Her ay bir klasik okumaya karar verdim, elimde varlar ve aldıklarımı da okumadan kitaplığımda durmalarını istemediğimden dolayı okuyarak bitireceğim.
Bu ay Othello'yu seçtim. Sebebi de yakın zamanda tiyatrosunu izlediğim için neden önceliğimi ona vermeyeyim ki diye düşündüm. Bu arada tiyatrosuna dair yorumum blogda yer alıyor. Yorumunu merak edenler tıklayabilirsiniz.
Othello biliyorsunuz ki bir aşk romanı olmanın yanı sıra bir tragedya ve okurken bunu çok rahatlıkla görebiliyorsunuz. Shakespeare'in en önemli özelliklerinden biri olan toplumsal sorunlara, insanlardaki sorunlara değinmeyi çok güzel başarıyor oluşu. Bunda da bu izleri görüyoruz. Saf, dürüst, temiz, sadık birinin ne kadar kolay kirletileceğini, kıskançlığın, hırsın insanları nasıl yok ettiğini anlattı bir oyun.
Kitabın kısaca konusuna değinmek gerekirse; Othello, askeri yetenekleriyle oldukça başarılı, iyi yürekli, cesur bir adam. Bir gün Desdemona'yla karşılaşır ve genç kıza aşık olur. Genç kızın dük olan babası bu ilişkiyi kabul etmeyeceğini düşünerek Othello ile kaçar ve gizlice evlenirler. Othello o dönemlerde de eğitimli, akıllı ve zeki Cassio'yu da yaveri yapar. Yıllardır onunla savaşmış, yanında olmuş Iago bu görev için kendisinin seçilmesi gerektiğini düşünerek hem Cassio'ya hem de Othello'ya içerlenir. İçten içe hırslanır. Bunun sonucunda da planlarını yapmaya başlar. Othello, kendi ekibiyle ve özel istekle eşini de yanına alarak Kıbrıs'a gönderilir. Burada da Iago planlarını devreye sokmaya devam eder. Önce Cassio'yu kötü gösterip görevinden uzaklaştıracak, sonrasında da Desdemona'yı Othello gözünde bir fahişe olarak gösterecektir. Kıskançlık, aldatılmak ve hırs devreye girince bütün aşk, güven unutulup kötülüğün baş göstermesi ile Othello ve Desdemona'ya koca bir kaos yaşatır. Sonucunda da aşk ve güven kaybolup yerini kaybedilmiş, hırslara yenik düşmüş bir yürek acısı bırakır geriye...
Öncelikle şunu demeliyim ki sonu hariç oyunla aynıydı. Sonunu da tiyatroda kitaptaki gibi yapsalardı kesinlikle çok daha etkileyici olurdu bence.
Iago'nun hırsı ve kıskançlığı kitabın ana temasıydı. Bütün kötülükleri çıkaran da bu duyguları oldu. Othello'nun içine kötülüğü sızdıran, Cassio'nun hayatına gasp eden, insanların içine kötülük salarak kendi çıkarına kullanan biriydi. Hani derler ya akrep sokacak kimse bulamadı mı en sonunda kendini sokar diye... Iago da sonunda öyle oldu.
Aslında kıskançlığın ve hırsın nasıl da insanları kurban ettiğini, insanın içine bir düştü mü nasıl da yok ettiğini anlatıyordu.
Othello, sevdiği kadına, karısına bu kadar bağlı, aşk doluyken ve karşılığını da alıyorken Iago'nun dolduruşu ile içindeki küçük bir tohum olarak gelen kıskançlığın sonunda sarmaşık gibi içini sarması ve önce karısının hayatına sonra da yaşadığı pişmanlığın bedelini ödeyerek kendi hayatına kıyması kitabın can alıcı noktasıydı.
Güven bu kadar kolay kırılan ve kıskançlık da bu kadar kolay yayılan bir insani duygu olmamalı.
Bir adamın hırslı ve kıskançlığı'nın bütün iyi şeyleri yok ederken toplum düzeninin de buna nasıl müsaade ettiği ve aslında düzenin de bu duygular üzerine kurulmasından kaynaklı olarak nasıl da üstünkörü davranıldığının göstergesi.
Ders alınmak istendiğinde çok şey vaat eden bir kitaptı. Okumaktan zevk aldım, yaşadığımız dünyaya ve hayata da çok tanıdık geldiği de düşünülürse çok yerinde bir tercihti okumak.
Kitaba dair puanım 5 üzerinden 5 veriyorum. 🌟🌟🌟🌟🌟
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder
Kitap ya da yazı hakkındaki görüşünüzü bizimle paylaşın