "Kardeşinle evlenmemi mi tercih edersin?"
"Tabi ki hayır." Dikkatini dağıtmasına müsaade etmemeliydi. Sonunda kadar azimle direnmek istiyorsa tüm dikkatini bu tartışmaya vermeliydi. "Soruma cevap ver lütfen."
Gideon birden önünde bitti. Kapkara bakılarını yüzüne dikerken, o kadar yanındaydı ki istese onu öpebilirdi. "Çünkü Messalina, seni istiyorum. Servetini istiyorum. Unvanını istiyorum. Ailenin adının getireceği gücü ve nüfuzu istiyorum. Fakat en çok da..." Kafasını yana eğip elini onun yanağına doğru kaldırdı. Ona dokunmadı ama eli öyle yakındaydı ki parmak uçlarının sıcaklığı bir tehdit gibi hissedilebiliyordu. "Seni istiyorum."
* * * * *
"Sakın unutma," dedi sonra, yumuşak bir sesle. "Dükün nasıl bir gücü olursa olsun ben seni güvende tutacağım. Sen benim için... Önemlisin."
Messalina'nın budala kalbi bir takla attı ve dudakları aralandı. Sonra kendini topladı. "Param senin için önemli yani."
"Hayır, sen önemlisin. Sen..." Parmak uçlarını onun çenesine değdirdi. Şeytani gözlerinin arası kafa karışıklığını gösterir gibi kırışmıştı. "Gözlerimi senden alamıyorum. Cesaretin, gururun ve... " Onun kokuyormuş gibi burun delikleri genişledi. "Gülüşün öyle içten ki. Gülümsemen de kalbinden geliyor. Ne kadar çabalarsam çabalayayım senden başka yöne bakamıyorum. Nereye baksam sen varsın."
"On beş yaşına bastığımda bıçağım artık benim bir parçam haline gelmişti. Hiçbir şey düşünmedi, tereddütsüzce saldırmayı öğrenmiştim. Korkumu bir kenara bakıyor, o an sadece rakibimi yenmek için yaşıyordum. O günden sonra hiçbir dövüşte yenilmedim."
Messalina'nın parmakları, yanağındaki yara izine değdi. "Sevindim," dedi yumuşacık sesi de. "İyi ki acımasız olmayı öğrenmişsin; bu akşam hayatını kurtardı."
"Senin hayatını da," diye mırıldandı Gideon, karısını kulağının narin kıvrımına doğru. Kışkırtıcıydı. Çok kışkırtıcı. Ama şimdilik ulaşılamazdı. "Özellikle senin hayatını."
"Bu anlayışın tehlikeli geliyor bana," diye mırıldandı genç adam düşünceli bir şekilde. "Bir gün çöküşüme sebep olabilirsiniz madam."
"Ben mi?" dedi Messalina kaşlarını kaldırarak.
"Hı hı." Bir konuda kafası karışmış gibi, tahrik edici dudaklarını büktü. "Sende beni çeken, mantığımı, aklımı ve kontrolümü kaybetmeme neden olan bir şey var." Derin bir nefes aldı. "Kanıma karışmış egzotik bir zehir gibisin; beni öldürmen gerekirken hayatta egzotik bir zehir gibisin; beni öldürmen gerekirken hayatta kalmamı sağlıyorsun. Sensiz yaşayabilir miyim hiç bilmiyorum."
Gideon gözlerini yumup başını iki yana salladı. "Onu kaybettim Keys."
"O zaman geri kazanın."
Gözlerini açıp adamına bitkin bir bakış attı. "Yapamam. Denedim ama beceremedim."
Keys sadece Reggie'yle siyaset tartıştığı zamanlar için sakladığı inatçı ifadeyi takındı. "Pes etmemelisiniz efendim. Böyle bi' konuda olmaz. Kusura bakmayın ama o kadına ihtiyacınız var."
Eh, en azından bu doğruydu.
"Ama onun bana ihtiyacı yokmuş gibi görünüyor."
"Bunu bilemezsiniz," dedi Keys sadakatle. "Siz ona bakmazken hanımefendi hep sizi izliyordu."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın