23 Aralık 2019 Pazartesi

0 ALINTI -1 // Jennifer Royce - Aşktan Kaçış

Jennifer Royce'un Asil Korsanlar serisinin son kitabı ve 3. kitabı Aşktan Kaçış kitabını da bitirdim. O kadar çok post it yapıştırmışım ki elemeye çalıştım ama çok güzel alıntılar var bu yüzden size iki ayrı post halinde alıntılar paylaşacağım :D 

İlk post bu oluyor :) Historical Romans severler mutlaka denemeli bu seriyi ve yanılmıyorsam serinin ilk kitabı Esir Yürek yakında -umarım- yeni basım yapacak o zaman seriyi toplayıp okuyabilirsiniz ;) 

Bu arada serinin kitaplarını şöyle bir sıralayayım. 


Asil Korsanlar Serisi


Seri bilgisi de verdiğime göre şimdi sırada bir sürü alıntı yayınlamaya geldi sıra :D


"Günlerce sürecek bir yolculukla İngiltere'yi baştan başa geçerken, eminim çok güvende olacaksın. Tek parça halinde Londra'ya ulaşabileceğini düşünüyor musun gerçekten?"

"O zaman sen bir çıkar yol bul!"

"Neden? Ben nasıl olsa öleceğim. Seni neden kurtarmak isteyeyim ki?"

"centilmenlik bunu gerektirir."

"Centilmen olduğumu sana düşündüren hangi davranışım? Söyle de bir an önce düzelteyim."

"Sen kaba bir domuzsun! Ben de bir aptal gibi kimden yardım istiyorum!"

"Onu başını derde sokmadan önce düşünecektin!"

"Pekala, yardım etme! Ben başımın çaresine bakarım."

Kapıya doğru atılan genç kızın önünde dağ gibi dikilen beden hedefine ulaşmasına engel oldu. Kapıya yaslanan Sean, "Seni öylece bırakabileceğime inanıyorsan gerçekten de göründüğün kadar aptal olmalısın," diye mırıldandı. 

"Aptallıkta seninle yarışamayacağıma eminim! Çekil önümden, benden sorumlu değilsin!"

Genç adam gözlerini yukarıda bilinmeyen bir noktaya dikip döndürdü. "Bu sözleri içimi tırtıklayan iç sesime söyle!" diye homurdandı. 

Onu itip geçmeye çalışan kızın hırçın davranışları ve "İç sesin ve sen cehenneme gidebilirsiniz!" diyen azarlamalarına rağmen yerinde kalmaya devam etti. 

"Ben zaten o cehennemdeyim de senin benimle ne işin var?"


***************



"Macerayı istemekle eyleme geçmek arasındaki o ince çizgiye cesaret denir. Önünde duran aşılmaz duvar ise korkudur. O duvarın arkasından istediğin gibi atıp tutabilirsin ancak aşmak için gayret göstermedikçe, önünden geçip giden hayatla aranda hep korkuların olacaktır."



***************



"Üzerine bir şeyler giymen için ne yapabilirim?"

Her şeyi gören çok bilmiş gözleriyle, "Neden? Rahatsız mı oldun?" diye küstahça sordu. 

"Erkek kıyafeti giyiyor olabilirim fakat ben bir hanımefendiyim!"

İnanmamış gibi gözlerini kocaman açan genç adam, "Gerçekten mi?" diye sordu alaycı bir sesle. Aklına takılan çok önemli soruları genç kıza yöneltmeye karar veren oyunbaz bir tavırla, "Birincisi, kadınsan bu kıyafetle ne işin var? İkincisi, hanımefendiler kendilerini dedikodunun kucağına senin gibi pervasızca atmazlar ve bir adamın odasında kalacak duruma düşmezler," diyerek kızı iğneledi.

Beatrice suçunu bildiği halde ateş püskürten gözlerle, "O zaman senin dük olman kadar hanımefendiyim ben de!" diye hırçın bir şekilde söylendi.

"Tatlım, ben asla asil bir adam olmadım. Ne geçmişte ne de şimdi... Eğer asalet içeren davrnaışlar bekliyorsan hayal kırıklığın sonsuza kadar sürecek."



***************



Sean şaşkın bir seksilikle başını eğip kahkaha attı. "Tanrım, bir erkeği çenenle pes ettiriyorsun ya, zavallı hem cinsim için üzüleyim mi sevineyim mi bilmiyorum."

"Senden uzak kaldığım sürece diğer erkeklerle aramı kendim düzeltirim."

"Hangi erkekler?" Yine... yine... siniri tepesine sıçramıştı işte. "Hangi erkekler dedim!" Kelimeler sıkılmış dişlerinin arasından ıslık gibi çıkmıştı. 

Beatrice onun yeniden biraz önceki kızgın haline dönüşünü şaşkınlıkla izlerken, "Ne demek hangi erkekler?" diyebildi.

"Aranızı düzeltebileceğin kaç erkek tanıyorsun?" Dişlerinin arasından tıslayarak fırlayan kelimelerin rüzgarı kızın yüzüne çarptı. 

"Bundan size ne Ekselansları!"



***************



"Biliyor musun Yeraltı Cadısı, kadınları tanıdığımı sanırdım. onların her jest ve mimiğine bir anlam yükleyebilirim fakat sen bütün ezberlerimi bozuyorsun."

"Düşüp kalktığın kadınların seviyesi düşünülecek olursa tahmin edilmemek benim açımda çok saygın olmalı."



***************



Dikkatle kendisini izleyen genç adama bakışlarını kaldırdı. Elini uzatıp, dudağının kenarındaki donmuş kana dokunurken, "Kiminle kavga ettin?" diye mırıldandı. 

Sean tahmin ettiği gibi sarhoş değildi sanırım, kızın elini ittirdi. "Hiç kimseyle, ormanda yürürken ağaca çarptım." diye homurdandı. 

"Ağacın yumruğu çok ağır olmalı, hem dudağını hem de kaşını patlattığına göre..."

Sean'ın yüzünde kendini beğenmiş bir gülümseme oluştu. "Sen bir de ağacı görsün, gözünde kocaman bir morluk ve çenesinde de çok hoş bir şişlik var."

Beatrice, "Ağacın?" diyerek alayla tekrarladı.

Sevimli bir gülümsemeyle başını sallayıp ayağa kalkan Sean yatağa doğru yürüdü. "Ağacı fena benzettim!" 



***************



Genç adam, kız kardeşinin kızarmış yüzüne baktı. "Beatrice..." iri elini onun koluna yapışmış ellerinin üzerine koydu. "Endişeni anlıyorum." Onun şaşkınlıkla ve mahcubiyetle karışan yüzüne yüzünü yaklaştırdı. "Kör değilim. Aşkın ne olduğunu biliyorum. Ama o senin ruhunu anlayabilecek ve yüreğini görebilecek bir adam değil. Tehlikeli derecede kendi iç dünyasını görmezden gelen bir adam. Bu da demektir ki senin için de tehlikeli. Ondan uzak durmalısın. Seni inciteceği için bunu rica etmiyorum, emrediyorum. Sana zarar verdiği için en yakın arkadaşımı öldürmek istemiyorum."

Dante'nin söyledikleri kulaklarında çınlayan Beatrice kollarıyla kendine sarıldı. İspiyoncu Dük'e aşık olmuş olamazdı. 





Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın