"Amacım seni parçalamak değildi."
Doğrudan gözlerinin içine baktım.
"Ne yapmaya çalışıyorsunuz?"
"Beni istediğini söylemiştin."
Konuyu ani bir hamleyle değiştirmişti.
"Doğruyu söyledim. İstiyorum."
Yavaşça yanağımı okşadı.
"Hasarlarınla yüzleşmeni sağlıyorum. Belli hasarlar gören insanlar aslında en cesur, en güçlü insanlardır. Hasarlar, binaları yıkar. İnsanları ise güçlendirir."
*****
"Senin kırık parçaların, benim eksik parçalarım. Hiçbir şeyden emin değilim. Ne yapmak istediğimden ne olmasını istediğimden... Bildiğim tek şey seni acıtmak, acıttıktan sonra sarmak istediğim..."
Böyle düşünmesinden dolayı mutluydum. En azından beni tamamen dağıtmak gibi bir planı yoktu. Bunu açıkça söylemekten çekinmedim.
"Parçalamayın bana yeter."
*****
"Ben seni anladım, hem de ilk gördüğüm anda. Biz birbirimize benziyoruz." Duraksadı, nefesleri kontrolsüz bir şekilde hızlanmıştı. "Biz biliyoruz. Zehrin amacı her zaman öldürmek değildir. Sabırlı olunursa zehir iyileştirir."
"Ben iyileşiyordum." diye mırıldandım. "İyileşiyordum. Ama sonra seni gördüm. Beni darmadağın eden her şeyi hatırladım ve en başa döndüm."
"Sen iyileşmiyordun. Yalnız kalmaktan korktuğun için öyleymiş gibi yapıyordun. Mutluymuş gibi, istediğin oymuş gibi, ihtiyacın buymuş gibi... Seni en iyi ben tanırım."
Sitemle, "Neden tekrar karşıma çıktın ki?" diye sordum.
"İnanmayacaksın ama bilerek yapmadım. Bir tesadüftü... Fakat artık geri adım atmam çok zor."
"Neden?"
"Çünkü aynı senin gibi hissettiğimi fark ettim. Uzun zamandır kendimi kandırdığımı."
*****
"Benden bir söz mü istiyorsun?" diye sordum. "Seni sonsuza kadar seveceğim mi demeliyim? Diz mi çökmeliyim?"
Alaycı kahkahasını duyunca ona döndüm.
"Bunların hiçbirini yapamazsın sen."
İki adımda yine karşısına dikildim. Kollarımla kollarını kavradım ve onu göğsüme yasladım.
"Yanılıyorsun. Ben seni sevebilirim. Seni severim." Gözlerinin içine bakarak o kuvvetli duygunun ismini fısıldadım. "Seni seviyorum."
*****
Yüzünü örten saçlarını kenara çekerken, "Sana aşık olmak beni mahvedecek," diye fısıldadı.
"Bir psikopat olduğum için mi?"
Kafasını iki yana salladı.
"Sosyapat?"
Bu sefer kıkırdadı ama yine kafasını salladı.
"Narsist?"
Kıkırdaması güçlü bir kahkahaya dönüştü.
"Hayır."
"O halde neden öyle düşünüyorsun?"
Üzerinden kalkarak yana devrildim ve Tutku bedenini bana doğru döndürüp gözlerimin içine baktı.
"Bir gün beni iyileşemeyeceğim şekilde yaralayacaksın ve bu fiziksel bir yara olmayacak."
"Güvenilmeyecek bir adam olmak kulağa psikopat, narsist ve sosyapat olmaktan daha kötü geliyor." Uzanıp saçlarını okşadım. "Ellerim seninle oynayacak, seni cezalandıracak ama en önemlisi seni her zaman koruyacak. Kendimden ve kendinden bile..."
*****
"Madem beni bırakmayacaktın, neden? Neden gitmeme izin verdin?"
Gevşek topuzundan kurtulan inatçı bir bukleyi kulağının arkasına sıkıştırırken ona biraz daha yaklaştım.
"Kendi kanatlarının çıkması gerekiyordu. Bir kuşu sadece rengini beğendiğin için kafese kapatamazsın." Solukları sakinleşmişti. "Ben senin rengini çok beğendim, Tutku ama uçmanı da istedim. Özgürce, o gökyüzünde... Ben tek bir hata yaptım. Bana döneceğini düşündüm. Geri geleceğini ama sen gelmedin. Ben ise sana gelmeyecek kadar gurur ve kibir doluydum." Güldüm. "Bir hesaplama hatası yaptım. Başka bir erkekle olamayacağından neredeyse emindim ama o çocuk... seni gerçekten sevdi. Onu öldürmek istesem de seni sevdim. Belki de onun sevgisine ihtiyacın vardı."
Yumuşuyordu, bunu gözlerinin içindeki o berrak yeşil tonunun ortaya çıkmasından anlıyordum. Kızdığı, öfkelendiği zaman kahverengi baskındı. Sakin ya da mutlu olduğunda yeşil. Zevk alırken ise yoğun bir kehribar rengi...
Kafasını iki yana sallarken ellerimi kendinden uzaklaştırdı ve bir adım geriledi.
"Dudaklarımı öper gibi yaralarımı öpen birine ihtiyacım vardı. Kendi kendimden nefret ederken bile beni seven birine... İhtiyacım olan sendin. Bunu biliyorsun."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın