Bu ayın historical romans kitabıyla karşınızdayım. Zamanında set olarak indirimdeyken aldığım kitaplardan biri açıkçası şimdiye kadar okumamıştım şimdi neden ani kararla okumaya karar verdiğime dair hiçbir fikrim yok ama hazır serinin diğer kitapları da elimdeyken devamını getireceğim de bir gerçek. Ne yazık ki getireceğim. 🙈
Ne yazık ki yazmamın açıklamasını yorumumun devamında yapacağım şimdiden girmeyeyim detaya.
3 kitaptan oluşan bir seri her kitap bir kardeşi anlatıyor. En büyük ağabey olan Rafael'in hikayesiydi bu kitap diğerleri ise sırayla ikiz kardeş olan Nicole ve Lydia'nın hikayeleri.
~~~*~~~
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Rafael, dük olan amcasının yanına gönderilen ve kuzenlerinin pislikleriyle karşılaşan ve en son yakaladığı şeylerden sonra amcasının isteğiyle orduya katılan bir komutandır. Ancak orduda geçirdiği zamanlardan sonra aniden aldığı haberle geri dönmek zorunda kalır. Çünkü dük olan amcası ölmüştür üstelik geride varis bırakmadan ölmüştür. İki oğluyla beraber olduğu tekne batmış v hepsi ölmüştür. Düklük de Rafael'e kalmıştır. Ordudan geri dönmesi ve dükalığın başına geçmesi gerekmektedir. Düklüğün getirilerini bilmeyen, altı sene ortalıkta olmayan, işleyişi bilmeyen ve gittiğinde küçük birer çocuk olan kardeşlerinin genç kız olduğunu görmek, onlarla nasıl iletişim kuracağını bilememek gibi daha bir sürü bilinmezliğin ortasına düşmüştür. Çocukluk arkadaşı Charlotte'un varlığı ona azıcık moral ve destek verse de artık çocukluğunda tanıdığı kız değildir, Charlotte de büyümüştür ve genç bir kadın olmuştur. Onun desteği, yanındaki varlığı, yol göstericiliğinin yanında genç kadından etkilenen Rafael, kendi duyguları, Charlotte'un korkuları ile savaşırken aynı zamanda onu öldürmek için peşine düşen düşmanlarıyla da savaşmak zorundadır.
Rafael'in dük olma, aşkı bulma ve kardeşleriyle beraber olan yolculuğunu anlatıyor.
Böyle anlatılınca heyecanlı ve aşk dolu falan gibi geliyor değil mi? Ama değil asla öyle beklentiniz olmasın çünkü ne heyecanlı ne de aşk doluydu. Yani aşkı kıyıdan köşeden yakalamış ama o kadar... zaman zaman kendimi baya günlük okuyormuş gibi falan hissettim. Arada heyecan kendini gösterir gibi oluyor ama sonra ortadan kayboluyordu. Şey gibi geldi biraz, 'çok yavan gidiyor biraz olay katayım' denmiş ama olay da olmamış birkaç sayfa o kadar her şey eski haline dönüyor olay unutuluyor... sonra zaman geçiyor bir olay daha yapılıyor sonra o da unutuluyor... yani çok yavandı... bir bütünlük yoktu o yarımlık hissi bir türlü gitmedi okurken.
Rafael ve Charlotte arasındaki ilişki arkadaşlıktan aşka dönüşüyordu ama o bile biraz olmamış hissi veriyordu. Yani o aşkı hissetmiyorsunuz sadece iki arkadaşın aa hadi büyüdük birbirimize aşık olalım deyip yaşadığı aşk gibi... gerçi Charlotte küçüklüğünden beri aşıkmış Rafael'e ama yine de o hissi veremiyordu nedense.
Bir de çeviride bazı kelimeler vardı... eski Türkçe falan diye düşündüm. Merhum deyin, ölmüş deyin, eski deyin... ama bambaşka bir kelime kullanılmıştı ve -o kelimeyi hatırlamıyorum- kimden bahsediyor falan moduna girdim alışana kadar... yani çeviri kitap bu daha anlaşılır kelimeler kullanılmalı bence...
Bir de bir dükü baştan çıkarmak mı? Ahh hadi ama... baştan çıkarma kısmı neredeydi.. bence olayı tamamen yanlış anlamışlar gibi... 😓
Kitabın bence en eğlenceli kısmı ve biraz da puanını yükseltme nedenim ikizlerdi. Nicole ve Lydia... Onları çok sevdim... Lydia'nın ilk aşkı yaşaması daha hissedilirdi... sonrasında çektiği acı da öyle... Nicole'un ele avuca sığmaz halleri de öyleydi. Eğer sıradaki kitaplar onlara ait olmasaydı muhtemelen devamını getirmezdim ama sırf onların hikayeleri daha iyidir diye düşünerek devamını getireceğim.
Kitaba dair daha fazla yorum yapmak istemiyorum benim nazarımda ortalama bir kitapta.
Puanım ise 5 üzerinden kesinlikle 3...
İlk defa görüyorum bu romanı,güzel yorum olmus kalemine sağlık
YanıtlaSilİlk defa görüyorum bu romanı,güzel yorum olmus kalemine sağlık
YanıtlaSil