~~~*~~~
"Ben seni hiç kazanamadan kaybettim. Ne kaybediş ama!
Seni hiç kazanamadan kaybetmek tıpkı yağmur gibiydi. Ama öyle yavaş yavaş çiseleyen romantik cinsten değil. Öyle bir yağmur ki artık üzerinden atlamaktan yorulduğum su birikilerine pervasızca dalmak gibi..."
~~~*~~
Berna Aslıhan'da bu konuda gelecek gördüğüm yazarlardan. Açıkçası biraz daha yol alması gerektiğini düşünüyorum ama yine de okuru sıkmayan ve akıcı bir kalemi olduğunu da inkar edemem. Kurgunun gidişatını, olayları ele alışı, kitabında aşkın yanında heyecana ve aile ilişkisine değinen arkadaşlığı ön plana çıkaran hikaye akışını sevdiğimi de söylemeliyim. Bu tür detayları okumak kadar güzel bir şey olamaz çünkü gerçek hayatın bir parçası bu olgular.
~~~*~~~
Benim içimdeki bu duygular, ne zaman Anka misali küllerinden yeniden doğsa Arat'ın yaktığı ateşle birlikte o berbat yanma gününü yaşamak zorunda mıydı?
~~~*~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse, Azra ailesini kaybettikten sonra ağabey gibi gördüğü Buğra ve onun arkadaşları ile hayatına devam etmeye çalışıyordu ancak babasından intikam almak isteyenler Azra'nın peşine düştüğünde aslında hayatının hiç de o kadar masum ve normal görünmediğini fark ediyor. Gizlenen sırlar aralanan kapıdan kendini gösterirken, Azra hayatta kalma çabası içerisine girecektir. Tabi onu hayatta tutmak isteyen kişilerle beraber. Arat, Azra'nın çocukluk aşkı ve ağabeyi Buğra'nın en yakın arkadaşlarından biri ve Arat, Azra'yı bu sırlardan ve peşindeki ölümden kurtarmak için onunla evlenmek zorunda kalır. Tabi bu evliliğin de bir çözüm olmadığı ortaya çıktığında bir kovalamacanın içerisinde kalan Arat ile Azra bir yanda birbirlerini korumak bir yanda da sonları kavuran aşla başa çıkmak zorundalar.
Sırlar tamamen ortaya döküldüğünde masum bildiklerin de suçlu olunca... işte o zaman tamamen bir çıkmazda kalıyor Azra...
Kısacası Azra'nın hayatını tehdit edenler, onu bu tehditten kurtarmaya çalışanlar ve bütün bunların arasında közlendiğine inandığı aşkın tekrardan alevlenmesini okuyoruz.
Genel olarak bakıldığında oldukça başarılı bir kitaptı. Beğendim de kurgusunu ve olay döngüsünü ama beğenmediğim kısımları da vardı ne yalan söyleyeyim.
~~~*~~~
"Sevemezsin değil mi? Benim seni sevdiğim gibi sende beni sevemezsin. Biliyorum... Ben senin gözünde hala o küçük Azra'yım. Hiçbir zaman beni sevmeyi denemedin ki sen. Bırak sevmeyi, beni görmedin bile!"
~~~*~~
Öncelikle Azra'nın gerekirse kendimi feda ederim veya her sıkıştığında Ahmet Aslan'a giderim tavırlarını beğenmedim. Hadi birdi ikidir tamamda bunu bence abarttı ve bu biraz sıktı okurken. Yani biraz tehdit vari olmaya başlamış gibi geldi. Bilemiyorum bu kısımlarda bu kadar kendini feda etme ya da ne bileyim öldürtme meraklısı olmasa sevebilirdim Azra'yı. Evet, sanırım Azra'yı pek sevmedim.
Neyse..
Unutmadan araya sıkıştırmak istiyorum. Kitapta arada kurgunun gidişatına ya da olayların örgüsüne göre arada geçmişe dönük hatırlatmalar vardı... Arat'ın ve Azra'nın ve Buğra'nın küçüklüğüne dokunuşlar... o kısımlar beni benden aldı resmen. Çoook beğendim o kısımları ve bence oldukça ince düşünülmüş detaylardı.
Kurguyu ve hikayenin anlatım şeklinde beğendim. Yazarın bir sonraki kitabının daha iyi olacağını düşünüyorum. Ayrıca bir sonraki kitap Barış ve Umut'un hikayesi olur diye umuyorum ki onları okumak isterim.
Keşke Buğra ve Esra'yı daha fazla okusaydık.
Ahh bir şey daha Azra'nın geçici hafıza kaybı vukuatı bana biraz Türk filmi tarzı geldi, okurken eğlendim ama olmasa mıydı acaba diye de düşünmedim değil.
~~~*~~~
"Arat değer verdiği insanlara karşı o korkutucu tavırlarından biraz olsun sıyrılabiliyor.
Ama yine de...
değer verdiği insanlar da olsa sinirlendiği zaman zarar vermekten çekinmiyor."
~~~*~~
Çok mu eleştirdim? Aslında kitabı beğenmediğimden değil, sadece hoşlanmadığım detaylardan bahsetmek istedim. Ki bu kısımları atarsak kitabı beğendim de :)
Beğenmediğim kısımlardan bahsedince böyle sanki beğenmemişim gibi göründü :) Aslında beğendim kitabı yalnızca bahsettim şeyler olmasa çok daha iyi olabilirdi gibi geldi.
Neyse, dediğim beğendim. Vıcık vıcık bir aşkı anlatan kitaplardan pek hoşlanmam ama içerisinde ekşın oldu mu da bayılırım. Bunda da vardı ve beğendiğimi söylemeliyim.
Ahh... en son sayfalar favorilerimdi. Onu inkar edemem oldukça heyecanlandım okurken bende.
Okurken çok tavanda tutmayın beklentinizi 5 üzerinden 5 lik değildi kitap ama 3,5 verilebilinir :) bahsettiğim kısımlarda olmasa 4 bile verebilirdim.
~~~*~~~
"Keşke bu kadar korkmasam seni sevmekten. Belki her şey o zaman daha kolay olurdu."
~~~*~~
Ayrıca kapak tasarımını beğendim, normalde ciltli kitapları sevmem ama bunun kalın cildi, dışından girmeli olmamasını ise çok beğendim :) Dilerim serinin ikinci kitabı içinde bununla uyumlu bir şeyler olur :)
Kitabın adı : Kum Taneleri
Yazarı : Berna Aslıhan
Seri bilgisi : Aşkın Sen Hali #1
Yayınevi : Mendirek Yayınları
Sayfa sayısı : 544Bütün dünya yok olsun, sadece biz kalalım istiyorum.
"İsminin anlamını biliyorsun değil mi?"
Kız sessiz kalmayı tercih ederken başını usulca olumlu yönde salladı. "Azra..." dedi ismini tekrarlayarak. "
"Ayak değmemiş kum demek."
"Çok doğru." dedi genç adam Azra'yı sarhoş edebilecek kadar harika gülümsemesiyle cevap verirken. Azra onu belki de ilk defa bu kadar içten gülümserken görmüştü. Genç adam derin bir nefes aldı ve kızın deniz mavisi gözlerine bakarak tekrar konuşmaya başladı. "Ben o ayak değmeyen kumda kendimi kaybetmek üzereyim Azra."
Azra duydukları karşısında şaşırmış bir ifadeyle bakıyordu adama. "Ama Arat-" Arat işaret parmağını kızın dudaklarına bastırıp onu susturdu. "Hiçbir şey söyleme, sadece seni sevmeme izin ver."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın