~~~*~~~
Aşk tedavisi sevdiğinin kollarında olan bir hastalıktı
ve ben
bu hastalığın pençesinde kıvranıyordum.
~~~*~~~
Veeeeeeeee karşınızda Ali Aral!!!! Yorumuma Ali'nin sözlerinden biriyle başlamak istedim ve nasıldı ama :) (bknz: yukarıdaki alıntı)
Duygu'yu okurken hep dediğim gibi. Sedat ile Bekir de kimmiş Ali varken ;)
Cidden beklentilerimden daha iyiydi. Duygu'yu okurken eğlendim, kızdım, bazen aşkla beraber romantizme bağladım ama Ali'm bambaşka bir şey çıktı. Duygu'da duyguları biraz daha derin yazabilirdi dedim ama bunda da bazen öyle cümleler ve çıkmazlarla duygular aktarılmıştı ki... Süperdi!
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Ali Aral, birgün Harem'de bir karmaşanın içerisinde kalan Aslı'ya yardım eder ve İstanbul'un ileri gelen ailelerinden birinin (aile dediğime bakmayın kabadayılarından birinin) kızı çıkınca işler sarpa sarar. Ali ve Aslı zorla evlendirilirler, ikisi de istemedikleri bir evliliğe zorlanmış olmanın verdiği duyguyla her ne kadar birbirlerinden nefret ettiklerini düşünseler de aslında kalpleri birbirleri için atmaya başlar.
Aşk ve nefret arasında ince bir çizgi vardır derler ya, işte Aslı ve Ali o çizginin aşk olan kısmına geçiş yaptılar. Her ikisi de kabul etmek istemedi ama kabul ettiklerinde ve bunu kendilerine ve birbirlerine itiraf ettiklerinde bile hiçbir şey kolay olmadı.
İşte kitapta Aslı ile Ali'nin aşkının filizlenmesini, kedi köpek gibi dalaşmalarını okuyoruz.
Kitap, adından da anlaşıldığı üzere Ali Aral tarafından anlatılıyordu. Hani genelde erkekler gizemli, kapalı kutu olur da hep kadınların duygularını, neler hissettiklerini okuruz ya bunda tam tersiydi. Ali'yi dört dörtlük tanıdık, neler hissettiğini, neler düşündüğünü okuduk ve bu sefere kapalı kalan Aslı oldu ama açıkçası bir erkek gözünden okumak iyi geldi.
Değişiklik iyidir değil mi? :)
Bu arada sanmayın ki kitap sadece Ali ve Aslı'nın hikayesi... hayır değil! Yine Bekir ve Selma'ya dokunuşlar var. Yine bolca Sedat ve Duygu okuyoruz. Sedat,Duygu, Bekir ve Ali'nin aralarındaki bağı, kopmazlığını birbirlerine düşkünlüğüne yine tanıklık ediyoruz ama bunların yanında bir de bonus olarak Selma'yı okuyoruz. Aşık Bekir ve Sedat'ı...Baba Bekir'i okuyoruz.
Kitap içeriği gibi bir detay olacak ama buna özellikle değinmek istiyorum, Ali'nin annesi ile ilgili detaylar ve sayfalar...içimi acıttı ya... :( hele ki annesinin kapısına kadar gidip de kapısını çalamaması... annesinin oğlunun geldiğini bilmesi ama karşısına çıkacak cesaretinin olmaması... bu satırlar çok fenaydı be!
Tamam tamam bu kadar yeter diyerek sizlerle bomba bir alıntı paylaşıp, yorumumu bitireceğim :D
~~~*~~~
"Hiç mi sevgimi hissettiremedim sana? Hiç mi gözlerine nasıl bir aşkla baktığımı, hayran olduğumu, maviliklerinde kaybolduğumu anlayamadın? Hiç mi teninde dağılan tenimi hissedemedin? Yüzümdeki gülüşün seninle var olduğunu hiç mi bilemedin?
...
Evet, sana hiç seni seviyorum demedim. Yetmiyor seni seviyorum demek anladın mı! Ben senin istediğin gibi sevmeyi beceremem, sen yanımdayken bile sana duyduğum hasreti hiç bilmeyeceksin belki. Sen benimsin Aslı! Buna... bana alışsan iyi olur! Sen istesen de istemesen de, hayatın benimle son bulacak bunu o güzel kafana sok!
...
Özür dilerim. Senin istediğin gibi biri olamayacağım için özür dilerim Aslı.
...
Yeterli değil bu iki kelime Aslı! Seni kendimden, aldığım nefesten, yaşadığım bu lanet hayattan bile çok seviyorken o iki kelime taşıyamıyor bizi."
~~~*~~~
Evet, Köle kitabındaki duygu aktarımı, anlatımı, romantizm, şiddet ve aşk çok daha yoğundu. Bunu hep söyledim, ama Ali'm de de öyle bir şeyler vardı ki... kitabı çok güzel yapıp, Ali'nin aşını muhteşem bir hale getiriyordu. Sanırım sevmesini beceremeyen ve sevmenin ne demek olduğunu bilmeyen bir adamın bunu öğreniyor olmasıydı bu kitabı çok güzel yapan emin değilim. Ancak şunu söyleyebilirim... evet Duygu kitabından çok daha güzeldi :)
Eğer bir aşk romanı okuruysanız, romantik, hafif eğlenceli, biraz atraksiyonlu, aşk dolu bir kitap okumak istiyorsanız bu kitaplara bir bakın.
Ahh yalnız, unutmayın Ali'm kitabını okumak istiyorsanız önce Duygu'yu okumalısınız :) sonra bazı şeyler havada kalabilir, ondan sonra yazara laf atarsınız ;) okur psikolojisi biliyorum yaparsınız :D
Bu arada Işıl Hanım hala ısrarla Bekir ve Selma'yı yazın diyorum, bir kitap olmasa bile en azından bir novella olabilir değil mi ;)
Vee.... kitaplarınızı alırken ayraçlarınızı da alın :) Müptela'nın kitaplarına özel ayraçları çook güzel :)
Tanıtım yazısı:
“Biliyordum, onu gördüğümde yine bütün kalkanlarım bedenimi saracak ve âşık ruhumu saklayacaktım. Artık hiç değilse kendime dürüst olma vaktiydi. Aslı ruhuma işlemişti işlemesine de ben bunu istiyor muydum? Hoş aklıma, ruhuma girerken bana sorduğu yoktu ama korkuyordum. Hiçbir şeyden korkmadığım kadar korkuyordum.”
Ali Aral, nam-ı diğer Ali’m… Karanlık ve acımasız bir hayatı seçmek zorunda kalan, korkularını ve pişmanlıklarını kör bir cesaretin arkasına saklayan bir adam… Ali'm, yetimliğinin acısını; Duygu’ya can, Bekir’e kan, Sado’ya yıkılmayan duvar olarak unutmuştu. Hercai arzuların efendisiyken, bir gün hayatına gökten zembille inen Aslı’yla tanıştığında hayatındaki en büyük eksikliğin ne olduğunu anladı: Aşk… Fakat hayatındaki eksik şeyi yerine koymak sandığı kadar kolay olmayacaktı.
Ali’m, Aslı için yanmayı ve yakmayı öğrenebilecek miydi? Öksüz ruhuna, kana bulanmış geçmişine aşkı anlatabilecek miydi? Ondan kaçan kadını, onu kendinden bile çok seveceğine inandırabilecek miydi?
Hercai arzuların ebedi aşka dönüştüğü Bir Türk Masalı daha…
Dip Not: Bu resim yazarın facebook sayfasından alıntıdır!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın