21 Şubat 2025 Cuma

0 Elise Kova - Vampir Lordu ile Düello (Married to Magic #3)


~~~*~~~
"Kan boş bir tuval gibidir... Deneyimlerimizin kaydını tutar..."
~~~*~~~

 
Married ot Magic Serisi'nin üçüncü kitabı Vampir Lordu ile Düello kitabının yorumuyla karşınızdayım. Resmen seriyi peş peşe okudum keşke diğer iki kitabı da çıkmış olsaydı da onları da okusaydım seriyi sonlandırsaydım ama ne yazık ki onlar henüz çıkmadı. Umarım yayınevi çıkarır. 

Serinin her kitabı bir öncekinden daha iyiydi bu yüzden tekrar diyorum ki ilk kitaba göre seriyi yargılamayın devam edin. 

Bu seferki kurgumuzda ilk kitapta ve ikinci kitapta bahsedilen vampirleri konu alıyordu. O kitaplarda binlerce yıldır hiçbir şekilde haber alınmadığı, yaşadıkları düşünülmediği konusunda bilgiler almıştık. Onların varlığının herhangi bir belirtisi olmadığını... şimdi ise bu kitapta bunların altındaki nedenleri ve olayları görüyoruz. Aslında bunca zaman diliminde neden vampirlerden haber alınamadığını görüyoruz. 

İlk iki kitaba göre daha aksiyonu bol, heyecanlı, soluksuz okunuyordu. Resmen yazar her kitabı bir öncekinden daha iyi yazmış diyebilirim. Özellikle bu kitap bir vampir kurgusu olduğu için bu konuda da hakkını vermesi de çok güzeldi. Tam da olması gerektiği gibi kurgulaması vampirleri, yumuşatmadan ve vahşiliği-acımasızlığı-ihtiyacı çok yerinde yazmasını sevdim. 

~~~*~~~
Hiçbir irade gücü ya da kan yemini aslında kim olduğumuzu değiştiremezdi.
~~~*~~~


Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Avcı Mezrası'nın nesillerdir demirciliğini yapan ailenin kızı olan Floriane, kendi kaderine boğun eğmiş demirciliği annesiyle beraber çalışarak yaparken erkek kardeşi Drew'un da avcı olarak yetişmesini ve vampir avlarına çıkmasına içten içe endişelense de kendilerine biçilen kadere boğun eğmiş bir genç kızdır. Kanlı Ay'ın yaklaşması ve vampir lordunun da ava çıkacak olmasından dolayı kasabalının endişelerinin artması ve avcıların başarısız olmasına karşılık kasaba halkının da hayatının tehlikeye gireceği korkusu ile hayatlarını yaşamaktadırlar. Kanlı Ay zamanı geldiğinde de Drew ve diğer avcılar ava gittiklerinde o geceyi tedirgin bir şekilde geçirirken annesini güvenli bir şekilde odasına gönderip de annesinin kendisine gizlice yaptığı zırhı giyip, Drew'un kendisine avcılar gibi dövüşmesi öğretmesi ve kardeşi gitmeden önce avcı iksiri adı altında kendisine verdiği iksiri elinde tutup da dışarıyı gözlemlediği bir an kasabadan gelen çığlıklar Floriane'ı tedirgin eder. Üstelik kasabaya giren vampirin de kendisini fark etmesi sonucunda savaşmaktan başka çaresi kalmayan genç kız, kardeşinin verdiği iksiri içer. Sonucunda kanında dolaşan o iksir sonucunda vahşileşen, savaş istene, güçlü, hızlı biri haline gelir. Evine gelen vampiri öldüren Floriane, kardeşinin kendisini çağırdığını sanarak içgüdüleriyle hareket ederek savaş meydanına gider. Orada ölmek üzere olan kardeşi ve vampir lordunu görünce ortalık iyice karışır. Vampir lordunun da dikkatini çeken genç kız, onunla savaşması sonucunda vampir lordu genç kızı kaçırarak kendi kalesine götürür. Vampir Lordu Ruvan ise, gördüğü kadının ne olduğunu çözemeden onu kalesine getirmiş ve laneti kaldıracağını düşünmüştür. Bir insana, bir insan tarafından yapılan laneti çözecek anahtara ihtiyaçları vardır. Bunlar için doğru kişinin Floriane olduğunu düşünen Vampir Lordu Ruvan, kalesine getirdiği genç kız ile anlaşma yapar. İksirin etkisi bitince Ortadiyar'da hayatta kalmanın zor olması ve Floriane'i yok etmeye başlaması sonucunda başka çaresi kalmayan genç kız, Ruvan ile anlaşır. Ettikleri kan yemini sonucunda Floriane, Ruvan'a laneti kaldırmasına yardım edecek karşılığında da lanet kalktıktan sonra vampirler de Avcı Mezrası'nı rahat bırakacak saldırmayacaktır. Bu anlaşma için kan yemini edip de birbirine bağlanan ikili, laneti kaldırmak için araştırmalara varırlar. Floriane, on dokuz yıldır kendisine anlatılan vampirlerle ilgili bilgilerin aslında nasıl da yanlış olduğunu, düşünüldüğü gibi bir durum olmadığını keşfederken Ruvan ile çalışmasının yanında kendi özgür seçimlerini yapmanın, kaderini kendi belirlemenin nasıl bir his olduğunu da keşfeder. Bütün bunların yanında aşkı da tatmaya başlarken kendi alıştığı tabulara d odlukça ters olan hislerle baş etmeye çabalar. Bunun yanı sıra da araştırmalarında kendisine yardımcı olan ve avcı olduğunu düşündüğü ama aslında avcı olmadığını bildiği genç kızdan etkilenmeye ve içinde aşk filizlenmeye başlayan Ruvan ise lanetten önce de sonra da bir şansları olmadığının farkında olarak sahip oldukları anları yaşamaya çalışmaktadır. Ancak zamanları ise çok kısadır. Çünkü lanet usul usul Ruvan ve silahşörlerini de etkilemeye başlamasına direnememektedirler. Her ellerini attıkları umutlar da tek tek solarken içlerinde çözüm yılları kalmadığını ve kaderine boyun eğmeleri gerektiğinin de farkında olan vampirler için umudunu kaybetmeden araştırmalarına devam eden Floriane, çıkış bulmak zorundadır. Çünkü kendisine yılarca anlatılanların aslında geçek olmadığını keşfettiğinde aslıdan vampirlere de anlatılanların gerçek olmadığı olasılığının üzerinde durmaya başladığında olaylar bambaşka bir yola girer. Bu yol daha tehlikeli olmasına rağmen özellikle de zamanları artık fazla da kalmamışken denemekten başka çareleri de yoktur. Sadece kaybedecekleri şey aşkları olmayacak, umutları, hayatları ve daha da önemlisi kendilerinin geldikleri kadar yol gelmeyi belki başaramayacak kendilerinden sonraki nesilleri de kaybedeceklerdir. Ya bütün her şeyi göze alacakları fedakarlıkları yapacaklar ya da anı yaşayıp sonrasını önemsemeden hayatlarını sonlandıracaklardır. 


~~~*~~~
"Uzatılan yardım elini ne zaman kabul edeceğini bilmek zayıflığın değil, gücün emaresidir.
~~~*~~~


Öncelikle yorumuma eleştirdiğim bir kısımla ilgili başlamak istiyorum. Instagram'dan takip ediyorsanız hikayelerimde görmüşsünüzdür. Kitapta Floriane ve Avcı Mezrası "vampir" diye söylemiyorlar "vanpir" diyorlardı. Bu konuda okurken ilkinde önemsemedim sonra baktım 20-30 sayfa boyunca hep vanpir diyorlar dedim bu nasıl bir imla hatası... hiç mi dikkat etmediler diye düşündüm. Ama sessizce okuduğunuzda bununla ilgili açıklamalar geliyor. Avcı Mezrası'nın yanlış telaffuzu olduğunu ve Ruvan'ın bunu her seferinde düzeltmesini okuyoruz. Dolayısıyla bu bir imla hatası değil kitabın kendi kurgusunda olan bir detay hatta öyle ki kitabın sonlarına doğru artık Floriane, kendi kardeşi Drew'u da bu konuda düzelip doğrusunu öğretiyor. 

Yorumun başında da dediğim gibi tam bir vampir kurgusuydu. Hem onların hızları, kan ihtiyaçları, kan içmeleri, savaşmaları ve avcı halleri olması gerektiği gibi yazılmıştı. Bazı kitaplarda hep okuduğumuz kan yemini ya da kan ilmi detaylarında kanın istekle verilmesi detayları da güzel kurgulanmıştı. Bunun yanı sıra da bir insandan kan içerken duyulan arzuyu, ihtiyacı da güzel anlatmıştı. Özellikle de Ruvan ve Floriane kan yemini ettiklerinde hissettikleri ve Ruvan'ın kan ihtiyacı olduğunda, lanete her an daha fazla kapılırken taze kan ihtiyaç duymasında Floriane'den kan içmesi detayları oldukça iyiydi. 

Floriane'in de demirci olarak yaptıkları, bilgileri ve kafasını kullanma şekli, zekası çok güzel detaylardı. Diğerlerinden daha farklı bir bakış açısına sahip olması da bence kitabın en güzel detayıydı. Bir yerde de laneti yaşayan ve kurtulmak için çaba harcayan, çare arayan vampirlerden daha başka bir gözle olaylara bakması ve araştırması çok güzeldi. Bazen işin içinden çıkamadığında dışarıdan bir gözün ne kadar da yardımcı olabileceğini güzel vurguladı. Gerçi lanetin kırılması sonucunda Avcı Mezrası'nın rahatlayacak olması Floriane'in de işine gelen detaylardı ya neyse... 🙊

Ruvan ile Floriane'in ilişkisi, arkadaşlığı çok güzeldi. Başta her ne kadar çatışsalar da sonrasında birbirlerini dinleyip anladıktan sonra iletişimleri ve ilişkileri çok hoşuma gitti. Hatta öyle ki Ruvan'ın şövalyeleri ile olan ilişkisi de çok güzeldi. İkilinin arasındaki kan yeminine rağmen birbirlerine dair olan duyguları ve ihtiyaçları da güzel anlatılmıştı. 


~~~*~~~
Aynı ateşi paylaşan iki mum gibiydik. İkimiz de diğerinin sönmesine izin vermeyecektik. Birimiz hala yanmaya devam ederken bunu yapamazdık.
~~~*~~~


Lanete yakalanmış vampirlerle savaşları, Ruvan'ın Floriane'in açmasını istediği odanın kapısına götürme yolculuğu ve orada yaşananlar da çok soluksuz okunan detaylardı. Yaşadıkları saldırılar, savaşları, kavgaları nefes kesici detaylardı. Üstelik Ruvan'ın da lanete yakalanma aşamalarında yaşadıkları ve ikilemler çok güzel detaylardı. 

Ruvan'ın vampir olması ve bir insana aşık olmasını kendi halkına nasıl açıklayacağını bilememesi... buna karşılık da saklamak istemiyor oluşu çok güzeldi. Kendi silah arkadaşlarının bilmesi konusunda rahat olsa da lanet kaldırıldıktan sonra bir vampir kralı olarak halkının bunu nasıl karşılayacağını bilemeden elindeki anı yaşama isteği çok güzeldi. Aynı tereddüt ve korkuları da Floriane'de yaşayınca ellerinde sadece yaşadıkları an varken tadını çıkarma modları çok iyiydi. Evet birkaç yer de iletişimsizlikten veya duygularını itiraf edememekten yaşanan kırgınlık olsa da ikisi de bunu uzatmaması da güzel detaylardı. 

Drew'un da bir şekilde -spoiler olur diye söylemiyorum- vampir kalesine gelmesi ve oradakilerle tanışması güzeldi. Drew'ın ve Floriane'in iletişimi, iki kardeş olarak birbirlerine olan güveni çok güzeldi. Bu kardeşlik detayını seviyorum bana kendi kardeşimle olan ilişkimi anımsatıyor. Çok eşsiz bir iletişim seviyesi bu bence... 

Drew'un Ruvan ile bir olması Floriane'e laf atmaları, onun hakkında yorumlar yapmaları çok eğlenceliydi. 

Ruvan'ın lanete yenilmesi, bir Kaybolmuş'la kavga ederken, bu arada Kaybolmuş vampirlerin lanete yenik düşmesi sonucunda oluşan üç türden en tehlikeli ve güçlüsü. Onun kavganın sonucunda lanete daha da dirençsiz hale gelmesi sonucunda yaptıkları ve Floriane'in pes etmemesi çok iyiydi. 

Kuzgun detayı da çok güzeldi. Bu detayı da Ventos ile beraber çözen Floriane'in yaşadıkları şaşkınlık ve ne yapacaklarını bilememe de güzel detaylardı. 

Lanet ise... bütün kitap boyunca gizemini sürdürdükten sonra o lanetin bir yapbozun parçası gibi Floriane'in çözmesi çok güzeldi. 


~~~*~~~
"Başkaları insanların tek bir büyü kırıntısı bile taşımadığını varsayabilir ancak vampirler gerçeği biliyor: Güç herkesin içinde, yeter ki onu ortaya çıkarmayı bil."
~~~*~~~


İlk kitapta döngüyü kırma konusunda yetersizliği eleştirmiştim, ikinci kitapta sırça tacın detaylarını ve asil varisin sırrının çözülmesini de çok sevmiştim. Bunda da laneti, altındaki detayları ve kimin yaptığı konusundaki detaylar şaşırtıcıydı. Nedenleri ve sonuçları da öyle... o kısımlar çok güzeldi, lanetin haykırılışı ve sonucunda olanlar ise çok iyiydi. Keşke azıcık daha uzun olaydı da onları daha fazla okuyaydım dedim. 

Floriane'in laneti çözdüğünde, nasıl kıracağını ve daha da önemlisi altındaki nedenleri görmek bana aslıdna geçmişteki üçlüyü ve günümüzdeki Ruvan, Floriane ve Drew üçlüsünün yansıması olması çok güzeldi. 

Floriane'in laneti çözmek için göze aldıkları, tercihleri ve fedakarlıkları çok güzeldi. Okurken şaşkınlığımı, aynı sahneyi tekrar okuyuşum ve daha da önemlisi beklediğinin aksiyle karşılaşırsın da o okur şaşkınlığı tatmini yaşarsın ya onu yaşadım. Çok iyiydi. 

Bunların yanı sıra... Floriane'in laneti kırdıktan sonra Ruvan'ın gelmesi ve sonrasında olanlar çok basit ilerlemiş. Daha farklı olmalıydı bence... ama bir yanda da hep duyduğumuz, okuduğumuz ve yeri geldiğinde izlediğimiz o çok acı verici dönüşümünden daha farklısını okumamız da bence yazarın farkıydı. Ama yine de daha detaylı geçmesini de istedim bunu da inkar edemem. 

Çok konuştum artık susuyorum. Diğerlerine nazaran daha yeni bir kitap olduğu için çok da kitap içeriğine girmeden konuşmak istedim. O yüzden susuyorum artık. 

Bütün seri boyunca dediğimi yorumumu sonlandırırken tekrardan diyorum. Serinin her kitabı bir öncekinden daha iyiydi. Bu kitabı diğer ikisinden de iyiydi. Bu yüzden ilk kitaba göre yargılamayın derim seriyi. 

Uzun zamandır vampir kurgusu okumamıştım ve bunu okumak çok güzel oldu. Üstelik olması gerektiği gibi okumak da çok güzeldi. Vampirliği yumuşatmadan olması gerektiği gibi okumak süperdi. 

Kitaba normalde daha yüksek puan verebilirdim ama ufak tefek eksikleri var bence bu yüzden azıcık puan kıracağım. 

Kitaba dair puanım 5 üzerinden 4,5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟 / 🌟


~~~*~~~
"Nesin sen?" dedi pürüzlü sesiyle.
Neyim ben? Bu, onun gibi bir canavardan duymayı beklemediğim garip bir soruydu. Dudaklarım geniş bir gülümsemeyle kıvrıldı. "Ölümünüm."
~~~*~~~



Married to Magic (Büyülü Evlilik)
  1. Elf Kralı ile Anlaşma
  2. Peri Prens ile Dans
  3. Vampir Lordu ile Düello
  4. A Duet with the Siren Duke
  5. A Dawn with the Wolf Knight




Kitabın adı     : Vampir Lordu ile Düello
Orijinal adı     : Duel with the Vampire Lord
Yazarı            : Elise Kova
Çevirmen        : Onat Özyılmaz
Seri Bilgisi      : Married to Magic #3
Yayınevi         : Yabancı Yayınları
Sayfa sayısı    : 544

Kitabın tanıtım yazısı: 

KANLI AY GECESİNDE VAMPİR LORDU ÖLMELİYDİ

Avcı Mezrası’nın Demirci Bakire’si olarak tanınan Floriane, vampir avcılarına kuşandırdığı silahlar ve topluluğunu korumak için gösterdiği çabayla Baş Avcı’ya ve topluluğuna sadık bir hizmetkâr olduğunu kanıtlamıştı.

Ta ki Kanlı Ay gecesine kadar. Ta ki kardeşi, Vampir Lordu Ruvan’ın ellerinde ölene kadar. Kanlı Ay gecesi, artık Floriane için sadece bir efsaneden ibaret değildi. O gece, her ne pahasına olursa olsun ailesini ve evini savunmak zorundaydı.

Floriane, Vampir Lordu Ruvan ile karşı karşıya geldiğinde bunun ölümle sonuçlanabilecek bir savaş olduğunu biliyordu; ama Ruvan’ın istediği ölüm değildi. Vampir Lordu, Floriane’i istiyordu.

Demirci Bakire, Vampir Lordu’nun karşısında kan yemini etmek zorundaydı. Artık en büyük düşmanına zihniyle ve bedeniyle bağlıydı. Ama Ruvan’ın derinliklerinde sakladığı sırlar, Floriane’in bunca zamandır savaştığı vampirler hakkındaki her şeyi sorgulamasına neden olmuştu. Vampirler kana susamış canavarlar mıydı, yoksa lanetin mahkûmu olan gururlu bir halk mı?







Hiç yorum yok :

Yorum Gönder

Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın