~~~*~~~
Isobel, aşka dair özlem duymaktan vazgeçmemişti. Bir erkeğin onu sevmesinin, genç kadının asla sahip olamayacağı bir şey olduğu gerçeğine kendisini yeni inandırmıştı.
~~~*~~~
Bu ayın historical kitabı yeni bir seri... Biliyorsunuz ki artık sık sık bu tür kitaplar çıkmıyor ve asırlar önce aldığım serileri yavaş yavaş okuyarak tadını çıkarıyorum. O serilerden biri olan Seven Deadly Sins Serisinin ilk kitabı Aşk Bahsi...
Aslında 4 kitaptan oluşan bir seri ama tabi ki yine bizde yarım kalmış bir seri. Sadece ilk üç kitabı çıkardı yayınevi neden bilmiyorum goodreads'te 4 kitap olarak görünüyor. Neyse en azından hikayeler yarım kalmıyor her kitap bir kardeşin hikayesi olduğu için en azından kardeşleri mutlu sonlarında bırakıyoruz.
~~~*~~~
Doğruyu söylemek gerekirse; Isobel'in sarhoş edici bakışları - ardında ne yatarsa yatsın - genç adamı ciddi şekilde heyecanlandırma başlamıştı.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; annesi öldüğünde babası tarafından başıboş bırakılan Sinclair kardeşler, babalarının dikkatini çekebilmek için türlü türlü şeyler yaparlar. Ancak yıllar içinde bu yaptıkları onların üstüne yapışan roller haline gelir ve artık bu duruma el atmaya karar veren babaları tarafından İskoçya'daki evlerinden Londra'ya sürgün edilirler. Babasının ayarladığı evde kalacak olan kardeşler, aylık belirli bir mevla ile geçinmek zorunda kalırlar. Kendi itibarlarını tekrar geri kazanıp da babalarının gözlerine girdiklerinde tekrar eski hayatlarına döneceklerdir. Kendilerini Londra sosyetesine kabul ettirmek ve daha da fazla kazanmak için çareler üretmeye çalışan ağabey Sterling, dövüşlere katılarak para kazanır ve kardeşlerini biraz daha rahat yaşatmayı amaçlamaktadır. Ancak katıldığı dövüşlerden birinde gelişen olaylar sonucunda Isobel ile karşılaşan Sterling, genç kadından hemen etkilenir. Genç kadını bir de baloda görünce ilgisini çeken kadının kendisine karşı tutumu karşısında büyük bir bahis yaratır. Sezon bitmeden kendisi Isobel ile evlenecektir ve kendisine zıt yatırılan bahisleri de kazandığında zengin ve evli bir adam olarak itibarını kazanacağını düşünmektedir. Isobel ise, kendisini evlilik hayallerinden uzaklaştırmış ve ülkede yetim kalmış, dul kalmış insanlara adamaya çalışan, onlara daha iyi şartlar sunmaya çalışarak bağış toplamayı kendine görev edinmiştir. Kendisi hakkında yapılan bahsi öğrenen Isobel, kendini böyle bir skandalın ortasında bulmasının sonuçlarından korksa da genç adamdan etkilendiğini de inkar edemez. Sterling, her ne kadar sonunda Isobel ile evleneceğini bilse de bu bahse katmadığı şey genç kadına aşık olacağıdır. Çünkü gördüğü ilk andan beri aklından çıkmayan kadına yakınlaşma ve flörtleşme çabasına girdiğinde kendini iyice aşık olmuş halde bulur. Isobel ise her ne kadar genç adamdan etkilense de kendisine yaptıklarından sonra onunda yüreğinde bir aşk filizlenir... ama... ortaya koyulan bahsin arkasındaki kişinin Sterling olduğu ortaya çıkınca bu aşkın vereceği savaş daha büyük olacaktır.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki, tamam dükleri, lordları okuyoruz bunda da ama kurgusunun sıra dışı oluşunu çok sevdim. Alışıldık lordlardan değildi Sterling ve yaptığı şeyler, kardeşleriyle iletişimi göz önüne alındığında hep okuduğumuz gibi değildi bu yüzden çok sevdim. Gerçi her ne kadar bir Marki olsa da bir dükün büyük oğlu olsa da kanındaki İskoç kanı sanırım onu böyle farkı kılan... bu karakteristik özelliğini çok sevdim.
~~~*~~~
Garip bir şekilde, Sterling'in yakınında olmak gibi basit bir şey genç kadının her zaman derinliklerinde bir yerinde yatan kuvveti uyandırmıştı; başkalarının kinci, alaycı sözleri ve yargılamalarından korunarak gömülü kalan dürtüsünü.
Sanki Sterling, kendi cesaretini ve büyük özgüvenini bir şekilde genç kadınla paylaşmıştı.
~~~*~~~
Isobel ise... bildiğimiz o leydilerden değildi. Şu yönden değildi bir asilzadenin kızı değil bir bakanın kızıydı. Bunun yanı sıra kendi amaçları için çırpınan bunun için cezalandırılsa da asla vazgeçmeyen karakteri olması da çok güzeldi. Hele kafa tutan ve zaman zaman da hazır cevap halleri çok eğlenceliydi.
Sterling'in dövüş detayları çok iyiydi, bununla ilgili bahis detayları da... Son dövüş ise hep beklediğim aksiyondu. Ama sonunun böyle olacağını düşünmedim itiraf ediyorum. Klasik kitaplara göre kazanması gerekiyordu ama kaybetmesi değişik bir detay oldu.
Sterling'in Isobel için yaptıkları çok tatlıydı ama en hiti kesinlikle onu götürdüğü göl kenarında geçirdikleri gün ve evlilikle ilgili yaptıkları sohbetlerdi. O satırları hayal etmek de okumak da gülümseme oluşturdu yüzümde.
Isobel'in amaçları, çabaları çok güzeldi buna karşılık Sterling'in de gizliden gizliye yaptığı yardımlar da çok şekerdi.
Her ne kadar bahis için yapılan hamleler olsa da sonucunda ikilinin aşkı çok güzeldi. Hele içten içe Sterling'in genç kadını kıskanması, onu başkasıyla görmemek için çabalaması da öyle.
Sonlara doğru bahsi oluşturan kişinin kimliği ortaya çıktığında yaşadıkları ve ikilinin aşkının geçtiği sınav güzel anlatılmıştı. Hele Sterling'in her şeyi göze alıp da kendisini önemsemeden aldığı kararlar çok güzeldi. Kurgunun bence en güzel detaylarından bazılarıydı.
Kitabın en güzel kısmı da gereksiz uzatmaların olmamasıydı. Tadında bitmesi, kurguyu gereksiz uzatmaya gitmeden tadında bırakılması çok güzeldi.
Genel olarak kitabı tabi ki profesyonel kalemlerle kıyaslayamam ama yine de bu türde kolay okunan sıkmayan ve güzel kurgulardan biri olduğunu söyleyebilirim.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟
~~~*~~~
Christina tekrar kapıya baktı. "Hmm. Dövüştü seni izliyor."
"Biliyorum." Isobel, genç adama bakma istediğini bastırmak için mücadele etti. "Bu yüzden hemen gitmeliyiz."
"Ah, Issy, bu gece senin yerinde olmak için neler vermezdim." Christina ellerini kalbinin üzerine koydu. "Çok yakışıklı... fakat harap olmuş birisi. Bir adamı aşkıyla iyileştirmek, her kadının rüyasıdır."
~~~*~~~
Seven Deadly Sins Serisi
Kitabın adı : Aşk Bahsi
Orijinal adı : To Sin ith A Stranger
Yazarı : Kathryn Caskie
Çevirmen : Uğur Emre Yürük
Seri Bilgisi : Seven Deadly Sins #1
Yayınevi : Pegasus Yayınları
Sayfa sayısı : 272
Kitabın tanıtım yazısı:
Kalbine söz geçiremeyen âşıkların tutku dolu hikâyesi...
İskoçyalı Sinclairler sosyetede Yedi Ölümcül Günah olarak tanınmaktadır. Babaları tarafından mirastan men edilen yedi kardeş, asi hayat tarzlarından vazgeçerek Londrada saygınlıklarını geri kazanmak zorundadır. En çok skandala imza atan aile üyesi ise Blackburn Markisi Sterling Sinclairdir. Sosyetenin hanımları onun vahşi cazibesine karşı koyamamaktadır… Matmazel Isobel Carington dışında.
Isobel, Whites kulübünde üzerine oynanan bahsi öğrenince dehşete düşer: Sinclairle evlenmesi üzerine on bin poundluk bir bahis açılmıştır ve neredeyse tüm Londra, genç kadının geleceği üzerine oynamaya heveslidir! Peki genç kadın, onu amansızca baştan çıkarmaya çalışan gizemli Sterlingi tanımaya başladıktan sonra, yaşayacakları günahın heyecanına karşı koyabilecek midir?
"Günah işlemek hiç bu kadar çekici olmamıştı;
Caskienin yarattığı Sinclair kardeşlerin skandalları herkesin dilinde."
-Romantic Times Book Reviews-
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın