Kitabın yorumu için tıklayınız!
"Yeterince verdim. Yeterince kaybettim. Seni de kaybetmeyeceğim."
Tüm iyi niyetime rağmen boğazımın arkası yandı. Acısı o kadar elle tutulur, o kadar benimkini hatırlıyordu ki bu denli benzediğimizi ilk defa fark etmiştim.
Ona doğru temkinli bir adım attım ve önünde durana dek aradaki mesafeyi kapattım. Yüzünü ellerimin arasına almak için uzandığımda, canını yakacağını bilsem de ona gerçeği söyledim. Bunun sonsuza dek sürmesi daha çok acıtırdı.
"Çünkü gitmeme izin verene kadar, bana asla gerçekten sahip olamayacaksın. Her zaman kalıp kalmayacağımı, eğer bir şans verilirse seni seçip seçmeyeceğimi merak edeceksin ve bunu bilememek, hayatının geri kalanı boyunca peşini bırakmayacak."
"Çok fazla kan kaybedeceğim."
Gülümseyip yavaşça beni kendine doğru çekti. "Sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim. Bana güveniyor musun?"
"Kesinlikle hayır," dedim. Sözlerime karşılık güldüğünde kaşlarım çatıldı.
Başını yana eğerek, "Aferin kızıma," dedi. "Peki, seni hayatta tutacağım konusunda bana güveniyor musun?"
Duraksadım. Onu ve bileğime dayadığı, her şeyi sona erdirebilecek hançeri inceledim. Beni geri getirmek için kendinden parçalar vermişti ve Beelzebub boynumu kırdığında, etrafımdaki tüm o diğer şeyleri hissetmeden önceki anlarda Gray'in korkusunu hissetmiştim.
Ona azıcık bile güvenmiyordum ama bu konuda güvenebilirdim.
"Evet."
"Seni kalbimden söküp atmaktan başka hiçbir şey istemiyorum, bunun nasıl bir şey olduğunu biliyor musun? Bana karşı daima ilgi gösteren kişinin, hoşlanmamam gereken tek adam olmasından ne kadar nefret ettiğimi biliyor musun?"
"Seni gördüğüm an benim olduğunu anlamıştım. Sonraki elli yıl sen bekleyerek geçirdim. Senden uzun süre nefret ettim, Küçük cadı. Yüzyıllardır planladığım ve inşa ettiğim her şeyi tehdit ediyordun. O yüzden evet, anlıyorum," derken parmaklarının tersini yanağımda gezdirdi. "Seninle aramdaki fark, benim ahlaki açıdan neyin doğru olduğunu umursamamam. İstediğim şeyi hiç utanç duymadan alırım. Sen ise bana karşı hissettiklerin konusunda, sırf daha iyi hissedebilmek için kendine işkence etmeyi tercih ediyorsun."
"Seni incittiğimde bir kalbim yoktu ve bu varoluşumun en sefil deneyimiydi. Senin bir kalbin var, Küçük Cadı ve birine değer verdiğini kabul etmektense sevdiğin adamı öldürmeyi tercih ediyorsun!" diye bağırdı, sesi giderek yükseliyordu.
"S*ktir git," diye hırlayıp ona doğru yürüdüm. Gray'i geçmeye kararlı bir şekilde yatak odasının kasına doğru ilerledim. "Hayatımda pek çok insana değer verdiğimi itiraf ediyorum. Senin aksine, onlar benim sevgimi hak ediyor."
Hançeri elinde döndürürken, "Ölmemi bu kadar çok mu istiyorsun?" diye sordu.
Cevap veremedim. Yüzündeki hüznü izlerken kendimle yüzleştim. "Gray..."
"Bana cevap ver. Ölmemi mi istiyorsun? Gerçekten hayatına devam edip, beni bir daha görmemeyi tercih edecek kadar mı benden nefret ediyorsun?" diye sordu. Ellerimi umutsuzca yüzüme götürdüm, durduramadığım gözyaşlarımdan kurtulmaya çalışıyordum.
Gray bana doğru gelirken hançeri çevirip kemikten sapını elime bastırdı. Parmaklarım kabzanın etrafına dolandı ama ucunu doğrulttuğu yer onun göğsü değildi.
Benim göğsümdü.
"Bu hançer beni öldürmek için yapıldı, hiç kuşkun olmasın. Ancak benim zayıflığım bu hançer değil, Küçük Cadı," dedi ve hançeri kalbime dayayarak beni orada öylece bıraktı. "Sensin."
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın