Kitabın yorumu için tıklayınız!
*****
"Norah, beni dinle. Toplumun geneli, hayatı beyni tarafından rehin alınmış on yedi yaşında genç bir kıza gülmez. Bir görgü kuralı olarak insanlar acı çeken insanlara gülmezler ve sen de acı çekiyorsun."
"İnsanlardan göremedikleri bir hastalıkla empati kurmalarını nasıl bekleyebilirim?" Gözyaşları gözlerime batıyordu.
"Onlardan hiçbir şey beklemeyeceksin. Konuşacaksın, öğreteceksin."
*****
"Ben seninleyim ve burada seninle vakit geçirmeyi seviyorum. Seninle konuşmayı seviyorum, seninle dondurma yemeyi seviyorum. Seninle baya korku filmleri izleyip yıldızları seyretmeyi seviyorum. Fransızcada sekiz farklı kelime söylemeyi öğrenmiş olmayı seviyorum," dedi kibirli bir ifadeyle. "Yakında akıcı şekilde konuşmaya başlarım." Gülümsedim, elimde değildi. "Herhangi bir konserde ya da partide olmaktansa seninle vakit geçirmeyi tercih ederim."
*****
"Sence biz bundan ibaret miyiz? Öpüşmeyi özlemediğini söylemiştin ama özlüyorsun, değil mi?" Ne diyeceği önemli değildi. Kafamın içindeki kan akışından onu duyamıyordum. Ayrıca cevaplar kafamın içinde çoktan verilmişti.
"Konunun öpüşmekle alakası yok, Norah. Konu sensin ve senin için neler hissettiğim. Bir saniyeliğine kendimi kaybettim."
"Saçmalık. Benim böyle biri olduğumu, bu tür problelerim olduğunu öylece unutamazsın."
"Sana söylemeye çalıştığım da bu. Unuttum. Unutuyorum. Her zaman problemlerini görmüyorum ama seni görüyorum."
"Sen normali görüyorsun. Ama işler böyle yürümüyor. Baloda kalmalıydın. Eğlenebileceğin bir kız bulmalıydın. Seni engellemeyen, ona dokunmaya çalıştığında krizler geçirmeyen bir kız." Ağzımı ikinci kez sildim, bu noktada artık mikropları bile düşünmüyordum.
"Kafam karıştı. Bu benim seni öpmemden mi yoksa senin kendi özgüven eksikliğinden mi kaynaklanıyor?"
*****
"Luke!" Bu sefer bağırabilmiştim. Özgür kalmış bir aslan gibi boğazımı parçalamıştı; şarap bardaklarını çatlatabilir, atmosferi sallayabilirdi.
Kapının arkasından sıcak turuncu bir ışık sızmaya başladı. Kapıya takılı olan bir zincir sesi duydum. Kapı uçarak açıldı.
İçeri dalmadım, tek bir kelime bile etmedim, sadece kendimi Luke'un göğsüne attım ve sıkıca sarıldım.
"Norah. Neler oluyor?" dedi.
"Evimde... evimde..." Ağlamaktan konuşamıyordum. Sümük ve gözyaşları arasında boğuluyordum. "Evimde biri var."
"Norah, annen nerede? Hala evde mi?"
Başımı hayır anlamında salladım. Dudaklarım yok olmadan ve yüzüm eriyip gitmeden elimden gelen buydu. Luke bir kolunu omuzlarıma doladı, diğerini de dizlerimin altından geçirdi.
"Luke, neler oluyor?" Beni kucağına alırken annesinin sesini duydum. Luke'un kollarında batmaya başladım, tüm kaslarım aynı anda iç çekiyordu.
"Polisi ve ambulansı ara," dedi. Başımı kalbine dayadım, yanağımın altında kızgın bir şekilde atmasını dinledim.
"Seni tuttum," dedi. "Güvendesin."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın