Çıktığı andan beri ilgimi çeken radarıma takılan bir kitabın yorumuyla karşınızdayım.
Aynalar Ülkesi...
Çıktığında ilgimi çekmişti, korkunç bir kitap değil ama gizem ve gerilim bekliyordum kitaptan ki öyle bir izlenim kazandırmıştı bana gördüğüm andan beri ancak nedense almayı da okumayı da erteliyordum sonra arkadaşlarla konuşurken bu kitabı hadi alayım okuyayım beğenirsem siz de alırsınız muhabbetimizden sonra kendimi feda edip kitabı aldım... okudum... şimdi ise yorumumla karşınızdayım.
Feda ettim kısmından da kitaba dair kötü yorum okuyacağınızı düşünmeyin çünkü ben genelde kitapları kötü yönde eleştirmem beğenmediğim yerleri dile getiririm ;) Takipçilerim beni bilir.
Neyse... Adının vaat ettiği ya da bıraktığı izlenimi karşılayan bir kitap değildi benim için açıkçası. Detaylı yorumumda bunların hepsine değineceğim ;)
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Cat, geçmişinden ve ikizinden kaçarak kendine yeni bir hayat kurmaya çalışmış ve on iki yıldır ikizi El ile görüşmemiştir. Ancak bir gün El'in kaybolduğu haberini okuduğunda başına ne geldiğini öğrenmek için geri döner. Çocukluğunun geçtiği ve en büyük kabuslarının, kaçışlarının ve yalanların saklı olduğu eve geri döner. Her ne kadar içten içe El'in öldüğünü kabullenmese de onun ne durumda olduğunu ve onu bulmaya çalışmaktadır. Bu sırada da geçmişine yolculuk yaparak geride bıraktığı ve beyninin unutmaya odaklandığı gerçeklerle yüzleşmek zorundadır. Bütün bunlarla yüzleşirken hala sevdiği gençlik aşkı ve ikizi El'in kocası Ross da onun yanındadır. Ross karısından haber alınamıyor olmasının verdiği bilinmezlikle baş etmeye çalışırken aynı zamanda Cat ile de bir ilişki kurmaya çalışmaktadır. Cat ise geri dönüşünün ardından ikizi El'in neler yaşadığını, kendisine gelen ipucu mailleri, kart notları ve El'in günlüğünden kesitlerle çözmeye çalışır. Ayrıca unutmaya odaklandığı ve bir yalana tutunduğu geçmişi de tekrardan su yüzüne çıkarırken gerçeklerle de yüzleşir. Bütün bunların yanında geçmişin verdiği gizem ve saklanan sırlar... davranışlar ve sonunda da El'in başına gelenleri de su yüzüne çıkarır. Şimdi Cat'in önünde bütün gerçekliğiyle Aynalar Ülkesi var. Bununla ya baş edip gerçekleri kabullenecek ve El'in başına gelenleri ortaya çıkaracak ya da bir yalana inanmaya devam edip hayatına kaldığı yerden devam edecektir.
Cat'in ipuçları ile Aynalar Ülkesi'nde gizlenen sırları ortaya döküp geçmişi hatırlarken yaşadıklarını, ikilemlerini, duygularını, korkularını ve daha da önemlisi ikizi ile arasındaki koptuğunu zannettiği bağları tekrardan hissetmeye başlamaktadır. Şimdi gerçekle yüzleşmesi gerekmektedir çünkü Aynalar Ülkesi onu bütün gerçekliğiyle beklemektedir.
Öncelikle sevdiğim kısımlardan başlamak istiyorum. Kitaptaki en sevdiğim kısım Stephen King'in Kuşku Mevsimi ve Esaretin Bedeli kitabına karşı yapılan atıflardı. Oradaki baş rol karakterleri olan Andy ve Red için atıflar çok çok güzeldi. Ki bence bu kitap hem de film bir baş yapıt ve onu böyle kitaplarda görmek paha biçilemez.
Kitabın ilk sayfaları olmasa da son 100 sayfası çok çok iyiydi. Gerilimi hissetmedim ama gizem çok güzel hissetmişti. O son 100 sayfa resmen bütün büyüsünü toparladı.
Bütün gerçeklerin ortaya dökülüşü, Cat'in kabullenişi, hatırlaması ve sonrasında olan olaylar çok iyiydi.
El'in bıraktığı ipuçları, notlar ve onların getirdiği yeni bilgiler de güzel kurgulanmıştı.
Ross'un tavırları, Cat ile olan ilişkisi ve öncesinde geçmişleri de güzel dahil edilmişti kurguya.
Ancak bütün bunların yanında asıl kurgu Aynalar Ülkesi'ydi. Bütün kurgudaki en büyük detaydı. Onunla ilgi detaylarda güzel kurgulanmıştı ama... işte bu amalar bütün bir kitabı bitirebilen detaylara sebep oluyorlar.
Kitap geneline bakıldığında güzeldi ama olmamış dediğim yerler ve akmayan, okurken kurgudan koparan detaylar vardı bence.
Öncelikle aynalar ülkesiyle ilgili detaylar başlat alışana ve kim kimdi oturtana kadar zaman geçiyor ve karışıyor üstelik onların anlatımı da baya durgun gidiyor olması da kitaptan koparıyor ne yazık ki.
Cat'in geçmişe gittiği, El ile çocukken yaşadıkları şeyleri hatırladığı kısımlar ya da Aynalar Ülkesi'nde yaşadıklarını anımsadığı satırlarla güne dönüş kısımları arasında hiçbir fark yoktu. Ne yazık şeklinde ne puntosunda... dolayısıyla birden ona birden buna geçiş kısmı biraz karışıyordu ve bu de ne yazık ki kitaptan kopmama neden oldu. O akıcılığa kapılma kurguya dalma modu yaratamadı bende ne yazık ki :(
Çok uzatmadan bitiyorum yorumumu. Genel anlamda ortalama bulduğum bir kitaptı. 5 üzerinden 3 veriyorum kitaba.
Tavsiye eder miyim? Sizin tercihinize bırakıyorum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın