Sırayla Sylvia Day'in historical romans kitaplarını bitiriyorum ve bu seferde Günaha Davet'i okumuştum. 2. kez okuyorum ve sizlere bol bol alıntı ile geldim.
Yorumum blogda yer alıyor. Yorumu okumak için TIKLAYINIZ!
Bu arada biliyorsunuz ki blogumuzun instagram adresi var ve her ay en az 1 tane historical romans okuyoruz bunun içinde bir sayfa açtım. Okursanız mutlaka etiketleyin bizi ki sizler respot yapabilelim. :)
#illekitaplahistoricalokuyoruz hashtagımız ve sayfamız da @illekitaplahistoricalokuyoruz
Neyse şimdi alıntılara geçelim :)
”Kes şunu,” diye tısladı Jess. “Sen tonun hoşuma gitmiyor.”
“Özür dilerim. Sen sevgilinin uygunsuz davranma konusunda biraz daha ölçülü olmasını mı tercih edersin?”
“Yarın görüşürüz, Alistair. Umarım bu gece iyice dinlendikten sonra yarın daha keyifli olursun.”
“Beni böyle bırakıp gidemezsin,” diye haykırdı Alistair.
“Katlanılmaz birisiymiş gibi davranıyorsun. Çirkin sözler söylüyorsun. Neden böyle davrandığını bilmiyorum.”
“Bugüne dek hep yeterince çaba gösterdiğim takdirde istediğim her şeyi elde edebileceğime inandım. Gerekli fedakârlıklarda bulunursam, kendimden ödün verirsem, yüklü paralar ödersem...Her şeyin ulaşılabilir olduğunu düşündüm. Şimdi hayatta en çok istediğim şey karşımda duruyor ve seni satın alamayacağımı biliyorum. Sana bunu zorla yaptıramayacağımı da. Güçsüz olduğumu hissetmek tahammül edemediğim bir duygu. Bu beni hem asabi yapıyor hem de inanılmaz bir hayal kırıklığı yaşamama sebep oluyor.”
“Sen neden bahsediyorsun?”
“Birlikteliğimizi sonu olan bir ilişki gibi görmek yerine, sonsuza dek sürecekmiş gibi görmeni istiyorum. Sabah kollarımda uyandığını, Hyde Park’ta yürüdüğümüzü ve sosyete üyelerinin gözleri önünde vals yaptığımızı...”
“Böyle bir hayat seni mutsuz eder.”
“Yanımda sen olmazsan gerçekten de mutsuz eder.”
“Özür dilerim. Sen sevgilinin uygunsuz davranma konusunda biraz daha ölçülü olmasını mı tercih edersin?”
“Yarın görüşürüz, Alistair. Umarım bu gece iyice dinlendikten sonra yarın daha keyifli olursun.”
“Beni böyle bırakıp gidemezsin,” diye haykırdı Alistair.
“Katlanılmaz birisiymiş gibi davranıyorsun. Çirkin sözler söylüyorsun. Neden böyle davrandığını bilmiyorum.”
“Bugüne dek hep yeterince çaba gösterdiğim takdirde istediğim her şeyi elde edebileceğime inandım. Gerekli fedakârlıklarda bulunursam, kendimden ödün verirsem, yüklü paralar ödersem...Her şeyin ulaşılabilir olduğunu düşündüm. Şimdi hayatta en çok istediğim şey karşımda duruyor ve seni satın alamayacağımı biliyorum. Sana bunu zorla yaptıramayacağımı da. Güçsüz olduğumu hissetmek tahammül edemediğim bir duygu. Bu beni hem asabi yapıyor hem de inanılmaz bir hayal kırıklığı yaşamama sebep oluyor.”
“Sen neden bahsediyorsun?”
“Birlikteliğimizi sonu olan bir ilişki gibi görmek yerine, sonsuza dek sürecekmiş gibi görmeni istiyorum. Sabah kollarımda uyandığını, Hyde Park’ta yürüdüğümüzü ve sosyete üyelerinin gözleri önünde vals yaptığımızı...”
“Böyle bir hayat seni mutsuz eder.”
“Yanımda sen olmazsan gerçekten de mutsuz eder.”
***************
Jessica öfke dolu gözlerle ona baktı. “Her zaman bu kadar meraklı mısındır? Eğer öyleyse bu merakın herkes için geçerli mi yoksa bu sadece yatağa atacağın kadınlara gösterdiğin özel bir ilgi mi?”
“Bir kirpi gibi okların var ve seni tutmak neredeyse imkansız. Bu özelliğine bayılıyorum.”
“Sen mücadeleyi seviyorsun,” diye düzeltti Jessica. “Peşinden koşan ben olsaydım şu an tamamen farklı hissederdin.”
“Bunu bir deneyelim istersen,” dedi Alistair, Jessica’nın gözlerine bakarak.
“İşte bir meydan okuma daha. Ya da yeni bir bahis. Bütün bunlar senin karşı koyamayacağın şeyler.”
“Bir kirpi gibi okların var ve seni tutmak neredeyse imkansız. Bu özelliğine bayılıyorum.”
“Sen mücadeleyi seviyorsun,” diye düzeltti Jessica. “Peşinden koşan ben olsaydım şu an tamamen farklı hissederdin.”
“Bunu bir deneyelim istersen,” dedi Alistair, Jessica’nın gözlerine bakarak.
“İşte bir meydan okuma daha. Ya da yeni bir bahis. Bütün bunlar senin karşı koyamayacağın şeyler.”
***************
”Beni etkilemeye çalışıyorsun. Bu benim için iyi mi yoksa kötü mü olacak yakında göreceğiz.”
“Ben senin neye ihtiyacın olduğunu biliyorum.”
“Öyle mi?”
“Sınırsız bir özgürlüğe.” Alistair ayağa kalktı. “Böyle bir şey mümkün ve bunu sana ispatlayabilirim.”
“Özgürlük beraberinde katlanılması gereken sonuçları getirir.”
“Doğru. Onların söylediklerini umursamamak gibi bir imkânın varsa, başkalarının senin hakkında ne düşündüğü fark eder mi?”
Jessica sert bir şekilde nefesini bıraktı. “Ben artık sadece senin hakkımda ne düşündüğünle ilgileniyorum.”
“Senin için deli oluyorum. Ve şu ana dek tanıdığım her yönünü sevdim.”
“Ben senin neye ihtiyacın olduğunu biliyorum.”
“Öyle mi?”
“Sınırsız bir özgürlüğe.” Alistair ayağa kalktı. “Böyle bir şey mümkün ve bunu sana ispatlayabilirim.”
“Özgürlük beraberinde katlanılması gereken sonuçları getirir.”
“Doğru. Onların söylediklerini umursamamak gibi bir imkânın varsa, başkalarının senin hakkında ne düşündüğü fark eder mi?”
Jessica sert bir şekilde nefesini bıraktı. “Ben artık sadece senin hakkımda ne düşündüğünle ilgileniyorum.”
“Senin için deli oluyorum. Ve şu ana dek tanıdığım her yönünü sevdim.”
***************
Alistair, Jessica'nın omuzlarını tuttu ve sızlayan kaslarını rahatlatmak için onları yavaş ama sert bir şekilde sıktı.
"Gitme," dedi Jessica.
"Gitmek zorundayım."
"Ben..." Jessica yutkundu. "Ben seni istiyorum."
"Ben de öyle." Yüce Tanrım, Jessica onunla sevişmek için yalvarırken bu odadan çıkıp gitmesi ne kadar da zor olacaktı. Ama bir sonraki gün onun yüzündeki pişmanlığı görmek daha büyük bir işkence olurdu.
Alistair, Jessica'nın boynunu tutarak ona sert bir öpücük verdi. "Tek kelimeyle harikaydın."
Jessica onun tekrar doğrulmasına izin vermeden bileğini tuttu. "Neden gitmen gerekiyor?"
"Sana zarar veremem. Sonradan pişmanlık duyacağımız, yanlış şeyler yaşamak istemiyorum." Alistair kravatını yeniden bağlamaya başladı. "Ayıldığında beni tekrar çağır. O zaman yanına dönmekten büyük mutluluk duyarım."
Jessica dirseğinin üzerinde doğruldu. "Yanımda kalırsan sana istediğin ödemeyi yapabilirim."
Alistair olduğu yerde donakaldı. Başından aşağıya bir kova buz gibi soğuk su dökülmüş olsaydı, ateşi herhalde bu kadar hızlı söndürülemezdi. Daha da kötüsü, yüreğine saplanan bir bıçak acımazsızca içinde döndürülüyormuş gibi keskin bir acı duydu. Bu acı sendeleyerek yataktan kalkıp ona işkence eden kişiden uzaklaşana dek devam etti.
Arkasını döndü ve baştan savma bir hareketle kravatını düğümledi. "İyi geceler Jessica."
"Gitme," dedi Jessica.
"Gitmek zorundayım."
"Ben..." Jessica yutkundu. "Ben seni istiyorum."
"Ben de öyle." Yüce Tanrım, Jessica onunla sevişmek için yalvarırken bu odadan çıkıp gitmesi ne kadar da zor olacaktı. Ama bir sonraki gün onun yüzündeki pişmanlığı görmek daha büyük bir işkence olurdu.
Alistair, Jessica'nın boynunu tutarak ona sert bir öpücük verdi. "Tek kelimeyle harikaydın."
Jessica onun tekrar doğrulmasına izin vermeden bileğini tuttu. "Neden gitmen gerekiyor?"
"Sana zarar veremem. Sonradan pişmanlık duyacağımız, yanlış şeyler yaşamak istemiyorum." Alistair kravatını yeniden bağlamaya başladı. "Ayıldığında beni tekrar çağır. O zaman yanına dönmekten büyük mutluluk duyarım."
Jessica dirseğinin üzerinde doğruldu. "Yanımda kalırsan sana istediğin ödemeyi yapabilirim."
Alistair olduğu yerde donakaldı. Başından aşağıya bir kova buz gibi soğuk su dökülmüş olsaydı, ateşi herhalde bu kadar hızlı söndürülemezdi. Daha da kötüsü, yüreğine saplanan bir bıçak acımazsızca içinde döndürülüyormuş gibi keskin bir acı duydu. Bu acı sendeleyerek yataktan kalkıp ona işkence eden kişiden uzaklaşana dek devam etti.
Arkasını döndü ve baştan savma bir hareketle kravatını düğümledi. "İyi geceler Jessica."
***************
"Bana kurduğun fantezilerin detaylarını anlat."
""Hayır!" Genç kadının ciddi bir sesle söylediği bu söze yansıyan dehşet Alistair'in gülümsemesine neden oldu. "Bu ahlaka aykırı bir şey."
Alistair öne eğilip genç kadının kulağını yaladı. "Güvenmek," diye hatırlattı Jessica'nın ürperdiğini hissederek. "Sana öyle çok güvendim ki söylememem gereken bir sırrımı seninle paylaştım..."
"Geçmişte yaptıkların için seni suçlamıyorum."
"Ve ben de bunun için sana minnettarım. Şimdi izin ver de sana olan minnet borcumu ödeyeyim. Bana arzuladığın şeyi söyle."
"Bana bu kadar yakın durmamalısın." Jessica eğilip güvertede beliren silüete baktı.
"Burada yalnız değiliz."
"Bu gece kamarana gelebilir miyim?"
Alistair sonsuzluk kadar uzun gelen bir süre cevabını bekledi ama Jessica hiçbir şey söylemedi. Huzursuzlanarak omuzlarındaki ceketle oynadı ve ayaklarının pozisyonunu değiştirdi. Alistair onu bir kez daha vaktinden önce zorlamış olmaktan korkarak Jessica'dan uzaklaştı.
"Kamaram koridorun karşı tarafında. Aramızda sadece iki kapı var. Bana gel," diye teklif etti bu defa.
Jessica fal taşı gibi açılmış gözleriyle ona baktı. "Bunu asla yapamam."
Alistair gülümsedi. Belki Jessica gelmeyecekti ama onu beklemeye değerdi.
""Hayır!" Genç kadının ciddi bir sesle söylediği bu söze yansıyan dehşet Alistair'in gülümsemesine neden oldu. "Bu ahlaka aykırı bir şey."
Alistair öne eğilip genç kadının kulağını yaladı. "Güvenmek," diye hatırlattı Jessica'nın ürperdiğini hissederek. "Sana öyle çok güvendim ki söylememem gereken bir sırrımı seninle paylaştım..."
"Geçmişte yaptıkların için seni suçlamıyorum."
"Ve ben de bunun için sana minnettarım. Şimdi izin ver de sana olan minnet borcumu ödeyeyim. Bana arzuladığın şeyi söyle."
"Bana bu kadar yakın durmamalısın." Jessica eğilip güvertede beliren silüete baktı.
"Burada yalnız değiliz."
"Bu gece kamarana gelebilir miyim?"
Alistair sonsuzluk kadar uzun gelen bir süre cevabını bekledi ama Jessica hiçbir şey söylemedi. Huzursuzlanarak omuzlarındaki ceketle oynadı ve ayaklarının pozisyonunu değiştirdi. Alistair onu bir kez daha vaktinden önce zorlamış olmaktan korkarak Jessica'dan uzaklaştı.
"Kamaram koridorun karşı tarafında. Aramızda sadece iki kapı var. Bana gel," diye teklif etti bu defa.
Jessica fal taşı gibi açılmış gözleriyle ona baktı. "Bunu asla yapamam."
Alistair gülümsedi. Belki Jessica gelmeyecekti ama onu beklemeye değerdi.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın