25 Mayıs 2021 Salı

1 ALINTILAR // Monica McCarty - İskoç Esareti (Campbell Trilogy #3)

 

Bu kadının kitaplarını çok seviyor ve her bir kitabından ayrı bir zevk aldığımı itiraf etmeliyim ki zaten şu an ülkemizde yayınlanan sadece tek bir kitabı hariç bütün kitaplarını okudum. 

Campbell Trilogy serisinde de her ay bir tane olmakla birlikte grup olarak okumuştuk ve seriyi bitirdim ben de. Gerçi serinin novellasını da okumayı planlıyorum. Yurt dışından getirteceğim ya da amazonun fahiş kargo ücretini göze alıp oradan sipariş vereceğim. Çünkü Naill Lamont'un da hikayesini aşırı merak ediyorum. Okumazsam sanki yarım kalacakmışım gibi hissediyorum. Onun da mutlu olduğunu okumalıyım.

Bu arada bu post serinin üçüncü kitabı İskoç Esareti'nin alıntı postu... seriye dair her kitabın yorumu blogda yer alıyor ama size kolay ulaşım için aşağıda sıralamayla beraber linkleri de vereceğim. 


Campbell Trilogy

Şimdi sizlere alıntılarla baş başa bırakıyorum. 




Duncan, ona aklından geçenleri anlatmak istiyordu. Onu gördüğü ilk andan itibaren, kendisine ait olduğunu hissettiğini... Daha önce hiç böyle hissetmediğini... Jeannie'nin görev ve hırslardan ibaret bir hayata kahkaha ve neşe getirdiğini söylemek istiyordu ama böyle sözler, şairlerin ve ozanların işiydi. Duncan bunu yaptıklarıyla gösterebilirdi. Ona nasıl hissettiğini gösterebilirdi. Onu hayatının sonuna kadar seveceğini ona hissettirebilirdi.     



*****



"Anlamıyor musun? Seni sevmiştim. Senin için her şeyi yapabilirdim. Her şeyi. Gurur mu? Sorumluluk mu? Bunlar, senin yanında tamamen anlamsızdı." 

Duncan istediğinden daha fazla şey söylemişti ama ama her şeyi boşvermişti. O zamanlar hayatı çok netti. Jeannie ile tanışana kadar her şeyi biliyordu. Jeannie her şeyi değiştirmişti. 

Jeannie ona çaresiz bir bakış attı. "Duncan... ben... ben... üzgünüm."

Duncan, onun lanet merhametini istemiyordu. Onun yardımını istiyordu. "Hala bana karşı ailenin yanında olmayı seçiyorsun. Haritayı alıp, ihanetle suçlanmama neden olmadıysan bile bunu yapan baban ve eşin olamaz mı?"

"Onlar değildi."

"O zaman korkacak bir şeyin yok."



*****



Geçmişi silemem Jeannie. Senden olanları unutmanı da bekleyemem. Sana karşı hata yaptım. Seni dinlemeli ve açıklaman için sana bir şans vermeliydim. Ama artık o zamanlarda olduğum adam değilim." Jeannie'ye uzun uzun baktı. "Tanrı biliyor, çok uğraştım ama seni unutamadım. Sen kanımdasın, iliklerimdesin. Aramızda kurtarabileceğimiz bir şey kalıp kalmadığını görmek istiyorum ama bunu tek başıma yapamam."



*****



"Seninle birlikte olmayı ne çok istediğimi Tanrı biliyor ama bu kadarı yeterli değil. Sana bütünüyle ihtiyacım var. Bana güvenebilir misin? Sana güvenmediğim için beni affedebilir misin?" Duncan sustu. Bakışlarında pişmanlık vardı. "Tanrım, Jeannie, seni terk ettiğim için beni affedebilir misin?"

Sesindeki duygu yoğunluğu, Jeannie'nin içindeki son şüphe kırıntısını da alıp götürmüştü - Duncan kendisini o zaman da şimdi de önemsiyordu. İkisi de hatalar yapmış ve farklı şekillerde bedeller ödemişti ama Duncan'ın kendisine teklif ettiği şey, Jeannie'nin asla tahmin edemeyeceği bir şeydi. Yeniden denemek için bir şans.




*****



Jeannie ona bir şey yapmış - zaten bunu hep yapıyordu. Duncan'ın içinde bir şeye dokunup, var olduğundan bile haberinin olmadığı ilkel bir yanını ortaya çıkarıyordu. İyi niyet. Kontrol. Gurur. Jeannie'ye duyduğu arzuyla, tüm bunları unutuyordu. 

Buna teslim olmaması lazımdı. Bu kez olmazdı. Coşkulu tutku yeterli değildi. Onun güvenini istiyordu. Kalbini. Ruhunu.




*****


Duncan arkasındaki kapıyı kapattı ve ona doğru uzanıp, kollarını bedenine sardı. Jeannie'nin gözlerine dikkatle bakıyordu. "Benimle gel. Hemen Fransa'ya gidebiliriz. Bir hafta içinde İspanya'da oluruz. Güvende oluruz."

Jeannie, Duncan'ın yüzüne dikkatle bakıp, derin bir nefes aldı. Duncan gayet ciddi görünüyordu. "Ama bunu yapamam."

"Benimle birlikte olmak istemiyor musun?" Duncan onu güçlü bedenine doğru iyice yaklaştırdı. "Seni seviyorum Jeannie. Seni sevmekten  asla vazgeçmedim. Sadece senin de ben sevmeni umdum."

"Seviyorum," dedi Jeannie hiç tereddüt etmeden. Duncan'ın söylediklerini anlaması biraz zaman aldı - Duncan onu seviyordu - ve sonra da kendi söylediğini fark etti. Jeannie de onu seviyordu. Buna engel olamazdı Bunu gömmeye çalışmıştı, zihninden uzaklaştırmak istemişti ama çabaları işe yaramamıştı. Kalbi, neredeyse onu ilk gördüğü andan beri Duncan'a aitti. Ama çocuksu aşkı, Duncan'ın yen halini görünce daha da güçlenmişti. "Seni seviyorum Duncan ama çocuklarımı asla bırakamam - "

Jeannie durdu ve ne söylediğini fark etti.

Duncan gülümsedi ve dudağına hafif bir öpücük kondurdu. "Gördün mü? Sen annene hiç benzemiyorsun."

Bunu fark etmek Jeannie'yi şaşırttı. Duncan haklıydı. Düşüncesiz olabilirdi ama annesi gibi sorumsuz değildi. Annesi, geride bıraktıklarını umursamadan gitmişti. Neşeli ve kaygısızdı ama aynı zamanda bencil ve sorumsuzdu da. Jeannie, Duncan'ı tüm kalbiyle seviyordu ama onun için bile çocuklarını bırakmazdı. 



*****


Duncan'a dikkatle baktı. Belki de sadece kendisine bir ders vermek istemişti. "Söylediğin şeyde ciddi miydin?"

Duncan gülümsedi. Sol yanağındaki gamzesi, Jeannie'nin kalbini sızlattı. "Gitme konusunda mı seni sevme konusunda mı?"

"İkisinde de," diye fısıldadı Jeannie kalbi hızla atarken Duncan'a baktı, kendisiyle böyle alay ettiği için kızıyordu. 

"Gitme konusunda değildim. Burada kalıp bana karşı olan her şeyle savaşmak istiyorum. Ama seni sevme konusunda?" Başparmağını, Jeannie'nin alt dudağında gezdirirken, sesi daha boğuk hal aldı. "Evet, Jeannie, seni seviyorum. Sen ilk gördüğüm andan beri, benim için senden başka hiçbir kadın olmadı."

Jeannie'nin boğazı düğümlendi. Gerçekten mutlu olmanın ne demek olduğunu çoktan unutmuştu. "Benim için de öyle. Seni sevmekten asla vazgeçmedim. Gittiğinde, kalbimin kırıldığını düşündüm ama sana olan sevgim asla bitmedi."






1 yorum :

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın