Seven Deadly Sins Serisi'nin ikinci kitabı Aşk Esiri, bu ayın historical romans kitabıydı. Bu sefer de ölümcül günahlardan kıskançlığı yansıtan Ivy'nin aşka yolculuğunu okuduk.
Seri normanlde - goodreads'te görüldüğü kadarıyla 4 kitaptan oluşuyor ama ülkemizde sadece üç kitabı yayınlandı. Açıkçası neden 4 kitap onu da sorgulamadım değil çünkü 7 ölümcül günah denirken ve 7 kardeş söz konusuyken neden 4 kitap yazmış yazar bilemedim. Bizde neden 3'ü çıktı tahmin edilebilinir bir şey... yayınevlerinin serileri yarım bırakma gibi bir hobileri var. Neyse bu konuda dert yanmayacağım ama yine de bu türün seveni varken neden önemsenmiyor diye de düşünüyorum.
Neyse... bırakıyorum dert yanmayı ve yorumuma geri dönüyorum. Her kitap bir kardeşi anlatıyor bu yüzden bağımsız da okunabilinir ama kurgu bütünlüğü bakımından sıralı okunsa daha iyi olacaktır.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Ivy, babasından bir mektup alır ve genç kadına ilgisini gösteren Lord Tinsdale ile bir ay sonunda evlenmezse onu hem mirastan hem de evlatlıktan ret edeceğine dair. Bunun üzerine kendisine dair ilgisini kaybetmiş olan Lord Tinsdale'in ilgisini tekrar çekebilmek adına kardeşleriyle beraber bir plan yapar. Kendine bir oyuncu Dominic Sheridan'ı tutar ve Counterton Markisi olarak rol yapmasını ister. Bu rol ile kendisine ilgi gösteren bir markinin varlığı Tinsdale'in ilgisinin yeniden kendisine döneceğinden şüphelenir. Bunun için bütün planı müthiş bir şekilde ilerleyeceğini düşündüğü noktada işin içine duygular girer çünkü kiraladığını düşündüğü Dominic'in ilgisi, tavırları genç kadının hoşuna gitmeye başlar. Her şeyin ötesinde genç adamdan da etkilenmeye başlar. İçinde ona dair filizlenen aşkı görmezden gelip tek bir şeye odaklanmaya çalışsa da genç adamın da kendisine karşı ilgisinin olması ve aralarındaki aşkın farkında olması işleri daha da karıştırır. Özellikle de Lord Tinsdale, bu planı öğrendiğinde ve Dominic'in kimsenin bilmediği bir sırrı olduğu ortaya çıktığında işler daha da karışır. Bir de bunlarla nasıl baş edeceğini bilemediği noktada babasının da gelmesi genç kadını iyice çıkmaza sokar. Şimdi Ivy'nin bir karar vermesi gerekmektedir. Babasının kendisi için seçtiği adamı da kabul edecek yoksa kalbinin sesini mi dinleyecek...
İtiraf ediyorum Ivy yerine Dominic'i ben alabilir miyim? En başından beri sevdiğim bir karakter olduğunu itiraf edebilirim. Adamın hep ne istediğini bilen hali cidden bence kitabın en güzel detaylarından biriydi.
Bir diğer detayı da kardeşlerin birbirlerine destekleri, yardımları, ilişkileriydi. Cidden bu kardeşlik ilişkisini çokça sevdim. İlk kitapta ağabey olarak kardeşlerine hak ettikleri hayatı vermeyi amaçlayan Sterling vardı bunda da kardeşi için her şeyi göze alan bir ağabey olarak Grant vardı... açıkçası kardeşlerin destekler halleri çok iyiydi.
Ivy'nin zehir gibi çalışan aklı hayranlık uyandırıcıydı. Planı da kusursuzdu ama bence en büyük kusuru şuydu ki karşısındaki adamı tanımadan böyle bir şe giriyor olmasıydı. Ama şanslıydı ki Dominic hiç de beklediği gibi biri çıkmadı.
Dominic'in Ivy'i anlaması, genç kadınla ilgilenmesi ve daha da önemlisi ona karşı olan ilgisini de cesurca sergilemesi çok güzeldi.
Aslında genel olarak bakıldığında ilk kitaba göre sönük kaldığını söylemeliyim. Güzel sahneler var mıydı? Evet vardı. Romantik sahneler de vardı. Mesela genç adamın piknik kısmında Ivy'e dair ilgisi... ya da balo salonunda genç kadınla ilgilenmesi falan çok tatlıydı ama ilk kitaptaki o tutku yoktu bence.
Kitabın sonunda her şey ortaya çıktıktan sonra Dominic'in duruma el atma şekli, Grant'ın müdahale şekli çok güzeldi ki bence kitabın en güzel sahnelerinden biriydi de...
Bunun haricinde kitabın güzel yanlarından bir diğeri de gereksiz kıskançlık krizleri ya da uzatmalar yoktu. Tadında bırakmıştı yazar her şeyi ama yine de eksiklikler vardı. Çok profesyonel değildi bence.
Neyse çok uzatmayayım. Kitap benim için ne yazık ki ortalamaydı.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 3 veriyorum. 🌟🌟🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın