Ash'e bakarken gülümsemesi soldu. "Ağrın var."
"Hayır, yok."
Emma omzuna dokundu. Ash yüzünü buruşturdu.
"Önemli değil. Endişelenmeni gerektirecek bir şey yok."
"Ben senin karınım. Canın yanıyorsa endişelenirim."
Dur, diye yalvardı Ash sessizce. Bunu yapma. Daha fazla yaklaşma, yaralarımı sorma, onlara dokunma. Önemseme.
İyi bir adam böylesi tatlı bir ilgiye minnettar olurdu. Ve bir yanı minnettardı. Bir yanı ayaklarına kapanıp ağlamak istiyordu. Ama ruhunun küskün, yaralı kısmı onun merhamet göstermesine dayanamazdı. İçindeki şeytan ona öyle akıl almaz, affedilmez bir şekilde saldırdı ki Emma kendi yaralarını sarmaktan Dük'ün yaralarını aklına bile getiremez hale gelirdi.
*****
Ash'in bakışları şefkat doluydu, dokunuşları daha da fazla şefkat barındırıyordu. Önce yanağını, sonra omzunu okşadı. Emma'nın keçeleşmiş saçlarını umursamıyor gibiydi. Ardından onun kollarına alıp bir gece önceki kadar tutkulu ve yoğun olan tatlı ve nazik bir öpücük verdi.
Ayrıldıklarında iç çekerek adını söyledi. "Emma."
Emma yanağına dokundu. "Günaydın gün ışığım."
Yatakta oturdu. "Şu halimize bak. Bu nasıl oldu? Aşk olmayacağı konusunda anlaşmıştık."
"Anlaşmıştık."
"Kurallar vardı."
"Önlemler vardı."
Ağzının sol kenarı tebessümle kıvrıldı. "Belli ki yeterli değillermiş."
*****
Artık kendi ile olan savaşı sonlandırıp ona sığınmak istiyor hatta buna ihtiyaç duyuyordu. Bir olabilecekleri yere ulaşmak istiyordu.
"Beni sevme."
Bu sözler ağzından istemeden çıkmıştı. Bir düşünce değil bir rica gibiydi.
"Çok geç," diye fısıldadı Emma kulağına.
"O zaman bana söyleme, tek kelime etme."
"Seni seviyorum." Yüzünü elleri arasına alıp dudaklarını öptü. "Seni çok seviyorum."
Ash'in dayanacak gücü kalmamıştı. Onu kendine doğru çekti, birlikte kanepeye doğru devrildiler. Eksiksiz bir mutluluktu.
Ash tamamlanmıştı.
Karısını kolları arasına alıp saçlarını öptü. "Seni seviyorum. Seni ne kadar sevdiğimi asla tahmin edemezsin. Bunu anlatacak kelime yok."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın