~~~*~~~
Jasmine korkuyordu! Ödeyeceği bedellerin ödediği bedellerden daha ağır olmasından korkuyordu çünkü Adrian'ı aşkla seviyordu. Tüm hatalarıyla, tüm günahlarıyla, tüm acıları ve korkularıyla seviyordu, hem de onu gördüğü ilk günden beri.
~~~*~~~
Birkaç gün önce röportajını yayınladığım yazarımız M. A. Lemariz'in kitap yorumuyla karşınızdayım. Hem kalemini sevdiğimi hem de bu serisini çok sevdiğimi söylemeliyim.
Hissiz serisinin ikinci kitabı olan Maske, en az ilk kitap kadar güzeldi hatta bence daha da güzeldi. Sanırım ben Adrian'ı Alexander'dan daha çok sevdim ve içimden bir ses üçüncü kitap Yoksun'u hepsinden çok seveceğim yönünde :D
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Adrian üç yıl önce tanıştığı ve etkisi altında kaldığı Jasmine ile oynadığı bir oyun karşılığında onu kaybetmiştir. Bunun vicdan azabını hep yaşasa da üç yıl sonra onu karşısında ve yanında küçük bir oğlanla görünce ne düşüneceğini şaşırmıştır. Her ne kadar üç yıl önce onu kendi elleriyle başka bir adama teslim etmiş olması ve başka bir adamdan çocuk sahibi olmuş olması onu rahatsız etse de Jasmine karşı olan duyguları onu hayatında istemesine engel olamamıştır. Dahası onun oğlunu sanki kendi oğluymuşçasına sevmesine de engel olamamıştır. Hayatları daha kolay olsun diye kendi evinde çalışmaya çağırdığı Jasmine'in varlığına her an daha fazla alışan Adrian ona evlenme teklifi ettiğinde onu mutlu ve asla sahip olamadığı aileye sahip olacağını düşünmüştü ama hiç de planladığı gibi gitmedi hayatı.
~~~*~~~
Kendi korkularını ve arzularının derinliğini ona kelimelerle anlatamazdı belki ama gösterebilirdi. Ona göstereceği pek çok şey gibi, adım adım ona kalbini açabilirdi.
~~~*~~~
Gerçekler ortaya çıkarken aslında küçük oğlanın aslımda kendi oğlu olduğunu ve Jasmine'nin başka bir adamla ilişkisinin hiç olmadığını öğrenir. Aklına hep kandırıldığı gelse de Jasmine'in ona aşık olacağını hiç düşünemez. Jasmine ise aşık olduğu adam tarafından böylesine hor görülüp, aşağılanmasına rağmen hem oğlunu kaybetmemek hem de belki bir şansları olur diye Adrian'la kalır.
Geçmişlerinden gelen tehlike ise her an enselerindedir. Aile hayatlarındaki sorunlarla uğraşırken o kısmı hep unutan Adrian bazı şeyleri yavaş yavaş idrak etmeye başlarken kırdığı kadını, karısını, aşkını geri alabilecek mi? Pek Jasmine, Adrian'ı affedip de sevdiği adamla mutlu olabilecek mi?
Öncelikle asıl karakterlere değinmeden demek istediklerim var. Alexander ile Heaven'ı burasa görmek çok güzeldi. Mutlu, aşk dolu halleri ve bir ebeveyn olarak görmek süperdi. Evet... evet... Heaven hamileydi ve Alexander da heyecanlı bir baba adayı. Onları öyle okumak hep yüzümde sırıtma oluşturdu.
Marcus ve Josephine hikayesini en merak ettiğim karakterler. Çünkü Josephine buzlar kraliçesi görüntüsünün altında o kadar kırılgan bir kadım var ki onu okumak... Onu Marcus'la okumak süper olacak. Bu kitapta bir sahneleri vardı birbirlerine sarıldıkları resmen istediğim bu dedim.
Ahh bir de Daniel ile Yağmur var. Bence kitabın en eğlenceli çiftiydi. Keşke onların da ayrı bir kitabı olsaydı da okuyabilseydik dedim. :)
Adrian ve Jasmine'e gelirsek... kitap boyunca dediğim tek şey 'acaba birbirinizi bir dinleseniz mi?' oldu. Çünkü hep dinlemeden yargılama modundalardı. Arkadaş bir durun ya demek istedim. Özellikle Adrian'a. Üç yıl önce eşeklik yapan sensin neymiş efendim neden söylemedin, bana oyun oynadın falan filan. Dostum sen kendin kızı iddiaya öne sürdün kaybettin kız başkasıyka gidince mi suçlu oldun. Adam olaydın da izin vermeyeydin dedim. Valla dedim yani...
Jasmine'in evlenme teklifini kabul etmesi, düğünleri falan güzeldi ama en heyecanlı sahnesi Adriano'nun kaçırılmasıydı. Kıyamam ya ben ona öylesine tatlı bir çocuktu ki resmen alıp içime sokasım geldi.
En son böyle bir çocuğu Özge Erkin'in Kutsal'ında sevmiştim bir de Adriano oldu şimdi.
Adrian'ın kıskançlıkları, sahipleniciliği, Jasmine'e olan aşkı çok güzeldi. Onu baba olarak görmek de süperdi. Bütün o alaycı gülüşlerinin altındaki adamı tanıdık resmen.
Ama şu kitapta en güzeli de kitabın son bölümüydü. Yeminle hep merak ettiğim şeyi okudum. Hani kitaplarda karakterlerin mutlu sonunu okuruz ya sonrasını merak ederiz. Acaba nasıl bir babaydı, çocuğu evlendiğinde nasıl olur falan... işte kitabın sonunda bunu okuduk. Sanırım devamını Yoksun kitabının sonuna saklıyoruz. Ama şöyle söyleyeyim aradan 20 yıl geçmiştir ve Adriano artık bir yetişkindir ve Alexander'ın kızı da bir yetişkindir. İkisi arasında oluşan aşka dokunuşu okumak süperdi. Aslında pek dokunuş da sayılmaz baya dalış yaptılar. Ama eminim aşk kazandı :)
Neyse çok uzatmayayım. Ben kitabı çok sevdim. Adrian zaten bir taneydi ki Adriano'yu da çok çok sevdim. Sizlere de tavsiye ederim deneyin bu seriyi.
omanovlarda sular durulmuyor. Tehdit çanları çalarken bu defa sıra gerçek hislerini maskeleyen Adrian’a geliyor.
Adrian sonradan edindiği Romanov soyadının ağırlığı ve kendi geçmişi altında eziliyordu. Sokakların kuralsızlığıyla büyüyen ruhu, geçmişi ve geleceğiyle hesaplaşırken, sahip olamayacağını sandığı şeyi arzulamıştı ve artık maskesini çıkarmak zorunda kalacaktı.
Jasmine zor olduğunu düşündüğü yaşamının yükünü tek bir gecede ve tek bir günahla ağırlaştırmıştı. Arzularına yenik düştüğü gecenin bedeli onarılamayacak kadar kırık bir kalp olmuştu. Oysa gerçek aşkın onaramayacağı bir yara var mıydı hayatta?
Tek bir gecenin ardından geçen üç yıldan sonra artık vazgeçmek yoktu; tüm günahların bedeli sadece en gerçek aşkla ödenirdi.
Geçmişlerinden gelen tehlike ise her an enselerindedir. Aile hayatlarındaki sorunlarla uğraşırken o kısmı hep unutan Adrian bazı şeyleri yavaş yavaş idrak etmeye başlarken kırdığı kadını, karısını, aşkını geri alabilecek mi? Pek Jasmine, Adrian'ı affedip de sevdiği adamla mutlu olabilecek mi?
Öncelikle asıl karakterlere değinmeden demek istediklerim var. Alexander ile Heaven'ı burasa görmek çok güzeldi. Mutlu, aşk dolu halleri ve bir ebeveyn olarak görmek süperdi. Evet... evet... Heaven hamileydi ve Alexander da heyecanlı bir baba adayı. Onları öyle okumak hep yüzümde sırıtma oluşturdu.
Marcus ve Josephine hikayesini en merak ettiğim karakterler. Çünkü Josephine buzlar kraliçesi görüntüsünün altında o kadar kırılgan bir kadım var ki onu okumak... Onu Marcus'la okumak süper olacak. Bu kitapta bir sahneleri vardı birbirlerine sarıldıkları resmen istediğim bu dedim.
~~~*~~~
Sevdiklerini mutlu gördüğünde ya da Adriano'nun bir gülümseyişinde mutluydu. Peki ya kendisi için hiç mutlu olmuş muydu? O gece, Adrian onu hiç bırakmayacakmış gibi kollarında tuttuğunda itiraf etmek istemese bile mutluydu ve bütün her şey bir yana cehennemde yanacağını bilse bile bu yangına o mutluluk için yürüyebilirdi.
~~~*~~~
Ahh bir de Daniel ile Yağmur var. Bence kitabın en eğlenceli çiftiydi. Keşke onların da ayrı bir kitabı olsaydı da okuyabilseydik dedim. :)
Adrian ve Jasmine'e gelirsek... kitap boyunca dediğim tek şey 'acaba birbirinizi bir dinleseniz mi?' oldu. Çünkü hep dinlemeden yargılama modundalardı. Arkadaş bir durun ya demek istedim. Özellikle Adrian'a. Üç yıl önce eşeklik yapan sensin neymiş efendim neden söylemedin, bana oyun oynadın falan filan. Dostum sen kendin kızı iddiaya öne sürdün kaybettin kız başkasıyka gidince mi suçlu oldun. Adam olaydın da izin vermeyeydin dedim. Valla dedim yani...
Jasmine'in evlenme teklifini kabul etmesi, düğünleri falan güzeldi ama en heyecanlı sahnesi Adriano'nun kaçırılmasıydı. Kıyamam ya ben ona öylesine tatlı bir çocuktu ki resmen alıp içime sokasım geldi.
En son böyle bir çocuğu Özge Erkin'in Kutsal'ında sevmiştim bir de Adriano oldu şimdi.
Adrian'ın kıskançlıkları, sahipleniciliği, Jasmine'e olan aşkı çok güzeldi. Onu baba olarak görmek de süperdi. Bütün o alaycı gülüşlerinin altındaki adamı tanıdık resmen.
~~~*~~~
Arka koltuğa Adriano'yu yerleştirecekti ki hayatında aldığı en büyük armağanı Adriano ona sundu.
"Acıktım baba."
Baba. Tek kelime, tek başına tek bir cümle. Geçmişi, geleceği, kurtuluşu ve umutları o birkaç harfle kalbine doldu Adrian'ın.
~~~*~~~
Ama şu kitapta en güzeli de kitabın son bölümüydü. Yeminle hep merak ettiğim şeyi okudum. Hani kitaplarda karakterlerin mutlu sonunu okuruz ya sonrasını merak ederiz. Acaba nasıl bir babaydı, çocuğu evlendiğinde nasıl olur falan... işte kitabın sonunda bunu okuduk. Sanırım devamını Yoksun kitabının sonuna saklıyoruz. Ama şöyle söyleyeyim aradan 20 yıl geçmiştir ve Adriano artık bir yetişkindir ve Alexander'ın kızı da bir yetişkindir. İkisi arasında oluşan aşka dokunuşu okumak süperdi. Aslında pek dokunuş da sayılmaz baya dalış yaptılar. Ama eminim aşk kazandı :)
Neyse çok uzatmayayım. Ben kitabı çok sevdim. Adrian zaten bir taneydi ki Adriano'yu da çok çok sevdim. Sizlere de tavsiye ederim deneyin bu seriyi.
~~~*~~~
En büyük düşmanının kendisi olacağını ve her aynaya baktığında ondan kaçamayacak olacağını nereden bilebilirdi ki? Bir erkek sevdiğinde demişti bir gün Bill ona, bir erkek sevdiğinde kendini adar. Peki ama ya bir erkek yanarsa? Aşkla yanarsa işte o zaman ne yapar söylememişti. Adrian yanıyordu. Sessizce, çaresizce ve kendi içinde küle dönünceye dek yanıyordu.
~~~*~~~
Kitabın adı : Maske
Yazarı : M. A. Lemariz
Seri Sıralaması : Hissiz #2
Yayınevi : Müptela
Sayfa sayısı : 360
Kitabın tanıtım yazısı:
Adrian sonradan edindiği Romanov soyadının ağırlığı ve kendi geçmişi altında eziliyordu. Sokakların kuralsızlığıyla büyüyen ruhu, geçmişi ve geleceğiyle hesaplaşırken, sahip olamayacağını sandığı şeyi arzulamıştı ve artık maskesini çıkarmak zorunda kalacaktı.
Jasmine zor olduğunu düşündüğü yaşamının yükünü tek bir gecede ve tek bir günahla ağırlaştırmıştı. Arzularına yenik düştüğü gecenin bedeli onarılamayacak kadar kırık bir kalp olmuştu. Oysa gerçek aşkın onaramayacağı bir yara var mıydı hayatta?
Tek bir gecenin ardından geçen üç yıldan sonra artık vazgeçmek yoktu; tüm günahların bedeli sadece en gerçek aşkla ödenirdi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın