Daughtry Serisi'nin 3. kitabı ile karşınızdayım. Serinin 3. kitabı aynı zamanda ülkemizde yayınlanan son kitabı. Çünkü seri normalde 4 kitaptan oluşuyor ama yayınevlerimizin serileri yarım bırakma huyları olduğu için bu seri de son kitap çıkmadan yarım kaldı.
Ancak korkulmadan okunabilecek durumda çünkü üç Daughtry kardeşin hikayesi bu kitapla son buluyor ve 4. kitapta son kitapta özellikle çok fazla tanıdığımız Justin Wilde'nin hikayesi sanırım yayınevi de bu yüzden pek önemsemedi ama keşke önemseseydi çünkü bu kitapta onunla o kadar eğlendim ve o kadar sevdim ki okumayı isterdim.
Bence yazar seride en zirveyi kesinlikle 2. kitapta yapmış sonrasında tempoyu düşürmüştü. İlk kitabı ortalama bulmuş ve ikinci kitabı çok sevmiştim bu kitapta ilk iki kitabın ortasında bir yerde kaldı benim için.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; ikizlerden en sessiz sakini ve kitaplarına gömülmüş olan Lydia, genç kızlık aşkı Fitz'i savaşta kaybettikten sonra onun yasından çıkamamış ve onun ölüm haberini getiren Tanner'dan da nefret etmiştir. Ancak aradan geçen bir seneye rağmen onunla vakit geçirmeye de devam etmiştir. Çünkü Tanner, savaştığı arkadaşı Fitz'in ölürken genç kızı kendisine emanet etmesinin yanı sıra genç kızdan da etkilenmektedir. Dolayısıyla onunla vakit geçirmekten de hoşlanmaktadır. Artık Lydia ile ilgili adımlar atmaya karar verdiğinde ve bu konuda genç kızın ağabeyi Rafe'den de onayı aldığında Lydia'ya karşı hamleler yapmak ister. Tam o dönemlerde sürgünden dönen arkadaşı Justin Wilde'de bu durumda genç adama yardımcı olur. Çünkü Lydia ile flörtleşirken aynı zamanda genç kadına aslında başka seçeneklerinin de olabileceğini göstermektedir. Ancak Lydia her ne kadar farkına varmasa da Tanner'ı istemektedir.
Lydia'nın içindeki nefretin aşka dönmesi, Tanner'a karşı tutkuyla yaklaşması ve bunların karşılığını almasının yanı sıra Tanner'ın ölen babasının son isteği olan genç adamın kuzeninin kızıyla evlenmesi isteği ortalığı karıştırmaktadır. Aşkları sınavlardan geçerken beraber olup savaşacak ve birbirlerine güvenmek zorunda kalacaklardır.
Genel olarak kitabı sevdim çünkü tam da karakterine uygun bir kitaptı. Nasıl ki Nicole'un hikayesinde ele avuca sığmaz bir karakter olan Nicole'ün hikayesi de o derecede macera yüklüyse Lydia'nın hikayesi de onunla aynı orantıda sakin ama olaylıydı. Bu yüzden yazarı tebrik etmek lazım resmen karakterlerin karakteristik özelliklerine göre kurgulamış hikayelerini.
Lydia'nın içinde yaşadığı Fitz aşkı, genç kızlık hayalleri de çok güzeldi ama Tanner ile yaşadıkları bambaşkaydı. Çünkü Tanner oldukça tutkulu, saygılı ve sevgili bir aşk besliyordu içinde bunu da Lydia'ya göstermekte asla sıkıntı yaşamamış olması güzel anlatılmıştı.
Tanner ise, genç kadın için yaptıkları çok güzeldi. Bir yıl boyunca yanında olması, onunla vakit geçirmesi ve sonrasında da onun için Fitz'in hayaletiyle savaşma moduna girmesi güzel anlatılmıştı.
Gerçi Tanner kendi mutlu sonuna ulaştı ulaşırken de aşkına yani Lydia'sını hayatına dahil etti. 💜
Açıkçası kitabı okumaya başladığımda ve Justin'in mücevherlerle ilgili problemleri söylediğinde aklıma gelen ilk isim işin sonundaki isim çıktı. Hep şüphelendiğim kişiydi ve altından bir şey çıkacak dediğim kişiydi ve çıktı da... böyle konularda polisiye sever olmam ve onların kurgularındaki şüpheli yaklaşımlarım bu tür kurgularda doğru tahminlerde bulunmama neden oluyor. 😎
Yorumun başında da dediğim gibi Justin resme kitaba hareket katan biriydi. Onun hikayesini okumayı cidden çok isterdim ama ne yazık ki okuyamıyoruz. Sevgili Pegasus sağ olsun! 😖
Yorumumu çok uzatmayacağım ancak şunu söylemeliyim, gerçi yorumun başında da dedim. İkinci kitaptan bir tık aşağıda ilk kitaptan bir tık yukarıdaydı benim için.
Bu yüzden bu kitaba puanım 5 üzerinden 3,5 veriyorum.
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın