Çok severek okuduğum kitaplarda sizlere bir sürü alıntı paylaştığımı biliyorsunuz. Size bir alıntı postuyla daha geldi. Bu sefer ki historical romans türünde.
Monica McCarty'nin MacLeods of Skye Trilogy serisinin ilk kitabı Asi'nin yeni basımını okudum ve yorumum bir alttaki postta ama daha kısa yoldan ulaşmak isterseniz linke tıklayınız.
Bu türü sevenlerin özellikle de İskoç beylerini okumayı sevenlerin okumasını tavsiye edeceğim bir yazar. Benim favorilerimden biridir kendisi. :)
Sizin için her ne kadar yorumumda belirtmiş olsam da seri bilgisini buraya da yazacağım.
MacLeods of Skye Trilogy
MacLeod aydınlığa doğru bir adım attı, yüzü gölgelerin arasından aydınlandı. Isabel'in kalbi göğsünde hızla attı ve sanki aniden durdu. Gözleri şaşkınlık içinde büyüdü. Hayatı boyunca hayal etse, MacLeod'un yüzünün mükemmelliğini tutturamazdı.
*****
"Aklı başında hiçbir erkek, böyle bir güzellikten ayrılmaz."
"Mantıklı düşünebilen her erkek, görevi neyse onu yapar," diye hatırlattı Rory.
*****
Rory onu durdurdu. "Bu benim planladığım bir ittifak değildi." Sesini alçaltıp daha kibarca, "Ben sadece nişanlanmayı kabul ettim, Isabel. Nişanın şartlarını anlamalısın. Sadece bir yıllık," dedi.
"Tabii." O anda Isabel'in kafasına dank etti ve yüzünün rengi soldu. "Yani beni bırakmayı düşünüyorsun," diye fısıldadı inanamaz bir ifadeyle.
Rory'nin cevap vermesine gerek yoktu. Isabel anlamıştı.
*****
"Sen gerçekten neden buradasın, Isabel? Neden bu nişanı kabul ettin?"
Rory'nin sorusuna şaşırmış görünüyordu. "Babam öyle istedi."
"Peki ya sen, sen ne istiyorsun?"
"Klanımın refahını, ailemin sevgisini."
"Hepsi bu mu? Seveceğin bir adam istemiyor musun? Büyüteceğin çocuklar?"
"Elbette, ama sen öyle bir niyetin olmadığını açıkça söyledin." Göz göze gelip öyle kaldılar. "Sen neden bu nişanı kabul etin?"
"Başka seçeneğim yoktu, kral talep etti," diye cevap verdi düşünmeden. Isabel'in gözlerinde bir ışıltı gördü. Acı mıydı bu?
"Benimle nişanlanarak, krala karşı görevini yerine getirdin, ama senin de hoşuna gidebileceği söz konusu bile olamaz." Sesi alçaldı. "Ben hoşlandım."
Rory yaşadıkları şeyin yoğunluğunu hatırlayarak bir süre sessiz kaldı. "Bu hiçbir şeyi değiştirmez." Isabel'in ifadesini görene kadar sesli düşündüğünü fark etmedi. Sanki Isabel'e bir bıçak saplanmıştı.
Bir dakika sonra Isabel hüzünle gülümsedi. "Yanılıyorsun. Bu her şeyi değiştirir."
*****
Onun gücünü, onurunu, yiğitliğini ama her şeyden öte varlığındaki katı, sakinleştirici kuvveti seviyordu. Bu vahşi savaşçının, ona böylesine nezaketle dokunuşunu seviyordu. Sanki hiçbir şey Isabel'e zarar veremezmişçesine, sıcak ve güvende hissettirmesini seviyordu.
*****
"Fikrini değiştirmeni, her şeyin farklı olmasını, burada seninle sonsuza kadar kalmayı her şeyden çok istediğimi bilmiyor musun? Senin başka biriyle evlenme niyetini düşünmeye bile dayanamadığımı..." Isabel'in sesi boğazına takıldı. "Yatağını başka bir kadınla paylaşacağın düşüncesine..."
Rory'nin göğsü sıkıştı, Isabel'in acısı sanki onundu. "Isabel…"
Isabel'e yaklaştı ama o geri adım attı. "Hayır, bitirmeme izin ver. Bunu sen başlattın, şimdi sana uzun süredir söylemek istediğim ama duymak istemeyeceğinden çok korktuğum için söyleyemediğim şeyi duyacaksın." Isabel'in omuzları titriyordu, ancak Rory sakinleştirmek için ona dokunmaya cesaret etmedi. "Her ne kadar yoklarmış gibi davranmak daha kolay olsa da, artık duygularımı daha fazla saklayamayacağım." Isabel derin bir nefes aldı. "Seni seviyorum, Rory MacLeod. Seni tüm kalbimle seviyorum ve bunun için üzülmeyeceğim."
Rory, Isabel'in sözleri, içinde yankılanırken donakaldı. Isabel onu seviyordu. Mutlu olmaması gerektiğini bilse e içinde bir yerlerde buna sevinmişti. Hatta mutludan da öteydi. Isabel'in sözleri daha önce var olduğunu bile bilmediği bir yanına dokunmuştu. Bencilce, Isabel'in sevgisini istiyordu. Ona tutunmak ve kendine ait olduğunu herkese ilan etmek istiyordu.
Ama Isabel'in itirafı, zaten zor olan bir durumu daha da karmaşık hale getirmişti. Belki de bunun olacağını hep biliyordu. Buna karşı koymaya çalışmıştı. Onunla hiç birlikte olmamalıydı. Yine de Isabel'e acı vermekten pişman olsa da, yaşadıklarından pişman değildi. Isabel haklıydı, bu konuşmayı yapmak istemiyordu.
Isabel'in gözünün ucundaki yaşı parmağıyla sildi. "Ah, sevgilim."
"Söyleyecek başka bir şeyin yok mu?" diye sordu Isabel hüzünle.
Rory'nin göğsüne bir sıcaklık oturdu. Ama ne diyebilirdi ki? Ayrılığı daha zor hale getirmekten başka bir işe yaramayacak kelimeler mi? "Onurlandım, ama beni sevmesen daha iyi olurdu."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın